Yalçın Akdoğan'dan olay yaratacak HDP açıklamaları
Abone olBaşbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'dan HDP'yi hedef olan son dakika açıklamaları geldi. Akdoğan, HDP'yi çözüm sürecine ihanetle suçladı.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AA Editör Masası'nda
gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
HDP'nin seçim barajını geçmek için Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ı hedef aldığını ve oy almak için çözüm sürecini feda
ettiğini söyledi.
HDP'nin Kürt seçmene 'Öcalan'ın adını
kullanarak yalan söylediğini' de ifade eden
Akdoğan, "Öcalan HDP'lileri görse sopa ile
kovalar" diye konuştu.
DOLMABAHÇE'DEKİ METİN MUTABAKAT DEĞİLDİ!
Akdoğan, bir süredir hükümet kanadı ve HDP arasında polemik konusu
olan Dolmabahçe Mutabakatı konusunda da çarpıcı açıklamalarda
bulundu.
Dolmabahçe'de açıklanan metnin 'mutabakat'
olmadığının altını çizen Akdoğan, "Ben o gün yaptığım
açıklamada hükümetin duruşunu aktardım" dedi.
HDP'DEN DOLMABAHÇE YANITI |
Akdoğan'ın 'Dolmabahçe'deki mutabakat değildi'
açıklamalarına HDP'den jet yanıt geldi. HDP'li İdris Baluken, Akdoğan'ın açıklamalarını yalanlayarak 'Dolmabahçe'deki mutabakattı' dedi. SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IN DOLMABAHÇE YANITI (TIKLAYIN) |
KÜLLİYEN YALAN!
HDP'nin "Dolmabahçe'deki görüşmeden ve açıklanan metinden
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haberi oluduğu" yönündeki
iddiaları ise Akdoğan yalanladı ve ekledi:
"O gün her ayrıntıyı Cumhurbaşkanı biliyordu, bu külliyen
yalan bir durum. Bir de arkadaşlar bunlar o kadar çok yalan
söylüyorlar ki, yalan makinesine dönüştüler. Her ayrıntı yalan.
Tamamen uydurma."
PKK SÖZÜNDE DURMADI!
Abdullah Öcalan'ın 'silah bırakma' çağrısına karşın Kandil'in
eylemsizlik kararına uymadığını ve Türkiye'yi terk etmediğini
hatırlatan Akdoğan, "Uyuyan polisleri öldürmek,
trafikçileri öldürmek, sivil askerleri ailelerinin yanında
öldürmek. Bunun adı kahpeliktir" diye konuştu.
Akdoğan'ın açıklamalarının detayları
şöyle:
Kendini kullandıran bir HDP var. Süreci havaya uçurmuş oldu. Bu
açık bir tablodur. Öcalan’ın zaman zaman söylediği bir şey var. Bu
kürt meselesini kim çözmek istese, onu bitirmek için bir mekanizma
harekete geçmiştir. Son dönemde baktığımızda Erdoğan’a karşı da
benzer bir mekanizmanın harekete geçtiğini, hem süreci hem ana
aktörü olan kişiyi bitirmek için girişimlerde bulunduğunu
görüyoruz. HDP de bütün kurgusunu Erdoğan karşıtlığı üzerine
konumlandırdı.
"SÜRECE İHANET ETTİLER"
Burada özellikle Paralel yapı, seçimlerden önce paralel yapıyla
işbirliği içine girdiğini gördük. Bu daha köklü ilişki içine
girdiğini gördük. HDP’nin şikayet ettiği ne varsa, bunları yapan
bir yapıyla işbirliğine girmesi, zaten o süreci zehirleyen bir
işbirliği anlamına gelirdi. Ben bunu sürece ihanet ettiler olarak
görüyorum.
Selahattin Demirtaş'ın Erdoğan’ı hedef alan açıklamalarını hatırlatmak istiyorum. Çözüm Süreci'ni Erdoğan bitirdi açıklaması oldu.Kendisini kullandırdıkları bu projede, statüko bloğunu kullandılar ki barajı geçebilsinler. Dediler ki bunlar Erdoğan’a düşman. Biz de Erdoğan düşmanlığı yaparsak barajı geçeriz. Peki süreç ne olacak? Bunu düşünmediler. Bile bile süreci kurban ederek girdiler.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili yalan yanlış ifadelerde
bulunuyor. İlk gün olumlu bakıyorlardı, sonra karşı çıkıyordu
diyorlar. Peki Cumhurbaşkanımız neden olumsuz tepki gösterdi?
