Yazarlardan çarpıcı istifa yorumları!
Abone olBaykal'ın istifa kararının yankıları sürüyor. CHP lideri geri dönecek mi? Yazarlardan dikkate değer yorumlar geldi.
İNTERNETHABER.COM- Baykal'ın istifa gözyaşları
kurumadan "dön sesleri" şimdiden gür sesle dile
getiriliyor. Öne çıkan isimler de "aday
değilim" demek ya da sipere gizlenmiş durumda..
CHP Parti Meclisi üyesinin “Çocukluğumda babamı kaybetmiştim, bugün o yetimliği yaşıyorum” diyebilmesi Baykal'ın örgütteki gücünü göstermesi açısından çarpıcı bir örnek..
Baykal'ın yazılı açıklamasının satır aralarını dikkatli
okuyanlar geri dönüşün sinyallerini aldı aslında. Köşe yazarlarının
büyük kısmı koltuğa tekrar oturabileceğini yazdılar.. Yazılarda
alternatifsizlik ön plana çıkıyor.
Can Dündar'ın "bu film burada bitmez" sözleri
dikkat çekici.. Yılmaz Özdil, Baykal'ın yerine gelecek kişiyi
"iktidarın gizli işbirlikçisi" ilan etti. Özdil'in
"O koltuğa bu şartlarda oturmaya kalkan, mezar
soyucusudur..." sözleri ile Baykal'ın dönüşünü işaret
ediyor.. İşte yazarların çarpıcı yorumları:
Ahmet Kekeç (Star): Baykal dönecek, aha buraya
yazdım!
Baykal aslında kaçmıyor... Mevzi değiştiriyor... “Ahlak
eleştirileri”nin önüne geçmek için, önce bir “mağdur ve siyaseten
gadredilmiş Baykal” yaratmak zorunda. Muhaliflerin ve “Bu iş
Baykal’la olmuyor” cephesinin de sesini kesecek bir pozisyon
bu.
Kurultaya kadar bu “pozisyonunu” koruyabilirse, ikinci hamlesini
gerçekleştirecek: Partililerin ve “taban”ın ısrarlı çağrılarına
dayanamayarak, hele “Bırakma bizi Baykal baba” yakarışları
karşısında gözyaşlarını tutamayarak, “istemeye istemeye” genel
başkanlığa aday olduğunu açıklayacak.
Ben böyle düşünüyorum.
Bu istifa kararı, bir tür “parti içi cilveleşme” ve “güç tahkim
etme” çalışması gibi geliyor bana. Mustafa Özyürek’in “Başkanımızı
bırakmayız” açıklaması da bunu teyit eder cinsten.
Yani, Baykal bildiğimiz Baykal’sa, kolay kolay bırakıp
gitmez...
Bırakıp gitmesin de zaten...
Türkiye’nin ve özellikle iktidar partisinin ona ihtiyacı var.
Taha Kıvanç (Yeni Şafak): Olan ve olacak
olan
Ben farklı düşünüyorum. Deniz Baykal bu durumu kolay kaldırabilecek
bir insan değil. Ayrıca, düşürüldüğü durumun partisine büyük zarar
vereceğini bilecek kadar da deneyimli bir siyasetçi o. İstifa
ettiği ve Kurultay'da aday olmayacağı açıklamasıyla herkesi
şaşırtacaktır... Aradan bir süre geçtikten sonra yeniden partisinin
başına davet edilmeyi bekleyerek...
1999 seçim yenilgisi ardından böyle davranmıştı Deniz Bey...
Taha Akyol (Milliyet): Baykal dönecek (mi?)
Sanıyorum, CHP kurultayda genel başkanlık için aday da
çıkmayacaktır. Evvela bu kadar kısa süre içinde “Kral öldü, yaşasın
kral” demek zordur.
Daha önemlisi, CHP içinde ‘yükselen bir hareket’ zaten yok ki lider
adayı çıkarsın...
Bakın, Kılıçdaroğlu aday olmayacağını derhal açıkladı. Evet,
Kılıçdaroğlu’nun popülaritesi var ama “İsmet Paşa karşısındaki
Ecevit” karizmasına ve enerjisine sahip değil.
En azından görünür gelecekte CHP’nin içinden Baykal’ın yerini
dolduracak bir aday gözükmüyor.
