Yaz hastalıklarının sebepleri
Abone olÖzellikle kaynağı bilinmeyen, açıkta satılan veya dağıtılan, denetimsiz içme suları ve bu sularla yıkanmış sebze ve meyveler,aklımıza ilk gelen hastalıkların başlıca sebebi.
Yaz aylarında sık görülen enfeksiyonlarla ilgili sorularımızı
Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Semra Çalangu yanıtladı. 1) En sık görülen yaz hastalıkları
nelerdir? Yaz aylarında havanın sıcaklığı nedeniyle zamanın büyük
bölümü ev dışında, açık havada geçirilir. Bu yüzden, yaz aylarında
sıklığı artan bazı sağlık sorunları doğrudan doğruya açık havada
bulunmakla ilgilidir: Böcek ısırması, yılan sokması, güneş veya
sıcak çarpması gibi. Örneğin Güneydoğu Anadolu illerimizde, yöreye
özgü sayılabilecek bir “yaz hastalığı” bile vardır: Gece sıcak
nedeniyle damda uyuyanlar ve damdan düşenler, yaz aylarında
travmaların sayıca artmasına sebep olurlar. Yaz aylarında suda
boğulma sayısının da arttığını biliyoruz. Demek ki, bazı “tıbbi
olay”ların artışı doğrudan doğruya çevre faktörlerine bağlıdır.
Bunlara “yaz hastalıkları” yerine “yaz kazaları” da diyebiliriz.
Yaz aylarında sıcaklık nedeniyle vücudun büyük kısmının açıkta
kalması, kısa kollu ve şort biçiminde giysilerin tercih edilmesi
tatarcık, arı, sivrisinek gibi eklembacaklıların sokmasını ve
bunlar aracılığı ile bulaşan hastalıkların artmasını kolaylaştırır.
Bu hastalıkların bir kısmı sadece böcek ısırığına karşı allerjik
bir reaksiyon olarak ortaya çıkabilir ve lokal tedavi ile kısa
sürede düzelebilir. Ama sıtma, tatarcık humması gibi hastalıklar
özgün tedavi gerektirir. Bu hastalıklar da, yine yöreye özgüdür.
Yani herhangi bir sivrisinek sokması sıtmaya yol açmaz. Sıtma,
ancak bir bölgede yerleşik ise, yaz aylarında görülme sıklığı
artabilir. Yaz aylarında sıcaklık artışı nedeniyle insan, gerek
buharlaşma gerek terleme şeklinde çok miktarda sıvı kaybeder. Bu
kaybedilen sıvıyı yerine koymak, susuzluğu gidermek için alınan
sıvılar, yaz hastalıklarının bir diğer nedenidir. Özellikle kaynağı
bilinmeyen, açıkta satılan veya dağıtılan, denetimsiz içme suları
ve bu sularla yıkanmış sebze ve meyveler, “yaz hastalığı” deyince
aklımıza ilk gelen hastalıkların başlıca sebebidir. Bu hastalıklar
arasında ilk sırayı besin zehirlenmeleri alır. Tifo, paratifo,
viral hepatit ve yaz ishalleri de bu şekilde bulaşırlar. 2)
Bağırsak enfeksiyonları neden yaz aylarında daha sık görülür?
Bağırsak enfeksiyonlarının yaz aylarında daha sık görülmesinin bir
nedeni, su kaybının artmasına bağlı olarak susama hissinin artması
ve bu gereksinimi karşılamak için de temiz olup olmadığına
aldırmadan her türlü içeceğin daha fazla tüketilmesidir. Bir diğer
nedeni de artan sıcaklık nedeniyle yiyeceklerin daha çabuk
bozulmasıdır. Yaz aylarında kırda piknik yapanlar, çoğunlukla
yörede bulunan pınar veya çeşme sularını içme suyu olarak
kullanmayı tercih ederler. Oysa bu sulara insan veya hayvan
dışkısının ya da atıklarının karışmış olması, suyu kirletir. Bu kir
gözle görülen bir şey değildir. Suda bulunan ve bağırsak
enfeksiyonları gibi hastalıklara sebep olan mikroplar gözle
görülmez. İçme suyu olarak kullanılmasa bile, kirli su ile yıkanmış
meyvalara da mikrop bulaşır. Özellikle çiğ olarak ve kabuğu
soyulmadan yenilen yiyecekler daha çok risk taşır. Bu suları
kullanarak hazırlanan ve içeceklerin içine atılan buz, daha da
tehlikelidir. Yaz aylarında yiyecekler, pişirilmiş olsalar bile,
mutlaka buzdolabında saklanmalıdır. Sıcakta kalan ve özellikle
açıkta satılan yiyecekler, üzerlerine konan sineklerin mikrop
taşıması yanında, mikropların proteinli gıdalar üzerinde daha kolay
üremesi yüzünden adeta “zehirli” hale gelir. Bu durumda “yemeğin
kokması” aslında o yiyecek üzerinde mikropların aşırı şekilde
çoğalmasından başka bir şey değildir. Sütlü ve mayonezli
