Yalçın Akdoğan'dan Metiner ve Tayyar'a fire ayarı!
Abone olYalçın Akdoğan, AK Parti'nin verdiği fireye sert çıkan Mehmet Metiner ve Şamil Tayyar'a "susun" mesajı verdi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 4
eski bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AK Partili
milletvekillerinden fire olduğu yönündeki tartışmalarla ilgili
"içimizdeki hainler" yorumunda bulunan Şamil Tayyar ve Mehmet
Metiner'e mesaj verdi.
Akdoğan "Bu ileri laflar doğru değil
çünkü herkes farklı gerekçelerle sebeplerle bir iradeyi ortaya
koymuştur... Biz kendi içimizde bu meseleleri tartışırız. İç
meseleleri siyasi polemik konusu yapmak, insanların birbirine laf
söylemesi iradelerini sorgulaması bu da doğru bir şey değildir"
dedi.
Akdoğan, Ülke TV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Akdoğan, 4
eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması hatırlatılarak sorulan soru
üzerine, "Siyasette sonuca ulaşmak önemlidir. Muhalefet bir hamle
yaptı, sonuca ulaşabildi mi? Ulaşamadı. Yani istediğini yapamadı,
276'yı bulamadı. Burada önemli olan budur. Sürekli seçim kaybeden
muhalefetin, 'biz işte bir puan oyumuzu arttırdık, iki puan şöyle
oldu, iktidar bir puan geriye gitti vs' gibi kendi seçim
başarısızlığını mazur göstermek için nasıl yorum yapıyorsa burada
da aynı şey. Sen kendine bak. Sen bir şey yapmak istedin, 276'yı
bulamadın, sonuca ulaşamadın ve burada muhalefet istediğini
alamamıştır. Burada önemli olan budur" değerlendirmesini yaptı.
Akdoğan, bütün partilerin milletvekilleri üzerinde baskı kurduğunu,
bütün milletvekillerini zorla oraya getirdiğini, baskı kurmak için
her şeyi yaptıklarını buna rağmen neticeye ulaşmadıklarını
belirtti. Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AK
Partili milletvekillerinden fire olduğu yönündeki tartışmalarla
ilgili soru üzerine şunları söyledi:
FİRE YORUMU: BU İRADEYE SAYGI DUYARIZ
AMA NORMAL DEĞİL AÇIKÇASI
"Sayıyı bilmiyoruz AK Parti'de. Mazeretli olanlar da var.
Cumhurbaşkanımızla Afrika'ya, Başbakanımızla Davos'a gidenler,
hasta olanlar, uluslararası birtakım programlarda olanlar, mazereti
olan arkadaşlarımız da var ama bizden bir kısım kişilerin de kabul
oyu verdiği de anlaşılıyor bu tablodan. Burada AK Parti'nin bir
grup baskısı oluşturmaması... Neticede milletvekili kabine giriyor
ve bir oy kullanıyor. Bu iradeye, sonuca saygı duymak gerekir. Bu
saygıyı da biz göstermek zorundayız. Onun ötesinde kendi içimize
dönük meseleyi elbette ele alırız, tartışırız, konuşuruz,
değerlendiririz. Burada ben dramatik, çok eyvah eyvah denecek bir
tablo olduğunu düşünmüyorum ama kendi içimizde sorgulanması gereken
meseleler de olabileceğini düşünüyorum. Saygı duyarız iradeye ama
çok normal bir şey olarak da görmüyorum açıkçası."
METİNER VE TAYYAR'A MESAJ: BU İLERİ
LAFLAR DOĞRU DEĞİL!
Akdoğan, "İki milletvekiliniz bir açıklama yaptı, 'içimizdeki
hainler' denildi" hatırlatması üzerine de şunları kaydetti:
"Bu ileri laflar doğru değil çünkü herkes farklı gerekçelerle
sebeplerle bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu 'Ben yolsuzluğu
destekliyorum' anlamına gelecek bir şey değildir. Burada muhalefet
bir önerge vermiştir. Yani 'Yüce Divan'a gitsin, mesele o zeminde
ele alınsın' diye düşünenler olabilir. Bu sonuçtan 'tamam yolsuzluk
vardır' hükmü çıkmaz. O şekilde oy kullanan arkadaşlarımız da bunu
demiş olmazlar onu yapmakla. Farklı sebeplerle kişisel tepkilerini
bir şekilde ortaya koymuş olabilirler. Burada ben baktığımda,
muhalefetin çok ciddi bir ittifak halinde, grup baskısıyla
milletvekillerinden oy topladıklarını görüyoruz.
