Yazılana değil yazana bak!

Abone ol

Hasan Pulur, son yazısında Başbakan Erdoğan aleyhinde yazan yazarları ele almış. Pulur'un hassasiyetle üstünde durduğu konu yazılanlar değil yazanlar...

Hasan Pulur son yazısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yazan yazarları ele almış. Pulur, yazısında asıl eleştiriyi yazanlara getirmiş.


HANİ kendi gözlerimizle okumaksak, okuduklarımızın altını kırmızı kalemle çizmesek, "Falanın yazısını, filanla karıştırmışız" diyeceğiz.
Hayır, karıştırdığımız filan yok, aynen öyle!
* * *
BAKIN bir örnek:
"Fikir hala suç, kitap suç aleti olmaya devam edecek, fikir adamlarını hapislere sokmaya devam edeceğiz, devri Erdoğan da. Şiir okuyana idam, hadi bunu da yapın. 3 yıllık fikir suçu cezasını 10 yıla çıkartınız. Helal olsun! Besle kargayı oysun gözünü derler ya, o hesap şimdi bu durum... (...) Son TCK pisliğini temizlemeden, elimiz yakanızdan düşmeyecek. Bunu böyle bilin. Okumadan, tartışmadan, yangından mal kaçırır gibi yasa yapamazsınız."
Peki kim bunlar, "Elimiz yakanızdan düşmeyecek" diye tehdit edilenler?
Birkaç satır sonra kim olduklarını anlıyorsunuz:
"Ses ver Ankara! Huuu Muhafazakar demokratlar!"
Kimlerse!
Ya bunları yazan kim?
"Vakit" gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak... (4 Ekim 2004)
Şaşırdınız değil mi?
Devamı var bekleyin...
* * *
AHMET Taşgetiren'in yazısı da "hazin" bir isyan...
Avrupa kapısında "kıvranmamız" belli onu çok üzmüş. (Kıvranma benzetmesi sayın yazarındır.)
Aklına Mehmet Akif'in "Kocakarı ile Ömer" şiiri gelmiş...
Hazreti Ömer, yoksul bir kadın ve çocuklarının barındığı çadıra rastlamış; bakmış kadın, açlıktan kıvranan çocuklarını avutmak için bir tencerede taş kaynatıyor, herhalde "Bekleyin, yemek pişsin vereceğim!" diyerek.
Hazreti Ömer, kadına, "Halife Ömer'e söyleseydin ya!" demiş. Kadının cevabı "Ömer de kim? Benim ondan kerim adamdı babam!" olmuş...
Kadının bu cevabı Ahmet Taşgetiren'in hafızasına "İzzeti nefis sembolü" olarak kazınmış...
Şöyle diyor:
"Bu sözü, kendi içime veya bizi temsil edenlere izzeti nefis çağrısı yapma duygularım kabardığında hatırlarım. Şimdilerde içimizden birilerinin, Avrupa da kim? diye seslenmesini bekliyorum. Dedelerimizin insanlık artılarını hatırlatmak üzere.
(........)
Avrupa kapısında kıvranıyoruz." (Yeni Şafak, 4 Ekim 2004)
Ahmet Taşgetiren'in bu yürek sızısı, "Avrupalı olalım da nasıl olursa olalım!" diyenleri acaba utandırır mı?
Biz de nelerle uğraşıyoruz; Mehmet Akif onları ne güzel tanıtır:
"Ey haya namında bir hissin vücudundan bile
Pek haberdar olmayan yüzsüz hayasız bak hele"
* * *
YİNE bir örnek...
Hüseyin Üzmez ateş püskürüyor, hani İslam Konferansı Örgütü İKÖ ile AB ortak forumu düzenleyecektik ya, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türkleri var diye Avrupa'yı ayaklandırınca, Türkiye Cumhuriyeti de toplantıyı iptal etti.
Hüseyin Üzmez alay ediyor:
"Sanki iptal etmeselerdi, adamlar altın arabayla, gümüş tekerlekle geleceklerdi. Türkiye onlar için ne stratejik bir müttefik, ne de müstakbel bir ortak... Sadece sağmal bir inek."
Hüseyin Üzmez, tarihin bir sayfasını da aralıyor, ABD Başkanı Johnson'un mektubuna, İsmet Paşa'nın cevabını hatırlatıyor:
"AMERİKA'da adamın yüzüne karşı İnönü, sizinle müttefik olmak o kadar önemli değil, yeni bir dünya kurulur, Türkiye'de orada şerefli yerini alır, demişti. (...) İnönü bu sözleri söyler söylemez, daha Türkiye'ye dönmeden başbakanlıktan düşürüldü. (....) Bağımsızlık bir milletin şerefidir. Dürüstlük, yiğitlik, açık sözlülük ve şahsiyet de bağımsızlık ve şerefin olmazsa olmaz şartlarıdır." (Vakit, 4 Ekim 2004)
* * *
BUNLARI başkaları yazsa "Ezeli ve ebedi Tayyip Erdoğan muhalifi" dersiniz...
Ya şimdi ne buyuracaksınız?

YAZI:Hasan PULUR

Günün Önemli Haberleri