Yazarlar sustu mu konuşturulmadı mı?
Abone olIrak Savaşı’na protestolar sürerken yazarlarımız ve yazar örgütlerimizdeki suskunluğa göz atmak istedik.
SEMA ASLAN Amerika’nın "Irak’a özgürlük" savaşına tepkilerini
gösteren çeşitli kesimler, yeryüzünün hemen her sokağında,
caddesinde sık sık bir araya geliyor. Türkiye’de de çeşitli
eylemler düzenleniyor. Bu eylemlere katılanlar içinde kuşkusuz pek
çok sanatçı da yer alıyor. Haberi hazırladığımız sırada
Edebiyatçılar Derneği, P.E.N. Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar
Sendikası Amerikan ve İngiliz ürünlerini boykot kararı aldıklarını
açıkladı. Yine bir grup şair, savaşa karşı "Şairler Bildirisi"ni
sundu. Bu eylemlerle eşzamanlı olarak hazırladığımız haber,
"Yazarlar, savaşa karşı ‘örgütlü’ bir tepki verebildiler mi?"
sorusu ekseninde alınan görüşleri içeriyor. Orhan Pamuk "Yazar
örgütü değil; kuzu örgütü!" Ben savaşa karşı hem yurt içinde hem
yurt dışında yazarak tepki gösterdim. Savaşa karşıyım ama bu da
genel bir soyut karşı olma durumu değil. Bush hükümetinin dünyaya
hükmetme tarzına karşıyım. Bu konuda basında ve medyadaki hele
özellikle ilk başlardaki tepkisizliğe çok kızdım. Savaşa karşı
yazarlar pek fazla seslerini çıkarmadılar, evet doğru. Bazı köşe
yazarları biraz karşı çıktı; benimkiyle bambaşka gerekçelerle de
olsa. Yazar örgütlerine gelince, onlar hiçbir şeye karşı çıkmıyor.
Yazar örgütü değil; kuzu örgütü durumundalar. Bir zamanlar Aziz
Nesin’in önderliğinde yazar örgütleri çok canlı, çok diriydi. O
zamanlar ben bütün canlılıklarına rağmen o yazar örgütlerinin biraz
fazla siyasetle uğraştıklarını, siyasi yanları güçlü edebi yanları
zayıf yazarların öne çıktıklarını düşünürdüm. Ama şimdi bu kuzu
örgütlerinin yanında o eski cesur, girişken yazar örgütlerini mumla
arıyorum. Bu yazar örgütlerinin bu kadar kuzu olmasının bir nedeni
de şu veya bu şekilde dolaylı yollardan devletten, kültür
bakanlığından destek almış olmaları mı acaba diye düşünüyorum. Bir
de belki de tepki göstermiş, bazı bildiriler yayımlamışlardır. Ama
medyada onları takan yok. Onlarda da sözlerini dinletecek cesaret
ve kararlılık yok. Yazar örgütleri özellikle Kürt sorunu sırasında
çok cesaretsiz ve çok devlet güdümünde davrandılar; bu
kararsızlıklarını, renksizliklerini şimdi üzerlerinden atamadılar.
Bugün savaş aleyhine konuşmak dün Kürt savaşı aleyhine konuşmaktan
çok daha kolay. Konuşsalar da kendilerini dinletemezler. Güven ve
saygı gitmiş bir kere. Ahmet Ümit "Tabela örgütlerinin aktif
çalışması olmadı!" Gerek Türkiye Yazarlar Sendikası gerek P.E.N, bu
konuda gözlemlediğimiz kadarıyla aktif bir çalışma yapmadı. Ama ben
kişisel olarak barış girişimine üyeyim. Onun etkinliklerine
başından beri katıldım. Savaş çıkmadan önce bildiri dağıtılmasından
Yüzler Meclisi’ne kadar pek çok etkinlikte vardım. Ayrıca "Çölün
Kanı" isimli öykümü Internet sitelerinde dolaştırdım. Yazarların
bir örgütlülük halinde tepki verdiği söylenemese de barış
girişiminin organizasyonlarında tek tek pek çok arkadaşımız vardı.
Yazmak en bireysel yaratma süreçlerinden biri; belki bu nedenle
kolektif bir tepkiden söz edemiyoruz. Yazarlar Sendikası ve P.E.N
var ama aslında yaptıkları hiçbir şey yok, bunlar tabela örgütü
olarak var. Müge İplikçi "Can alıcı bir karşı duruş yok!" P.E.N’in
Türkiye kolu bu konuda girişimlerde bulundu diye biliyorum. Fakat
bunun can alıcı bir karşı duruşa dönüşmediğine inanıyorum. Hepimiz
savaşa karşıyız ancak bu karşı duruşun ete kemiğe bürünmesi için
daha çok çaba harcamamız gerekiyor. Bu ülkede biz yazarlara
susmaktan çok konuşmak yaraşacak, bir gün bunu hepimiz anlayacağız.
Hamdi Koç "Boş konuşan adam durumundan yoruldular!" Bir kere
yazarlık bireyciliği, örgüt de çoğulculuğu ifade eder. Üç beş yazar
bir araya gelince zaten savaş çıkar. Yazar demek ego demektir. O
yüzden yazarlar dünyanın hiçbir yerinde tatmin edici bir örgütlenme
içinde olamazlar. Bırakın Irak halkını, kendi mesleki çıkarlarını
korumak için bile bir arada hareket edemezler. Bu bir. İkincisi,
elimizdeki savaş aslında karışık iş. Saddam da makbul bir adam
değil. Saddam’ın yerinde kalması Irak’ta Saddam hanedanlığı
kurulması demektir. Yüz sene sonra yine onun torunlarıyla
uğraşırız. Karşı çıkılması gereken şey, daha en baştan,
"müdahaleciliköti, adalet denen şeyin istendiğinde askıya
alınabilir bir şey haline getirilmesiydi. Yıllarca çıkıldı da. Ama
ne yapsan boş. Politikacılar yazar vicdanından ya da retoriğinden
ne zaman etkilendiler ki?! Nihayet, karşı çıkma eğilimleri olan
yazarlar da, artık, "doğruyu söyleyen ama neticede boş konuşan"
adamlar durumuna düşmekten yorulmuş olabilirler. Reha Çamuroğlu
"Gruba dahil olmayanları arayıp sormuyorlar!" Yazarlar arasında bu
konuda bir birlik yok. Bir grup yazarın savaşa hayır demeyi kendi
tekellerinde zannettiklerini düşünüyor ve görüyorum. Bir kabile
gibi hareket eden bir grup var. Bu grup örneğin savaşa hayır
bildirisi çıkarırken ortaya, bu gruba dahil olmayanları pek
aramıyorlar, sormuyorlar. Şu ana kadar savaşa evet diyen bir yazar
duymadım. Ama ‘savaşa evet’in içeriği nedir, tabii bu da önemli.
Ben her koşulda savaşa hayır demekle birlikte Irak’taki savaşı da
bir Amerikan saldırısı olarak görüyorum. Kaynak : Milliyet