Yargıtay başkanı hükümeti topa tuttu
Abone olBalıkesir'de bir panelin açılışında konuşan Özkaya'nın hedef tahtsında Adalet Bakanı Cemil Çiçek vardı.
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, Türkiye'de yargının
sorunlarının devam ettiğini, bunu her platformda dile
getirdiklerini, ancak ''duvara söylemiş gibi hiçbir ses
gelmediğini'' belirtti. Özkaya, ''Bu sorunları çözmesi gerekenler,
kendilerini suçlayacakları yerde, yargıya haksız, yersiz, amansız
eleştirilerde bulunmaya kalkışmaktadırlar'' dedi. Özkaya, Balıkesir
Barosu'nca düzenlenen, Aile Mahkemelerinin çalışma tarzıyla yeni
Medeni Yasa'daki değişikliklerin ele alındığı ''Medeni Kanun'daki
Yenilikler, Aile Mahkemeleri, Boşanma Hukuku'' konulu panelin
açılışında konuştu. Baroların ve üniversiteleri, bilimsel panel ve
toplantıların artmasına öncülük ettikleri için kutlamak gerektiğini
anlatan Özkaya, yargının sorunlarını anlattı. Özkaya, Türkiye'de
yargının sorunların devam etmesine rağmen bir çözüm
üretilmediğinden yakınarak, şunları söyledi: ''Bu sorunları
çözecekler, kendilerini suçlayacakları yerde, yargıya yersiz,
haksız, amansız eleştirilerde bulunmaya kalkışmaktadırlar.
Yargımızın sorunlarını ve çözüm yollarını bütün detaylarıyla hukuki
zeminlerde anlatmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki, duvara söylemiş gibi
hiçbir ses gelmiyor. (Doğrusunuz, haklısınız) diyorlar,
alkışlıyorlar fakat eyleme hiçbir suretle dönüştürmüyorlar.''
''HAKİM BAĞIMSIZLIĞI, YARGIÇ GÜVENCESİNDEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİL''
Türk yargısına ''bağımsız'' demenin mümkün olmadığını, yargının
sorunlarının dış dinamiklerin baskısıyla değil, iç dinamizmle
çözüme kavuşturulmasını arzu ettiklerini kaydeden Özkaya, sözlerini
şöyle sürdürdü: ''Anayasa'mızda 144'ncü maddenin 6.fıkrası, 159'ncu
ve hatta 154'ncü madde olduğu sürece, hakimler ve savcılar kanunun
ilgili maddeleriyle Yüksek Hakimler ve Savcılar Kanunu'ndaki hakim
bağımsızlığını zedeleyen maddeler muhafaza edildiği sürece, hakim
bağımsızlığından, yargıç güvencesinden söz etmemiz mümkün değil.
Bunları en kısa zamanda düzeltmemiz lazım. Bizler bunları
söylerken, hakim bağımsızlığına, yargıç güvencesine yanaşmayan kimi
siyasetçiler, (Adalet Bakanı, Avrupa devletlerinde de bu türlü
kurum ve kuruluşlarda yer almaktadır) diyor. Gerçekten de öyle. Ama
hiçbir Batı Avrupa ülkesinde Adalet Bakanı'na bu denli geniş, süper
yetkiler verilmemiştir. Adalet Bakanı müsteşarıyla, Teftiş
Kurulu'yla, sekretaryasıyla Kurula iştirak etmekte, hakim
olmaktadır. Bu 1982'den beri uygulanan gerçektir. Hiçbir Adalet
Bakanı diyemez ki, (Ben kurula etki etmiyorum). Bu uygulamayı,
hakim bağımsızlığı, yargıç güvencesi yönünden tehlikeli
buluyorum.'' ''ÖNÜMÜZE KOYACAKLARI İLK SORUN'' Özkaya, hukukun bir
toplumun erdemini, gelişmesini gösteren belirleyici unsur olduğunu
belirterek, ''Maalesef biz Avrupa Birliği'ne girmeye çalışırken,
yarın müzakereler başladığında önümüze koyacakları ilk sorun 'yargı
bağımsızlığı' sorunudur. Onlar (yargı bağımsızlığını
gerçekleştirin) demeden bunu biz gerçekleştirelim'' dedi.
Türkiye'de yargının fiziki koşulları yetersiz binalarda hizmet
vermeye çalıştığını, yeni Adliye binaları yapımına başlanmasını
olumlu karşıladıklarını, ancak bunun yetersiz olduğunu kaydeden
Özkaya, araç-gereç ve yetişmiş personel sorununun had safhada
bulunduğunu, Yargıtay'da bile bunun büyük anlamda hissedildiğini
söyledi. Özkaya, yargıçların maaşlarından sözetmeyi pek
sevmediklerini, ancak özellikle genç yargıçların aldıkları
ücretlerin onur kırıcı olduğunu kaydederek, ''Bunu artık söylemek
zorundayız. En kısa sürede bunun çaresi bulunmalıdır. Diğer
ülkelerin hakimleriyle bunu kıyasladığımızda komplekse kapılmamak
mümkün değildir. Bunun düzeltilmesini siyasilerden ısrarla
istiyoruz'' diye konuştu. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya,
toplantının ardından gazetecilerin Anayasa Mahkemesi'nin bazı
üyelerinin yasama tarafından belirlenmesine ilişkin görüşleri
hatırlatmaları üzerine, şunları söyledi: ''Türkiye'de kuvvetler
ayrılığı tam olarak gerçekleşmiş değil. Oysa kuvvetler ayrılığı
ilkesi bir hukuk devletinin, demokrasinin sigortasıdır. Kuvvetler
ayrılığı ve denkliğini yaşama geçirmediğimiz takdirde mutlaka
aksaklıklar olur. Türkiye'nin yaşadığı sorunlar bundadır. O halde
kuvvetler ayrılılığı ve denkliğinde yargının diğer kuvvetlerden,
hatta başka güç odaklarından mahsun kalması, onların etki altında
bulunmaması lazım. Başka ülkelerin kendine göre sorunları olabilir,
sistem geliştirebilir. Kuvvetler ayrılığının tam olarak
gerçekleştirilmesi gerekirken, Türkiye (demokrasi, hukuk devleti
tam anlamda yerleşsin, gelişsin) çabası içerisinde iken, yargıyı
siyasete bağlamak fevkalade yanlıştır. Şu bile yeterlidir. Bir
Yüksek Mahkeme'ye aday bir kimsenin, bir hukukçunun, meclis
koridorlarında kulis yapması bile başlı başına yargının yansızlığı
ve tarafsızlığı yönünden büyük maksat teşkil eder. Biz diyoruz ki,
yüksek mahkemelerden seçilsin, yüksek mahkemelerin genel
kurullarından seçilen aday Anayasa Mahkemesi'nde görev alsın. O
zaman tüm mahsurlar ortadan kalkar.'' Bu arada, Salih Tozan Kültür
ve Sanat Merkezi'ndeki panelde, Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı
Birol Kızıltan, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ali İhsan Özuğur,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki Aslan, Yargıtay Ceza ve Hukuk
Dairesi üyeleri Hasan Erbil, Zafer Erdoğan, Süleyman Caner, Erkan
Ertürk, Yargıtay Genel Sekreteri Erdal Gökçen, Genel Sekreter
Yardımcısı Gürsel Mol ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu da,
aile mahkemeleri, boşanma hukuku ve Medeni Kanun'daki yenilikler
konularında görüşlerini açıkladı.