Yanal-Şükür-Gülen ve İlker Yasin
Abone olAhmet Çakar ve İlker Yasin arasındaki çekişme olay olmuştu. Çakar şok açıklamalar yaptı. Yanal-Şükür-Fethullah Gülen üçlemesinde Yasin'in konumunu açıkladı.
AHMET ÇAKAR: YORUMCULAR ARASINDA KULÜPLERDEN PARA ALANLAR VAR
En son Kanal D'de İlker Yasin'in sunduğu 3. Devre'de yorumculuk yapan, ama buradan da ayrılan Ahmet Çakar, Vatan gazetesine TV'de yorum yapan isimleri töhmet altında bıracak açıklamalar yaptı.
* Asıl mesleğiniz doktorluk ama sizi televizyondaki futbol yorumlarıyla tanıdık. Futbol yorumculuğu bir meslek mi?
Tabii ki değil. Yorumculuk genellikle pazar akşamları yapılan, hazırlığı da birkaç saat sürmeyen, ama yaşamınızın her anında spor medyasıyla iletişim halinde olmanız gereken...
* Ve de kavga etmeniz gereken...
Yoo kavga etmek gerekmiyor. Yorumculuk işte böyle bir iş. Meslek değil ama profesyonel bir iş.
* Televizyonda milyonlarca kişiyi yönlendirebilecek bazı kararlar veriyorsunuz ve yorumlarda bulunuyorsunuz. Gerçekten objektif olabiliyor musunuz?
Ben oluyorum. Ama herkes objektif mi, yoksa gözlerinde tuttuğu takımın gözlükleri mi var, bilemem. Eleştirdiği veya eleştirmediği insanlarla pazarlıklar yapıyorlar mı, maddi veya manevi çıkarları için bu işi mi kullanıyorlar bilemem.
* Böyle insanlar var ki bunları söylüyorsunuz...
Yorumcularımızın çoğu objektiftir. Ama aralarında böyle olmayanlar da var.
* Nasıl oluyor? Yorumcular, kulüplerden para mı alıyor?
Yöneticilerden para alıyor olabilirler. Güçlü, mafyatik adamlara dokunmamak suretiyle çıkar sağlayabilirler.
* Herhalde siz dokundunuz ki başınıza bir iş geldi?
Bir değil, beş iş geldi. Maalesef beş kurşun geldi.
* Vurulma olayınız çözülmedi değil mi?
Hayır. Türkiye'nin kaderi diyelim.
* Ekranlarda çok agresif bir tavrınız var. Bu yapınızdan mı kaynaklanıyor?
Beni tanımayanlar "Biz seni saldırgan, sinirli, küstah biliyoruz" derler. Ama tanıyınca bu önyargıları değişir. Tahammül edemediğim bir nokta var: Türkiye'nin adam zannettiği adamların ne mal olduklarını bildiğim için televizyona çıkınca dayanamıyorum. Çıkıyor konuşuyor, bakıyorsunuz namus abidesi. Ama iç yüzünü ben biliyorum.
* Somut bir şey var mı bildiğiniz?
Ben neden vuruldum sanıyorsunuz?
* Siz bunları nasıl biliyorsunuz da diğer yorumcular bilmiyor?
Belirli bir kısmını diğerleri de bilir ama herkes konuşmaz. Ben biraz gözü kara gittim. Ayrıca benim bir istihbarat ağım vardır, bilgi akışı sağlanır.
Yanal-Yasin pazarlığı
* Son olarak canlı yayında Ersun Yanal yüzünden İlker Yasin'le tartıştınız ve Kanal D'den ayrılıp NTV'ye geçtiniz. İlker Yasin, sizin Yanal'a "Hakan Şükür'ü neden milli takımdan çıkardığı" sorusunu sormanızı engellemiş. Neden istemedi?
İlker Yasin bu konuda Ersun Yanal'la pazarlık yapmış. Basın etiğine aykırı davrandı. İlker Yasin kimseyi kandırmasın, o gazeteci filan değil. Ben de değilim. Şansal Büyüka, Faik Çetiner, İbrahim Seten, Serhat Ulueren... Gazeteci bu insanlar. İlker Yasin sadece bir spiker ve son derecede başarısız bir spiker. Çocuğu yaşında insanlar onu geçmişler. Mesleğine saygı duyarım ama 55 yaşında hâlâ spiker kalmış.
