Uzun, upuzun bir
yolda…
Beraber yürüyoruz,
yanımdasın…
Susuyorsun…
Olsun…
Sessizlik huzura
dönüşüyorsa bilirim endişeye gerek yok…
Ben huzurluyum, sen de
ol…
Hep ben
konuşuyorum…
Sen yola bakarak
yürüyorsun sadece…
Arada duruyoruz, yanına
gelip kollarımı gövdende birleştiriyorum…
Kafamı kaldırıp bakıyorum
yüzüne…
Sen uzaklara…
Konuşmuyorsun…
Seni çok sevdiğimi
söylüyorum ve “Ben de” demeni beklemiyorum…
“Bak şu kuşa ne güzel
renkleri var…”
Bakıyorsun kuşlara, sonra
bulutlara…
Sadece
susuyorsun…
Olsun…
Daha ne isterim, yanımda
yürüyorsun…
Yol, o bitmesini hiç
istemediğim yol öyle güzel ki…
Yeşil ve mor birbirine
karışmış, sarı tonunu seçmekte zorlanmış, mavi yere inmiş,
gelincikler dansı seçmiş, papatyalar güllerle sevişmiş…
Ve sen bana
bakmıyorsun…
Hep susuyorsun ve ben hep
seninle konuşuyorum…
Huzuru
hissediyorum…
Sessizce yürüyebilmenin
güzelliğini keşfediyorum susmanda…
…
Yolun sonuna geldiğimizde
bakıyorum gözlerine, hadi bir kez olsun bir kelime
söyle…
Uzaklara bakarak
yürüyorsun, yine susuyorsun…
Sen yürüyorsun ve ben hep
sana bakıyorum…
Dalgınsın…
Konuşmuyorsun…
Olsun…
Gözlerim gülüyor sana
bakarken…
Daha ne isterim, yanımda
yürüyorsun…