Yavuz Sultan Selim Alevileri katletti mi?
Abone olSon padişah Vahdettin'in hain olup olmadığı tartışmaları yerini Yavuz Sultan Selim'in Alevi katliamı yapıp yapmadığına bıraktı.
NESRİN
YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- İstanbul'da bugün
temeli atılan 3. Köprü'nün adı belli oldu. Yapılacak köprüye Yavuz
Sultan Selim adı verildi ve tartışmalar başladı. Yaşadığı dönemde
40 binin üzerinde Aleviyi katlettiği söylenen Yavuz Sultan Selim
için yine tarih iki düşüncenin tartışmasına tanık oluyor.
Bir görüşe göre Sultan Selim Alevi katliamı yapmadı, diğer görüşe
göre ise tam bir Alevi düşmanıydı.
Tarihçi Prof. Dr. Feridun Emecen, ‘Yavuz Sultan Selim’ adlı
son kitabında bu konuya değinmişti.
Kitabında, Yavuz’un herhangi bir Alevi katliamı yapmadığını
belirten Emecen, ’40 bin Alevi katliamı’ iddiasının yanlışlığını
dönemin kaynakları ve arşiv belgelerine
dayandırıyor.
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Emecen, Yavuz Sultan Selim’in Doğu’da 40 bin Alevi’yi katlettiği, sistemli bir soykırım uygulattığı gibi iddialara karşı bir kitap kaleme aldı.
Yitik Hazine Yayınları’ndan çıkan kitap, Yavuz ile ilgili tartışmalara belgeler ışığında farklı bir bakış açısı getiriyor. Kaynaklarda Yavuz’un 40 bin Alevi’yi öldürdüğü şeklinde bir bilgi olmadığını vurgulayan Emecen, “Şah İsmail’in de İran’a hakim olduğunda büyük bir Sünni temizliğine gittiği yine devrin kaynaklarında yer alır. Safevi, İran kaynaklarında ve bazı Batılı çağdaş kaynaklarda bunun için yine 40-50 bin Sünni’nin katledildiği belirtilir. Bunlar her iki tarafın kaynaklarının abartmasıdır, gerçek rakamları göstermeyip çokluk ifade eder” diyor.
KATLİAM İDDİASI GERÇEK DIŞI
Osmanlı arşiv belgelerinde Alevi katliamına rastlamadığını
vurgulayan Emecen, belgelerde sadece Safevi yanlısı propoganda
yapan ajan ve bu harekete sempati duyup yaygınlaştıran bazı tarikat
dervişlerinin takibi, ayrıca yine bu hareketi gizlice destekleyen
tımarlı sipahilerin tespiti ile ilgili kayıtlar olduğunu
belirtiyor.
Öldürüldüğü söylenen 40 bin Alevi için, "16. Yüzyılın ikinci
yarısında yazılmış Osmanlı tarihlerinde teftişler sonucu 40 bin
kişinin tespit edildiği, bunların imha edildikleri veya sürgüne
gönderildiklerine dair bir bilgi bulunur. Bu bilgi zamanla
Anadolu’da yapılan bu teftişler sonucu ’40 bin Alevi’nin Yavuz
Sultan Selim tarafından katledildiği’ şeklinde nerdeyse tartışılmaz
bir kabule dönüşmüştür. Bugün bu hatalı bilgi, sosyal ve siyasi
vesilelerle sık sık tekrarlanan bir ‘paradigma’ haline gelmiştir"
diyen Emecen olaya farklı bir bakşı getiriyor.
YANLIŞ BİLGİ
Feridun Emecen'e göre,, Alevi katliamı iddiasından bahseden
ilk kaynak İdris-i Bitlisi’nin Selimşahnâme
adlı kitabı. Bitlisi’nin Yavuz Sultan Selim dönemiyle ilgili
bilgileri topladığını ancak yazdıklarını temize çekme ve düzenleme
imkânı bulamadan öldüğünü söyleyen Emecen'e göre,
Oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarına kendi edindiği
bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme’yi tamamlamıştır. İşte
bu eserde, Çaldıran Seferi öncesinde I. Selim’in ‘Kızılbaş
taifesinin kökünü kazımak için’ memleketteki idarecilere bir emir
yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak
‘katliam’ yapılmıştır. Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından
okunmuş ve Osmanlı tarihleri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın
daha da yayılmasına yol açmışlardır. Ancak Bitlisi’nin iddia ettiği
teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir
kaynak yok. Geç tarihli kaynaklarda bu bilgilerin abartılarak
nakledilmesinde Safevi ve Osmanlı arasındaki siyasi-dinî çekişme
yatar.