* Sizin soru sorma hakkınızı elinizden aldığı için mi gazetecilik etiğine aykırı davrandı diyorsunuz?
Hayır. 50 milyon insanın bu konuda bilgi edinme hakkına tecavüz etti. Önceden Ersun Yanal ile pazarlık ediyor. Onun sorduğu soruların şaibeli olup olmadığının garantisi var mı artık?
* Bir anlamda İlker Yasin, Ersun Yanal'a destek oluyor diyorsunuz. Neden?
İlker Yasin'in Fethullah Gülen cemaatine sıcak bakmadığını biliyorum. Hakan Şükür ise Gülen'e sempati duyduğunu kendi söylüyor. Hakan'ı Milli Takım'dan kestiği için Yasin, Ersun Yanal'ı himayeci bir tutum içine girdi. Hangi meslekten olursa olsun, bir insan siyasi ya da dini görüşü nedeniyle mahkum edilemez. Bu evrensel hukuk ve etiğe aykırı. "Fethullah Gülen'i seviyor" diye, "mason" diye, "solcu" diye ya da "Alevi veya Sünni" diye insanlara ayrımcılık yapamazsınız. Ersun Yanal ile İlker Yasin'in pazarlığının ardında bu olaylar yatıyor olabilir.
Yıldırım'ın şekeri var
* Siz hangi takımın taraftarısınız?
Tuttuğum bir takım vardı ama bunu karım bile bilmez. Hangi maçı seyredersem yorumcu kisvemle seyrediyorum.
* Galatasaray'ın durumu gerçekten umutsuz mu?
Osmanlı Devleti için İngilizler'in kullandığı bir deyim vardı: Hasta adam. Galatasaray bu durumda. Türkiye'de ilk kez bir Avrupa kupası kaldıran takımın beş yılda geldiği yere bakın.
* Peki bu hasta adama nasıl bir doktor gerek?
Bunun için bir zihniyet değişikliği lazım..
* Bu değişiklik başkan Özhan Canaydın'la olabilir mi?
Sayın Canaydın vadettiği bütün noktalarda başarısız oldu. Allah da yardım etmiyor.
* Böyle bir durumda neden insanlar istifa etmez?
Gücü elinde tutma isteği midir bu? Özhan Bey 30 yıl bu kulübün başkanı olmak için yaşamış. Hayallerini bu süslemiş. Başkanlık ona 50'li yaşların sonunda geldi. Bir şeyi bu kadar çok isterseniz, onu elde ettikten sonra risk alma oranınız sıfıra iner. Şimdi Canaydın "risk alırsam bu koltuğu kaybedelim" korkusu içinde yaşıyor.
* Bütün bunların altında koltuğu kaybetme korkusu yatıyor o zaman.
Tabii. Bir şeyi bu kadar çok arzularsanız sonra onu kaybetmek korkusu başlar.
* Ama Aziz Yıldırım her türlü riski alıyor ve Fenerbahçe başarılı oluyor.
Aziz Yıldırım 1991'de kıvır kıvır saçlı genç bir idareciydi. Adını bile bilmezdik. Sekiz yıl sonra Fenerbahçe'nin başkanı oldu. O da, ilk yıllarda büyük hatalar yaptı. Ama son iki yılda Fenerbahçe'nin gelmiş geçmiş en iyi başkanı durumunda. Sayın Özhan Canaydın da Galatasaray'ın tarihindeki en başarısız başkan.
* Bu başkanlar genellikle kendilerini takımların sahibi görüyor. Bu bakış açısı doğru mu?
Kesinlikle doğru. Fenerbahçe Kulübü'nün sahibi kağıt üzerinde taraftar görünür, ama elini taşın altına sokan yöneticiler ve başkandır. Risk alan, bu işe mesaisini, kimi zaman parasını koyan, aynı zamanda şanını şöhretini de alan yöneticilerdir. Kulübü kim yönetiyorsa sahibi odur.
