MEHMET DEMİRKOL: Mucizelere çok inanan biri değilseniz, güncel şartlarla Fenerbahçe’nin Europa League’i, Süper Lig’e bir hazırlık olarak görmesinin daha mantıklı bir yol olduğunu kabul edersiniz... Bu açıdan bakıldığında 2-0’dan dönmek de, 2 gol atmak da önemli bir kazanım olarak görülebilir. Benim asıl aklıma takılan şu: Gerkens’in hatasıyla gelen golün ardından 2.’yi de yedikten sonra dağılan rakibe karşı 2 değişiklik lazım mıydı? Slimani ve Benzia ne kadar iyi olmasalar da oyunun ruhunu bozmak doğru muydu? GÜNTEKİN ONAY: Bir takım maç kaybedebilir. Kötü de oynayabilir. Ancak Beşiktaş’a baktığımızda günümüz futbolunun temel prensiplerinin çok uzağında bir takım organizasyonu görüyoruz. Santrfor Larin ile stoper Vida arasındaki mesafe 70 metre. Sağ bek Gökhan ile sol açık Quaresma arası 50 metre. Sol açık Lens ile Caner arası 60 metre. Bu sezon her maç bu tablo var. Hatlar arasında bu kadar kopukluk nasıl olabilir? Hem enlemesine hem boylamasına oyuncular birbirinden uzak. Yardımlaşma hem top ayağındayken hem de top rakipteyken son derece zayıf. Takım pres yapmayı bilmiyor. ERMAN TOROĞLU: Avrupa'daki maç 2-0'dan 2-2 olunca herkes şunu diyebilir: "Helal olsun arkadaş maçı oradan çevirdiler, mağlup olmadılar." Bir şeyi kaçırıyoruz. Fenerbahçe'nin genel kadrosu kötü değil. Avrupa'da bu seviyeler de normal. Aman aman mı, o da değil. Peki bu Fenerbahçe'nin Anderlecht'e karşı 2-0 geriye düşmesi doğru mu, o da doğru değil. UĞUR MELEKE: Karşınızda genç, coşkulu ama deneyimsiz bir rakip var. Fenerbahçe’yse 30’a yakın yaş ortalamasıyla, çok daha fazla deneyimliyle sahada. Hazır rakip grogi vaziyetteyken galibiyeti aramak yerine değişikliklerle vitesi küçültmek de üzücüydü gerçekten. ÖMER ÜRÜNDÜ: Gelelim Cocu'ya... Ligdeki kötü gidişe rağmen hala yanlışlarında ısrar ediyor. Defalarca vurguladım, dünyada artık çift santrforla maça başlayan takım yok. Artı, uyum süreci yaşıyorum diyor. Önceleri 5'er adam değişik takım tertipleri çıkarıp bu konuda çelişki yaşıyordu. Trnava maçıyla birlikte 3'lü defans fikri ortaya çıktı. Halbuki Fenerbahçe takımı 3'lü defansa alışık bir takım değil. 4'lü defans uygulamasında da Neustadter ile Skrtel bir uyum yakalamıştı. Şimdi bunların arasına Reyes'i alarak üçlüye dönmek hiç de akılcı değil. İlk gol de bu üçlünün uyumsuzluğundan kaynaklandı. ALİ ECE: Genk, ilk yarıda golü atmadan önce tam 9 pas yaptı. Golün asistinde bakarak görerek topu havalandırdılar. Sol bek pozisyonundan başlayan Genk atağı sağ açık pozisyonundan yapılan asist sonucu gol olurken, Beşiktaş forması giyen oyuncular bir kez daha “pres yapıyormuş” gibi yaptılar. Reaksiyon vermek bir yana Beşiktaş forması giyen oyuncular maç 0-0’mış ve santrforları İlhan Mansız’mış gibi havadan toplar atmaya devam ettiler. Artık bu kadar yanlış kadro mühendisliğini kim yaptıysa bir zahmet hatasını kabul