Baykal bu yapıyı elbette biliyordur.
Sanıyorum Baykal iki hafta sonra dönecek ama ‘olay’ın kamuoyundaki
etkilerini silmek o kadar kolay olmaz.
Ben bu komployu hükümetin yaptığına inanmıyorum. Ama komployu
aydınlatmak hükümetin boynunun borcudur. Aydınlatılması veya
karanlıkta kalması hem Baykal hem hükümet açısından hayati derecede
önemlidir.
Ahmet Altan (Taraf): Baykal ve ötesi
Baykal, istifasını açıklarken "hükümetin bu komployu bildiğini
ve onayladığını" söyledi.
Hükümet bu komplodan haberdar mıydı, bilmiyorum.
Ama Baykal'ı istifaya zorlayan "hükümet" ya da "hükümeti
destekleyen" medya olmadı.
Baykal'ı istifaya "kendi yandaşları" zorladı.
Eğer, o rezil kasetin yayınlandığı günün ertesinde "CHP yandaşı"
gazeteler öylesine saldırgan ve insafsız bir yayın politikası
izlemeseydi belki de Baykal istifa etmek zorunda kalmazdı.
"Ergenekon'un avukatı" olduğunu söyleyen ve gerçekten de "avukatı"
gibi davranan bir politikacıya, "Ergenekon'u sahiplenmeye çalışan"
medya böyle hücum ediyorsa, durumda bir tuhaflık var demektir.
Benim görebildiğim kadarıyla, Baykal, AKP'nin önünü kesemediği,
anayasa değişimlerini engelleyemediği için parti başkanlığından
uzaklaştırılmasına yol açan bir komplonun kurbanı oldu.
Can Dündar (Milliyet): Bu film burada
bitmez
Baykal, aleyhine gelişen durumu, bir manevrayla lehine çevirmeye
çalışıyor.
İstifası, iki adım ileri atılabilmek için bir adım gerileme anlamı
taşıyor.
Kurultayda 81 il başkanı ortak imzayla Baykal’ı yeniden göreve
çağırabilir, O da “taban baskısıyla ısrarlara dayanamayıp” genel
başkanlığa dönebilir.
“Ülkenin bu kritik döneminde partiyi lidersiz bırakamazdım”
diyebilir.
Ya da partiyi bir süre bir emanetçiye devredip, daha sonra
olağanüstü kurultayla dönebilir.
Ama tanıdığım Baykal, evde oturmaz; ne yapar eder, bu istifadan
istifade eder; bunu bir fırsata dönüştürmeyi dener.
İşe yarar mı?
İşte orası soru işareti...
Ben göremiyorum...
CHP ile birlikte ne yazık ki, muhalefet de kayba uğrayacak ve
koşullar AKP’ye yarayacak.
Herneyse, olan oldu. Şimdi CHP yangından neleri kurtarabileceğine
bakmalı...
Fatih Altaylı (Habertürk): Giderayak viraj
almak
Giderayak viraj almak DENİZ Baykal, isteneni ama beklenmeyeni
yaptı.
İstifa etti.
Dürüstçe götürülmüş bir siyasi kariyeri, bir anda berbat etti ama
noktalarken de "doğru" davrandı.
"Hakkınızı helal edin" dedi ayrılırken.
Varsa bir hakkım, helal olsun.
Gerekeni, son rezalet dışında o kariyere yakışanı yaptığı için.
Ayrılırken verdiği mesajlar ilginçti, önemliydi.
Türkiye'nin siyaseten yeni bir döneme geçişini işaret ediyordu.
CHP tarihinde ilk kez "Fethullah Gülen'i referans" gösterdi.
Göstermekle kalmadı. Güvenilir bulduğunu söyledi.
Bu kritik bir gelişmedir.
CHP'nin yeni dönem politikalarının nasıl gelişeceğine dair bir
veridir.
CHP'nin cemaatleri dışlamadan yeni bir politika üreteceğine ve
Ecevit'in izinden gideceğine, Gülen cemaati açısından bakıldığında
da "Size karşı ve size uzak değiliz" mesajına işaret eder Baykal'ın
veda sözleri ve referansı.
Bu CHP açısından önemli bir virajdır. Baykal giderayak bu virajı
almıştır.
CHP bundan böyle farklı bir siyasete gebedir. Türk siyaseti farklı
bir CHP'ye gebedir.