"BAŞKAN SEÇTİRMEYECEĞİZ BİR TAHRİKTİ"
Öcalan’ın şubat başında verdiği, çağrısını üç hafta geciktirmiştir.
Öcalan her türlü açıklamayı yapmıştır. HDP bunu açıklamaktan imtina
etmiştir. Erdoğan’ı başkan seçtirmeyeceğiz aslında bir tahrikti.
Peki seçimde rakipleri Cumhurbaşkanımız mı? Değil. Siz niçin bir
siyasi parti başkanı olmayan birini hedef alarak bir kampanya
başlatırsınız? Bu büyük bir tahrikti. Asıl gerilimi başlatan hamle
buydu. Bu başkanlık seçimi de değil.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 20 Mart’ta, izleme heyetini doğru bulmadığını söyledi. 17 Mart’ta Demirtaş açıklama yaptı. Aynı gün hatırlarsanız Öcalan’ın mesajı Diyarbakır’a götürüldü. Bu mesaj, bizimle mutabakata varılmış bir mesaj gibi oraya götürüldü ve okutuldu. Bu bizim anlaştığımız bir çerçeve değildi. Ama neticede Öcalan’ın cezaevinden örgütü yönetmesine de elbette devlet izin veremez. Böyle bir şey olmamasına rağmen, onlar verilen bütün mesajları devletin kabul ettiği hususlarmış gibi topluma beyan ettiler.
Oysa onlar Öcalan’ın beyanlarından ibaret bir metindi. Nevruz konuşmasında da beklenen olmayınca, bir takım ileri laflar edilince ondan sonra sayın cumhurbaşkanımız dolmabahçeyle ilgili açıklama yaptı. Buradaki takvimi doğru okumak lazım.
"DOLMABAHÇE'DE ÖCALAN'IN METNİNİ OKUDULAR"
Dolmabahçe’de oturma sorununu bile çözdüğü söyleniyor. Neler
söyleyeceksiniz?^Dolmabahçe’de okunan ortak metin falan değildi.
Onlar Öcalan’ın çağrısını okudular, bende hükümetin duruşunu ifade
ettim. Buna bir mutabakat değil, süreçte bir irade beyanı veya yol
yürüme iradesi denebilir. Ortada muhtevası kabul edilmiş maddeler
yoktu, siyasetin tartışılması gereken kavramlar vardır. Ben o gün
söyledim, siyaset kurumu bu başlıkları tartışır. Buradaki genel
çerçeve bunların konuşulabilir olduğu.
Artık silahların susması halinde, siyaset kurumunun her şeyi tartışılabileceği ifade ediliyordu. Daha önce bu görüşmeler, makamınızda oluyordu. Normalde heyet beni ziyarete geliyordu. O gün şöyle oldu, Dolmabahçe önceden kurgulanmış, özel anlam yüklenen bir yer değildi.
"YALAN MAKİNESİNE DÖNÜŞTÜLER"
Heyet adadan döndü. Hepimiz İstanbul’da olduğumuz ve vakit olmadığı
için Dolmabahçe ofisinde yapalım, Ankara’daki makam kurgulandı ve
beni ziyarete geldiklerinde açıklama yapıldı. Dolmabahçe olunca
başka bir format gibi ifade edildi. Bunun ötesinde bir anlam yoktu.
Cumhurbaşkanına bilgi verdiler vesaire… O gün benim hiçbir görüşmem
olmadı. Ta ki akşam yurtdışına gidene kadar.
O gün her ayrıntıyı Cumhurbaşkanı biliyordu, bu külliyen yalan
bir durum. Bir de arkadaşlar bunlar o kadar çok yalan söylüyorlar
ki, yalan makinesine dönüştüler. Her ayrıntı yalan. Tamamen
uydurma.Bu izleme heyetiyle ilgili de, sayı verdiler, isimleri
verdiler. O gün de ben açıkladım, yalan diye. Bunların hiçbiri
doğru değildi. Bu meseleyi izleme heyetine dayandırmak da anlamsız.