"İÇ MESELELERİ POLEMİK KONUSU YAPMAK
YANLIŞ"
AK Parti'den hiç hazzetmeyen ve farklı farklı girişimlerin içinde
olan yapıların veya kişilerin burada nasıl işbirliği yaptığını,
nasıl bir bütün olarak orada bir tavır sergilediğini görünce, buna
destek mahiyetindeymiş gibi algılanabilecek bir tavır
sergilenmesini, kişisel de olsa ben bunu doğrusu çok içime
sindiremedim ama bu çok büyütülecek bir şey değildir. Biz kendi
içimizde bu meseleleri tartışırız. İç meseleleri siyasi polemik
konusu yapmak, insanların birbirine laf söylemesi, iradelerini
sorgulaması bu da doğru bir şey değildir."
Bugüne kadar atlattıkları badireleri ve 12 yıldır iktidarda
olmalarını grup bütünlüğünü korumalarına bağlayan Akdoğan, gruptaki
arkadaşlarının samimiyetini sorgulamayacağını, bunun bir gönül
ilişkisi olduğunu söyledi.
Akdoğan, "Bu gönül ilişkisi içinde bütün bu yapı, grup bütünlüğünü
koruyarak zorlukların üstesinden gelmiştir. Grup bütünlüğünde
farklı bir hava estirecek şekilde siyasi polemik yapmak içeride,
bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum, özellikle seçim sürecinde"
değerlendirmesinde bulundu.
SOMALİ'DEKİ SALDIRI
Somali'deki bombalı saldırıya ilişkin soru üzerine Akdoğan, "Bu
olayı şiddetle lanetliyoruz" ifadesini kullandı. Saldırının
amacının, yapanların belirlenmesinin, olayın aydınlatılmasının
önemine değinen Akdoğan, "Şimdiden bunu 'Türkiye'ye dönük bir
eylem, saldırı' gibi nitelendirmek çok doğru olmayabilir. Olayı tam
bir anlamak lazım" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığından konuyla ilgili açıklama yapıldığını,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın programını değiştirmeyip
Somali'ye gideceğinin bildirildiğini hatırlatan Akdoğan, "Şunu
herkesin bilmesi lazım: Türkiye ve Türk politikasına kimse bu tür
eylemlerle yön veremez. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu tür hadiselere
eyvallah etmez" diye konuştu.
"CİZRE İKİNCİ BİR KOBANİ OLAYINA
ÇEVRİLMEK İSTENDİ"
Akdoğan, Cizre'deki olaylara ilişkin soru üzerine, Çözüm Süreci ve
önceki demokratik açılım süreçlerinin birçok sabotaja uğradığını
belirterek, "Cizre ikinci bir Kobani (Ayn el-Arap) olayına
çevrilmek istendi: Bunun üzerinden nasıl sürece zarar verebiliriz.
Burada kirli ellerin karanlık ellerin devreye girdiğini gördük.
Açık tahrikler, provokasyonlar içerisine girdiklerini gördük.
Bunlarla ilgili tabii gerekli soruşturmalar yapılıyor. Ama 4-5
gündür geçen haftaya göre daha sakin olduğunu biliyoruz, şu anda
bölgede herhangi bir şey yok" diye konuştu.
Bölgede birilerinin, provokasyon ve tahrik peşinde olabileceğini
ifade eden Akdoğan şöyle konuştu:
"Ama ortada bir örgüt var. Bununla ilişkili birtakım çevreler var,
onlar bu işleri yaptılar yani hendeği kazan, provokatörler gelip
hendeği kazmadı, kazan anlayışın ne olduğu belli. Sokaklara
çocukları salan, sağa sola molotof atan bu anlayış da belli. Devlet
burada güvenliği sağlayabilecek güç ve kudrete sahiptir ve gereğini
yapar. Ama bu siyasi bağlantılı yapıların bu tahriklerden uzak
durması kitleyi sokaklardan çekmesi, bu olaylara zemin
hazırlamaması önemlidir. Bizim de bu siyasilere bu çağrıyı yapmamız
gayet doğaldır. Bu bağlamda birkaç defa bu olayların son bulması
için girişimler oldu. Öcalan'ın mesajı okundu. Ertesi gün çocuğun
vurulması hadisesi yaşandı. Daha önce Kandil bir açıklama yaptı,
yüzlerinizi kapatmayın, molotof atmayın... Ertesi gün başka
hadiseler meydana geldi. Bunların hepsi boşa çıktı. Karanlık eller
bunları boşa çıkarmak için bu işleri yaptılar."
