Yedi düvel gibi AK Parti'nin üzerine çullandılar
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 30 Mart yerel seçimleri öncesi siyasi atmosferi böyle anlattı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bu siyasi istikrarı bozmak,
AK Parti'nin adayını Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tuzaklar
kuruldu, olaylar yaşandı" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Bursa İl Başkanlığı
tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nin bahçesinde
düzenlenen bayramlaşma töreninde konuşmasına partisinin yanı sıra
muhalefet partilerinin ve bu partilere destek verenlerin de
bayramlarını kutlayarak başladı.
Türkiye'de, ramazan ayında huzurun, güvenliğin, asayişin, büyük
ölçüde yaşandığı günlerin geçirildiğini belirten Arınç, şöyle
konuştu.
"Ama yakın coğrafyamızdan en uzaklara kadar bombaların, silahların
patladığı, ateşlendiği, küçücük çocuklardan, kadınların, erkeklerin
hayatını kaybettiği, başlarına yakılan evlerden, sokakta
sniperlerin vurduğu masum insanları kadar, inançları sebebiyle
kendilerine zulmedilen Müslümanlar ve bütün dünyadaki terör
karşısında hayatını kaybeden masum insanları da bu ramazan
içerisinde müşahede ettik. Bizler yürekli insanlarız, birbirimizin
acısını paylaşırız ve hele hele Müslümanlar bir vücudun azaları
gibidir, ayağa diken batsa baş bunun acısını çeker. Doğudaki
Müslüman'ın ayağına taş değse, batıdaki bundan ızdırap duyar. Biz
hamiyetli insanlarız, birbirimizin derdiyle dertleniriz, sevincini
paylaşırız."
Arınç, bu yüzden sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada acı çeken
insanlarla da dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak, "Onların
acılarını hafifletmeye çalıştık, onlara kucağımızı açtık. Bazen
'ensar muhacir' benzetmesi gibi bazen de kapımıza dayanan kim
olursa olsun, onun hayatını kurtarabilmek için elimizden geleni
yaptık, ekmeğimizi bölüştüklerimiz oldu. Hamdolsun onların da
duasını almış olduk" değerlendirmesinde bulundu.
"Su uyur düşman uyumaz"
AK Parti'nin 12 yıllık iktidarının başarıyla devam ettiğini anlatan
Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu siyasi istikrarı bozmak, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'yi
tökezletmek, mümkün olursa diz çöktürmek, herhalde ondan sonra da
Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyerek, orada da AK Parti'nin
adayını Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tuzaklar kuruldu, olaylar
yaşandı. Bunlar çok yakın mazide, sizler de bunları gördünüz.
Unutmayın geçtiğimiz yıl İstanbul'da masum gerekçelerle
başlatıldığı söylenen Taksim veya Gezi olayları dediğimiz
hadiseler, aslında Türkiye'de hükümetin yıpratılması, siyasi
istikrarın bozulması ve arkasından katmerlenerek ta
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu hükümeti yıkmak çalışmasıydı.
Fark ettik, tedbirini aldık. Masum gerekçelerin arkasına saklanmış,
gizlenmiş veya buna gerçekten inanmış insanları bir kenara koyduk,
sokakları ateş topuna çevirmek isteyen, ölümlere yol açan,
insanları yaralayan, kamu mallarına zarar veren, polise silah
sıkanların da cezasını verdik. Hamdolsun Gezi olaylarıyla
başlatılan ve Türkiye'nin pek çok iline, ilçesine sirayet eden
hadiselerden ülkemizi çekip çıkardık. İlk hareketleri boşa çıktı.
Ama şunu gördük ki bunun benzerlerini yapabilirler, bunun için
örgütlenme imkanları var, sadece sosyal medya değil, hükümeti
çökertmek için iç ve dış mihrakların işbirliği yaptığı
organizasyonlar, 'su uyur düşman uyumaz' her zaman harekete hazır
bekleyebilirler. O zaman daha dikkatli olmamız lazım. Özgürlükler
amenna, ama özgürlükleri istismar edenlerin de bir hukuk devletinde
karşılığı vardır, mutlaka onun karşılığını da hepimiz vermek
zorundayız."