Öcalan bir çağrı yapacaktı yaptı. Basına yansıdı, herkes tartıştı.
Bunu başka bir heyete aktarmasına bir ihtiyaç yoktu. İmralı bir
talk show alanı de değil. bu mesaj zaten verildi. Oturma
meselesiyle ilgili de yakışıksız şeyleri oldu, ben gerekeni
söyledim ve sorunu çözüldü.
"SAVAŞ DEĞİL Kİ ATEŞKES OLSUN"
Elbette doğru. Bizim bulunduğumuz ortamda bizim hasiyetlerimize
ters aykırı ifadelerde bulunamaz. Bunların ayrı bir jargonu bizim
farklı bir dilimiz var. Diyelim ki Önder Apo diyorlar, farklı ifade
kullanıyorlar. Bunu bizim bulunduğumuz yerde kullanamazlar. Bu bir
savaş değil ki ateşkes olsun. Örgüt eylemsizlik kararı almış buna
uymamıştır. Bunun ötesinde bir takım ifadeleri kullanmamaları
yönünde müdahalemiz oldu. Yapılan açıklama da o çerçevede
yapıldı.
PKK'NIN YAPMASI GEREKEN NEYDİ?
Demirtaş geri çekilmeyle ilgili yasa çıkacaktı, çıkmadı. Çekilme
durdu diyor. Bu doğru mu? Şunu görmemiz lazım. PKK’nın yapması
gereken neydi, bir eylemsizlik, iki Türkiye’yi terk etme. Bunların
hangisini yaptı? "Eylemsizlik" dedi yaptı mı? Belki karakol basmadı
ama her türlü illegaliteye başvurdu. Her türlü baskı ve şiddeti
kullandı. E Türkiye’yi de terk etmedi. İlk başta Öcalan’ın
çağrısından sonra birkaç yüz kişi terk eder gibi oldu. hiçbir
sözünde örgüt durmadı. Burada bir yasadan bahsediliyor. Bu son
derece anlamsız bir durum. Elbette bu tartışılabilir. Ama bunun bir
anlamı olduğu kanaatinde değilim. Kırsalda elinde silahlı admalar
dolaşırken bir yasa olduğu için mi dolaşıyorlar? Yasa buna karşı
olmasına rağmen dolaşıyorlar.
Sen kırsalda bir takım kamplar yerler kurmuşsun. Yasaya karşı olarak oralarda faaliyet içerisindesin. Diyorsun ki, yurtdışına çıkacağım, bana yasa çıkar da güvenlik görevlileri ne yapacak…
Onu düşünmek sana mı kaldı? onu düşünmesi gereken devlettir. Güvenlik güçleri ne yapacak? Bu anlamı olan bir şey değildir. Onun ötesinde bir yasayla biz yurtdışına çıkacağız bu anlamsız bir şey. Bu meclis’te PKK’nın muhatap olarak alınması için bir çabadır. Bir şekilde gündeme gelsin, PKK meşrulaşsın diye zorlama çabasdıır. Elbette hükümet bunu kabul etmez. Nasıl geldilerse öyle giderler.
Yasa dışı şekilde dolaşıyorlar, yasayla cirit atmıyorlar, aynı şekilde terk ederler. Burada niçin bu olmadı? Yasa çıkacaktı çıkmadı bunun üzerine bina etmeye çalışıyorlar. Bu bir anlamsız, ikincisi mart sonunda çağrı yapıldı. Mayıs’ta Gezi olayları meydana geldi.
Bu örgütün kimyasını bozdu. Gezi olaylarıyla bir şekilde acaba bu hükümet gidici mi, burada iktidar boşluğu oluşur mu, hem gezi hem 17 aralık vesaire, örgüt atacağı adımları atmaktan geri durdu.
Utanmadan şimdi faturayı devlete kesmeye çalışan tavır içindeler.
Barajı geçmek için süreci feda ettiler. İnsanlar buna niye oy verdi? dediler ki, oy verin Çözüm Süreci başarıya ulaşsın. Demek ki sizin oy almanız sürece etkisi yok. Tam tersine olumsuz bir etki yaptı. Bazı şehirlerde yüzde 90’larda insanlar oy verdiler. Ama HDP’nin hiçbir karşılığı yok. Görünüyor işte koalisyonda yeri yok. Çözüm sürecinde yaptırımı yok. Anlam ifade etmeyen pozisyonu var.