* O zaman diktatörlük çıkıyor ortaya.
Zaten İsveç, Norveç gibi bir-iki örneğin dışında, dünyanın bütün ülkelerinde demokrasi kağıt üzerindedir.
* Siz diktatörlükten yana mısınız?
Asla. Ama fatura kime çıkıyorsa karan o verir. Başkan iyi olduğu sürece, başkanlık sistemi kötü bir sistem değildir.
* Aziz Yıldırım'ın özellikle çevresine ve basına davranışları çok tepki topluyor.
Aslında son derece sempatik bir adamdır. Ancak sinirlendiği zaman yaptığı hareketin toplum tarafından nasıl karşılacağını bilemiyor. Koskoca Fenerbahçe başkanı, gencecik bir muhabire "tokatlarım seni" diyor ama bunu kötü niyetle söylemiyor.
* İnsaf, iyi niyet bunun neresinde?
Bunu içten söylemiyor. Kötü niyetinden değil. Belki şekeri yükseliyor, sinirleniyor. Bende de oluyor bu. Televizyonda birden çıldırıyorum, bir laf söylüyorum sonra gidiyorum beş milyar tazminat ödüyorum. Neden? Çünkü delleniyorum. O da delleniyor. Yaptığı doğru değil ama.
* Fenerbahçe'nin içinde iddia edildiği gibi bir mafyalaşma var mı?
Ben inanmıyordum. Aziz Yıldırım için mafya filan diyorlar. Onun mafyayı kulübe bulaştırdığına inanmıyorum. Özel hayatında nasıldır bilmem. Ama spor olayına mafyayı çektiğine inanmıyorum.
* Sözünü ettiğiniz bu "dellenme olayı" futbolda çok sık oluyor. Bazen Ali Şen'de delleniyor.
Dellenmeyen adam mı var allahaşkına?
* Mesela Özhan Canaydın dellenmiyor...
O içine atıyor. Yaşını başını almış bir insan, korkuyorum sağlığına bir şey olacak diye. Kimi insan vardır içine atar, kimi insan vardır dellenir, kimi vardır hiçbir şey belli ermez.
* Hiç normal bir insan yok mu allahaşkına bu camiada?
Ben de normal bir insanım, ama bir insanın çabuk sinirlenmesi normal olmadığı anlamına gelmez.
Benim de hatalarım oldu
* Siz ekranda Ali Şen'le de tartışmıştınız.
Bir buçuk yıl önce kapıştık. O da yanlış konuştu, ben de. O günden sonra bir telefon haricinde hiç konuşmadık Yaşanmış yaşanmıştır...
* Erman Toroğlu ile de sürekli polemik halindesiniz.
Erman Toroğlu ile birkaç defa birbirimize girdik. Kendime hep şu soruyu soruyorum. "Yahu kardeşim televizyonda onunla kavga ettin, şununla kavga ettin, hep sen mi haklısın?" Sonra düşünüyorum, mutlaka benim de hatalarım olmuştur. Ama ben buyum.
* Ama böyle programlarda tartışmalar, kavgalar çok izleniyor. İtiraf etmem gerekirse ben de bu durumlarda takılıp kalıyorum. Bütün bunları reyting için mi yapıyorsunuz?
Asla. Bunun için yapsaydık sınırı geçmezdik. Biz bir çok programda sının aştık. Danışıklı dövüş olsa birbirimize vuracağımız tokadın şiddetini ayarlardık. Ama biz kendimizi kaybediyoruz. Tamamen spontane gelişmiş, sınırı aşmış, hakarete dönüşmüş programlar yaptık. Bunlar da doğru olmadı.
* Osman Tamburacı kendisiyle yaptığım bir söyleşide "Ahmet Çakar, Erman Toroğlu'nu taklit ediyor" demişti. Ben bunu yazınca sizin aranız açılmış galiba.
Osman Tamburacı ile aramızda tartışmanın da ötesinde kötü şeyler geçti. Kavga ettiğimiz, sertleştiğimiz doğrudur. Ama şimdi ona insan olarak da yorumcu olarak da çok büyük bir saygım ve sevgim var.
