Yazarlar referandumu nasıl yorumladı?
Abone olReferandumda sandıktan yüzde 58 oranında Evet oyu çıktı. Peki yazarlar sonuçları nasıl yorumladı? İşte yazarların kaleminden sonuçlar...
İNTERNETHABER / Referandum
sonucunun belli olmasının ardından neredeyse tüm yazarlar köşesini
buna ayırdı.
Yazarlardan kimisi sonucu 'Demokratik siyasete saygı' olarak
görürken kimisi de 'Erdoğan'ın başarısı' olarak
yorumladı.
İşte o yazılar....
NAZIM ALPMAN
İNTERNETHABER
Türkiye bu referandum ile 12 Eylül’de (1980) açılan korku tünelinin
çıkış kapısına gelmiştir.
Bir dönem “komünizm tehlikesi” pompaladılar. Komünizm gelmediği gibi bulunduğu ülkelerden de gitti.
Bu sefer “şeriat tehlikesine” abandılar.
Yanında “bölünme tehlikesi” servisi
yaptılar.
Hiç biri olmadı.
Şimdi ülkenin önünde büyük bir bulvar açılıyor. Eğer iktidar partisi bu sonuçları yanlış yorumlamazsa hem kendisi için hem de ülke için gerçek demokrasi yolu açılabilir.
Çünkü sadıklar açık olarak ilan etti:
-Korku tünelinin çıkışı!
Alpman'ın yazısının tamamını okumak için
tıklayın
FİKRET BİLA
MİLLİYET
Erdoğan'ın başarısı
Referandumdan “evet” çıkması bekleniyordu ama aradaki
farkın 16 puan olacağı tahmin edilmiyordu. Hayır oylarının 45’in
üzerinde, evet oylarının da 55’in altında çıkacağı tahmini
yaygındı. Ancak sonuç öyle olmadı. Evet ile hayır arasında fark
beklenenden yüksek oldu.
Kuşkusuz bu sonuç Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısını
gösteriyor. Bu gerçeği teslim etmek gerekir. Anayasa değişikliğinin
oylamaya bir bütün olarak sunulması, tartışmalı maddelerin eveti
teşvik edecek diğer maddelerle sarmalanmış olması, iktidar
olanakları gibi faktörlerin etkisinden söz edilecek olsa bile,
sonucun Başbakan Erdoğan açısından güç ve güven tazeleme anlamına
geldiği açıktır.
Erdoğan, referandum kampanyasında, “12 Eylül’le hesaplaşma,
darbeleri tarihe gömme, vesayetten kurtulma” eksenine oturtan
söyleminin başarılı sonuç verdiği söylenebilir.
MURAT YETKİN
RADİKAL
Karar 'EVET' ama yetmez
Halkın kararı ‘evet’ çıktı. Ama bu yetmiyor. Bu
kararın daha fazla demokrasi ve özgürlükler yönünde geliştirilmesi,
tek tip sisteme gidiş yönünde istismar edileceği endişelerinin
giderilmesi gerekiyor. Sorumluluk artık neredeyse tek başına, ciddi
bir destek bulan Başbakan Erdoğan’ın omuzlarında.
MEHMET BARLAS
SABAH
Demokratikleşme ve sivilleşmeye "evet" dedik...
Referandum sonucunu nasıl yorumlarsak yorumlayalım,
yoğun kampanya süreci ertesinde bende oluşan en yoğunluklu duygu
"Demokratik siyasete saygı"dır.
Bu kampanya sürecinde 70 milyon insan birbirinden farklı görüşleri
seslendiren ve bizleri savlarına inandırmaya çalışan siyasetçileri,
bazen televizyonlardan, bazen gazetelerden, bazen de miting
meydanlarından izledik.
İşin büyüsü işte bu "İnandırmak" kavramında kilitleniyordu.
"Evet"i savunanlar seçmeni söylediklerine inandırdılar ki, çoğunluk
"Evet" dedi dün.
EKREM DUMANLI
ZAMAN
Ders olsun!
26 maddeden oluşan anayasa değişikliği paketinin içeriği unutuldu,
mesele siyasî polemiklere boğuldu. Oysa bu bir genel seçim
değildi.