Bu farklı siyaset, Deniz Baykal'ın "Pensilvanya" olarak tanımladığı
kimliğin yeni tercihlerini de anlatmaktadır.
10 Mayıs, Türk siyaseti açısından herhangi bir gün değildir.
Önemli bir gündür.
Deniz Baykal'ın istifasından daha farklı ve daha büyük bir öneme,
bir dönüşe işaret etmektedir.
Şamil Tayyar (Star): Bu videodan Başbakan çıkar mı?
Deniyor ki; Baykal istifa etmeseydi baskı
altında yok olurdu. İstifayla hem baskılardan kurtulma hem
güven tazeleme fırsatı yakaladı. Baykal, kurultaya
kadar bekler, kamuoyunun, delegelerin ve teşkilatın
baskısıyla yeniden aday gösterilir ve seçilir.
Tıpkı, 1999 seçimlerinde partisi barajın altında
kalınca istifa edip 18 ay sonra dönmesi gibi...
Senaryoyu üretenlerin yorumu ise şöyle: Baykal
istifa ederek erdemli tavır sergilemiş olur, kurultayda
güven tazeleyerek üzerindeki yükü atar, komployu
hükümete mal ederek siyasi ranta çevirir! Yani,
yeni bir Baykal oyunu... Başka bir ifadeyle,
seks videosundan başbakan çıkarma planı...
Bana çok saçma geldi, senaryoya inananlar ise “10
gün bekle, sabırlı ol” demeyi salık verdiler.
Bu arada CHP’lilerin hesaba katmadıkları unsur, asıl
tehdidin Baykalsız bir CHP’nin AK Parti için tehdit olacağı
ihtimalidir. Bekleyelim, görelim.
Özlem Albayrak (Yeni Şafak): Olcay Hanım, bir özrü hak
etmedi mi?
Ve fakat, tahmine gereksinim duymayan, affa uğramaması gereken bir
mevzu var. O da Olcay Baykal'ın, istifa konuşmasında lafzının bile
geçmemesiyle ikinci kez çiğnenmiş, ikinci kez üstüne basılıp
geçilmiş kadınlık onuru. Madem o çirkin görüntüler, ahlaksızca bir
yolla dahi olsa milyonlara ulaşmıştı; Olcay Baykal için de,
milyonların önünde apaçık telaffuz edilmesi gereken bir özür şart
olmuştu.
Baykal'ın ne inkar, ne de kabul etmesiyle "gerçek olduğu" yönündeki kanaatlerin kesifleştiği skandal, gerçek olsa da olmasa da durum değişmiyor. Sözkonusu patlamanın en büyük, hatta tek mağduru olan o ağırbaşlı kadını bir kez daha üzmek istemem ama, bendeniz nazarında Baykal'ın eşinden özür dilemesi, istifasından bile daha değerli olurdu.
Olmadı, Baykal gitti, "kadın ve takiye" başlığı kaldı.
Yalçın Bayer (Hürriyet): İstifa bir taktik bir midir
Genel Merkez ve milletvekilleri ‘Bizim Deniz Bey’den
başka bir seçeneğimiz yok’ diyebilirler. (İstifadan 3 saat sonra
başlandı zaten.) Baykal’ın konuşmasının satır aralarını iyi okumak
lazım. ‘Bensiz olmaz, ben her türlü pazarlığa açığım’ demek
istiyor. Belki kurultayda başka aday da çıkmaz. Fethullah Gülen’den
mesaj gelmesi de dikkat çekicidir. Türkiye’nin sorunu kaset
değildir; sorun Türkiye’nin kötü yönetilmesidir. Oyların dağılması,
bir yerde toplanamaması da siyasi çarpıklığın bir nedenidir.
- Baykal ve kaset...
- Tek sebep hiçbir zaman Baykal değildir. Asıl şimdi iktidarın
sınavı başlamıştır.
- Nasıl yani?
- Kaset ve suikast iddiası... İktidar, CHP Kurultayı’na kadar bu
iki olayı ortaya çıkartmak zorundadır. Yoksa ‘komplo’ iddialarına
karşı seyirci kalmış olacaktır.
