Yargıtay ile Diyanet birbirine girdi
Abone olYargıtay Başkanı Özkaya, Diyanet'e bir mektup yazdı ve isyanını dile getirdi. Gözcü yazarı Saygı Öztürk yazıyor..
Geçen Cuma günü, tüm camilerle birlikte, Yargıtay mescidinde
hutbenin konusu “helal kazanç”tı. Yargıya yönelik “rüşvet”
iddialarının soruşturulduğu bir dönemde, din görevlileri de,
cemaate “sakın hakimlere rüşvet vermeyin” çağrısı yaptı. Bu olayı
kamuoyuna GÖZCÜ gazetesi 7 Mart’ta taşıdı. Gözcü Gazetesi yazarı
Saygı Öztürk, bu olayın ayrıntılarını, bugünkü köşesinde şu
sözlerle dile getirdi: Diyanet’te müthiş bir kadrolaşma yaşanıyor.
AKP hükümetinden önceki tüm üst düzey yetkililer, görevlerinden
alındı. Bazılarının mahkeme kararıyla dönüş yollarını kesmek için
ödüllendirildikleri de oldu. Bunun için iki başkan yardımcısı da
yurtdışına atandı. Daha önce Diyanet’ten diğer kamu kuruluşlarına
“yatay geçiş”e izin verilmezken, şimdi kapılar sonuna kadar açılmış
durumda. Yüksek okul mezunu olan hemen herkes nereye gitmek
istiyorsa gönderiliyor. Sonra çıkıp “kadrolarımız boş”
diyecekler... Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu’nun
Diyanet kadrolarında bu kadar oynamasının altında başka şeyler mi
var? Üzerlerindeki tüm baskılara rağmen, Diyanet irticai
faaliyetlerle daha önce etkili bir biçimde mücadele ediyor,
yasadışı faaliyetlere karışanlar kısa sürede Diyanet’ten
ayıklanıyordu. Şimdi aynı duyarlılığın gösterilmediği yolunda
iddialar var. Diyanet’te siyaset hayli etkili olmaya, hükümetin
icraatlarını desteklemek için aynı yönde hutbeler yayımlanmaya
başlandığı dttikkatlerden kaçmıyor. Bunun son örneği, geçen Cuma
günü yaşanmıştı. Yargıyı yıpratmak için düğmeye basıldı. Önce
AKP’li milletvekillerinden “yargıya güvenmiyoruz” açıklamaları
geldi. Yargıdan sanki 28 Şubat’ın rövanşı alınıyordu.
Siyasetçilerin bu atağına, Diyanet’in “hakimlere rüşvet vermeyin”
hutbesi geldi. “O HAKİM, O HAKİM DEĞİL” Yargıtay mescidinde de
geçen cuma günü okunan “kazanç” konulu hutbede, Bakara suresinin
188. ayetine atıfta bulunularak, “aranızda mallarınızı bâtıl
yollarla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile
günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak)
vermeyin” denildi. “Hakimlere rüşvet vermeyin” sözleri, onları
gerçekten yaraladı. Bazı üyeler tepkilerini, üzüntülerini Diyanet
İşleri Başkanlığı yetkililerini arayıp dile getirdi. Diyanet
skandalını GÖZCÜ gazetesi gündeme getirdi. Diyanet İşleri
Başkanlığı, zor durumda kalınca hemen bir yazılı açıklama yaptı.
Başkan Yardımcısı Doç.Dr. Fikret Karaman imzasıyla yayımlanan
açıklamada, “Hutbe kendi metni içinde bir bütün olarak
incelendiğinde hiçbir kurum, meslek veya meslek mensupları gibi
kitleyi hedef almamıştır” dedi. Karaman, açıklamasını şöyle
sürdürdü: “Ayette geçen ‘hakim’ kavramını günümüzde sadece yargı
organlarında çalışan kimselerle sınırlı tutmak doğru değildir.
Bilakis burada geçen hakim kavramı, ülkenin kamu haklarını
korumakla sorumlu olan yetkili ve devlet otoritesini oluşturan
herkesi kapsamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı; hutbe konularını
kamu oyunda cereyan eden olay ve geçici gündemlere göre değil,
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun
‘İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili
işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet
yerlerini yönetmek’ hükümleri çerçevesinde hazırlanmaktadır.”
Karaman, açıklamasında hakimlere rüşvet vermeyin” cümlesinin de yer
aldığı “helal kazanç” konulu hutbenin 18 Kasım 2003’de “hutbe
komisyonu” tarafından hazırlandığını, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun
da onayından geçtiğini belirtti. YARGITAY BAŞKANI’NIN YAZISI
Diyanet İşleri Başkanlığı, hutbe konusunda bunları diyor.
Açıklamanın örneği de Yargıtay Başkanlığı’na gönderildi. Ancak, bu
açıklama Yargıtay mensuplarını tatmin etmedi. Yargıtay Başkanı
Eraslan Özkayan, Diyanet İşleri Başkanlığı’na son derece sert bir
üslupla kaleme alınan resmi yazı gönderdi. Özkaya, yazınının
başında hutbede geçen “hakimlere rüşvet vermeyin” cümlesini de
içeren ayeti hatırlattı. Özkaya’nın yazısının tam metnini okuyoruz:
“Yargı, az sayıda da olsa belirlediği kendi içerisindeki olumsuz
unsurları süratle temizlemekte, yasal gereğine derhal tevessül
etmektedir. Ancak bir süredir yazılı ve görsel basında; yargıya
yönelik olarak, kamu oyunun güvenini sarsan, yargı ve yargı
kurumlarının saygınlığını yok eden yayınlar adeta sistematik
biçimde sürdürülmektedir. Anılan hutbeyle, bu hassas dönemde adeta
saldırılara destek verildiği; dahası yargının açıkça hedef
gösterilerek, sistematik saldırılara bir yenisinin eklendiği
sonucuna varılmıştır. Yargıtay mescidinde hutbenin okunuşu
sırasında mensuplarımızın duydukları derin üzüntü ve sonrasında
kapıldıkları infial haksız olmasa gerektir. Cuma hutbesi gibi
önemli bir metnin hazırlanışında gereken özen gösterilmediği gibi;
incitici olmanın ötesinde, amaçlı biçimde bu konuya yer verildiği
de düşünülmüştür. Bu nedenle; hutbelerin hangi prosedür
çerçevesinde hazırlanıldığının belirtilerek, okunan hutbeye ilişkin
tüm yazılı belgelerin (hazırlanış ve tasdiki) birer onaylı
örneğinin yasal işlemlere esas olmak üzere derhal başkanlığımıza
bildirilmesini önemle rica ederim.” “BEN BUADA YOKTUM” OLMAZ
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, gelişmeler için “ben burada
yoktum” havasında. Ancak, bu hutbenin içeriğinden Diyanet İşleri
Başkanı Ali Bardakoğlu’nun bilgisi var. Hutbe kendi başkanlığı
döneminde hazırlandı, kendi başkanlığı döneminde Yargıtay mescidi
ile birlikte tüm camilerde okundu... Bardakoğlu bakalım Yargıtay’a
göndereceği yazıda neler diyecek? “Ben hacda bulunduğum dönemde o
hutbe okunmuş” deyip olayın dışında kalmaya devam edip etmeyeceğini
de yazısından öğreneceğiz. AKP’lilerin açıklamalarına göre “hutbe”
yayımlanması dikkatlerden kaçmıyor. Hani camilere siyaset
sokulmayacaktı? Bardakoğlu hala “siyaset sokmuyoruz” diyebilir
mi?