Ne kadar çok seviyoruz ölüm kelimesini...
Dün fark ettim, oysa ben toplum olarak cenaze törnlerinden
usandığımızı düşünmüştüm.
Ölüm kelimesi yerine yaşam kelimesini dolayalım dilimize diye
düşlemiştim...
Her şeyin yaşam hakkını teslim edelim, ağacından çiçeğine,
bitkisinden böceğine...
Fakat o da ne!
Twitter idam talepleriyle yıkılıyor.
Asalım, keselim nidaları 140 karaktere falan gerek bırakmıyor.
Herkes cellat sanki, herkes can alma uzmanı!
Referans ne diye düşünüyorsanız, hukuk devletinde kısasa kısas
isyanı!
Galiba biz ölüme sevdalandık...
Her gün cepheden gelen şehit cenazelerine alıştık...
Eski kocası tarafından, sevgilisi tarafından öldürülen kadınlara
alıştık...
Öğrencinin öğretmeninin canını almasına...
"Niye baktın" diye cinayet işlenmesine...
Yol vermedi diye adam öldürmelere...
Çocuğu yaramazlık yapan annenin katil olmasını seyretmeye...
Evladını yol ortasında evire çevire döven babaların varlığına
alıştık...
O yüzden, asalım, keselim diye bağırıp duruyoruz.
İdamın yeniden yasalarımıza gelmesi için tabiri caizse yeri göğü
inletiyoruz.
Amacımız ne?
Öldürmek!
"Benim canımı yakanı ben de yakarım" anlayışının sonu kan davasıdır
ki zaten o zaman akan kan durmaz.
Sen onun canını yakacaksın o senin canını yakacak...
Hep canımız yanacak...
Geride bıraktığımız kan davaları, idam cezasını yeni bir yemekmiş
gibi ısıtıp önümüze sunan ve tadı anlaşılmasın diye öncesinde
ağzına bir parmak bal çalan siyasilerin gazına gelmeyecek bir
toplum yaratılsa diyorum...
Düşünen, sorgulayan, kendi doğrularına asılan bir toplum...
İşte o zaman cehaleti idam edip defnedebiliriz...
Bir daha geri dönmemek üzere...
twitter.com/nsrnylmz