Ekrem Dumanlı (Zaman): Baykal'ın istifası ve siyasi bir
operasyon
Baykal'a kimin tuzak kurduğu mutlaka ortaya çıkarılmalı. Çünkü
yaşanan süreç, büyük bir siyasi operasyonla karşı karşıya
olduğumuzu ortaya çıkarıyor. CHP, Baykal'ı geri dönmesi için ikna
etmeye zorlayacaktır. Dönse de dert dönmese de. Dünkü istifanın
ardından olaya adı karışan CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok'un
da istifa etmesi kaçınılmaz oldu.
Baykal'ın Pensilvanya vurgusu parti içinde kara propaganda
yapanlarla ilgili olmalı. Zira daha ilk dakikadan bazı kitleleri
zan altında bırakmak isteyen vekiller oldu. Birkaç gündür
yayınlanan gazeteler, TV programları, açıklamalar ve yorumlar
ortada. Bir tarafta olayı en ince ayrıntısına kadar ballandıra
ballandıra anlatıp "istifa" çığlıkları atanlar, öbür tarafta
"samimi" bir üzüntü, kişilik haklarına gösterilen saygı. Yılların
politikacısı Baykal'ın bunu görmemesi mümkün mü?
Görünen o ki CHP istifa şokunu üzerinden kolay atamayacak. Ve bu
parti yeniden tasarlanacak. Ortaya çıkan yeni düzen ile komplo
arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dikkat etmek gerekiyor.
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Sadece o mu ‘gereğini yapacak’
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kendince uygun gördüğü şekilde
“gereğini” yaptı.
Peki, bu görüntüleri kaydedip sızdırmanın ahlaksızca ve alçakça
olduğunu düşünen insanlar da “gereğini” yapmak zorunda değil
mi?
Bu olay karşısındaki tepkisini sessiz kalarak gösterenler;
“alçaklık” diyenler; yapılan işi siyasette “belden aşağı inmek”
olarak niteleyenler; Türkiye’nin “illegal yollarla muhalefeti
susturmaya çalışan bir diktatörlüğe gittiğine” inananlar; böyle bir
tehlikenin bulunduğuna inanmayanlar, demokrasiye inananlar...
Onlar da gereğini yapmak zorunda...
Böyle bir “dürüstler ittifakı” varsa, bu ittifaka katılanlar
samimiyse, artık onlar da eyleme geçmeli ve gereğini
yapmalıdır.
Türkiye, siyasi tarihinin bu en iğrenç komplosunu elbirliği ile
boşa çıkarmalıdır.
Türkiye, artık sivil faşizmin kıskacında kıvranan bir ülke haline
geldiği imajını yıkmak istiyorsa, işte fırsat...
Eğer hâlâ demokrat bir ülkeysek, Türkiye, bu şerden bir hayır
çıkarmalı.
Yoksa herkesin yatak odası siyaset meydanına dönüşür.
Güngör Mengi (Vatan): İstifa oyun mu?
Dün “CHP bu kirli tezgâhlar karşısında yolunu seçmek zorundadır.
Benim istifa kararım hem CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere
bir imkân tanıyacak, hem de CHP’ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı
verecektir” derken hayal ettiği final neydi?
“CHP’yi yeniden tanzim etme heveslerine geçit vermeyiz” diyen bir
Kurultay iradesi oluşsun ve delegasyon onu oybirliği ile lider
koltuğuna yeniden çağırsın.
Bu mu?
Dileriz başkent kulislerinden yansıyan bu senaryolar gerçeği
yansıtmıyordur.
Çünkü Baykal’ın da dediği gibi bu şerden bir hayır çıkması şansı
vardır.
Baykal’ın yerini doldurmak kolay değil ama partiyi getirdiği yeri
küçümsememekle beraber yeterli de saymamak lâzımdır.
İsmail Küçükkaya (Akşam): Baykal dönmek zorunda
kalabilir
Peki şimdi ne olacak?
Baykal istifa etti, önümüzde kurultay var, ardından referandum, en
geç bir yıl içinde seçim. Çok iddialı bir isim varsa CHP'de çıkar,
aday olur. Bu arada örgütün, genel merkezin, meclis grubunun tutumu
ortaya çıkar. Genel kamuoyunun görüşü netleşir. Bütün bu tablonun
sonucunda Baykal, belki de aday olmak zorunda kalır. Ama bugünden
verilmiş tek bir karar var:
Baykal istifa etti. Bugün grup, Baykalsız toplanacak. Diyebilirim
ki kamuoyunda Baykal'la ilgili hiç, dünkü kadar olumlu hava
esmemişti. Şimdi adaylık yolu herkese açık. Bakalım, neler
yaşayacağız?