BAZI ASİLER ÖLDÜRÜLDÜ
Emecen, bazı asilerin öldürüldüğünü doğruluyor. Emecen'e göre, Şah İsmail’in mektuplarıyla yakalanan Safevi halifeleri, bunların Anadolu’nun çeşitli yerlerinde temas kurdukları tarikat şeyhlerinin bazıları ve âsi elebaşları Osmanlı devlet sisteminin bozulmaması için şiddet uygulanarak katledilmiştir, fakat bunun sistemli bir “Kızılbaş temizliğine” dönüştüğünü söylemek doğru değildir.
Bir diğer görüşe göre ise Yavuz Sultan Selim tam bir katil! Bir fetvayla 40 bin Alevi'yi öldürttüğü iddia ediliyor.
"Yavuz Sultan Selim’in Sünni halkı
provoke ederek alevi halka karşı kışkırtmakla görevlendirdiği
devrin şeyhülislamı Kemal Paşazade ile devrin diğer uleması Sarı
Görez lakaplı Müftü Nurettin Hamza’nın o ünlü katliam fetvası bugünkü Türkçe ile aynen
şöyle:
“Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, Peygamberimizin Şeriatını, Sünnetini, İslam dinini, iyiyi ve doğruyu beyan eden Kur’an’ı küçük gördüler. Yüce Allah’ın yasakladığına helal gözüyle baktılar. Kutsal Kur’an’ı ve öteki kutsal din kitaplarını tahkir ettiler ve onları ateşe atarak yaktılar. Hatta kendi melun reislerini tanrı yerine koyup ona secde ettiler. Hazreti Ebubekir’e, Hazreti Ömer’e sövüp onların halifeliklerini inkâr ettiler.
Peygamberimizin karısı Ayşe anamıza iftira ettiler ve sövdüler. Peygamberimizin Şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler.
Onların burada bahsedilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hakaretleri benim ve öteki bütün İslam dininin âlimleri tarafından açıkça bilinmektedir. Bu nedenlerden ötürü Şeriat hükmünün ve kitaplarımızın verdiği haklarla bu topluluğun Kâfirler ve dinsizler topluluğu olduğuna dair fetva verdik.
Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar da kâfir ve dinsizlerdir. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların vazifesidir. Bu arada Müslümanlardan ölen kutsal şehitlerin yeri Cenneti ‘Ala’dır. O kâfirlerden ölenler ise hakir olup Cehennem’ in dibinde yer tutacaklardır. Bu topluluğun durumu kâfirlerin (Hıristiyan ve Yahudilerin) halinden daha kötüdür.
Bu topluluğu kestiği, gerek şahin ile gerek ok ile gerek köpek ile avladığı hayvanlar murdardır. Onların gerek kendi aralarında gerek başkalarıyla yaptıkları evlilikler muteber değildir. Bunlara miras bırakılmaz. Sadece İslam’ın sultanının, onlara ait kasaba varsa, o kasabanın bütün insanlarını öldürüp, mallarını, miraslarını evlatlarını alma hakkı vardır. Ancak bu mallar İslam’ın gazileri arasında taksim edilmelidir.
Bu toplamadan sonra onların tövbe ve nedametlerine inanmamalı ve hepsi öldürülmelidir. Hatta bu şehirde (İstanbul’da) onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu tespit edilen kimse öldürülmelidir. Bu türlü topluluk hem kâfir ve imansız hem de kötülük yapan kimselerdir. Dine yardım edenlere Allah da Yardım eder. Müslümanlara kötülük yapanlara Allah da kötülük eder.”
Her ne kadar bir kesim tarihçi bu fetvanın doğru olmadığını,
bunların yanlış bilgiler olduğunu söylese de bu tartışma devam
ediyor.