* Tamburacı'nın söylediği gibi taklit ediyor musunuz Erman Toroğlu'nu?
Hayır etmiyorum. Etsem bile kime ne? Tamburacı'run bu teşhisi doğru değil.
Mafya futbolda dolandırıldı, ama intikamını alacak!
* Futbol'da büyük paralar dönüyor ve bazı çevrelerin iştahını kabartan bir rant var. Türkiye'de mafya bu işe el attı mı?
Türkiye'de mafya para için futbola bulaşmamıştır. Hava atmak için, racon için bu işe girmiştir. Amaç görüntüdür. Biraz da kulüp idareciliği ile bir dokunulmazlık zırhı elde etmektir. Türkiye'de ihale mafyası varsa, ihaleye girip para kazanmak için vardır. Ama futbola mafya girerse güç, racon ve gösteriş için girer. Her sektörde mafya ile münasebeti olan insanlar vardır. Bu münasebetin amacı ya para ya güç kazanmak olabilir. Zaten mafya istese de para için giremez futbola. Girerse cebinden para verir.
* Futbol camiası mafyadan daha korkunç diyorsunuz.
O anlamda söylemiyorum. Ama Türkiye'de mafya para kazanmak için futbola bir kere gireyim dedi, 400 bin Euro'sunu kaybetti.
* Hocam bu ne biçim bir mafya ki cebinden para veriyor? Hangi olay bu sözünü ettiğiniz?
Sebatspor-Kayseri maçında "İlk devre bu takım, ikinci devre şu takım kazanacak" diye 400 bin Euro'ya yakın bahis oynandı. Sonra o işler öyle gitmedi, o 400 bin Euro'da uçup gitti.
* Matrak bir mafyaymış.
Matrak filan değil. Mafya ilk defa kara para kazanmak amacıyla bu işe girdi, 400 bin Euro tokadı yedi çıktı. Ama bu işte, birine bir fatura çıkacak. Ve bu fatura muhtemelen bir ateşli silahla çıkacak. Çünkü mafya ilk kez dolandırıldı.
* Bunun intikamı alınacak diyorsunuz?
Bana öyle geliyor. Bu ülkede dört bin lira için adam öldürülüyor.
Kaynak : www.vatanim.com
En son Kanal D'de İlker Yasin'in sunduğu 3. Devre'de yorumculuk yapan, ama buradan da ayrılan Ahmet Çakar, Vatan gazetesine TV'de yorum yapan isimleri töhmet altında bıracak açıklamalar yaptı.
* Asıl mesleğiniz doktorluk ama sizi televizyondaki futbol yorumlarıyla tanıdık. Futbol yorumculuğu bir meslek mi?
Tabii ki değil. Yorumculuk genellikle pazar akşamları yapılan, hazırlığı da birkaç saat sürmeyen, ama yaşamınızın her anında spor medyasıyla iletişim halinde olmanız gereken...
* Ve de kavga etmeniz gereken...
Yoo kavga etmek gerekmiyor. Yorumculuk işte böyle bir iş. Meslek değil ama profesyonel bir iş.
* Televizyonda milyonlarca kişiyi yönlendirebilecek bazı kararlar veriyorsunuz ve yorumlarda bulunuyorsunuz. Gerçekten objektif olabiliyor musunuz?
Ben oluyorum. Ama herkes objektif mi, yoksa gözlerinde tuttuğu takımın gözlükleri mi var, bilemem. Eleştirdiği veya eleştirmediği insanlarla pazarlıklar yapıyorlar mı, maddi veya manevi çıkarları için bu işi mi kullanıyorlar bilemem.
* Böyle insanlar var ki bunları söylüyorsunuz...
Yorumcularımızın çoğu objektiftir. Ama aralarında böyle olmayanlar da var.
* Nasıl oluyor? Yorumcular, kulüplerden para mı alıyor?
Yöneticilerden para alıyor olabilirler. Güçlü, mafyatik adamlara dokunmamak suretiyle çıkar sağlayabilirler.
* Herhalde siz dokundunuz ki başınıza bir iş geldi?
