Yavuz Selim'in büyük Kürdistan formülü gerçekçi mi?
Abone olTürkiye’nin himayesinde "bir büyük Kürdistan"ın gündeme geldiğini kaydeden Ali Bulaç bu formülün Yavuz Sultan Selim-Şeyh İdris-i Bitlisi”den ilham aldığını yazdı...
İNTERNETHABER.COM
Ortadoğu'daki son gelişmelerle birliklte bölgenin en kilit aktörü
olarak tanımlanan Kürtlerin Türkiye ile girecekleri bir ittifakın
sonuçlarını sorgulayan Zaman gazetesi yazarı
Ali Bulaç çarpıcı uyarılarda bulundu.
YAVUZ SELİM VE İDRİS-İ BİTLİSİ FOMÜLÜ GERÇEKÇİ Mİ?
Irak ve Suriye'deki Kürt bölgelerinde ortaya çıkan özerk devlet yapılanmanlarının Türkiye’nin himayesinde "bir büyük Kürdistan"a doğru ilerlediğini kaydeden Bulaç bu formülün Yavuz Sultan Selim-Şeyh İdris-i Bitlisi”den ilham aldığını yazdı. "Bizim de Türklerin de Kürtlerin de başını büyük belalara sokacak söz konusu formüle itirazımızın dayanağını teşkil eden birkaç gerekçe var." diyen Bulaç itirazlarını maddeler halinde sıraladı.
İşte Bulaç'ın yazısındaki ilgili bölüm:
TÜRKLERİN VE KÜRTLERİN BAŞINI BELAYA
SOKACAK FORMÜL
Kürt sorununa müdahil olan Türkiye’nin bugünkü resmi çevrelerinin açıktan telaffuz etmeseler de satır aralarında öngördükleri gelişme kısa vadede Güney Kürdistan, Orta vadede Batı Kürdistan ve uzun vadede Büyük Kürdistan’ın kurulup dört parçanın da Türkiye’nin himayesinde yeniden şekillenmesidir. “Yavuz Sultan Selim-Şeyh İdris-i Bitlisi”den ilham alan bu formül, hem Kürt, hem Kerkük-Musul petrollerini ve doğal zenginliklerini Türk iktidar elitinin inisitayitifine sunacaktır. Bunun için yapılacak şey, Türk-Kürt ittifakının ete kemiğe bürünmesidir. Bizim de Türklerin de Kürtlerin de başını büyük belalara sokacak söz konusu formüle itirazımızın dayanağını teşkil eden birkaç gerekçe var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
BÖLGEYİ YENİ ÇATIŞMALARA
SÜRÜKLEYECEK
1) Bölge ülkelerinin aleyhinde
böyle bir ittifak bölge ülkelerinin tepkilerine ve husumetlerine
yol açacak, bölgeyi yeni çatışmaların içine sürükleyecektir.
2) Küresel güçler buna izin
vermezler, küresel güçlere karşı direniş gösterilecekse bölge
ülkelerinin tamamını aynı hedef doğrultusunda seferber etmek lazım.
Bu da bölge halklarının yeni bir birlik etrafında motive ve
mobilize etmeye bağlıdır.
SYKES-PİCOT
ÇÖKMÜŞTÜR
3) Kesin olan şu ki geçen yüzıyılın
(1916) Sykes-Picot düzeni çökmüş bulunmaktadır. Bunun devam
edemeyeceğini anlamış bulunuyoruz. Elimizde üç somut veri var: İlki
1884’ten bu yana Türkiye’de yaşadığımız acı tecrübe. İkincisi
Irak’ın kuzeyinde artık fiilen bir Kürt devletinin kurulmuş olması.
Üçüncüsü de Suriye’nin parçalanmasıyla kuzey hattında ortaya çıkan
Kürt kantonlarının varlığı.
ARAPLARIN TÜRKLERİN ARNAVUTLARIN HAKKI
KÜRTLERİN DE HAKKIDIR
4) Kürtlerin devlet taleplerinin
biri “ahlakî”, diğeri “siyasî” iki boyutu var: “Ahlakî” olarak eğer
bu dünyada Türklerin 16, Arapların 22, Arnavutların 2 devlette var
olma hakları varsa Kürtlerin de 1, 2, 3 veya 4 devlette var olma
hakları vardır. Türkçülük, Arapçılık ve Pers milliyetçiliği oldukça
Kürt milliyetçiliği de olacaktır. Her milliyetçilik devlet
talebidir. Türklerin, Arapların ve Farsların devletleri olduğu
müddetçe Kürtlerin de milliyetçilikleri ve devlet talepleri
sürecektir. “Siyasî” olarak ise milliyetçilikler çatıştırır,
bölgede yeni devlet(ler)in ortaya çıkması sorunu daha da içinden
çıkılamaz hale getirir.
ULUS VE İLSMA TEMELLİ DEVLETLERİN
TRAJEDİSİ
5) Ulus devlet, sorun çözme yerine
sorun üretmektedir. Bu çerçeveden sadece Kürtlerin değil
Filistinlilerin, Kıbrıslı Türklerin, Çeçenlerin veya başka etnik
grubun yeni devletlere sahip olması sorunu çözmeyecektir. “Ulus
temelinde bir İslam devleti”nin sorun çözmediğinin en trajik örneği
Pakistan’dır.
6) Ulus devlet fiilen egemenliğinin
bir bölümünü yerel, bölgesel ve küresel güçlerle paylaşmaktadır.
Yeni bir ulus devletin de egemenliğini bu üç aktörle paylaşacağı
açıktır.
BÖLGE İÇİN TARİHTEKİ GİBİ BÜYÜK BİR
KUBBE LAZIM
7) Bölgemiz tarih boyunca büyük
imparatorluklar, büyük devletler tarafından yönetilmiştir, bize
yine aynı büyüklükte büyük bir kubbe lazım.
8) Din, mezhep ve etnik grupların iç
içe yaşadığı bölgemizde hangi ulus devlet olursa olsun, hakim
unsurun dışında kalanlar ya “etnik arındırma”ya tabi tutulacak veya
“azınlık” durumuna düşeceklerdir. Bu ise bugünkünden daha büyük
felaketlerin yaşanmasına yol açacaktır.
9) Bu bölgenin halkları biz Türkler,
Araplar, Kürtler, Farslar; Sünniler, Şiiler, Aleviler, Selefiler;
Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler; dindarlar, laikler vs. bir
arada ve hukuk içinde siyasi birlikler kurmayı beceremezsek; zengin
kaynaklarımızı âdilce kullanamazsak, bizim için çoktan küresel
güçler yeni haritaları hazırlamış bulunuyorlar. Üç gün önce NYT 5
ülke üzerinde yeni 14 devletin haritasını servis etti bile. Bu
demektir ki 1916’dan 2016’ya hiçbir şey değişmemiştir. Zillet
içinde yaşamayı, birbirimizi boğazlamayı ve kurtarıcıların tahakküm
ve hegemonyası altında yaşamayı hak ediyoruz demektir. İttihad’ın
bir ütopya olduğunu düşünebilirsiniz. Ütopya, var olana
muhalefettir, değerlidir ve idealdir. Reelin doğru okunması ve
doğru pratiklerin geliştirilmesi sonucunda gerçekleşmeyecek ideal
yoktur.
ALİ BULAÇ YAZILARI