Yargıtay'ın bildirisine herkes tepkili
Abone olEraslan Özkaya'nın tekrar göreve döndükten sonra bir basın bildirisi yayımlaması basında tekpilere neden oldu. Derya Sazak, bildiriden duyduğu endişeleri dile getirdi..
Telefon dinlemede medya ölçütleri:yasaklamak, basını susturur ve
tek yanlı olmaya iter. Basın Kanunu'nun 19. maddesi düzeltilmeli
Gerçeklik, kamu yararı, güncelliği Prof. Köksal Bayraktar'a göre
basın, toplumu yakından ilgilendiren olayların belgesini
yayımlamalı. Bunu Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın göreve
başlamasının ardından 246 üyenin katılımıyla toplanan Yargıtay
Büyük Kurulu'nca yayımlanan bildiride çete haberleri nedeniyle
medya suçlandı. Bildiride, son aylarda Yargıtay'ı yıpratmaya dönük
'müvekkil - vekil arasındaki telefon görüşmelerinde oluşan
ilişkilerin tek mağduru hâkimler olmuştur' deniliyor. Özkaya'nın
suçlandığı Yargıtay - MİT - Çakıcı odaklı haberlerde 'Soruşturmaya
konu olan dosyalarının hangisinin kötü niyetli kişilerin istekleri
doğrultusunda karara bağlandığının açıklanamamış olması' kurumları
yıpratma uğraşına bağlanıyor. Medya kuruluşları, kişisel ikbal ve
istikbal ya da 'ekonomik çıkar' uğruna bu haberleri yapmakla
suçlanıyor. Olayı 'derin devlet'in medyayı yönlendirmesine dek
götüren yaklaşımlar da var. Yargı desteklemişti Milliyet başta,
Türkiye'de medya ve sivil toplumun gücü 'Susurluk skandalı'
ertesinde birleştiğinde, en büyük destek yargıdan gelmişti.
Susurluk kazası da sonuçta 'polis soruşturması'ydı ancak medya
örtülmek istenen gerçeklerin üzerine gitmeye başlayıp dosyadaki
bilgi belge ve fotoğrafları yayımlamaya başlayınca 'çete'nin
devletteki uzantıları çorap söküğü gibi ortaya çıkmıştı. Zaten
Susurluk skandalına 'çete' adını koyan da DGM Savcılığı oldu.
Çatlı'lar, Bucak'lar, Ağar'lar arasındaki ilişkiler sergilenip
skandal Meclis'e dayanınca, Susurluk'un etrafına 'dokunulmazlık'
duvarları örüldü. O zamanki DGM'ler bile, siyasilerle baş
edemeyince, 'Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadıkça, özel time
mensup polisleri içeride tutmanın eşitsizlik ve mağduriyet
yaratacağını' itiraf etmek zorunda kaldılar! Etik sorumluluk
Yargıtay Büyük Genel Kurulu şimdi, 'Hâkim teminatı ile yasama
dokunulmazlığını birlikte mütalaa etmek, hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmaz' diyerek dokunulmazlık zırhına, hakkında meslek etiğine
sığmayan iddialar ortaya atılan yargı üyelerini de dahil etmeye
çalışıyorlar. Sayın Eraslan Özkaya, 'etik' yönden, Yargıtay'ı bu
tartışmanın dışına çekerek, görevinden çekilseydi genel kuruldan
yargıç güvencesini bir ayrıcalık, 'imtiyaz' gibi gören bildiriler
çıkmasına gerek kalmazdı. Elbette yargının bağımsızlığı anayasal
güvence altındadır. Ancak son dönemde, kimi Yargıtay üyelerini ve
hâkimleri konu alan iddialar karşısında kamu vicdanını rahatlatacak
kararlar üretmek yerine, 'Kol kırılır, yen içinde kalır'
yaklaşımıyla meslek dayanışmasının öne çıkarıldığı olgusu gözden
kaçmıyor. Neşter - 2 kararı Örneğin 'Neşter - 2' davasında Yargıtay
1. Başkanlık Kurulu 29 Haziran 2004 tarihinde 'haberleşme
özgürlüğünün gizliliği ihlal edilerek yasak yöntemlerle elde edilen
bulguların, yasal kanıt sayılamayacağı ve ceza yargılamasında delil
olarak kullanılamayacağı' kararına vardı. Kamuoyunda bu karar,
Yargıtay üyesi Ergül Güryel'in 'korunması' olarak algılandı.
