Yargıya güven yok
Abone olRaporda, "Bu ülkede adalet yok" ya da "yapanın yanına kar kalıyor" gibi düşünceler, dile getiriliyor.
Akşam Gazetesi'nin haberine göre, TÜSİAD'ın raporunda adaletin
işleyişinden memnun olmadığı, 'yapanın yanına kar kalıyor'
düşüncesine sahip olduğu belirtildi. Rapora göre hızlı ve adil
yargılama olmaması 'çek, senet mafyası' gibi gruplar yaratıyor Türk
Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından hazırlanan
raporda, genel olarak toplumun yargıdan ve adaletin işleyişinden
hoşnut olmadığı savunuldu. Raporda, '(Bu ülkede adalet yok) ya da
(yapanın yanına kar kalıyor) gibi düşünceler, çok yaygın biçimde
dile getirilmektedir. Yargıya duyulan güvenin azalması, buna bağlı
olarak yargıya saygının azalmasına ve yargının giderek bir ayak
bağı gibi algılanmasına yol açmaktadır'' denildi. Raporda,
özellikle ekonomik yaşamın gereksinimi olan hızlı ve adil yargılama
gerçekleşmeyince 'çek, senet mafyası ve tahsil çeteleri' gibi,
yasadışı gruplar, yol ve yöntemlerin ortaya çıktığı vurgulandı.
Sistem iyi işlemiyor TÜSİAD'ın ''Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
Adil Yargılanma İlkesi Işığında Hukuk Devleti ve Yargı Reformu:
Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve Ceza Hukuku Açısından'' başlıklı
raporu, basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı. Raporda,
Türkiye'de hukuk devleti anlayışının ve etkin bir yargılama
faaliyetinin ''onsuz olmaz'' koşulları olarak kabul edilen
hususların eksik olmasının, hukuk devletine olan güveni sarstığı
belirtilirken, yargılama hizmetinin iyi işlemediği kanaatinin
Türkiye'de en yaygın düşüncelerden biri olduğu ifade edildi. 7
bölümlük rapor TÜSİAD raporu, adil yargılanma ilkesinin unsurları
çerçevesinde, ''Mahkemeye Başvurma Hakkı'', ''Yasayla Kurulmuş
Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkı'', ''Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkı'', ''Aleniyet İlkesi'', ''Makul Sürede
Yargılanma Hakkı'', ''Masumiyet Karinesi'' ve ''Sanığın Asgari
Hakları'' başlıklı 7 bölümden oluşuyor. DGM'lerde görüş değişti
TÜSİAD'ın 1998 yılında 7 profesöre hazırlattığı ''Yargılama
Düzeninde Kalite'' başlıklı raporda DGM'lerin kaldırılması
istenirken, 2 profesör ve 2 doçentin katkısıyla hazırlanan ''Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Adil Yargılanma İlkesi Işığında Hukuk
Devleti ve Yargı Reformu: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve Ceza
Hukuku Açısından'' başlıklı yeni raporda, bu kez DGM'lerin muhafaza
edilmesi önerildi. 'İhtisas mahkemelerinin varlığı gereklidir. Ve
sözleşmeye aykırı değildir'' denilen raporda, Devlet Güvenlik
Mahkemeleri'nin terör ve örgütlü suçlarla ilgili davalara
baktıkları anımsatıldı. Güven kaybının nedenleri Bazı anayasal ve
yasal kurumların düzenlenişi nedeniyle, hakim ve savcıların
bağımsızlıkları ve tarafsızlıklarının tartışma konusu yapılması ve
siyasal etki, baskı ve tartışmalar altında kalmaları, Yargılamanın
çok yavaş işlemesi, çözüme ulaştırılamayan ve mahkemelerde yıldan
yıla devredilen dosyalar nedeniyle iş yükünün dayanılmaz biçimde
artması, Yargılama işlevinin yerine getirilmesi sırasında, gerek
hukuk mahkemelerinde, gerek ceza mahkemelerinde, gerekse idari
yargıda tüm önlemlerin son derece karmaşık ve süreci uzatan
nitelikte olması, Teknik altyapı sorunlarının giderilememiş olması,
bina, araç-gereç yetersizliklerinin had safhada olması nedeniyle
yargılamanın saygın, adil ve hızlı olmadığı görüntüsü ve inanışının
yaygınlaşması, Personel sorunlarının, eğitim noksanlığının
giderilememiş olmasının yanı sıra maaşlar, çalışma koşulları gibi
nedenlerle kaliteli eleman sağlama ve yetiştirmenin zorluğu. Reform
yapılması şart Yeni bir Anayasa iyi olur Bahçeşehir Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum: Anayasa'nın ikinci maddesinde
yazılan 'Türkiye demokratik bir hukuk devletidir' ilkesinin içini
dolduran bazı refomların yapılması gerekiyor. Türkiye'de
dokunulmazlıklar her alanda devam ederken, denetlenemeyen kurallar
varken, yargılamanın süratli işlemesini engelleyen düzenlemeler
varken, işleyen, etkin bir hukuk devletini kurabilmek daha ilk
baştan mümkün değil. 1982 Anayasası ''yargıdan korkan bir
Anayasa.'' Gerekli değişiklikler yapılmalı. İhtiyacımız kaliteli
adalet Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Feridun Yenisey: Türkiye'de ceza hukuku açısından iyi çalışan
bir adalet sistemi var. Türkiye'de davalar ortalama 237 günde
sonuçlanıyor. İhtiyacımız olan adil ve kaliteli adalettir. Haklar,
yargı bağımsızlığı kadar asayişe de ihtiyaç var. Birinin diğerine
feda edilmesi söz konusu olmamalıdır. Birinin feda edilmesinde,
toplumu şeker hastalığı, kanser gibi kemiren terör ve örgütlü suç
belası vardır. Hukuk istikrarı da lazım Yavaş işleyen bir yargı
mekanizması, çelişkili mahkeme kararları, mevzuatta ve idari
kararlarda geriye dönük uygulamalar gibi konular vatandaşın hukuk
sistemine inancını yıprattığı ölçüde ekonomik faaliyetleri,
özellikle yerli ve yabancı yatırımları ciddi surette engelliyor.
