'Yandaş' meslektaşlarını bombaladı!
Abone olHasan Cemal meslektaşlarını bombaladı! '45 yıllık gazeteciyim, böylesine yandaşlık görmedim' dedi!
Hasan Cemal, t24.com.tr'deki bugünkü Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ı eleştirmeyen gazetecileri eleştirdi ve kendilerinden
'yanaş' diye söz etti. Cemal'in köşe yazısı şu şekilde:
BEYEFENDİ RAHATSIZ OLMASIN!
Allah Allah diyorum. Toz kondurmuyorlar Tayyip Erdoğan’a. Kimler
mi? Bazı meslektaşlarımdan bahsediyorum... Erdoğan kaç zamandır
iktidarda. Hiç mi hatası yok? Hiç mi açık vermiyor? Geçtim
eleştiriyi, eleştirinin kırıntısına bile rastlanmıyor yazılarında.
Kırk yılı geçti, gazeteci olarak bu ülkede siyaseti izliyorum,
yazıyorum, ama böylesine bir yandaşlık görmedim. Bizde kantarın
topuzu çoktan kaçtı. Ayıptır ayıp!
TEK BİR ELEŞTİRİ
YOK
Hayret ki hayret!
Gerçekten şaşırtıcı.
Bu kadarını nasıl başarabildiklerine akıl sır erdirmek hakikaten kolay değil.
Toz kondurmuyorlar.
Tek bir eleştiri yok.
Hep aynı havayı çalıyorlar:
Allah seni başımızdan eksik etmesin!
Olacak şey mi?
Tayyip Erdoğan kaç zamandır iktidarda. Yıllardır Başbakan.
Hiç mi hatası yok?
Hiç mi açık vermiyor?
Hiç mi ağzından bir şey kaçırmıyor?
Hiç mi yanlış yapmıyor?
Galiba öyle."
YENİ TÜRKİYE MEDYASI İÇİNİZE SİNİYOR
MU?
Biraz baksanız görebilirsiniz.
Bundan eminim.
Kapalı kapılar arkasında neyin olup bittiğinden birçoğunuzun haberi var.
Örneğin, medya üzerindeki ‘Tayyip Erdoğan gölgesi’nin nasıl büyüyüp koyulaştığının farkındasınız.
Bundan kuşkum yok.
Medya patronlarının zamanla nasıl çembere alındıklarını, medyanın nasıl dizayn edildiğini, medyada sadece patronların değil, sadece yöneticilerin değil, köşe yazarlarının bile nasıl belirlendiğini ve medya talimatlarının hangi kanallardan nasıl geldiğini çoğunuz biliyor.
Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?
Bu olağan mı?
Yeni Türkiye bu mu?
‘Eski Türkiye’yi elbette savunmuyorum.
Ama bugün geldiğimiz noktada, bugünkü medya düzeni, medya üzerinde böylesine koyu bir başbakan gölgesi ‘eski Türkiye’de yoktu, dersem abartmış olmam.
Şunu iyi bilin.
Bu yaptığınız, kimseye iyilik değil.
Bu yaptığınız, iktidar kibrini besliyor.
Bu yaptığınız, devlet benim kibrini besliyor.
Bu yaptığınız, öylesine bir iktidar, bir güç şımarıklığı ya da sarhoşluğu yaratıyor ki, bunun kimseye, hiçbir şeye hayrı dokunmaz.
Arada bir dahi olsa şöyle bir uyarın, şöyle bir dokunun.
Bundan zarar değil, yarar gelir.
Biraz uyarın, biraz dokunun ki ayakları bu kadar yerden kesilmesin.
Sadece kendi sesini dinlemesin.
Etrafını sadece ‘evet efendimciler’le doldurmasın.
Bilgisayarınızın başına oturduğunuzda, birazcık da olsa duyarlı olmaya çalışın.
Böylesine duyarsızlığın, böylesine yandaşlığın bu ülkede demokrasiye de, hukukun üstünlüğüne de, özgürlüklere de, çok sesliliğe de hayrı dokunmaz.
Bu tutum, Tayyip Erdoğan’ı daha çok yanlışa sevk eder, ondaki otoriter damarı daha çok güçlendirir.
GEZİ ZULMÜ ZULÜM DEĞİL
Mİ?
Bir kez daha vurgulamakta yarar var.
“Aman Beyefendi rahatsız olmasın!” gazeteciliğinin kimselere hayrı dokunmaz.
Bugüne kadar o kadar çok örneği var ki.
Mesela, Ahmet Hakan’ın dün Hürriyet’teki köşesinde çıkan Gezi zulmü başlıklı şu satırları şöyle bir düşünün:
“HABERLER peş peşe geliyor:
Gezi’ye destek verdiler, TRT dizilerine son verdi.
Gezi’ye destek verdiler, haklarında soruşturma başlatıldı.
Gezi’ye destek verdiler, oda temsilcilikleri polis tarafından
basıldı.
Gezi’ye destek verdiler, kaldıkları öğrenci yurdundan
atıldılar.
Gezi’ye destek verdiler, tiyatrolarına devlet yardımı kesildi.
Gezi’ye destek verdiler, okul müdürleri haklarında inceleme
başlattı.
Pardon!
Hazır, başörtüsü zulmü sona ermişken biraz da şu ‘Gezi zulmü’nden
söz edebilir miyiz lütfen...
Ne yani?
Gezi zulmü, zulüm değil midir?
Zulümden sayılmamakta mıdır?
Yetim midir bu zulüm, yoksa öksüz müdür?”