Yavru vatanda kimler kapışacak?
Abone olKKTC'deki genel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Seçimler aslında bir gerçeği ortaya çıkardı. O da kuşak çatışmasını. Gençler iş istiyor, geleceklerini görmek istiyor.
İşte 14 Aralık'ta Annnan Planı'nın oylanacağı Kıbrıs genel
seçimleri üzerine Fikret Bila'nın KKTC'deki tespitlerini içeren
yazısı: 14 Aralık'ta Annan Planı oylanacak... 40 yaş ve
üzerindekiler Annan Planı'nın bu haliyle kabul edilmesini ulusal
davaya ihanet gibi görüyor. Genç kuşak ise "AB'ye girmek
geleceğimizi kurtaracak" diyor KKTC'de seçimlere bir hafta kala
hemen her kahvede, her restoranda, her evde politika konuşuluyor.
Ortak kanı şu ki, 14 Aralık'ta seçimden ziyade bir referandum
yapılacak. Vatandaşın gözünde Annan Planı oylanacak. Yine
vatandaşın gözüyle "Denktaş ve karşıtları" için seçimler bir
referandum anlamı taşıyacak. Orta yaş ve üzerindeki KKTC'liler için
ise "Ulusal dava, egemenlik, ayrı devlet" oylanacak. 1974 öncesini
yaşayanlar ve bilenler Annan Planı'nın bu haliyle kabul
edilemeyeceğini savunuyorlar. Örneğin dün 55 yaşındaki Erdoğan
Dağgül, duygu ve düşüncelerini şöyle özetliyor: "Benim gençliğim
Beş Parmak Dağları'nda geçti. Altı sene bu dağlarda Rumlara karşı
mücadele ettim. Köyümüzün bütün gençleri okullarını, işlerini
bırakıp mücahit oldular, dağa çıktılar. 1974 Barış Harekâtı'na
bizzat katıldım. Bolu dağ komandolarını Beş Parmak Dağları'ndan
Girne'ye indirdim. Onlara yol gösterdim. Çıkarma plajında yoğun
ateş altında kalan askerlemizle, dağ komandolarımızın birleşmesini
sağladım. Bugünleri bilmeyenler bizi anlayamazlar. Şimdi yeniden bu
topraklara Rumların sokulması, bir arada yaşamaya zorlanmamız kabul
edilemez." Davaya ihanet gibi Erdoğan Dağgül gibi Girne Karşıyaka
Köyü'nün kahvesinde sohbet ettiğimiz 40 ve üzeri yaş grubundakiler,
Annan Planı'nın bu haliyle kabul edilmesini ulusal davaya ihanet
gibi görüyorlar. Çözümün mutlaka iki devlete, iki kesime ve iki
topluma dayanması gerektiğini savunuyorlar. KKTC'nin ortadan
kaldırılarak, tek devlet, tek hükümet oluşturulması halinde bir
süre sonra 74 öncesi sorunların yaşanacağı gibi Türk toplumunun da
silineceğini düşünüyorlar. Bu nedenle bulunacak çözümde mutlaka
Türkiye'nin etkin garantisinin de yer alması gerektiğini
savunuyorlar. Karşıyaka Köyü Muhtarı Özbey Paşaoğulları ve yeğeni
Ömer, Annan Planı ile başlangıçta yaratılan havanın söndüğünü,
özellikle Başbakan Erdoğan'ın Denktaş'a destek vermesinden sonra
eğilimin Denktaş ve Başbakan Derviş Eroğlu'nun partisi UBF'den yana
döndüğünü belirtiyorlar. Paşaoğulları, Kıbrıs Türkleri için
KKTC'nin varlığı ve Türkiye'nin güvencesinin vazgeçilemez olduğu
kanaatindeler. Onlar da, çözümün mutlaka iki ayrı devlet temeline
dayandırılmasında zorunluluk görüyorlar. Karşıyaka Köyü ve civarına
yerleşmiş 100 kadar İngiliz aile de KKTC seçimleri ile yakından
ilgili. KKTC vatandaşı olan İngilizler de seçimlerde oy
kullanacaklar. John da Denktaş'la aynı fikirde Oy hakkı olmayan
John, soyadını yazmamızı istemiyor. John'un görüşü şöyle: "Barıştan
sadece birleşmenin anlaşılması yanlış. Gençler geçmişi ve tarihi
bilmedikleri için bu şekilde bir birleşmenin doğuracağı sakıncaları
da bilmiyorlar. Barış iki ayrı devlet üzerinden sağlanmalı. İç içe
geçmek yerine iki kesimli, iki toplumlu ve iki devletli bir yapı
kurulabilir. Bu yapının üzerine ortak bir çatı devlet kurulabilir."