Hele güven oylaması hiç değil. Bunu bazıları ya anlamadı ya da anlamazdan gelerek siyasî rant elde etmeye kalkıştı. Maalesef bir kere daha görüldü ki bizde partizanlık iflahı çok zor, müzmin bir hastalık. Her konuya 'parti politikaları' çerçevesinde bakmak siyasete de zarar veriyor toplumsal barışa da.
MEHMET Y. YILMAZ
HÜRRİYET
Artık önünde bir güç kalmadı
Refarandum sonucunu aldık.
Başbakan’ın istediği oldu. Artık önünde durabilecek hiçbir güç yok.
Şimdi kafasının içindekileri hayata geçirmesinin zamanıdır.
Artık “yargı” ona ayak bağı olmayacak. Ayak bağı olmak ne
kelime, artık orayı da istediği gibi yönlendirecek, istediği
kararları çıkaracak, istediği davalara istediği yargıç ve savcıları
atayabilecek.
Bugüne kadar iktidar gücü elinde değilmiş gibi yapamadığı her şey
için birilerini suçluyordu.
Şimdi önünde engel kalmadı. Ne biliyorsa yapmasının zamanıdır.
MELİH AŞIK
MİLLİYET
Görünen köyün yol haritası
Sandıktan “Evet” çıkması sürpriz olmadı.
Sezinlediğimiz sonuç buydu... Ancak “Evet”lerin yüzde 55’in
üzerinde çıkması sürpriz sayılabilir. Bizce bu sonuca etki yapan
sebepler:
- İktidarın “Evet” yönünde devlet imkânları dahil bütün
güçlerini seferber etmesi...
- Toplumu etkileyecek kişi ve kuruluşlar üzerinde baskı
kurulması.
- Medyanın ağırlıklı olarak “Evet” yönünde çalışması...
- İş dünyasının “bitaraf olan bertaraf olur” tehdidiyle tek
taraflı oy açıklamaya mecbur bırakılması...
- AKP’nin propagandaya büyük fonlar ayırması... Dağa taşa
evet yazılması... Cadde ve meydanlarda bir tek olsun “Hayır”
afişine rastlanmaması...
- AKP’nin başarılı PR yürütmesi, ünlü isimleri evet yönünde
harekete geçirmesi. Hayır demeye kalkışanların takibe hatta baskı
altına alınması...
- Sokağa çıkıp hayır propagandası yapan gençlerin ve
kadınların dövülmesi, itilip kakılması... Güvenlik güçlerinin
seyretmesi...
- Gazetelere günlerce verilen, her biri yaklaşık 40 bin lira
tutarındaki tam sayfa ilanlar... İftar yemeklerinin bile ‘Evet’
propagandası için vesile yapılması...
Bütün bunlara ek olarak AKP sözcülerinin anayasa değişikliklerini
halka kendileri yönünden iyi anlattıkları da eklenebilir. Tayyip
Erdoğan gündeme hâkim olmayı başardı. Anti demokrat maddeler
demokrasi kılıfına iyi uyduruldu. 12 Eylül’ün darbe motifi AKP
lehinde iyi kullanıldı.
AKP’nin kendi tez ve davasını iyi savunmasına karşılık CHP ve
diğerleri önemli hatalar yaptılar... Neydi onlar?
- CHP, anayasa değişikliklerinin halka getireceği
olumsuzlukları anlatacağı yerde süreci bir seçim kampanyasına
dönüştürdü.
- Genel Başkan Kılıçdaroğlu kampanyada havuzlu villa ve
benzeri polemiklere çok fazla vakit ayırdı. Gereksiz birtakım seçim
vaatlerine yöneldi. Türban ve genel af konularındaki vaatleri,
kendini köşeye sıkıştırmaktan başka fayda sağlamadı.
- CHP’de Kılıçdaroğlu dışında konuşan ağız sayısı çok sınırlı
kaldı... Baykalcıların kampanyaya sokulmaması güç eksiltti.
- CHP referandum için kesenin ağzını açmadı. Cimri
davrandı.
- Referandum kampanyası sırasında alttan alta parti içi
çekişme sürdü. Kılıçdaroğlu bütün enerjisini kampanyaya vermişken
birtakım kişiler perde gerisinde Hakkı Suha Okay’ı öne itmenin
çalışmaları içindeydi.
- Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması başlı başına skandaldı.
CHP’de parti mekanizmasının çalışmadığının göstergesi oldu.
- MHP etkili olamadı...
- Sivil toplum örgütleri ortalarda fazla görünmedi.
MUSTAFA KARAALİOĞLU
STAR
Biz 2010 yılında bu ülkede yaşayanlar
Türkiye 2010 yılının Eylül ayında, tarihe ve dünyaya karşı
demokrasi için güçlü bir ‘evet’ demiştir. Değişim için güçlü bir
onay ilan etmiştir. 27 Mayıs’ın 50. yılında, 12 Eylül’ün tam 30.
yılında yeni bir Türkiye için yol açılmıştır.
Bu ülke değişim istiyor.
Bu ülke demokrasi istiyor.
Bu ülke kendi kendini yönetmek istiyor.
Bu ülke askeri vesayet istemiyor.
Bu ülke yargı vesayeti istemiyor.
Bu ülke bürokratik oligarşi istemiyor.
Bu ülke daha fazlasını istiyor...
Dünkü referandum bunu söyledi. Ve daha birçok şeyi elbette.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA
AKŞAM
Sonucun sebepleri
Hayır oyu verenler dahi
'evet' çıkacağını tahmin ediyordu. Referandumda şanslı olan evet
tarafıydı. İşin doğası böyle.
Yine de genel tahminlerin 4-5 puan üstünde sonuç çıktı. Peki süreçte hangi faktörler etkili oldu, ona bakalım:
Başlangıçta zaten artı 1 ile işe başlandı. Pozitif içerik, değişim söylemi ve istikrar vurgusu...
Karşısındaki kampa ilişkin 'statüko' algısı oluşturuldu.
Sonra Yüksek Askeri Şura krizi. Kırılma noktası YAŞ'ta
yaşananlardı, ivme yukarıya döndü iyice.
Ve zamanlama, talihin yardımıyla zamanlama...
Kampanya döneminin Ramazan'a, finalin bayrama denk gelmesi. Mutlak
surette etkisi oldu, özellikle iftarların...
Sonra oy gününün '12 Eylül'e denk gelmesi. Kampanyanın da 'anti-12 Eylül' propagandasına dönüşmesi. En azından 3-4 puan fark ettirmiştir.
CAN ATAKLI
VATAN
Söylenecek söz yok
Gerçekten şaşırdım ve üzüldüm. Belki
gazeteciler arasında “Referandumun sonunda hayır çıkacak” diyen
birkaç kişiden biri olmamın bunda etkisi olabilir.
Hatta tıpkı 1989’da “yüzde 60’la seçilecek” denilen Dalan’ın
durumuna düşebileceğini bile yazmış ve söylemiştim.
AKP ve neredeyse tüm medyanın “Evet” kampanyası sonunda “evet
çıkabileceğini” hiç düşünmedim değil, ama sonun bu kadar açık ara
olabileceği aklıma gelmemişti.
Demek ki, benim gördüklerim, ekonominin içinde, çalışan, üreten,
bilimle, sanatla ilgili, estetik kaygıları olan, rekabet ortamına
uyum sağlayan, fikir ve düşüncelerini açıkça söyleyebilen
kişilermiş.
Ama görmediğimiz, doğal olarak göremediğimiz büyük bir kitle çok daha farklı düşünüyormuş. Bu kesim sandık başına gitti ve iradesini kullandı.
Sonuç ortada. Aslına bakarsanız, sonuçlarla ilgili söylenecek fazla bir şey yok. AKP ve yandaşları çok başarılı olmuşlar.
[PAGE]FEHMİ KORU
YENİ ŞAFAK
Halkımız ve ülkemiz kazandı
Namuslu bir halkoylaması
kampanyası olsaydı, itirazlarınızı oylanan paketin içeriğiyle
sınırlı tutsaydınız, yalana dolana başvurmasaydınız, gerçekleri
çarpıtmasaydınız, Türkiye'nin daha demokratik hale dönüşmesi, hukuk
devleti ilkelerinin yerleşmesi çabalarına sizler de katılsaydınız,
dün ortaya çıkan tablo çok daha farklı olurdu.
