Her ağlayan çocuk
gördüğümde ekranda ailesiz, terkedilmiş, sevgiyle yetiştirilmesi
gerektiği yerine sevgisiz büyüyeceği gelir aklıma sıkılır
yüreğim…
Bir haber okuduğumda
anneleri tarafından terkedilmiş, bir çöp gibi kapının önüne
bırakılmış, gözü yaşlı çocuklara duyduğum engin sevgiyle dolar
içim…
Ne zaman terk edilen bir
köpeğe, ya da bir sokak köpeğine nefretini kusan birileri olsa,
köpeğin çektiği acıyı yaşlı gözlerinde görürüm, yalnızlığını
hisseder, coşar gözlerim…
Ne zaman herhangi bir
canlının yaşam hakkını hunharca elinden alan insanlar olduğunu
duysam gazetelerde, “sevgi yerine neden bu şiddet” diye söylenir
durur yüreğim…
Ne zaman bir anne görsem,
evladını hiç uğruna kaybetmiş, etim koparılmışçasına acıya kapılır,
iflah olmaz bedenim…
Ne zaman bir tabuta
gözyaşlarını akıtan kadınlar görsem, kucaklarında ve karınlarında
çocuk, “kalplerine dayanma gücü verebilsem” diye geçer içimden
sabır dilerim…
Ne zaman terk edilen bir
sevgili görsem umutsuzca uzaklara bakan, yanına gidip sarılmak
gelir içimden dayanamaz kalbim…
Ne zaman işsizlik,
umutsuzluk yüzünden hayalleri yerle bir olan insanlar görsem parmak
aralarında birer sigarayla, “dünyayı değiştirebilecek güce sahip
olsam ne güzel olurdu” diye geçer kalbimden…
Ne zaman, “parasızlık
yüzünden yapamadım” ile başlayan cümleler duysam, paranın gücüne
inat, hayal kurmakla her şeyin başarılabileceğini haykırmak gelir
içimden, “bunu anlatabilmek ne mümkün” der bağırır
yüreğim…
Ne zaman “ne olacak bu
memleketin hali” soru cümlesini duysam, soran kişiye “memleketin
halini değiştirmek senin elinde, soru sormak yerine cevap ara”
demek geçer içimden de susar dillerim…
Ne zaman acı, gözyaşı
ümitsizlik, keder görse gözlerim…
Anlatmak için içimdekileri
yazar durur kalemim…