"Yıkıma yol açmadan işe vaziyet ettik"
Arınç, geçen yıl mayıs ayında Türkiye'nin ekonomisinin pik
yaptığını, 22 milyon avroluk ihaleler yapıldığını, IMF'ye olan
borcun bittiğini, borsa endeksinin 90 bin olduğunu, dış
yatırımcıların yatırım yapmak için sıraya girdiğini, faizlerin
3-5'lere kadar indiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
"İşte bunu çökertebilmek için Gezi olaylarını bir manivela gibi
kullandılar ve gerçekten haziran, temmuz, ağustos aylarında borsa
endeksinde, düşüşler ve bazı göstergelerde sendelemeler oldu. Hemen
zaptettik ve hamdolsun daha fazla bir yıkıma yol açmadan işe
vaziyet ettik. Bu sadece güçlü bir hükümetin yapabileceği, bu
sadece güçlü bir Başbakan'ın başarabileceği bir işti. Hamdolsun
emellerine ulaşamadılar, Türkiye'de hükümeti çöktüremediler."
"Hiçbirisi bir gün bile dayanamazdı"
Aralık sonunda başka bir olayla karşılaştıklarını anlatan Arınç,
şunları söyledi:
"Yıllarca AK Parti'yle iç içe geçmiş ve AK Parti'den fevkalade
istifade etmiş bir grubun içerisinden bazıları, hükümet karşıtı bir
eylem yaptılar, bir operasyona girdiler. Başbakanımızın tabiriyle
'Bir darbeyi gündeme getirdiler.' Hukuk yoluyla veya hukuku alet
ederek, hükümetin sonunu getirmeye çalıştılar. Orada da hemen plan
fark edildi, tedbirler alındı, 17 ve 25 Aralık operasyonları da
sonuçsuz kaldı. İnanın arkadaşlar, son yılların içinde yaşamış bir
milletvekili arkadaşınız olarak, yakın tarihteki siyaseti biraz
daha yakından takip etmiş bir arkadaşınız olarak, size söylemeliyim
ki; 'Bunlara başka bir başka hükümet maruz kalsaydı, mesela
2002'den önceki 3 partili hükümet gibi, ondan önceki 4-5 partili
hükümetler gibi hiçbirisi bir gün bile dayanamazdı. Güçlüydük,
halktan yüzde 50 destek almıştık, aklı başında bir hükümetimiz
vardı. Bu operasyon da boşa çıktı. Onun da gayesi 30 Mart'ta
seçimin kaybedilmesi, AK Parti'nin artık çökecek noktaya
gelmesiydi. Hamdolsun ocak ayına girdiğimizde her şeyin tedbiri
alınmıştı, oyunlar, hileler deşifre edilmişti ve cascavlak ortada
kalan yerli görevlileri, emniyet görevlileri ve bazı kurumlarda
yuvalanmış, adeta bir çete gibi çalışan kötü maksatlı insanların
planları deşifre oldu."
"Yedi düvel gibi AK Parti'nin üzerine
çullandılar"
Arınç, iyilerine bir şey demediğini, kenarda köşede kalıp da
bunlardan hiç haberi, ilişiği olmayan saf, temiz, güzel binlerce,
on binlerce insanı, sözlerinin içine koymadığını ifade ederek,
şöyle dedi:
"Ama organize ve tek gayesi siyasi amaçla bu hükümeti yıkmak olan
ve maalesef yine bir plan dahilinde çalışan, bir organizasyondan
söz ediyorum. Onun da hesabı görüldü ve arkasından 30 Mart geldi.
30 Mart'a giderken, unutmayın bütün siyasi partiler içiyle dışıyla
bir benzetmem var adeta 'yedi düvel' gibi AK Parti'nin üzerine
çullandılar. Tek başımıza mücadele ettik, halkımızı yanımıza aldık,
ona oyunları deşifre ettiğimiz gösterdik ve hiç beklenmedik bir
şekilde, bütün bu gizli açık ittifaklara rağmen AK Parti, çok şükür
30 Mart'ın galibi oldu. Yüzde 45,5 oy, 21 milyon 500 bin seçmen, 30
büyükşehrin 18'ini kazandık, tüm belediyelerin Türkiye'de yüzde
61'ini AK Parti olarak kazanmış olduk."
