Yargıtay 1. Başkanvekili Şirin patladı
Abone olYargıtay 1. Başkanvekili Osman Şirin, laiklik tartışmaları ile ilgili basın açıklaması yaptı. "Artık konuşma vakti geldi" diyen Şirin, tartışılan konuşmasını yeniden okudu.
Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin, ''Sorgulanamaz ve vazgeçilmez
değerlerin başında yer alan laiklik, cumhuriyetçilik ve
Atatürkçülük kavramlarıyla barışık olmadığım yalanının, tam bir
saptırma ile yayılarak, toplumun yanıltılmaya çalışıldığı bilginiz
dahilindedir'' dedi. Şirin, Yargıtay Konferans Salonu'nda
düzenlediği basın toplantısında, Başkanı olduğu Yargıtay Ceza Genel
Kurulu'ndan çıkan bir karar nedeniyle, toplumda yapılan hukuki
tartışma ve değerlendirmelerin dışına taşıldığı ve bazı kişi ve
çevreler tarafından ''fikri tartışmak'' yerine ''Yargıtay Ceza
Genel Kurulu Başkanı olarak şahsının karalanması'' gayretinin
sergilendiğini savundu. ''Sorgulanamaz ve vazgeçilmez değerlerin
başında yer alan laiklik, cumhuriyetçilik ve Atatürkçülük
kavramlarıyla barışık olmadığım yalanının, tam bir saptırma ile
yayılarak, toplumun yanıltılmaya çalışıldığı, bir aya yakın
karalamalarla şahsım ve kurumum aleyhine kamuoyu oluşturulmaya
gayret edildiği bilginiz dahilindedir'' diyen Şirin, artık bu
noktada; ''Yargıç kararı dışında konuşmaz'' ilkesinin
geçerliliğinin sona erdiğine, toplumu aydınlatmanın zamanı
geldiğine işaret etti. Basın ahlak kurallarını yeniden hatırlamanın
ve yüce halkı gerçekle buluşturmanın zamanı geldiğini belirten
Şirin, şöyle devam etti: ''Artık bu noktada; 10-11 Şubat
tarihlerinde Yargıtay'da tarafımdan yönetilen ve 2 saygın Yargıtay
üyesi ile 3 saygın öğretim üyesinin 'Yeni Türk Ceza Yasasını ve
Yansımalarını' tartıştığı sempozyumun başlangıcında; Yargıtay
Birinci Başkanı, Adalet Bakanı, Yargıtay Başsavcısı ve yüzlerce
yüksek mahkeme yargıcı huzurunda yapmış olduğum açış konuşmasını,
akıl ve mantık kurallarını isyan ettirecek tarzda saptırdıklarını
teşhir etmenin zamanı gelmiştir. Laikliği ve Atatürk ilke ve
devrimlerini söylemden ileri taşıyamayanların, bu yüce kavramları
yaşamının varlığı ve vazgeçilmezi yapagelen şahsımızın, açış
konuşmasında dile getirdiği 'methiye' niteliğindeki ifadeleri
'reddiye' gibi göstermek sureti ile toplumu yanılttıklarının ortaya
konması zamanı gelmiştir.'' Daha sonra Şirin o tartışılan
konuşmasını basın mensuplarına okudu: Sayın Başkan Sayın Bakan,
Ceza Yargısının sevdalısı ve mimarı olan değerli Hukukçular,
Değerli Konuklar, Ve sesimizi doğru bir biçimde ülkeye yayma
becerisini her zaman gösterdiğini varsaydığım Basın Mensupları; Bir
geçmiş dönemi sonlandırıyoruz ve yeni bir sayfa açıyoruz. 1926
yılında başlayan ve dönemine büvük hukukçu olarak adını vermiş
bulunan Mahmut Esat Bozkurt dönemi bütün saygınlığıyla 79 yıl
hükümranlığını sürdürdü. Bu ülkede büyük bir disiplin yarattı.
Şimdi yeni bir dönem, uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor.