Bir değil, beş iş geldi. Maalesef beş kurşun geldi.
* Vurulma olayınız çözülmedi değil mi?
Hayır. Türkiye'nin kaderi diyelim.
* Ekranlarda çok agresif bir tavrınız var. Bu yapınızdan mı kaynaklanıyor?
Beni tanımayanlar "Biz seni saldırgan, sinirli, küstah biliyoruz" derler. Ama tanıyınca bu önyargıları değişir. Tahammül edemediğim bir nokta var: Türkiye'nin adam zannettiği adamların ne mal olduklarını bildiğim için televizyona çıkınca dayanamıyorum. Çıkıyor konuşuyor, bakıyorsunuz namus abidesi. Ama iç yüzünü ben biliyorum.
* Somut bir şey var mı bildiğiniz?
Ben neden vuruldum sanıyorsunuz?
* Siz bunları nasıl biliyorsunuz da diğer yorumcular bilmiyor?
Belirli bir kısmını diğerleri de bilir ama herkes konuşmaz. Ben biraz gözü kara gittim. Ayrıca benim bir istihbarat ağım vardır, bilgi akışı sağlanır.
Yanal-Yasin pazarlığı
* Son olarak canlı yayında Ersun Yanal yüzünden İlker Yasin'le tartıştınız ve Kanal D'den ayrılıp NTV'ye geçtiniz. İlker Yasin, sizin Yanal'a "Hakan Şükür'ü neden milli takımdan çıkardığı" sorusunu sormanızı engellemiş. Neden istemedi?
İlker Yasin bu konuda Ersun Yanal'la pazarlık yapmış. Basın etiğine aykırı davrandı. İlker Yasin kimseyi kandırmasın, o gazeteci filan değil. Ben de değilim. Şansal Büyüka, Faik Çetiner, İbrahim Seten, Serhat Ulueren... Gazeteci bu insanlar. İlker Yasin sadece bir spiker ve son derecede başarısız bir spiker. Çocuğu yaşında insanlar onu geçmişler. Mesleğine saygı duyarım ama 55 yaşında hâlâ spiker kalmış.
* Sizin soru sorma hakkınızı elinizden aldığı için mi gazetecilik etiğine aykırı davrandı diyorsunuz?
Hayır. 50 milyon insanın bu konuda bilgi edinme hakkına tecavüz etti. Önceden Ersun Yanal ile pazarlık ediyor. Onun sorduğu soruların şaibeli olup olmadığının garantisi var mı artık?
* Bir anlamda İlker Yasin, Ersun Yanal'a destek oluyor diyorsunuz. Neden?
İlker Yasin'in Fethullah Gülen cemaatine sıcak bakmadığını biliyorum. Hakan Şükür ise Gülen'e sempati duyduğunu kendi söylüyor. Hakan'ı Milli Takım'dan kestiği için Yasin, Ersun Yanal'ı himayeci bir tutum içine girdi. Hangi meslekten olursa olsun, bir insan siyasi ya da dini görüşü nedeniyle mahkum edilemez. Bu evrensel hukuk ve etiğe aykırı. "Fethullah Gülen'i seviyor" diye, "mason" diye, "solcu" diye ya da "Alevi veya Sünni" diye insanlara ayrımcılık yapamazsınız. Ersun Yanal ile İlker Yasin'in pazarlığının ardında bu olaylar yatıyor olabilir.
Yıldırım'ın şekeri var
* Siz hangi takımın taraftarısınız?
Tuttuğum bir takım vardı ama bunu karım bile bilmez. Hangi maçı seyredersem yorumcu kisvemle seyrediyorum.
* Galatasaray'ın durumu gerçekten umutsuz mu?
Osmanlı Devleti için İngilizler'in kullandığı bir deyim vardı: Hasta adam. Galatasaray bu durumda. Türkiye'de ilk kez bir Avrupa kupası kaldıran takımın beş yılda geldiği yere bakın.
* Peki bu hasta adama nasıl bir doktor gerek?
Bunun için bir zihniyet değişikliği lazım..
* Bu değişiklik başkan Özhan Canaydın'la olabilir mi?