Bursa'da bütün belediyeleri AK Parti'nin kazanacağını da söyleyen
Arınç, "En büyük hayalimiz odur ki Bursa için Nilüfer'i mutlaka
alacağız" dedi.
Arınç, AK Parti olarak 30 Mart seçimlerinde başarılı olduklarını
söyledi.
Seçimde kaybettikleri yerlerin de olduğunu anlatan Arınç, "Elbette
bu bir yarıştır, kaybedebiliriz. Onun sebeplerini de biliyoruz. ama
inanın karşımızda geçmişte AK Parti için çalıştığını söyleyen veya
bizim de şahsen öyle bildiğimiz belli gruplar bazı yerlerde CHP'ye,
bazı yerlerde MHP'ye, bazı yerlerde inanmayacaksınız ama gerçektir
AK Parti kazanmasın diye BDP'ye oy kullandılar. İkisini anlarım,
ikisinin de bir sebebi varsa dinlerim ama her gün bombalanan, her
gün tehdit edilen, her gün 'buradan kaçıp gideceksiniz' diye
hakaret edilen insanların kendisinin celladına oy vermesini bir
türlü anlayamam" diye konuştu.
Bu kişilerin AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla
yola çıktıkların ancak kazanamadıklarını ifade eden Arınç, şunları
kaydetti:
"Kaybettiler. Hem bu tarafta hem öbür tarafta. Mesele oy meselesi
değil. Sen hangi taraftasın onun meselesi. Bugüne kadar 'biz
siyasetin içinde değiliz, biz sadece hizmet ederiz, biz Allah
rızasını gözetiriz' derken bugün gencecik kızlarından, beli
bükülmüş ihtiyarlarına kadar kapı kapı dolaşıp Erdoğan düşmanlığı
yapmak ve 'AK Parti kazanmasın da ne olursa olsun' diye gece gündüz
mesai yapmak da neyin nesi. Herkesin bir imtihanı var. Biz de
imtihanlardan geçiyoruz. Onlar da bir imtihanın içinde oldular.
Allah bizi de yanlışlarımızdan dolayı affetsin, onları da ıslah
etsin. Onların da yanlışlarını düzeltme imkanı versin" ifadelerini
kullandı.
Cumhurbaşkanı seçimi
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçime gittiğini belirten Arınç, daha
önce halkın temsilcilerin marifetiyle seçilen cumhurbaşkanının ilk
defa halkın kendi elleriyle seçileceğini hatırlattı.
Arınç, 2007 referandumunda "Artık bu meclisten cumhurbaşkanı
seçilmez, seçilse de tadı olmaz" dediklerini milletin de yüzde 69.5
ile buna 'tamam' dediğini anlatarak, şunları söyledi:
"İlk defa cumhurbaşkanını siz seçiyorsunuz. Siz cumhursunuz
başkanını seçeceksiniz. Sandığa gideceğiz. Artık partiler yok oy
listesinde. 3 tane fotoğraf var, onları aday gösteren
milletvekilleri farklı partilerden olabilir ama cumhurbaşkanını
artık herkes, 54.5 milyon seçmen dışarıda da 3 milyon seçmen oy
kullanarak seçecek. Bak burada cumhurbaşkanını seçiyoruz,
milletvekilini seçmiyoruz, belediye başkanını seçmiyoruz. Partiler
amblemleriyle de seçime girmiyor. 3 isimden birisi olacak. Bunlara
iyi bak. Bunların hangisi buna layık. Bunların hangisi daha çok
milleti temsil eder. Bunlardan hangisi daha çok milletin nezdinde
itibar sahibi. Milletin değerlerine hangisi daha çok bağlı.
Milletin inancına, ahlakına, dürüstlüğüne, çalışkanlığına,
tarihine, kültürüne, mazisine hangisi daha çok sıkı sıkıya bağlı. 3
tane isim var. Birisini seçeceksiniz. Bakacağız millet olarak. Bir
tanesi 12 senedir başbakan. Her seçimde partisinin aldığı oy
artmış. Yüzde 35, yüzde 47, yüzde 50.3 mahalli seçim her birinde
belediyelerin yüzde 60'ını kazanmış, 2 tane referandum. 'Evet'
demiş, millet de 'Evet' demiş. Bu yüz puan üzerinden yüz. Peki
başbakan olmuş da ne yapmış? Ne yapmış şöyle bir çevrene bak
bakalım. Her şeyi yapmış. Okulsa, hastaneyse, ulaşımsa, köprüyse,
yolsa, havalimanıysa, yüksek hızlı trense, Marmaray ise Türkiye'nin
her tarafına herkes uçağa binip gidebilecek hale gelmişse bir tek
marka var Recep Tayyip Erdoğan. O yapmış."