Öyle bir tablodan CHP de, MHP de, BDP de, kaderini onlarla
bütünleştiren medya da kazançlı çıkardı.
Fırsat kaçmış sayılmaz. Halkın verdiği mesajı doğru değerlendirip o
istikamet doğrultusunda tavır alınırsa, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
değerlendirme konuşmasında dün ifade ettiği gibi, sandıkta 'Hayır'
oyu kullananlar da, 'Hayır' oyları çok çıksın diye halkı yanıltmaya
çaba gösterenler de bundan yararlanabilir.
GÜNGÖR MENGİ
VATAN
Onarım zamanı
Tarihi referandum beklenenin üzerinde bir halk desteğine erişerek
Tayyip Erdoğan’a yedinci başarısını kazandırdı.
İktidar partisinden ziyade liderinin elde ettiği bir galibiyettir
bu.
Çünkü Başbakan Erdoğan, ağırlıklı olarak teknik ve bilimsel bir
zeminde yapılması gereken bir tartışmayı tamamiyle
siyasileştirmiştir.
Bunu yapmak için çeşitli toplum katmanları ile çatışmayı,
ilişkilerini bozmayı, imajının zarar görmesini göze almıştır.
Bu siyasi bir lider için kumar sayılabilirdi. Erdoğan oynamış ve
kazanmıştır.
DOĞAN HIZLAN
HÜRRİYET
Rahat ol!
BEN bugün sabahtan akşama kadar bütün gün dostlarıma ne diyeceğim,
biliyor musunuz?
“Rahat ol!”
Bu komut, bunca gerilimli günlerden sonra en iyi, en dostane
tavsiye.
Kulaklarınızı kapatın, sadece müzik dinleyin. Başka her ses bugün
için kakofonik gelir. Kulaklarınızı ancak müzikle
temizleyebilirsiniz. Benim için zafer çığlıkları da, hıçkırıklar da
aynı derecede rahatsız edici.
Gerenlerden uzak durun. Hiç olmazsa bir gün memleketi değil
kendinizi düşünün. Ömrünüzün mütareke gününü idrak edin.
KÜRŞAT BUMİN
YENİ ŞAFAK
Yeni anayasada 'Başkanlık' yer alacak
mı?
Başlığa göz atıp da "Dur bekle biraz, referandumdan daha yeni
çıktık, bir nefes alalım!" diyorsanız haklısınız ama unutmayın ki
12 Eylül'ün arifesinde Başbakan konuyu herkesten önce davranıp açtı
bile... Konu açıldığına göre katılmamak olmaz.
İzleyenler arasında ben de vardım; Başbakan, Taha Akyol'un
programında "başkanlık sistemi" mevzuu açılınca söze "Burada en
ideal olan neyse bunun üzerinde tartışma yapılabilir, bir
önyargımız yok" diye başlayarak bazı açıklamalarda bulundu.
Başbakan'ın verdiği bilgiler konuya ilişkin eski tartışmalarda
tekrarlanan düşüncelerden farklı değildi. Başbakan, "muhalefet"in
başkanlık sistemine ilişkin tartışmaları "bunlar hilafet getirecek"
diyerek karaladığını hatırlatarak, üzerinde çalışılması gereken bu
konuyla ilgili olarak "gerekirse halkoylamasına gidilir" diyordu.
Başbakan, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu'nun çok uzun
süredir söz konusu sistem üzerinde çalıştığı bilgisini de
verdi.
ENGİN ARDIÇ
SABAH
Çantaya bak!
Hep böyle oluyor anasını satayım... Erken yazıyorum, erken yazmak
zorundayım, sayfa erken bağlanıyor... Seçimlerde de böyle
oluyor.
Ne referandumun sonucu belli şu anda, ne de basket maçının
sonucu!
Evet mi çıktı, hayır mı çıktı, biz mi şampiyon olduk Amerika mı, şu
anda bilmiyorum.
Tahmin edebiliyorum ikisini de, ama yazamazsın, tersi çıkarsa
madara olursun.