Kararın zamanlaması da ilginçti, o tarihlerde Alaattin Çakıcı'nın
yurtdışına kaçırılmasıyla ilgili soruşturmada ilk sanıklar ele
geçirilmeye başlamıştı. Muhtemelen, üst düzey Yargıtay
mensuplarının 'dinlemeye düştüğü' haberi Ankara'ya ulaşmış
olabilirdi. Eğer telefon kayıtları 'zamanında' haber yapılmamış
olsaydı, Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Yalçınkaya, Sedat
Peker'le bağlantılı telefon konuşmaları yayımlandıktan sonra da
görevini sürdürecekti. Telefon dinlemeleri Medyanın haber verme
işlevini yerine getirirken Yargıtay kararlarıyla da kabul edilmiş 3
ölçütü göz önünde bulundurması gerekiyor. Prof. Köksal Bayraktar'a
göre bunlar: 1) Gerçeklik, 2) Kamu yararı, 3) Güncellik. Burada
dikkate alınması gereken başka ölçütler de var. Polisteki telefon
kayıtları mahkeme kararıyla mı alınmıştır? Medya, toplumu
bilgilendirmeye çalışırken 'adil yargılanma' hakkını ihlal etmekte
midir? 1998 yazında Alaattin Çakıcı'nın, Korkmaz Yiğit başta, pek
çok işadamı ve Eyüp Aşık gibi siyasilerle yaptığı telefon
görüşmelerinin tutanakları Mesut Yılmaz hükümetinin sonunu
getirmişti. Son aylarda bu tür haberlerde niye patlama oldu? Polis
adliye muhabirleri, telefon kayıtlarını haberleştirerek, güvenlik
birimlerinin ve geri plandaki siyasi iktidarın 'manipülasyonu'na mı
gelmekte? Prof. Köksal Bayraktar, gazetecilerin üzerinde
'Demokles'in kılıcı' gibi sallanan Basın Kanunu'nun 19.
maddesindeki 'yargıyı etkileme suçu'nu oluşturan 'gizliliği ihlal'
hükmünü Milliyet Okur Temsilcisi'ne değerlendirdi: Basın duyurmalı
'Toplumsal hayatı yakından ilgilendiren olayların belgesini basın
yayımlamamazlık edemez. Böyle bir yasak ve cezalandırma, basının
haber verme fonksiyonunu ortadan kaldırmakta ve maddedeki
yaptırımın ağırlığı basını alabildiğine susturucu ve tek yanlı
olmaya itici bir işleve sahip bulunmaktadır. Şayet bir toplumda
mafya, çeşitli kuruluşlarla ve önemli kişilerle ilişki içindeyse,
basın bunu topluma duyurmak zorundadır.' 4422 Sayılı Organize Suç
Örgütüyle Mücadele Yasası'na göre telefon konuşmalarının dinlenmesi
'yargıç kararıyla' mümkün olabilmekte, ses bantlarının tutanakları
dosyaya konulmakta, gazeteciler de zaten savunma avukatlarınca
öğrenilmesi mümkün olan belgeleri 'kamu adına' haber
yapmaktadırlar. Burada ölçüt, doğruluk olmalıdır! Milliyet, geçen
hafta 'Balkan Kardeşler Cinayeti' diye bilinen davada Sedat Peker'e
yakınlığıyla tanınan bir sanığın kurtarılmasında rolü olduğu öne
sürülen Nusret İnce adlı hâkimin '5 yıldızlı tatil köyüne
gönderilmesi'ne ilişkin telefon kayıtlarını haber yapmıştı. Hâkim
ince, Savaş Ay'a, Sedat Peker'le ilişkisini reddeden şeyler
söyledi, Sabah gazetesi de aynı kasetlere ulaşıp, 'Tatile gidecek
bir abi var. Reis biliyor. Kime gitsin?' şeklindeki tutanağı
görünce 'Hani yalandı!' diye manşet attı. Neşter - 2 davasında
tanıklık yapan yargıçlar ise, Ergül Güryel'in kararı etkilemeye
çalıştığını açıkladılar. Haluk Kırcı'yı Ukrayna'da yakalatan da
'cep telefonu' olmuş! Mafyayı, çeteyi izleyeceğiz derken, 'Gizli
Kulaklar Ülkesi' olma- yalım, yargı kararı olmaksızın yasadışı
dinlemelere karşı çıkalım. Ancak çetelerin devleti 'kurt gibi'
kemirmesine, yargıdan, medyadan, siyasetten himaye görmesine göz
yummayalım. Medya üzerine düşeni yapıyor. Aynı duyarlılığı
Meclis'ten de bekliyoruz. Basın Kanunu'nun 19. maddesi
düzeltilmelidir. MİLLİYET