Yılmaz Özdil (Hürriyet): Benden
söylemesi...
O koltuğa oturan...
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir hesabı, “durmak yok yola devam”
diyendir.
*
O koltuğa oturan...
“İstifa istifa” diye linç çığlıkları
atıp, amacına ulaşanların rehinesidir.
Kucağa oturur.
*
O koltuğa oturan...
İktidarın doğrularını bile desteklese,
gizli işbirlikçi olmakla suçlanacaktır.
*
O koltuğa oturan...
Haksız kazancının hesabını kendi vicdanına bile veremeyeceği için,
başkasına hesap soramaz.
*
O koltuğa oturan...
(Uyarmadın demeyin.)
O koltukta oturamaz.
*
O koltuğa bu şartlarda oturmaya kalkan, mezar soyucusudur... O
koltuğu, sahibine, yani Deniz Baykal’a geri vermeyenin, Anıtkabir’e
girmesi yasaklanmalıdır!
Mehmet Barlas (Sabah): Taktik mi stratejik mi?
Baykal'ın istifasına dönük bir soru da şu şekilde olabilir:
- Bu istifa iki hafta sonraki Kurultay'a kadar olan süreci
kapsayacak bir "Taktik istifa" mı yoksa "Kalıcı bir istifa"
mıdır?
Bütün bu iddialar ve suçlamalar arasında hangi CHP'li ortaya çıkıp
"Ben Genel Başkan adayıyım" diyebilecektir önümüzdeki iki hafta
zarfında?
Bu açıdan CHP sözcülerinin "Baykal Kurultay'da aday olmayacak"
içerikli açıklaması, fazla bir anlam taşımıyor.
Baykal'ın kendisi dünkü açıklamasında "Artık benim için CHP Genel
başkanlığı bitmiştir" deseydi bile bu da fazla anlam taşımazdı.
Ağlayan, sızlayan delegelerin çağrıları ve "Sensiz olmaz" içerikli
çağrıları gündeme geldiğinde, bütün bu tür açıklamalar bir anda
buharlaşır.
Baykal'ın dün kaset komplosu konusunda iktidarı suçlarken "ABD'den,
Pennsylvania'dan aldığım üzüntü mesajlarının samimiyetine de
inanıyorum" diyerek Gülen cemaatine teşekkür göndermesi de herhalde
değerlendirilmelidir.
Reha Muhtar (Vatan): Deniz Baykal'ı 1200 delege yeniden
genel başkanlığa aday gösterecek...
CHP’de olacak olan 240 değil, 1200 delegenin bütününün Deniz
Baykal’ı yeniden Genel Başkanlığa aday göstermesidir...
6) Deniz Baykal kendi açıkladığı gibi Kurultay’a
katılmayacak...
Ancak 1200 delege Deniz Baykal’ı yeniden Genel Başkanlığa aday
gösterecek ve seçecek...
7) Karar, Deniz Baykal’a evine giderek iletilecek...
8) Baykal da büyük olasılıkla bu “demokratik seçim” i kabul edecek
ve partisinin tabanının seçtiği lider olarak yeniden partinin
başına gelecek...
9) 22 Mayıs’ta Baykal’ın 1200 delgenin oyuyla Genel Başkan
seçildiğini göreceğiz...
10) Bu süreçte “komplo” nun mimarı olarak AKP gösterilecek ve
mücadele AKP’ye karşı yürütülecek...
***
Siyasi olarak ortaya konan strateji budur...
Bunu ilk olarak yazdım ki, bundan sonra yazacaklarım afaki şeylere
değil, gerçek olayların üzerine otursun...
Deniz Baykal bir yere gitmiyor...
Deniz Baykal partisinden alacağı güçle yeni mücadeleye
hazırlanıyor...
Ahmet Taşgetiren (Bugün): Baykal niye istifa
etti?