Sayın Canaydın vadettiği bütün noktalarda başarısız oldu. Allah da yardım etmiyor.
* Böyle bir durumda neden insanlar istifa etmez?
Gücü elinde tutma isteği midir bu? Özhan Bey 30 yıl bu kulübün başkanı olmak için yaşamış. Hayallerini bu süslemiş. Başkanlık ona 50'li yaşların sonunda geldi. Bir şeyi bu kadar çok isterseniz, onu elde ettikten sonra risk alma oranınız sıfıra iner. Şimdi Canaydın "risk alırsam bu koltuğu kaybedelim" korkusu içinde yaşıyor.
* Bütün bunların altında koltuğu kaybetme korkusu yatıyor o zaman.
Tabii. Bir şeyi bu kadar çok arzularsanız sonra onu kaybetmek korkusu başlar.
* Ama Aziz Yıldırım her türlü riski alıyor ve Fenerbahçe başarılı oluyor.
Aziz Yıldırım 1991'de kıvır kıvır saçlı genç bir idareciydi. Adını bile bilmezdik. Sekiz yıl sonra Fenerbahçe'nin başkanı oldu. O da, ilk yıllarda büyük hatalar yaptı. Ama son iki yılda Fenerbahçe'nin gelmiş geçmiş en iyi başkanı durumunda. Sayın Özhan Canaydın da Galatasaray'ın tarihindeki en başarısız başkan.
* Bu başkanlar genellikle kendilerini takımların sahibi görüyor. Bu bakış açısı doğru mu?
Kesinlikle doğru. Fenerbahçe Kulübü'nün sahibi kağıt üzerinde taraftar görünür, ama elini taşın altına sokan yöneticiler ve başkandır. Risk alan, bu işe mesaisini, kimi zaman parasını koyan, aynı zamanda şanını şöhretini de alan yöneticilerdir. Kulübü kim yönetiyorsa sahibi odur.
* O zaman diktatörlük çıkıyor ortaya.
Zaten İsveç, Norveç gibi bir-iki örneğin dışında, dünyanın bütün ülkelerinde demokrasi kağıt üzerindedir.
* Siz diktatörlükten yana mısınız?
Asla. Ama fatura kime çıkıyorsa karan o verir. Başkan iyi olduğu sürece, başkanlık sistemi kötü bir sistem değildir.
* Aziz Yıldırım'ın özellikle çevresine ve basına davranışları çok tepki topluyor.
Aslında son derece sempatik bir adamdır. Ancak sinirlendiği zaman yaptığı hareketin toplum tarafından nasıl karşılacağını bilemiyor. Koskoca Fenerbahçe başkanı, gencecik bir muhabire "tokatlarım seni" diyor ama bunu kötü niyetle söylemiyor.
* İnsaf, iyi niyet bunun neresinde?
Bunu içten söylemiyor. Kötü niyetinden değil. Belki şekeri yükseliyor, sinirleniyor. Bende de oluyor bu. Televizyonda birden çıldırıyorum, bir laf söylüyorum sonra gidiyorum beş milyar tazminat ödüyorum. Neden? Çünkü delleniyorum. O da delleniyor. Yaptığı doğru değil ama.
* Fenerbahçe'nin içinde iddia edildiği gibi bir mafyalaşma var mı?
Ben inanmıyordum. Aziz Yıldırım için mafya filan diyorlar. Onun mafyayı kulübe bulaştırdığına inanmıyorum. Özel hayatında nasıldır bilmem. Ama spor olayına mafyayı çektiğine inanmıyorum.
* Sözünü ettiğiniz bu "dellenme olayı" futbolda çok sık oluyor. Bazen Ali Şen'de delleniyor.
Dellenmeyen adam mı var allahaşkına?
* Mesela Özhan Canaydın dellenmiyor...
O içine atıyor. Yaşını başını almış bir insan, korkuyorum sağlığına bir şey olacak diye. Kimi insan vardır içine atar, kimi insan vardır dellenir, kimi vardır hiçbir şey belli ermez.
* Hiç normal bir insan yok mu allahaşkına bu camiada?