yiyecekler, et, krema bu açıdan oldukça fazla risk taşır. Bu
şekilde kirlenmiş suların ve bu sularla hazırlanmış içeceklerin
içilmesi; bu sularla yıkanmış salata gibi yiyeceklerin çiğ olarak
yenmesi, açıkta satılan veya otel-tatil köyü gibi yerlerde “açık
büfe”lerde sergilenen uzun süre açıkta bekletilmiş yiyeceklerin
yenmesi bu besinler üzerindeki mikropların bağırsaklara geçerek
hastalık yapmasına neden olur. Aslında, midenin asit yapısı bu
mikroplara karşı önleyici bir engel oluşturur. Ama mide hastası
olduğu için mide asidini azaltıcı ilaç kullananlarda bu koruyucu
engel ortadan kalkar ve onlar bağırsak enfeksiyonlarına daha kolay
yakalanırlar. 3) Yaz aylarında sık görülen bağırsak
enfeksiyonlarının belirtileri nelerdir? Bağırsak enfeksiyonlarının
çoğunda en önemli belirti ishaldir. Çünkü bağırsaklar, bu
“beklenmeyen misafiri”, yani yiyecek-içeceklerle gelen mikropları
dışarı atmaya çalışırlar. Bazan ishalden önce, hastalık bulantı ve
kusma ile başlar. Eğer mikroplar bağırsak duvarını istila etmezse,
sadece toksinleri aracılığı ile hastalığa sebep olursa, ishal çok
sayıda, bol ve sulu dışkılama şeklindedir. Dışkıda cerahat ve kan
yoktur. Ateş yüksek değildir. Karın ağrısı ya yoktur, ya da
hafiftir. İshal ile çok miktarda su ve tuz kaybedildiği için dil
kurudur. Kaybedilen tuzlar ve sıvı yerine konulmazsa hastanın
tansiyonu düşer, bitkinleşir. Kolera örneğinde olduğu gibi,
kaybedilen sıvıyı yerine koymakta yetersiz kalınırsa, böbrek
yetmezliği gelişebilir, hasta da kaybedilebilir. Sıvı kaybı,
çocuklarda ve yaşlılarda daha tehlikelidir. Yiyecek-içeceklerle
alınan mikroplar bağırsak duvarını istila etmişse, kanamaya yol
açabilir. Halk arasında “kanlı ishal” diye bilinen dizanteri bunun
tipik örneğidir. Dışkı kanlı, cerahatlidir. Genellikle hastanın
ateşi ve karın ağrısı vardır. Dışkılama sayısı fazladır ama miktarı
azdır. Tifo, yiyecek ve içeceklerle bulaştığı halde ishalin ön
planda olmadığı bir bağırsak enfeksiyonudur. Tifonun en önemli,
bazan tek belirtisi ateştir. Baş ağrısı, deride ve özellikle karın
bölgesinde kırmızı lekeler, dalgınlık hali tifoyu akla
getirmelidir. 4) İshalde kahve ve kola içmek yararlı mıdır?
Yapılması gereken ilk müdahaleler nelerdir? İshalin tek tedavisi
vardır: Kaybedilen sıvıyı yerine koymak. Kaybedilen sıvı sadece
sudan ibaret değildir. Su ile birlikte sodyum, potasyum, klor,
bikarbonat gibi yaşamsal önemi olan, “elektrolit” dediğimiz tuzlar
da kaybedilir. Bu nedenle, sadece su içmek, ishalle kaybedilen sıvı
gereksinimini karşılamaz. İçilen sıvının içinde bu elektrolitlerin
de olması gerekir. Çay ve kahvede bu elektrolitler yoktur ama,
kolalı içecekler hem elektrolit içerdikleri, hem de şekerli
oldukları için ishal tedavisinde tavsiye edilebilir. İshal,
bilindiği gibi, çocuklarda daha sık görülür. Çocuklar da kolalı
içecekleri severler. Başka sıvıları içmek istemeseler bile, iştahı
kesilmiş çocuklar genellikle kolayı pek reddetmez. Kaybedilen sıvı
ve tuzları yerine koymak için içine şeker ve biraz tuz katılmış
portakal suyu, içine biraz muz katılmış tuzlu ayran gibi içecekler
ile farklı seçenekler yaratılabilir. Eczanelerde satılan “oral
rehidratasyon paketleri” her yaştaki hasta için önerilir. Bu
paketlerden bir tanesi bir litre suya katılarak hastaya içebildiği
kadar içirilmelidir. Her dışkılamadan sonra 1-2 bardak içirilerek
kaybedilen sıvının yerine koyulması önerilebilir. Bulantı ve/veya
kusma nedeniyle ağız yolundan sıvı alamayan hastalara, vakit
geçirilmeden, damar yoluyla serum verilmelidir. Sadece tuzlu veya
sadece şekerli olan serumlar, tedavide yetersiz kalır. Verilecek
serumlar, tıpkı ağızdan alınanlarda olduğu gibi, yeterince
elektrolit ve özellikle bikarbonat içermelidir. Tedavide dikkat
edilmesi gereken en önemli nokta, ishali kesmeye çalışmamaktır.