Birtakım "futbol uzmanı" hergeleler, sayfaya yetiştirmek için, maç
daha bitmeden yazılarını "üç ihtimalli" yazarlar, şu takım
kazanırsa, bu takım kazanırsa, maç berabere biterse... Sayfa
sekreteri alır, sonuca göre ikisini çöpe atar, birini yayınlar. Ben
de öyle mi yapsam?
Hayır, yapamam, onların düzeyine düşemem.
Ama, referandum sonucu da basket maçının sonucu da ne olursa olsun,
bir tek şeyi iyi biliyorum. Bundan eminim:
Türkiye artık geri kalmış bir ülke değildir!
ALİ BULAÇ
ZAMAN
'12 Eylül'e hayır!'
Dün yapılan referandumda "Evet diyenlerin oranı yüzde 58, hayır
diyenlerin oranı yüzde 42" olarak belirlendi. Referandumu çeşitli
açılardan yorumlamak mümkün. Ancak sonuç tamamıyla
paradoksaldır.
"Hayır" diyenlerin tamamı değil, ama bir bölümü, özellikle
kitleleri yanlış ve maksatlı olarak manipüle ederek "hayır deme"
yönünde mobilize eden belli gruplar bundan 30 yıl önce
gerçekleştirilen kanlı 12 Eylül askerî darbesinin anayasasına ve
elbette zımnen askerî darbeye "evet" demiş oldular. "Evet" diyenler
de askerî rejime ve anayasasına "hayır" dediler. Kısaca bu
referandumun paradoksu, zahirde evet diyenlerin aslında hayır,
hayır diyenlerin de gerçekte evet demiş
olmalarıydı.
NURAY MERT
HÜRRİYET
Referandumun gösterdikleri
Pazartesi yazısını, ilk referandum sonuçlarını bekleyip, son dakika
izni alıp yazmaya hiç niyetlenmedim.
Niyetlensem ne olurdu onu da bilmiyorum. Referandum sonuçlarını
nasılsa uzun süre konuşacağız, hem de çoğunuzun düşündüğünden “daha
uzun” bir süre.
Bugünden itibaren sonuçlar bin bir türlü yorumlanacak. Ben sonuçlar
ne çıkarsa çıksın, Türkiye’nin düze çıkma yoluna girmiş
olmayacağını düşünenlerdenim.
Bunun karamsarlıkla hiçbir alakası yok, sadece, siyaset izlemenin,
sirkteki çocuk gibi her sahne değişiminde bir öncekini unutup, en
ufak atraksiyonla yerinden fırlayan çocuk gibi davranmakla mümkün
olmadığını düşünüyorum, o kadar.
HAŞMET BABAOĞLU
SABAH
Toplum ilk kez bir bütün olarak kendine bakıyor!
Herkes biliyor ki...
Karşı çıksan da, savunsan da, anlayışla karşılayıp biraz uzaktan
baksan da artık başörtülüler yokmuş gibi
yaşayamazsın!
Terör yüzünden ciğerin yanıyor olsa da, öfkeden kırılsan da, artık
Kürt Sorunu yokmuş gibi yapamazsın! Cumhuriyet
tarihinde yaralar açmış yirmi sekiz isyanı yok sayıp "eskiden ne
güzel barış içinde yaşıyorduk, ah bu dış mihraklar" diyerek kendini
avutamazsın!
Yakın tarihi nasıl yorumluyorsan yorumla, devletin laiklik
uygulamasını ister eleştir, ister savun! Ama Türk
modernleşme projesinin özünde toplumun hücrelerine nüfuz
ettiğini görmezden gelemezsin!
Yani...
Aslında güzel bir merdivenin ilk
basamaklarındayız!
Toplum, nihayet kendine bakıyor!
En seçkinci kesimler, en burnu büyük çevreler, en kör mahalleler
bile "ötekileri" yok sayamıyor!
"Demokraside birleşmek" için önce nerede
ayrıldığımızı bilmek gerekirdi! Şimdi işte o
noktadayız!
ASLI AYDINTAŞBAŞ
MİLLİYET
Derin Ak Parti’de zafer gecesi
Yaz ortasında AK Parti’nin kamuoyu araştırmalarını yapan Pollmark
şirketi yüzde 57 “Evet”i işaret eden seçim tahminlerini yazınca
Milliyet okurundan bol tepki almış, birkaç hafta sonra bir başka
araştırmacı Adil Gür’ün Evet-Hayır oylarını “başa baş” gösteren
analizinden söz edince övgü almıştım. Doğrusu ben de Gür gibi
sonucun yakın olacağını sanıyordum.