John da Denktaş'ın tezini doğru buluyor. Genç kuşak ise Avrupa
Birliği'ne girilmesi halinde geleceklerinin daha güvenceli
olacağına inanıyorlar. KKTC'nin tanınmaması nedeniyle dışarıya
açılamadıklarını, kimlik sorunu yaşadıklarını belirterek, Annan
Planı çerçevesinde bir çözüm gerçekleştirilmesi halinde bu
sorunların aşılacağı kanaatindeler. 20'li yaşlarda iki genç Aylin
ve Zeliş, müzisyenler. Otellerde piyano çalıp şarkı söyleyerek
yaşamlarını kazanıyorlar. Onların görüşleri de şöyle: "Ayrı bir
devlet olmamızın, egemenliğimizin, bağımsızlığımızın önemini
biliyoruz. Ancak bu koşullarda kendimizi geliştirme şansımız yok.
Çünkü tanınmıyoruz, kabul edilmiyoruz. Yurtdışında bir kimliğimiz
yok. Bu nedenle çözüm istiyoruz. Eğer bütün dünyaca tanınan bir
ortak devlet kurulur ve biz de o kimliğe sahip olursak hem öğrenim
hem de iş olanaklarımız artar diye düşünüyoruz. Mevcut durum bize
bu olanakları vermiyor. Bu nedenle kendi varlığımızı ve
egemenliğimizi koruyarak bir ortak devletle Avrupa Birliği'ne
girmemiz, geleceğimiz için garanti oluşturacaktır." Sorun toptan
çözülsün Siyasetle yakından ilgilenenler seçim sonuçlarının mevcut
durumu fazla değiştirmeyeceği kanısında. Derviş Eroğlu'nun
liderliğindeki UBF'nin yine birinci parti çıkma şansının fazla
olduğunu, muhalefetteki Mehmet Ali Talat liderliğindeki CTP'nin de
ikinci parti konumunda seçimden çıkabileceğini tahmin ediyorlar.
Sonuçta bir koalisyon hükümetinin kurulacağını bu nedenle de
Cumhurbaşkanı Denktaş'ın konumunu etkileyecek bir meclis ve hükümet
yapısının söz konusu olmayacağını belirtiyorlar. Bu görüşler
sohbete katıldığımız birçok kahvede tekrarlanıyor. KKTC'lilerin
kafa yorduğu diğer bir konuda Loizidu davası. Bayan Loizidu'ya 1
milyon 200 bin euro tazminat ödenmiş olması, kafalarını karıştırmış
görünüyor. Başta Loizidu'nun metruk hale gelmiş evinde oturan Türk
işçiler olmak üzere Rum evlerinde yaşayan herkes geleceğinden
kaygılı. Evlerden çıkartılacakları kaygısına kapılmış durumdalar.
Loizidu davasının emsal oluşturmasından, evlerinin Rumlara iade
edilmesinden veya kendilerinden para talep edilmesinden
çekiniyorlar. Güneyde evlerini ve arazilerini bıraktıkları için
veya 10 - 12 yıl mücahit olarak mücadele ettikleri için kendilerine
verilen bu evlerin 30 yıl sonra geri alınmasına yol açacak
gelişmelerden korkuyorlar. Sınırın açılmasından sonra Rumların
geldiklerini, evlerini mutlaka geri alacaklarını söylediklerini,
bazılarının her fırsatta gelip bunu tekrarladıklarını
belirtiyorlar. Rum evlerinde oturanların bekledikleri çözüm ise
devletler arasında toplu takas yapılması. Sorunun tek tek değil
siyasi olarak toptan çözülmesi. KKTC'de seçimlere bir hafta kala
yansıyan siyasi manzaralar böyle.