CHP ve sol, müthiş bir anafor yaşıyor. Parti içinde Baykal
sonrasına ilişkin mücadele var. Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi tırmanma
halinde. Sarıgül'ün ayak sesleri duyuluyor. Pornografik görüntüler
ortamına Önder Sav'ın "Sarıgül Baykal'ı vurdurtacaktı" iddiası
düşüyor. Yani işin bir boyutunda bizatihi CHP'li aktörler arasında
alınıp verilen müthiş komplolar olduğu görülüyor.
Ama ben yine de, bu siyasi hesapların bir liderin aile
ilişkilerini, haysiyetini can evinden vurma noktasına kadar
varabileceğini düşünemiyorum.
Baykal nasıl çıkacak bu işin içinden ve yarınlar Baykal için ne
yazacak, doğrusu günün en önemli sorusu bu.
Mustafa Mutlu (Vatan): Teşekkürler Deniz Baykal... Size
yakışanı yaptınız!
Yine de Baykal’ı kutluyorum:
Çünkü istifa etme erdemini göstererek, bu görüntülerden siyasi
çıkar umanları ters köşeye yatırdı.
Koltuğa yapışıp kalmayarak; özel yaşamının daha da fazla
kurcalanmasının önüne geçti.
Şimdi ona düşen görev, dün açıkladığı onurlu kararın arkasında
durmak ve kendi siyasi geleceklerinin derdine düşen yakın
çevresinin “Kurultay’da yeniden aday ol” çağrılarına
aldırmamaktır.
Bunun aksini yaparsa ve “Ne yapalım, partimin tabanı beni göreve
çağırdı” diye dönerse; dünkü istifanın “kamuoyunu yatıştırmak için
bir tertip” olduğu düşünülür...
Bu da işte asıl o zaman hem kendisini, hem de partisini bir daha
asla dirilmemek üzere bitirir!
Oral Çalışlar (Radikal): Baykal dönemi bitti mi, bitmedi
mi?..
CHP’nin sorununun bir genel başkan sorunundan çok partinin
yapısıyla ve ruhuyla ilgili genel bir sorun olduğunu
düşünenlerdenim. ‘Baykal gider Baykalcı birisi gelir’ saptamasının,
(bugün için geçerli görünebilse de), CHP’nin geleceğini açıklamakta
yetersiz kalan bir saptama olduğu görüşündeyim. Baykalcı patinaj
bir süre devam edebilir ama Baykalcılık döneminin sonu gelecek.
Çünkü, Baykal tarzı siyaset, günümüzün koşullarıyla örtüşmeyen bir
siyaset. Değişim isteyen Türkiye de, kendini solda tanımlayan
seçmen kitlesi de, Baykal frekansındaki ‘sosyal demokrat’ liderleri
çok daha fazla taşıyamaz...
Baykal ve CHP’ye bugün egemen görünen polit-büro ekibi, bundan
sonraki başkanın seçiminde etkili olsa bile, süreç içinde
belirleyici olmaktan çıkacak. CHP de değişecek. Ama bugün ama
yarın...
Değiştiği oranda da, Türk siyasetinde belirleyici olma ve iktidar
alternatifi üretme potansiyeli artacak.
Cengiz Çandar (Radikal): Baykal'ın istifa şifrelerinin
çözümü...
1. Bu kaset kimilerinin, iddia ettiği gibi 8 yıl öncesine ait
değildir dolayısıyla kasete ilişkin ‘uluslararası komplo’
spekülasyonları yerinde değildir.
2. Kaset iki hafta öncesine aittir, tazedir. İki hafta içinde ben
(ve partim CHP) bir yandan da anayasa değişiklik paketine karşı
koymaktaydık. Kaset, dolayısıyla, ‘sivil darbeye karşı rejim
mücadelemin’ önünü kesmek amacıyla ilgilidir.
İşin bu bölümü, itiraf edelim, ustaca. Deniz Baykal, kaseti
unutturacak bir ‘mağduriyet’ durumunun üzerine yükselerek, konuyu
bir ‘rejim mücadelesi’ne dönüştürme hamlesi yapmış oluyor.
‘Statüko’nun direnişe etkili biçimde devamı için yeterli olur
mu?
Çok zor.
***
Şurası bir gerçek ki, Deniz Baykal’ın ‘dramatik’ istifasıyla ana
muhalefet partisi ‘başı kesilmiş bir tavuk’ durumuna düşmüştür.
