Yaşar Kemal'den toplumsal endişe
Abone olYaşar Kemal, gazetecilerin tutuklanmasının ardından toplumdaki endişeyi dile getirdi.
ÇGD’nin ‘Onur Ödülü’ne layık gördüğü Yaşar Kemal,
gazetecilerin tutuklanmasının ardından toplumdaki endişeyi
“Başımızı duvara vurmak üzereyiz” sözleriyle dile
getirdi.
Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden Yaşar Kemal, Nedim Şener
ve Ahmet Şık’ın Ergenekon soruşturmasında tutuklanmalarının
ardından toplumda oluşan endişeyi, “Onur Ödülü’ne layık görüldüğü
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) ödül töreninde okunan
mektubuyla dile getirdi. Kendisi de eski bir gazeteci olan Yaşar
Kemal, “Ya demokrasi ya hiç... Ve Türkiye hiçe layık değildir.
Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direren
meslektaşlarıma. Selam olsun korkunun üzerine yürüyenlere. Selam
olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini
gösterenlere” dedi.
Yaşar Kemal, toplumsal manzarayı, “Hani eskiden bir güç vardı. Ona
ilerici güç diyorduk ya... Hepimiz karanlık bir duvarın önüne
geldik, başımızı son hızla vurmak üzereyiz” sözleriyle anlattı.
DÜNYAYA REZİL OLDUK
ÇGD, 2010 yılının en başarılı gazetecilerine dün düzenlenen törenle
ödüllerini verdi. Törende bir konuşma yapan ÇGD Başkanı Ahmet
Abakay, halen 68 gazetecinin cezaevinde olduğunu, 2 bini aşkın da
davanın devam ettiğini belirterek, “Türkiye dünyaya bir kez daha
rezil oldu” dedi. Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının imha edildiğini
anımsatan Abakay, “Bunun anne karnındaki bebeği şişlemekten farkı
yok” diye konuştu.
Onur Ödülü verilen Yaşar Kemal, rahatsızlığı nedeniyle törene
gelemezken, gazetecilere hitaben yazdığı mektup, son dönemlerde
kitaplarını yayımlayan Yapı Kredi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Raşit Çavaş tarafından okundu. Yaşar Kemal, mektubunda şu mesajları
verdi: “Basının gücü sözün gücüdür. Onun için de basın her zaman
büyük baskı altında kalmıştır. Yazarları gazetecileri gazeteleri
satın alma, o batan Osmanlı’dan kalma bir gelenektir. Daha da
yoğunlaşarak sürüyor.
"KARANLIK DUVARIN ÖNÜNDEYİZ"
Bugüne kadar basın şöyle doyasıya özgürlük yüzü göremedi. Hep baskı
hep baskı hep satın alma. İşte bugünlere geldik. Hani eskiden bir
güç vardı. Ona ilerici güç diyorduk ya... Hepimiz karanlık bir
duvarın önüne geldik başımızı son hızla vurmak üzereyiz. Yargı
mekanizması adalet yerine öfke ve korku kaynağı olursa işte böyle
bir ülke olur.
YA DEMOKRASİ YA HİÇ
Diyorum ki korkulmasın, bugünkü gelip geçici duruma bakıp
umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bugün hapishanelerde mahkeme
kapılarında veya mahkeme kapılarına gitmeyi beklerken mesleğinin ve
insanlık onurunun hakkını verenler var. Onlar ve onların hakları
için omuz omuza yürüyen sesini yükseltenler insanlığımızın daha
bitmediğini vurdumduymazlığımızın bizi öldürücü hale getirmediğini
kanıtlıyorlar. İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır. Demokrasiyi
yaratmak insanlığın en büyük gücü olmuştur. Çok söyledim, tekrar
söylüyorum; ya demokrasi ya hiç... ve Türkiye hiçe layık
değildir.
Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direnen
meslektaşlarıma. Selam olsun korkunun üzerine yürüyenlere. Selam
olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini
gösterenlere. İnsan soyu için en güzelleri, en kutsanacak olanları
onlardır.”