etsin. Taraftarı müşteriden ibaret görmek bu rezaletin bir numaralı sebebi! KENAN BAŞARAN: Beşiktaş fiziksel ve zihinsel olarak bitik. Bunu Orman ile Güneş’in ortak basın toplantısı da örtemez. Dün tribünle olan bağlar da kopma noktasına geldi. Beşiktaş’ta bir şeyler oluyor. Öyle ki bunu Orman-Güneş ortak basın toplantısı bile örtemiyor. Güneş balçıkla sıvanmaz. Beşiktaş’ta kimyasal bozulma gün geçtikçe artıyor. Bu takım bu haliyle hem Avrupa hem ligde yürüyemez. Seçimini ligden yana kullanmalı. Bu çöküşün bari böyle bir yararı olsun. CEM DİZDAR: Ülkemizin temel sorunu topu oynatmaktan öte bir yerde. Temel sorun topu oynatacak güce sahip olamamakta! İki gece üst üste izlediğimiz takımlarımızın maçlarında gördük ki, bu skorları almak için bu kadar Euro harcamaya, bu kadar antrenmana gerek yok sanki! Bu oyun atletizm olmadan, sadece yetenek satın almayla oynanamıyor. Dahası iyi oynamasa bile oyuncusunu yuhalayan kültürü alt etmeyi başaramayınca ülkede işlerin yoluna koyulması yakın gelecekte mümkün görünmüyor. ATİLLA GÖKÇE: Sadece yenilmiyorlar. Sadece maç kaybetmiyorlar. Her takım, her zaman yenilebilir. Futbolda şaşılacak şey değil. Ama kötü oynayarak, saçmalayarak, dağılarak, eriyerek tükeniyorlar. Dün geceki maç bu nedenle trajik bir gösteri oldu. Yazık oldu. Kaybettikleri sadece top olsa, üzülür geçersiniz. Beşiktaş dün taraftarının güvenini de kaybetti. Hedef duygusu gitti. Galiba aşk bitti. ERSİN DÜZEN: Gerçekçi olmak gerekirse biz dün gece Avrupa ortalamasına göre kalitesi düşük iki takımın maçını izledik. F.Bahçe, eğer UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek final veya ilerisini görmek istiyorsa, mevcut oyunla hayâl! Ancak gruptan çıkmak çok zor değil. Dinamo Zagreb’in kazanması ile liderlik büyük sürpriz olmaz ise el değiştirmeyecek. İkincilik mücadelesi ise diğer takımlar arasında geçer ancak F.Bahçe, şu anda aralarında en şanslısı durumunda. GÜRCAN BİLGİÇ: Oyun "2-0'a nasıl geldi" diye mi dert yanacaksınız, 10 dakikada 2-2'yi yakalayıp, ikinci 45'i kontrollerine aldılar diye sevinecek misiniz? Fenerbahçeli oyuncuların gerçekten de işleri çok zor. Bir tarafta yenmeleri gereken "taktik dâhisi" bir teknik adam, diğer taraftan canını dişine takmış rakip ve onunla birlikte ne isterlerse çalan bir hakem. ERMAN ÖZGÜR: Sonuçta oyun olarak maç boyunca baskı altında kalmadığımız bir maçı önce zora sokup sonra çevirmeyi başardık. İçerde bu takımı daha rahat yenebileceğimizi düşünürsek 1 puanı kazanç sayabileceğimiz bir sonuçla sahadan ayrıldık. AHMET DURSUN: Beşiktaş haftalardır devam eden kötü futbolunu maalesef Genk karşısında da sürdürdü. Son dönemde yaptığı tek iyi şey belki de kendi sahasında rakiplerine baskı ve üstünlük kurmak olan siyah-beyazlı takım bu maçta bunu da gerçekleştiremedi ve 74’te Vagner Love ile gelen gole kadar tek gol pozisyona bile girmeyi başaramadı.