"ÖCALAN BUNLARI SOPAYLA KOVALARDI"
Seçimden önce dedim ki, Ak Parti varsa çözüm süreci var. Ama sen Ak
Parti'yi devirme projesinde kendini kullandıracaksın, sonra kim
yapacak, gel yap. AK Parti’yi de devireceksin, sonra ddiyeceksin ki
ak parti gel yap. Böyle bir kandırmaca olabilir mi? HDP tabanı,
Kürtler, bunlara sebep olan yöneticiler hakkında çok ciddi hesap
sormaları lazım. Siz nasıl bir oyuna alet oldunuz, bütün bu
yaşadığımız sıkıntılar yaşanıyor, orada örgüt her şeyi kaybetme
noktasına geldi, bu noktaya nasıl gelindi diye bu kişilerden hesap
sorulması lazım. Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar. Öcalan
başkanlık sistemine karşı, Öcalan AK Parti’ye karşı… külliyen
bunlar yalan.
Öcalan ile görüştükleri dönemde koalisyon var mıydı ki, Öcalan onunla yapın şununla yapın desin.. Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar diye düşünüyorum.
"HDP DİYARBAKIR'DAN CİHANGİR'E EKSEN KAYMASI
YAŞADI"
Demirtaş, kendi PR’ını yaptı, kendi imajını oluşturdu. Sürece ne
olursa olsun, İmralı anlamsızlaşırsa anlamsızlaşsın. Kendi PR’ını
yaptı, el bebek gül bebek bir çiçek çocuk olarak, bir imaj
imalatına dönüştü ve bugün yaşadığımız şeyler. HDP Diyarbakır'dan
Cihangir'e eksen kayması yaşadı. Şimdi kıvranıyorlar. Ne olacak bu
süreç?
“KANDİL DE RAHATSIZLIK DUYUYORDUR”
Elbette Kandil bir rahatsızlık duyuyordur. Kandil de silah
bırakmaya ayak direttiği için burada kendi aralarında bir anlaşma
olduğu söylenebilir. Dün de Demirtaş’ın açıklamaları vardı,
Öcalan’ın üzerinde Kandil’i konumlandıran bir tavır içerisine
girdiklerini görüyoruz.
BUNUN ADI KAHPELİKTİR!
Uyuyan polisleri öldürmek, trafikçileri öldürmek, sivil askerleri ailelerinin yanında öldürmek. Bunun adı kahpeliktir. Her türlü değerini kaybetmiş terör örgütleri açısından bile bu kadarı şeydir… Peki nedir bu? Gidip uyuyan polisi öldürmek, ailesinin yanında asker öldürmek bu nedir? Bir şeyi bozmaksa bunun dik alası budur. Bir meselede şudur. Bu örgüt ile bu parti arasında bir ilişki var mı? Var. Peki örgüt mü partinin amacına, parti mi örgütün amacına hizmet ediyor? Bunların ikisi de yanlıştır. Demokratik bir yapıda böyle bir ilişki nasıl olabilir? Daha derin bir ilişki var. bu çarpık ilişkinin bu hastalıklı durumun doğru anlaşılması gerekiyor.
Bir takım partiler var. Bunların dayandıkları toplum kesimleri var, bir takım terör örgütleri var. Bu partilerle işbirliği içinde. YDH diye bir şey var, sanırsınız ki HDP’nin gençlik kolu. Terör örgütünün gençlik yapılanması… Bunu insanlara normalmiş gibi kanıksatmaya çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
"ÖRGÜT AÇIKLAMALARINA BAKSINLAR"
7 Haziran’dan sonra Terör örgütü 150’ye yakın silahlı saldırı
yapmıştır. Bir çok kişiyi kaçırmıştır. 10 askerimizi, polisimizi
şehit etmiştir. Seçimden sonra örgüt doğrudan eylemlilik kararı
almıştır. Kendisi ifade etmiştir. Hükümet şunu bunu yaptı diyenler,
açsınlar örgütün açıklamalarına baksınlar. Burada kimse hükümete
fatura kesmeye kalkmasın. Ortada çok açık cinayetler. Bunu iki eşit
yapı arasında bir mücadelenin kurbanları gibi görmeleri bile teröre
destek anlamına gelir.