Arınç, 2000-2001 yılında enflasyonun yüzde 40 olduğuna, şimdi bu
rakamın yüzde 5-6'lar seviyesine gerilediğine vurgu yaparak, hayat
pahalılığının da bu dönemde sona erdiğini dile getirdi.
Türkiye'nin tarihinde görmediği bir büyük başarıyı yaşadığını,
bütün dünyanın da bunu bildiğini dile getiren Arınç, 2008-2009
ekonomik krizinden sonra başta Avrupa'nın pek bölgede hükümetlerin
devrildiğini, fakirliğin, yoksulluğun başladığını, ülkelerin
borçlarını ödeyemez hale geldiğini kaydetti.
Arınç, Avrupa'da yaşanan maddi kriz döneminde hükümet olarak
Türkiye'nin ihracatını artırdıklarını, çalışanların işlerine sahip
çıkmalarını sağladıklarını, kredi desteklerini verdiklerini ve
IMF'yi de bir kenara attıklarını anımsatarak, bunları kendi öz
kaynaklarıyla yaparak ayakta durmaya çalıştıklarını bildirdi.
Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın iyi bir başbakan,
başarılı bir insan, güçlü bir lider olduğunu gösterdiğini belirten
Arınç, şunları kaydetti:
"Şimdi diğerlerinin böyle vasıfları yok. Başbakan olmadıkları gibi
partilerini de başarıya götüremediler. Partilerini seçimlerden
başarıyla çıkaramadılar. Söyledikleri ve yaptıklarıyla ülkenin
kalkınmasına, ülkedeki huzur ve güvenliğin sağlanmasına bir
katkıları olmadı. Diyeceksiniz ki CHP ve MHP'nin adayı bir
siyasetçi değil. Aslında olması lazımdı. Benim geldiğim siyasi
çizgi her defasında partisinden birisini cumhurbaşkanı adayı
yapmıştır. Siz güçsüz bir parti misiniz? En azından birinci tura
girseniz, kendi partinizin ilkelerini benimsemiş bir adayla 'ben de
bunda varım' deseniz daha doğru olmaz mı? Elbette doğrusu buydu ama
iki parti de sonradan onlara eklenen diğer partiler de
kendilerinden bir adayın oy alamayacağını hatta çok gülünç ve komik
kaçacağını bildikleri için AK Parti seçmeninden veya ortada
bulunduklarını zannettikleri seçmenden daha çok oy alabileceğini
düşündükleri birisini aday gösterdiler."
Bülent Arınç, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şahsıyla ilgili bir
küçümseme yapmalarının kendilerine yakışmayacağını anlatarak, şöyle
devam etti:
"Geçmişte tanıdığımız, bildiğimiz bir insandı ama iddia ediyorum
Sayın Kılıçdaroğlu yolda görse kendisini tanımazdı. Aday olacağı
kulağına söylendiğine kadar bu Ekmeleddin veya Ekameddin veya Ekmel
veya Ekmek denen şahsın ismini bile tanımazdı. Ne yaptığını
bilmezdi. Biz biliriz. Onu İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri
yapan da biziz, arkasında duran da biziz. Beraber hac ve umre
yapmaktan tutun uluslararası konferanslarda onu takdim etmeye kadar
biz tanırız, biliriz ama o bilmez. MHP Genel Başkanı bilir, bu
kadar bilmez. Adeta sarıldılar, kurtarıcı gibi baktılar. O şahsın
kabul edip etmemesi kendi takdiridir. Televizyonda söylediğim için
söylüyorum, tekrar ediyorum; bana böyle bir teklif edilse siz bende
bir eksiklik mi gördünüz? Tayyip Erdoğan'ın veya Abdullah Gül'ün
karşısına siz beni aday çıkarmak isterseniz benim karakterimden
şüphe mi ettiniz' derdim. Böyle bir şeyi kabul etmezdim."