Genel Başkanı’na göre dizayn edilmiş herhangi bir partinin düşeceği
zor durumdan CHP de nasibini alıyor. Gelişmelerin süratine bakın;
iki gün önce, kasetin ortaya çıkması üzerine ‘Baykal’a suikast
girişimi’ iddiasını birdenbire ortaya atan ve bundan ötürü Mustafa
Sarıgül’ü suçlayan bir CHP’den, 48 saat içinde, ‘kendi kellesini
kendisi alan’ Genel Başkan’larının olan-bitenden Ak Parti’yi
suçladığı bir CHP’ye geçiş yaptık.
Baykal’ın istifa kararından sonra CHP Genel Merkezi’nden
ayrılırken, CHP’lilerin kendisine yaptığı tezahürat da bu manzarayı
yansıtıyor. ‘İnadına Baykal, inadına sol’!
Ve ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’!
Şaşkınlık ve şokun CHP’deki şiddetinin yansıması olmalı.
Mehmet Ali Birand (Posta): Baykal kazandı, CHP
kaybetti...
Ancak gelinen bu noktanın CHP’ye büyük zarar vereceğini de
söylemeliyim. Kim ne derse desin, beğenen beğensin, beğenmeyen
eleştirsin, Deniz Baykal bu partiyi tek başına götürüyordu. Şu anda
da onun yerini tutacak cerbezede bir başka lider adayı
göremiyorum.
CHP’de mutlaka amansız bir mücadele yaşanacak ve sonunda biri
kazanacak. Ancak iki ay sonraki referandum ile on ay sonraki bir
genel seçime kadar geçecek sürede, bu partiyi yeniden örgütleyecek,
müthiş bir rüzgar estirecek ve yarıştan düşmesini önleyecek bir
başka aday görebiliyor musunuz?
Hasan Cemal (Milliyet): Baykal ne yapmaya
hazırlanıyor?..
Siyasetçinin ‘özel hayatı’yla ilgili olarak bazı yaşadıkları
siyasal sonuçlara yol açabiliyor.
Bu da kaçınılmaz.
Siyasal bir bedel ödeniyor.
Nitekim, Baykal’ın dün CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmiş
olması da böyle bir bedeldir.
Baykal partisinin başından istifa etti ama...
Siyaseti bıraktı mı?
Buna dair herhangi bir işaret gözükmüyor. Öyle anlaşılıyor ki,
‘komplo’yla mücadele edeceğini söylediğine göre, Baykal’ın siyaseti
bırakmaya hiç niyeti yok.
Nitekim, politika kulisinde daha dünden itibaren Baykal’ın genel
başkanlığa geri dönüş senaryoları yazılmaya başladı.
Bu bakımdan Türk siyasal yaşamında bir çok ilginç örnek vardır.
Rahmetli Bülent Ecevit 1987 genel seçimlerinde uğradığı yenilgiden
sonra siyaseti bıraktığını ilan etmiş ama partisinin başına eşi
Rahşan Ecevit’i getirdikten bir süre sonra geri dönmüştü.
Ahmet Hakan (Hürriyet): Deniz Baykal’a kişisel bir
veda
Deniz Bey...
Bilmem, katılır mısınız?
Size bu kumpası kuranların bir hesabı vardı: Sizin koltuğu asla
bırakmayacağınızı öngörüyorlardı.
Siz koltukta kalacaktınız ve böylece “yara almış,
etkisizleştirilmiş, küçük düşürülmüş” bir Baykal ile baş başa
kalacaklardı.
Meydan onlara kalacaktı yani.
Siz istifa ederek aslında bu kirli oyunu da bozdunuz.
Alçağın planını tersine çevirdiniz.
Bu da az bir hizmet değildir...
* * *
Deniz Bey...
Her şeyi bırakıp bir kıyı kasabasına yerleşirseniz...
Ve orada bütün pisliklerden arınırken, olur da bazen canınız
sıkılırsa...
Burada sizi insani açıdan çok seven bir kardeşiniz olduğunu
unutmayın lütfen...
Oktay Ekşi: Hürriyet: Öteki ihtimaller
- Baykal’ın yerine CHP Genel Başkanlığına kim gelecek?
Bu sorunun yanıtı için henüz çok erken. Ama bizim bildiğimiz
Baykal’ın, 22-23 Mayıs günleri toplanacak CHP Kurultayını
yönlendirmekten vaz geçmesi beklenemez.