Daha önce de değindiğimiz gibi, ishal, bir korunma, bağırsağa
girmiş olan mikropları bağırsaktan uzaklaştırma yoludur. Hele kanlı
ve cerahatli ishal varlığında asla ishal kesici ilaç
kullanılmamalıdır. Aşırı su kaybına yol açan, kan ve cerahat
içermeyen bol sulu ishallerde, daha fazla su kaybına engel olmak
için ishal kesici ilaçlar verilebilir ama, bu konuda kararı hekim
vermelidir. 5) Ne zaman hastaneye başvurulmalıdır? Sıvı kaybı ağız
yolundan karşılanamıyorsa, hasta bulantı veya kusma, aşırı
iştahsızlık nedeniyle ağızdan sıvı alamıyorsa mutlaka hastaneye
başvurulmalıdır. Çünkü bu durumda, hastaya serum vermek
gerekecektir. Ayrıca ağızdan sıvı verilmesine rağmen ağız ve dil
kuruluğu devam eden, karın derisinin esnekliği ve gerginliği
kaybolan, tansiyonu düşen hastalar da hastaneye götürülmelidir.
Ateş, karın ağrısı ve kramplar, hastanın hastaneye götürülmesini ve
dışkıda etken mikrobun ne olduğunun anlaşılması için “dışkı
kültürü” dediğimiz tahlilin yapılmasını gerektiren belirtilerdir.
Okul, otel, işyeri yemekhanesi gibi yerlerde ortaya çıkabilecek
“toplu besin zehirlenmesi” durumunda da belirtilerin ağırlaşmasını
ve herkesin ishal olmasını beklemeden, aynı yemekten yemiş olan
herkesin hastaneye gitmesi gerekir. Toplu besin zehirlenmelerinin
en sık sebebi “stafilokok” dediğimiz mikroplardır. Bunların
ürettiği toksin, aynı yemekten yiyen kişilerin bir kısmında ilk
saatlerde kusma ve ishale yol açar; bazı kişiler durumu daha kolay
ve çabuk, hatta ishal bile olmadan atlatırken bazıları kusma ve
ishal nedeniyle şoka girebilir. Benzer şekilde, bir tatil yöresinde
ishal vakalarının görülme sıklığının artması, bir salgını akla
getirir. Bu durumda da ishal olan herkesin, durumu çok ağır olmasa
bile, etkenin saptanması amacıyla sağlık kuruluşlarına başvurması
gerekir. Böylece ishal salgınının nereden kaynaklandığı bulunacak
ve başkalarının hastalanması önlenebilecektir. 6) Yaz aylarında en
çok hangi yiyeceklerin tüketimine dikkat etmeliyiz? En çok dikkat
edilmesi gereken yiyecekler açıkta sergilenen, buzdolabında
saklanmayan yiyeceklerdir. Açıkta satılan lahmacun, buzdolabında
saklanmayan kıyma, süt, yoğurt, kaymak, krema gibi yiyecekler
tehlikelidir. Herşeyden önce yiyeceklerin taze olmasına,
paketlenmiş olarak pazarlanan yiyeceklerin üzerindeki son kullanma
tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmelidir. Dikkat edilmesi
gereken bir başka nokta da elektrik kesintileridir. Elektrik
kesintisi nedeniyle, soğukta saklanması gereken yiyeceklerin bir
süre “ısınması” içlerinde bulunan ve sayıca az olduğu için sağlığa
zarar vermeyecek olan mikropların çoğalmasına ve hastalık yapmasına
yol açacaktır. Özellikle hazır dondurmalarda bu noktaya çok dikkat
edilmelidir. Açıkta satılan dondurmalar da, mutlaka denetimli ve
güvenli kuruluşlardan satın alınmalıdır. Açıkta satılan veya
sergilenen yiyeceklerin en önemli tehlikelerinden birisi de,
yiyeceği hazırlayan kişilerin elleridir. Eller, mikropların
bulaşmasında ve yayılmasında en önemli araçlardır. Bu nedenle
personelin temizliğinden emin olmadığımız yerlerde, sırf “tatmak”
amacıyla birşeyler yemek, ishale davetiye çıkarmak olabilir.