TUTUKLANAN EMNİYET MÜDÜRÜ CİZRE'YE NASIL
ATANDI?
"Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmada adı geçen şaibeli bir
emniyet müdürünün Cizre'de görev almasının garip olduğuna" ilişkin
soru üzerine Akdoğan, şöyle devam etti:
"Devam eden soruşturmalarda bizim peşinen birtakım hükümler
vermemiz doğru olmaz. Neticede birtakım kişilerin itibarları söz
konusu olduğu için daha hassas davranmak lazım. Devam eden davaları
görmek lazım, ona göre yorum yapmak lazım. Ama o hadiselerde
birtakım karanlık ellerin devreye girdiği ihmallerin olduğu,
konuşuluyor. Bu, suçun içinde neye tekabül eder, yani bir pay
çıkarır mı çıkarmaz mı? Ona yargı karar verecek. Bölgede yaşanan bu
olumsuzluklarda birtakım örgüt içi dinamiklerin veya çözüm
sürecinden hazzetmeyen farklı odakların yani uluslararası
aktörlerin bunu manipüle edebildiklerini veya paralel yapı gibi
birtakım şeylerin çözüm süreci akamete uğrasın birinci amaç. İkinci
amaç da AK Parti seçim öncesi bundan zarar görsün şeklinde terörü
tekrar tırmandırabilir miyiz?. Bunu tahrik ettiklerini görüyoruz.
AK Parti gitsin de Türkiye ne olursa olsun. Sorumsuzca bir
yaklaşımları olduğunu daha öncede gördük. Çok farklı saiklerle
birtakım kirli ellerin orada işin içinde olduğu anlaşılıyor."
"PARALEL YAPI KARANLIK BİR
YAPIDIR"
Akdoğan, "paralel yapı"yla ilgili bir istihbarat örgütü gibi
çalışabilecek bir yapının, maskeleri ne olursa olsun, bir siyaset
mühendisliği çabasının ötesinde, başka birtakım amaca hizmet
ettiğini anlattı.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Karanlık bir yapıdır. Düşünün polisin
içinde hakim, savcı vesaire, bunun dışarıdan bir imam sivilden
talimat alması, o talimatlara göre hareket etmesi bu idari bir
suçlu olmanın ötesinde, örgütsel bir suçtur. Bu paralel yapı
meselesi ortada bir örgüt olduğunu gösteriyor. Örgütsel organize
bir suç yapıldığını gösteriyor. Devletin gücünü kullanan ama başka
amaçlara hizmet eden ve meşruiyeti kendinden menkul hiç bir hukuki
ve siyasi meşrutiyet yok. Ama bir şekilde ben yönetirim sevdasına
kapılmış, bir tablo bu." değerlendirmesinde bulundu.
Akdoğan, her yolu amaca ulaşmak için mubah görmenin doğru
olmadığını vurgulayarak, "Hakikatin merkezine kendisini koyup,
cezalandırıcı olarak gidip birtakım infazlar yapmak bu doğru
değildir. İslami de değildir, kabul edilebilir de değildir"
ifadesini kullandı.
SEÇİMLER ÇÖZÜM SÜRECİNİ NASIL
ETKİLEYECEK?
Seçimlerin yaklaşmasıyla Çözüm Süreci'nin akamete uğrayıp
uğramayacağı yönündeki soruya da Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle
yanıt verdi:
"Hükümet iyi niyetle samimi bir şekilde bu kronik sorundan
kurtulmaya çalışıyor. Burada tam bir irade var, bu konu her
kurulda, devletin bütün kurumlarında konuşulan tartışılan bir
devlet politikası olarak hayata geçirilen bir durumdur.
Cumhurbaşkanının iradesi tamdır, Başbakanın ve hükümetin iradesi
tamdır. AK Parti'nin iradesi tamdır. Bu süreç de tam bir
kararlılıkla sonuç almaya çalışıyoruz. Ama bunlar çok kolay
süreçler değil. Onlarca yılın meselesi akşamdan sabaha çözülmüyor.
Çok farklı dinamikler devreye girebiliyor. Burada Asayişi bozan
olaylara müsaade etmemek onların da buna çanak tutmaması önemli,
algıyı bozan eylem veya söylemlere müsaade edilmemesi önemli."
Akdoğan, Çözüm Süreci'nin seçime endeksli bir süreç olmadığını,
siyasi polemiklere veya seçim hesaplarına da kurban edilmemesi
gerektiğini, sürecin el birliğiyle götürülmesi gerektiğini
söyledi.