- Baykal’ın istifası bu yaz -kanımızca Eylül’de- yapılacak Anayasa
referandumunu nasıl etkiler?
Baykal istifa etmese halka, “Anayasa değişikliğine hayır deyin”
diyecekti. Ama bu olay görevde kalsa da onun etki gücünü
kırardı.
Ayrılması ise, onun gibi iyi bir hatibin eksikliği nedeniyle
“hayır”cıların gücünü azaltacak.
Kısaca iki halde de bu olay “hayır” cıları zora soktu.
Mehmet Altan (Vatan): Borsa neden yükseldi?
Olanlara bu elbise giydirilince sonrası belli... Nasıl belli? Baykal, 22 Nisan 1999’daki seçim sonuçları nedeniyle Genel Başkanlıktan istifa etmişti... Ne oldu? 1 Ekim 2000’de gerçekleştirilen 11. Olağanüstü Kurultay’da, yaklaşık 15 ay aradan sonra yeniden Genel Başkanlık görevine döndü.
***
Şimdi de aynısı olacak gibi gözüküyor... Önce, Baykal’ı adaylığa zorlamak için kurultay tarihi olan 22-23 Mayıs’a kadar bir “geri dön” kampanyası başlatılacak. İlk olarak örgütlerden gelen partililer Baykal için “geri dön, Genel Başkanımız sensin” kampanyası yapacak. Baykal’ın tekrar dönmesi için örgütlerden imza toplanacak. Ayrıca...
CHP Tüzüğü’ne göre kurultayda aday olmak için 245 kişinin imzası gerekiyor. Baykal’ı aday gösterecek partililer de 1252 delegenin büyük bir bölümünden imza toplayacak. Deniz Baykal, tekrar Genel Başkanlığa dönmesi için ikinci adım olarak da kurultayda aday gösterilecek. Baykal, kurultaya katılmayacak ama aday olarak ismi okunacak. Ve...
Baykal’ın yakın çevresi örgütlerden gelen baskıya karşılıksız kalmayacak ve ‘sivil diktaya’ karşı canla başla direnmek için görevi kabul edecek.
Mustafa Karaalioğlu (Star): Baykal komplonun adresini verdi
Görüntü olayının patladığı günden itibaren konuştuğu bütün isimlere verdiği havanın aksine Baykal istifa etti. İstifa belki kaçınılmazdı ama CHP lideriyle konuşan herkes aksine bir hava almıştı ve dolayısıyla ayrılması bu kadar erken beklenmiyordu.
Erken ya da geç Deniz Bey’in istifası haysiyetli bir karardır. Kendisi ve partisi için en az sıkıntılı yolu tercih etmiştir.
Elbette böyle bir olay ve bu olayın ardından istifa kararı önemli sonuçlar doğuracaktır. Baykal’a karşı en ummadığı kesimler tarafından büyük ve siyaseten ölümcül bir darbe indirilmiştir. Bugüne kadar çeşitli darbelere maruz kalan; bir kez de gidip gelen Baykal, sonuncusunda yıkılmıştır. Uzun ve tartışmalı aktif siyasi hayatı her şeye rağmen hak etmediği dramatik bir sahneyle noktalanmıştır.
Fehmi Koru (Yeni Şafak): Baykal'ın hatası: Yanlışı yanlış savunmak
Başına gelenlerden Ak Parti'yi suçlayacağı yerde, istifasından kim(ler)in yararlanacağına bakarak farklı çıkarımlar yapsa, ya da son 15 günü yeniden değerlendirip ulaştığı bilgileri kamuoyuyla paylaşsa, siyaseten ve ahlâken daha doğru davranmış olurdu Baykal...
İşin içine siyasi rakiplerini bulaştıran bir 'komplo' tezgâhına kendisinin başvurması, 'komplo'ya maruz kalan liderin sıkıntısını daha da artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Eğer gerçekten 'siyasi' sonuç alma amaçlı bir 'komplo' ise şu anda tartıştığımız, 'komplocular' bulundukları yerde birbirlerinin sırtını sıvazlıyorlardır. Deniz Baykal'ın yanlışı yanlış biçimde savunması en çok onların hoşuna gitmiştir çünkü...
Bir yıldız sönmesine söndü de, kötü söndü.