Buzdolabında saklanan, ama çok tehlikeli olan bir şey daha var:
Buz. İçeceklerin içine atılan buzun hangi sudan yapıldığını bilmek
mümkün değildir. Bu nedenle, yaz aylarında serinletici bir şeyler
içmek istediğimizde, içine buz atmak yerine, ağzı kapalı olarak
soğutulmuş içecekleri tercih etmek daha doğru olacaktır. 7) Yaz
aylarında besinlerle zehirlenen kişi nasıl beslenmeli? Herşeyden
önce, bol sıvı almalı. Sadece su yeterli olmadığından, çay, meyva
suları, maden suyu, ayran gibi içecekler verilebilir. İshal tamamen
kesilinceye kadar süt içmemek ve sütlü besinlerden uzak durmak
doğru olur. Bazı ishalli hastalarda, geçici bir enzim eksikliği
nedeniyle, ishal kesilse bile süte tahammülsüzlük görülebilir. Çiğ
sebze ve meyva gibi posalı gıdaları yememek, bunun yerine haşlanmış
sebze pürelerini, meyva sularını tercih etmek gerekir. Pirinç
çorbası, çay, kızarmış ekmek ve beyaz peynir halkın çok iyi bildiği
ve genellikle ishal durumunda hemen uygulamaya başladığı bir yemek
listesidir. Buna ızgara et veya köfte, haşlanmış patates, az yağlı
makarna eklenebilir. Salçalı ve soslu yiyeceklerden, kızartmalardan
kaçınmak gerekir. 8) Böcek, arı sokması ile oluşan allerjik
belirtiler nelerdir? Bazı insanlar, arı sokmasına karşı doğuştan
allerjiktir. Bu kişilerde arı sokması “anafilaktik şok” ve ölümle
sonuçlanabilir. Arı sokması yüzünden tansiyonu düşmüş veya şoka
girmiş, ya da yüzü-gözü şişmiş, kızarmış, soluk alamaz olmuş bir
hastada, aynı olayın tekrarlaması yaşamsal tehlike yaratır. Bu
kişiler, arılara karşı daha dikkatli olmalı ve her zaman yanlarında
allerjik belirtileri önleyecek adrenalin, kortizon gibi ilaçlar
bulundurmalıdırlar. Arıların bulunabileceği ormanlık alanlara
giderken kapalı giyinmeli ve tek başlarına gitmemelidirler. Diğer
böcek sokmalarında ortaya çıkan allerjik belirtiler genellikle
kaşınma, ağrı, lokal şişlik gibi belirtilerdir. Sistemik belirtiler
pek görülmez. Yurdumuzda öldürücü zehiri olan zehirli örümcekler
yoktur ama, zehirli akrepler bulunur. Özellikle açık havada ve
yerde yatarken veya çıplak ayakla dolaşırken meydana gelen böcek
sokmalarında, ağrı ve şişlik artıyorsa hemen bir sağlık kuruluşuna
başvurmak gerekir. Yörenin özelliğine göre, yöresel akrep ve yılan
zehirlenmelerinin sık görüldüğü bölgelerdeki sağlık ocaklarında,
zehirin yayılmasını önleyecek bağışık serumlar bulunur. 9)
Çocuklarda görülen yaz hastalıkları için anne ve babalara neler
önerilebilir? Çocuklardaki yaz hastalıklarının en sık sebepleri
aşırı giydirmeye bağlı aşırı terleme sonucu halk deyimiyle “isilik”
veya pişikler; ishal sonucu aşırı su kaybı; böcek sokmaları ve
hayvan ısırıklarıdır. İshalden zaten yeterince söz ettik. Eklenmesi
gereken bir diğer nokta, anne-babalara “suyun zararlı olmadığını”
hatırlatmaktır. Çocuklar yazın bol su içmeli ve sık sık
yıkanmalıdır. Bir diğer önemli nokta da “dondurma” konusu:
Dondurma, temiz olarak hazırlanırsa, aslında çok sağlıklı bir
besindir. Ama temizlik koşullarına çok dikkat edilmesi gerekir. Son
olarak, yazın pikniğe giden ve “kaynağı bilinmeyen kaynaklardan” su
içenlere bir öneri: Bu suları kaynatmadan içmeyin! Kaynak:
www.ntvmsnbc.com