Yaradılış tesadüf olamaz
Abone olTanrı Yanılgısı'nın yazarı Richard Dawkins artık evrime inanmadığını açıkladı.
“'nın yazarı Richard Dawkins artık evrime inanmadığını
açıkladı." başlıklı aşağıdaki alıntıları Sevgili Kenan Demirtaş
gönderdi. İlgili internet sitelerine girip inceledim. Batı
dünyasının gündemi ile bizim gündemimizin farklılığına üzüldüm.
Akıllı insan uzun vadeli planlama, zamanlama, sıralama, kendini bu
bilgilere göre organize etmeyi başaran kişidir. Öldükten
sonrasının planını ve hesabını düşünmeyen insana akıllıca hareket
ediyor diyemeyiz.
Varoluşunun farkında olan, anlamlılığı sorgulayan, zaman algısı
olan tek varlık insandır. İnsanoğlu ‘Tesadüfi
varoluş’un mu, yoksa ‘Kozmik bir zeka’nın
mı ürünü olduğunu anlamaya çalışıyor? Hakperest araştırmacılar
gelgit yaşasalar bile semavi öğretiyi doğrulayan bulgulara
ulaşıyorlar.
İşte Richard Dawkins’in en önemli
açıklamaları:
"Ben şahsen bir köpek ya da bir insan
gibi kompleks bir canlıyı salt tesadüfün ortaya çıkarabileceğini
düşünemiyorum. . . Eğer bu bir tesadüf teorisi olsa, o zaman bunun
işlemeyeceğini en akılsız kişi bile bilir. "(Al Jazeera Televizyonu
ile 21 Temmuz 2008 tarihinde yaptığı röportajından)
"Eğer rastgele olsaydı o zaman gördüğümüz fevkalade karmaşık ve
mükemmel formların oluşmasına neden olamazdı... Evrimin kendisinin
rastgele bir süreç olduğu fikri oldukça gülünçtür. İnsanların
gerçekten bu akıl almayacak saçmalığa inanıp inanmadıklarını merak
ediyorum. Darwinizm gerçekten tesadüfleri anlatan bir teori olsaydı
işe yaramayacağı, ezici, ses getirici ve kesin biçimde
açıktır."
(http://richarddawkins.net/mainPage.php?bodyPage=article_body.php&id=170
)
"Bu durum söz konusu donanımların tesadüflerle biraraya gelmiş
olamayacağını göstermektedir ve elbette mantıklı hiçbir bilim adamı
bunun böyle olabileceğini söylememiştir."
(http://richarddawkins.net/mainPage.php?bodyPage=article_body.php&id=170
)
"Rastgele mutasyonların zürafanın boynu ve elbette diğer her şeyin
evrimi için iyi bir açıklama olmadığını çok doğru söylediniz."
( http://www.simonyi.ox.ac.uk/dawkins/FAQs.shtml )
Meraklılar daha ayrıntılı inceleyebilirler. Bu çerçevede
siyasallaştırılan hatta laiklik tanımlamasında ‘Kazıye-i
Muhkem’ kabul edilen, değiştiremeyeceği ve
tartışılmayacağı öngörülen fikirlerin nasıl tartışıldığını
anlamamız gerekir.
Çünkü son biyolojik bilimlerdeki gelişmeler ve DNA’nın varlığı ilk
varoluşun görünmeyen kozmik bir zeka tarafından yapılmış olması
gerektiğini doğruluyor.
Çünkü bilgisayar teknolojisindeki son gelişmeler ve telsiz
internetin görünmezi görünür yapması önemli bir kanıttır.
Evrenin kendini göstermeyen kozmik ve mutlak bir akıl
tarafından saniye saniye cüz-i iradeler ortadan kaldırılmadan
yönetilmesi mümkündür.
Çünkü güçlü duyguların diğer insanların beyninde ayna nöronları
(sinir hücreleri) harekete geçirdiğinin bilimsel olarak
gösterilmesi devrim niteliğinde bir keşiftir.
Biz küçük güçlü duygularla istem dışı olarak diğer insanları
etkileyebiliyorsak evreni döndüren gücün sevgi olduğunu savunan
Mevlana’ya hak vermemiz gerekmez mi?
Evrenin sırlarını beş duyu ile çözemiyorduk ama şimdi yeni beyinsel
algılarımız evrenin sırlarını çözme konusunda bize yol göstermeye
başladı. Çünkü evrenin bir dış güç tarafından tasarımsal varoluşu
rastlantısal varoluşumdan daha akla yakındır. Evrim varsa bile bu
gücün kontrolünde olur.
Sığ aydınlanmacılar kendi küçük akıllarını öyle
kutsallaştırmışlardı ki tanrının olmadığına inanıyorlardı. Tanrı
vardır diyenleri “Bana saldırıyor” diye algılıyorlardı. Anayasa
mahkemesi karar gerekçelerinde böyle bir saçma yorumu yazarsa
şaşmamak gerekir.
Bugün Türkiye’de sığ aydınlanmacıların gizli gündemlerinde tanrı
yoktur düşüncesi vardır. Fakat “Benim dedem müftü
idi” ile söze başlarken aslında “Sen
gericisin” diyerek kendi yaşam alanlarını genişletmeye
çalışırlardı.
Her masada farklı konuşan, çıkarını kutsallaştırmış, bilim adamı
veya hukuk adamı değil pozisyon adamı olan sığ aydınları daha iyi
anlayalım.
Bazı insanlar diğer insanları Allah kavramı ile
aldatır bazı insanlarda diğer insanları Atatürk
kavramı ile aldatır. Gerçek bilimsel bakış ikisini de
görebilmektir.
Tanrı kavramını tartışmaktan korkmayalım. İslam dininde imanın en
sağlamı için ‘Tahkik-i iman’ denilir böyle bir
inançta araştırıp sorgulamaktan geçer.
Tarihte inançların cezalandırıldığı diktatörlükler de olmuştu. Bir
de bugünün Türkiye’sinde üniversitelerde inançlarının gereğini
yerine getirmek isteyen genç kızlar için oluyor.
İslam dininin güçlü bir irade oluşturduğu Osmanlı döneminde farklı
inançlar ve ideolojiler “Şeytana tapmak dahil”,
mütecaviz olmadıkça cezalandırılmamıştı. Ama bugün Paranoya ile
malul akıllar masum dini eylemleri tehdit olarak görüyorlar.
Dar görüşler, dar düşünceler. Göz kapamakla gündüzler gece olmuyor,
sadece gözünü kapayanın dünyası kararıyor. Bu kişiler kendilerine
aydınlamacı diyorlar. Tıpkı rüyada iken kendini uyanık zannedenler
gibi.
Bazılarının beynine gözlük lazım, toprağın altını görebilmeleri
için....
(Nevzat Tarhan)