Utanma duygusu anlatılacak, anlatılarak hissettirilebilecek bir
duygu değildir.
Öyle bir anda, öyle beklemediğiniz bir anda karşınıza gelir ki;
o andan itibaren çaresiz teslimiyeti yaşarsınız.
Yüreğiniz daralır, boğazınız size yabancılaşır ve etrafınızdaki
herkes size bakıyor gibidir.
Bakmasalar bile bakıyorlar gibidir.
Ve size her şey çok ağır gelir.
Evden işe diye çıkıp, akşama kadar dolaşan ve eve gelir gelmez
“yorgunum” diyerek tek kelime konuşmayan babalara olduğu gibi…
Bir dakika evde dolaşsa; çocuğu belki bir şey ister diye uykusu
olmasa bile yatan babalar gibi…
Kimse bilmez ama yatağa saklanan babalardır
onlar.
Onlar aynı zamanda da karısından utanan; hayat arkadaşına, yol
arkadaşına yabancılaşan erkeklerdir.
Fakirlik böyle bir şeydir.
“Yokluk terbiye eder” derler ya; inanın yalandır o.
Koca bir yalan.
Yokluk çekenler; mahkûm oldukları yoklukta eriyen, eridikçe
yavaş yavaş yok olan insanlardır.
Çünkü yoklukla kişilikleri bastırılır.
Ve içi de, dışı da kayıp insanlar olurlar.
Fakirlik böyle bir şeydir.
Sadece gönül zenginliği yaratır yokluk.
Vereceklerinin kıymeti; veremediklerinden fazladır
çünkü.
Susar o yüzden fakirler.
İçlerindeki zenginlikte kaybolurcasına…
Utandıklarını yerin dibine gömerler; kendilerini
saklayamadıklarından
Umut dünyasının sonsuzluğunda kader diye
sessizliklerinde avunurlar.
Başka yapacak bir şeyleri olmadığından.
Fakirlik böyle bir şeydir.
Utanırlar.
Utandıklarını yerin dibine gömerler; kendilerini
saklayamadıklarından
Utanma duygusu; anlatılacak bir duygu değildir.
Öyle bir zamanda gelir ki…
Çaresiz teslim olursun.
Yataklarında saklanan babalar gibi…