Piyasa ekonomisinin etkin şekilde işlemesi, yabancı sermayenin
çekilmesi ve istihdamın artması için ekonomik ve siyasi istikrar
kadar hukuk istikrarı da gereklidir. AİHM'de 2 binden fazla dosya
1982 Anayasası devletin ayrıcalıklarını korumaya yöneliktir. Bugün
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, Türkiye ile ilgili 2 binden
fazla dosya var ve bunun tutarı 4.5 milyar dolar. Marmara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel İnceoğlu:
Türkiye ile ilgili insan haklarının ihlaline ilişkin uluslararası
davalar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki düzenlemelerin
uygulanması gerekir. TÜSİAD'In raporuna göre yapacak çok İŞ var
Kolluk ve savcılıkta alınan ifadenin tutanağının delil olmayacağı
yasaya açıkça yazılmalı ve 24 saat nöbetçi ''Özgürlükler Hakimi''
bulundurulmalı. Savcıların Adalet Bakanlığı'na bağlı oldukları ve
Adli Tıp Kurumu'nun da aynı bakanlığa bağlı olduğu bir ortamda,
hükümetin delilleri değerlendirme konusunda büyük erk sahibi olduğu
izlenimini adil yargılanma hissini zedeler. ''Bilirkişi adaleti''
önlenmeli, Memurların Yargılanması Hakkındaki Kanun yürürlükten
kaldırılmalı. Duruşmada hazır bulunmayıp kaçmak davaları uzatan bir
sebep. Kaçaklar hakkında duruşmayı sona erdiren ve gelince eski
hale iadeyi kabul eden bir sistem benimsenmeli. Posta pulu
eksikliği yargılama sürecinde ciddi bir aksaklık yaratmaktadır, bu
sorunun Adalet Bakanlığı ile Posta İdaresi arasında yapılacak bir
protokol çerçevesinde özel bir ''adalet pulu'' ihdası suretiyle
çözülmeli. 2 ay süren adli tatile ilişkin hükümlerin yeniden
düzenlenerek, yargı hizmetlerinin sürekliliği sağlanmalı. Ankara,
İstanbul, İzmir gibi iş yoğunluğu fazla olan şehirlerdeki idare
mahkemeleri, Danıştay modeline göre uzmanlık esası çerçevesinde
yeniden yapılandırılmalı. Tutuklama istisnadır. Adli kontrol kabul
edilerek, tutuklama kurumu daha az uygulanır hale getirilmelidir.
Tutuklama ile ilgili kuralların uygulanmasında hukuka aykırılık
yapılması önlenmeli. Halka, tutuklamanın ceza değil, çok özel
şartlar gerçekleştiğinde uygulanabilir bir tedbir olduğu
benimsetilmeli. Adli Kontrol Kurumu kabul edilmeli. Sanığın
kaçmasını ve delilleri karartmasını önleyecek, tutuklama yerine
uygulanabilecek başka tedbirler vardır. O tedbirler şöyle
sıralanabilir: Hakimin belirleyeceği çevre sınırları dışına
çıkamamak, konutundan ancak hakimin belirleyeceği bir sebeple
çıkabilmek (ev hapsi), hakimin belirleyeceği bazı yerlere
gidememek, savcılığa pasaportunu makbuz karşılığında teslim etmek,
bazı kişileri ziyaret etmekten kaçınmak gibi. Teminatla salıverme
yaygınlaştırılmalı. Hakim ve savcıların 24 saat büroda nöbet tutma
esası kabul edilmeli. İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele
ile toplanan delillere dayanılması, hakkaniyete uygun yargılamayı
ihlal ediyor. Kolluk ve savcılıkta alınan ifadenin tutanağının
delil olmayacağı kanuna açıkça yazılmalı, 24 saat nöbetçi
''Özgürlükler Hakimi'' bulundurulmalı. Susma hakkında aleyhe sonuç
çıkarmama, Amerikan hukukunda olduğu gibi mutlak olmalı, istisnası
olmamalı. Zaman aşımı süreleri yeniden düzenlenmeli.