Tam 50 gün sonra l Nisan 2005 tarihinde yeni bir ışık yakılacak. Bu
ışık huzmesini sizlerin pratikte ortaya koyacağınız üstün
gayretlerinizle artıracak. Kimse belki şu güne kadar dillendirmedi
ama bu döneme de yeni bir Adalet Bakanı adını verecek. Sayın Cemil
Çiçek, büyük bir sorumluluk altında. Bu sözümü; bir yanıyla alkış,
bir yanıyla da sorumluluğunu bir ceza uygulamacısı olarak
hatırlatmak için söylüyorum. Sorumluluğunu müdrik olduğunu
biliyorum. Çünkü değişik çalışmalarda beraberliğimiz oldu. Kavrama
yeteneğini, doğruyu en ileri düzeyde saptama yeteneğini ve
sıkıntılarıyla bugüne kadar gelen yargıyı da güçlendirme gayretini
ve yeteneğini biliyorum. Ama bir münasebetle de belirttiğim gibi,
Yüce Önder Atatürk'ün zamanında %5'lerin altına düşmeyen ceza
yargısının bütçe payı, hala %1'leri yakalayamamış durumda. En büyük
sıkıntıyı da Sayın Bakanın çektiğini biliyorum. Beş önemli temel
yasa, ceza hukuku sisteminde hızlı trenler misali perona girdi,
Ceza Yasası, Ceza Muhakemesi Yasası, Uygulama Yasası, Bölge Adliye
Mahkemeleri Yasası ve İnfaz Yasası. Girmelimiydi? Tartışmasız
girmeliydi. Çünkü, dünya hareket halindeydi. Uygar Türkiye o
harekete uymak zorundaydı. Şimdi uyuyor. Ama bu uyma eyleminde
herkesin dillendirdiği bir sitem benim de dilimdedir: Bu mükemmel
temel yasalar, eleştiri zenginliğinden maalesef nasibini
alamamıştır. Ama hak vermemiz gereken bir başka temel unsur da
yetişmemiz gereken bir başka trene ancak bu yasaları hızlı bir
şekilde hazırlamakla yetişecek olmamızdır. Onun için
nasiplendirilememiş o eleştiriler, hukuk uygulayıcı kabiliyeti
altında belki bu gün sorularınızla dinlendirilecek ve Sayın Bakanın
her zaman söylediği ve bu günde cesaret verici tarzda dile
getirdiği gibi, kısa zamanda, çerçeve yasalarla yeni düzenlemelere
konu olabilecektir. Bunu l Nisan tarihinden önce olabilmesini
isteyenlerdenim. Türk ceza uygulamasının en üst noktasında ve en
mesuliyetli kişisi olarak bunu, herkesten, Yüce Meclisten ve
bizimle birlikte hareket edeceği umuduyla Sayın Bakandan diliyorum.
Ceza Yasasını ekibimle birlikte inceledim. Tüm Yargıtay, gerek
bireysel gerek dairesel ve gerekse Cumhuriyet Savcılığı bazında
büyük bir sorumlulukla inceledi, incelemeyi de sürdürüyor. Belli
oranda katılmıştım adalet komisyonunda çalışmalara dillendirdiğim
bazı hükümler değiştirilebildi. Değerli hukukçular, bu gün bana;
"765 sayılı Yasa kalsın mı, yoksa 5237 sayılı Türk Ceza Yasası mı
gelsin, tek yetkili sensin ne dersen o olacak" dense, eksiklerinin
düzeltilmesi konusundaki fikrimi öne çıkararak ve duraksamadan
derim ki; "5237 sayılı Yasa, Türkiye'ye daha farklı bir açılım
getirecektir. Çünkü o yasa, az önce Savın Bakanın dile getirdiği
üzere; çok önemli disiplinler içermektedir, vazgeçemeyiz. O yasa;
haklar odasının merkezine bütün dünyada yerleştirilen, uygar ve
Atatürk ilke ve devrimleriyle de yürümeyi kendine mefkure sayan
Türkiye için de vazgeçilmez olan, bireyi Öne geçirme, bireyi haklar
odağının merkezine yerleştirme duygularıyla hazırlanmıştır. Hemen
her yerinde bu açılım vardır.” Onun için, 5237 sayılı Yasa
sahiplenmemizdir. Ama zenginleştirmek üzere sahiplenmemizdir. Şimdi
ben, hazırlığında da büyük katkıları bulunan üç saygıdeğer Hocamızı
kürsüye davet edeceğim. Gerçekten alkışa değer katkılarıyla, tabir
yerindeyse, imzalarını da yasaya atarak görev yapmışlardır. Bugün
iki ve yarın dört olmak üzere altı birleşimde bu yasaları,
kendileri, öğreti gözlüğünden bakarak izah edecekler. Ama
maddelerle bağlantılı bir şekilde açıklayacaklardır. Sizler de,
sorularınız ve isteyeceğiniz yanıtlarınızla, mükemmel açılımlar
kazandıracaksınız. O açılımlar arasında, kendi çalışmalarımızı da
Ceza Genel Kurulu Başkanı olarak katacağız. Benim çalışmalarımı
katışım, yanıtlanmamış olanlarla sınırlı kalacaktır. Değerli
arkadaşlarım; Ceza yargısı büyük bir disiplindir. Bu disipline yön
veren bir başka disiplin ise zamandır. Onun için, zamanı çok
tasarruflu kullanmak durumundayız. Bu münasebetle konuşmayı burada
keserek, değerli Hocalarımızı kürsüye davet ediyorum. Hepinize de
hoşgeldiniz diyorum.