Ben de normal bir insanım, ama bir insanın çabuk sinirlenmesi normal olmadığı anlamına gelmez.
Benim de hatalarım oldu
* Siz ekranda Ali Şen'le de tartışmıştınız.
Bir buçuk yıl önce kapıştık. O da yanlış konuştu, ben de. O günden sonra bir telefon haricinde hiç konuşmadık Yaşanmış yaşanmıştır...
* Erman Toroğlu ile de sürekli polemik halindesiniz.
Erman Toroğlu ile birkaç defa birbirimize girdik. Kendime hep şu soruyu soruyorum. "Yahu kardeşim televizyonda onunla kavga ettin, şununla kavga ettin, hep sen mi haklısın?" Sonra düşünüyorum, mutlaka benim de hatalarım olmuştur. Ama ben buyum.
* Ama böyle programlarda tartışmalar, kavgalar çok izleniyor. İtiraf etmem gerekirse ben de bu durumlarda takılıp kalıyorum. Bütün bunları reyting için mi yapıyorsunuz?
Asla. Bunun için yapsaydık sınırı geçmezdik. Biz bir çok programda sının aştık. Danışıklı dövüş olsa birbirimize vuracağımız tokadın şiddetini ayarlardık. Ama biz kendimizi kaybediyoruz. Tamamen spontane gelişmiş, sınırı aşmış, hakarete dönüşmüş programlar yaptık. Bunlar da doğru olmadı.
* Osman Tamburacı kendisiyle yaptığım bir söyleşide "Ahmet Çakar, Erman Toroğlu'nu taklit ediyor" demişti. Ben bunu yazınca sizin aranız açılmış galiba.
Osman Tamburacı ile aramızda tartışmanın da ötesinde kötü şeyler geçti. Kavga ettiğimiz, sertleştiğimiz doğrudur. Ama şimdi ona insan olarak da yorumcu olarak da çok büyük bir saygım ve sevgim var.
* Tamburacı'nın söylediği gibi taklit ediyor musunuz Erman Toroğlu'nu?
Hayır etmiyorum. Etsem bile kime ne? Tamburacı'run bu teşhisi doğru değil.
Mafya futbolda dolandırıldı, ama intikamını alacak!
* Futbol'da büyük paralar dönüyor ve bazı çevrelerin iştahını kabartan bir rant var. Türkiye'de mafya bu işe el attı mı?
Türkiye'de mafya para için futbola bulaşmamıştır. Hava atmak için, racon için bu işe girmiştir. Amaç görüntüdür. Biraz da kulüp idareciliği ile bir dokunulmazlık zırhı elde etmektir. Türkiye'de ihale mafyası varsa, ihaleye girip para kazanmak için vardır. Ama futbola mafya girerse güç, racon ve gösteriş için girer. Her sektörde mafya ile münasebeti olan insanlar vardır. Bu münasebetin amacı ya para ya güç kazanmak olabilir. Zaten mafya istese de para için giremez futbola. Girerse cebinden para verir.
* Futbol camiası mafyadan daha korkunç diyorsunuz.
O anlamda söylemiyorum. Ama Türkiye'de mafya para kazanmak için futbola bir kere gireyim dedi, 400 bin Euro'sunu kaybetti.
* Hocam bu ne biçim bir mafya ki cebinden para veriyor? Hangi olay bu sözünü ettiğiniz?
Sebatspor-Kayseri maçında "İlk devre bu takım, ikinci devre şu takım kazanacak" diye 400 bin Euro'ya yakın bahis oynandı. Sonra o işler öyle gitmedi, o 400 bin Euro'da uçup gitti.
* Matrak bir mafyaymış.
Matrak filan değil. Mafya ilk defa kara para kazanmak amacıyla bu işe girdi, 400 bin Euro tokadı yedi çıktı. Ama bu işte, birine bir fatura çıkacak. Ve bu fatura muhtemelen bir ateşli silahla çıkacak. Çünkü mafya ilk kez dolandırıldı.
* Bunun intikamı alınacak diyorsunuz?
Bana öyle geliyor. Bu ülkede dört bin lira için adam öldürülüyor.
Kaynak : www.vatanim.com