Oysa Pollmark’ın tahmini doğru, Adil Gür’ünkü yanlış çıktı.
Referandum sonuçları açıklanmaya başlayınca, oturup uzun uzun
düşündüm. Ben mi körleşmiştim konforlu hayatımın koridorlarında,
okurlar mı keskinleşmişti? Nasıl oldu da anketler kafamı bu kadar
karıştırdı?
Dün akşam, “%57 Evet” tahminiyle turnayı gözünden vuran Pollmark
kurucusu Ertan Aydın’ı aradım. Pollmark, tam anlamıyla “derin AKP.”
Erdoğan’a en kritik anlarda stratejik destek veren kurum...
Harvardlı Aydın, 9 Temmuz’da Milliyet’e “Muhalefetin bu referandumu
Erdoğan için bir güvenoyuna dönüştürmesi riskli bir strateji çünkü
AK Parti bunu lehine çevirip bir ‘Erdoğan koalisyonu’ oluşabilir.
Erdoğan’a bakış % 58 olumlu” demişti. Haklı
çıktı.
HASAN CEMAL
MİLLİYET
Evet, demokrasi kazandı ama daha çok şey var demokrasi konusunda
yapılacak!
Yüzde 42 hayır oyuna karşılık yüzde 58 evet... Bu sonuca
sevindim.
Çünkü referandum sürecinin başından beri ben de ‘evet’i
savunuyordum.
Evet’lerin Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından bir
fırsat kapısını aralamasını daha yakın bir ihtimal gördüğüm için
evet’ten yanaydım.
Bu ülkede darbeciliğin ürünü olmayan yeni bir anayasal düzene giden
yolun açılabileceğini düşündüğüm için evet diyordum.
‘Bürokratik vesayet’in geriletilmesi, yüksek yargıda geçerli, kendi
içine kapalı ‘kast sistemi’nin sona ermesine zemin
hazırlayabileceği için evet diyordum.
Peki ya hayır diyenler...
Boykot diyenler...
Bu tercihler de hiç kuşkusuz ‘demokrasi oyunu’nun dışında değil,
içindeler.
Nitekim, Başbakan Erdoğan da referandum sonrası yapmış olduğu
konuşmada, “Tüm tercihler de saygındır, makbuldür, kıymetlidir”
diyerek bu noktaya işaret etmiştir.
GÜNERİ CİVAOĞLU
MİLLİYET
Güneri Cıvaoğlu Bugüngunericivaoglu@milliyet.com.tr
Sandığın kestiği parmak
Sandıklardan çıkan “EVET” oyları, “yüzde 55-45 bandında olur” diyen
Başbakan Erdoğan’ın tahminini bile aştı.
En yakın tahmini ise Tarhan Erdem üstat yaptı. Kutlarım...
Referandum sonucu “net...”
Dün sandıklardan çıkan “EVET” -resmi olarak- anayasa değişikliği
içindir.
Ama “AKP’ye güvenoyu” yorumuna da kapıları açmıştır.
“Savaşın başında yapılan bir hata, o hatayı yapanı sonuna kadar
kovalar” diye bir kurmay söylemi vardır.
CHP ve MHP anayasa değişikliği sürecinin daha başında “önemli hata”
yapmışlardır.
Değişiklik maddelerinin tümüne karşı çıkmışlardır.
Belki “AKP ile diyalog zemininde bir uzlaşma metni” oluşturmak
imkânsızdı ama dünkü sandık manzaralarını önleyecek yollar
denenebilirdi.
YAVUZ DONAT
SABAH
Artık seçim konuşulur
Sandıklar açıldı, oylar
sayıldı, referandum defteri kapandı. Sürpriz yok.
Kamuoyu bugünden itibaren "farklı gündemler" beklentisine girse
de...
"Ekonominin, işsizliğin, gelir dağılımının masaya yatırılmasını"
istese de...
Hepsi "nafile."
Artık "seçim konuşulur."