Yakup Saygılı iddialara cevap veriyor
Abone olBugün yazarı Nazlı Ilıcak, 17 Aralık soruşturmasının polis şefi Yakup Saygılı'nın, kendi hakkındaki iddialara verdiği cevapları köşesine taşıdı.
Nazlı Ilıcak, 17 ve 27 Aralık soruşturmalarını yürüten İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube'nin o dönemki müdürü Yakup Saygılı, haklarındaki suçlamalarla ilgili savcılığa yaptığı suç duyurusu dilekçesinden ilginç ayrıntılar paylaştı.
"Eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, yolsuzluk iddialarını ve suç delillerini yok etmeye çalışan, suçluyu kayıran, iftira atan, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edenler hakkında suç duyurusunda bulundu" diyen Nazlı Ilıcak, " 75 sayfalık dilekçesinde, bir yandan kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek savunmasını yapıyor, bir yandan da 17 ve 25 Aralık operasyonlarını etkisizleştiren, engelleyen, kara propaganda ile aleyhte algı yaratanların hakkında deliller sunuyor" dedi. İşte Ilıcak'ın o yazısı:
McCartyzm İKLİMİ BİR GÜN SON BULACAK
“McCartyzm iklimi” bir gün son bulacak. İşte o zaman “paralelci örgüt” iddialarına muhatap olanlar aklanırken, yolsuzluk yapanlar ya da bunların soruşturulmasını engelleyenler mahkeme karşısına çıkacak. 28 Şubat bin yıl sürmedi, McCartyzm dönemi de kapanacak.
17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüten tutuklu eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, suç duyurusunda, kara propagandalara cevap veriyor.
1) Hükümet hedef alındı iddiası: 17 Aralık soruşturması, MASAK raporu ve ihbarlar değerlendirilerek 2012 yılının Eylül ayında, Rıza Sarraf liderliğindeki grubun, örgüt halinde suç işlediği şüphesiyle başladı ve bu eksende devam etti. Rüşvet, altın kaçakçılığı, suçtan elde edilen geliri aklama, resmi belgede sahtecilik, fuhuşa aracılık gibi suçlara ilişkin ciddi ve somut deliller elde edildi. Soruşturmanın hiçbir aşamasında dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili delil toplama çalışmasına girilmedi. Soruşturma sürerken, Rıza Sarraf liderliğindeki grubun Zafer Çağlayan’a, Muammer Güler’e, Egemen Bağış’a ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’a elemanları aracılığıyla milyonlarca lira, dolar ve euro gönderdiği tespit edildi. Soruşturma savcısı Celal Kara’nın talimatı üzerine, dokunulmazlığı bulunan 3 bakan ile ilgili eylemler, ayrıca bir rapor halinde düzenlenerek Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Söz konusu rapor, TBMM Başkanlığı’na sunulan fezlekeye esas teşkil etti. (Saygılı, bu sözleriyle hedef şahsın Rıza Sarraf olduğunu, ama soruşturma safhasında, onun bakanlara rüşvet verdiğinin anlaşıldığını, bu meydana çıkınca, dokunulmazlığı olan kişiler hakkında ayrı bir rapor tanzim edilerek, fezlekenin TBMM’ye gönderildiğini anlatıyor. Böylece, “Hükümet hedef alınıyordu” iddiasına cevap veriyor.)
2) Zamanlama manidar iddiası: 25.10.2013’te gerçekleşen 3.5 milyon dolarlık bir rüşvet alışverişinin, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından görüntülenmesi esnasında, şüphelilerin takip ekiplerini fark edip, fotoğrafladıkları, ilgili bakana durumun iletildiği, akabinde, bu fotoğraflar üzerinden görevlilerimizi ve soruşturmayı deşifre etmeye çalıştıkları anlaşılmış ve derhal soruşturma savcısına iletilmiştir. Savcı, deşifre ihtimalini göz önüne alarak, hemen soruşturmanın operasyona hazır hale getirilmesi talimatını vermiştir. Operasyon mahalli seçimler öncesine özellikle denk getirilmemiş, şüphelilerin takip edildiklerini anlamaları üzerine aciliyet kazanmıştır.
3) Hedef Halk Bankası iddiası: Hedef banka değil, banka Genel Müdürü’dür.
4) Halk Bankası’nın arşivi kopyalanıp, güvenlik zaafı oluşturuldu. Bilgiler İsrail’e servis edildi iddiası: Halk Bankası’nda 80 bin civarında firmanın hesabı bulunmaktadır. Bunlardan sadece 10 firmanın hesap dökümü talep edilmiştir. Bahse konu firmaların hesap dökümü, genellikle euro para birimi iledir ve bu para birimi üzerinden yapılan işlemler zaten Avrupa ülkelerindeki ilgili muhabir bankalarda tutularak arşivlenmektedir. Bir başka ifadeyle, o bankalar bu bilgilere sahiptir.
5) Ayakkabı kutularını ve para sayma makinelerini polis koydu iddiası: Ayakkabı kutularındaki paralara ilk defa 17 Aralık 2013’te, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evindeki arama sırasında değil, yaklaşık 14 ay süren teknik takip çalışmaları esnasında, daha önce de rastlanmıştır. Rüşvete konu paraların, Nuruosmaniye’deki ofiste, şüpheliler tarafından 42 numara ayakkabı kutularına yerleştirilerek, taksi ile Anadolu Yakası’ndaki bahse konu kamu görevlisinin evine teslim edildiği, tespit edilmiş, 15 seferde gerçekleşen bu naklin, 9’u görüntülenerek kayda alınmıştır. Bunların 2’sinde ise, polisiye uygulama ile ayakkabı kutuları açılmış, dolar ve euroların fotoğrafları çekilmiştir.
Soruşturmayı itibarsızlaştırma adına ortaya atılan “Para sayma makinelerini polis koydu” iddiası doğru değildir. Zaten ikametin sahibi şüpheli, ifadesinde para sayma makinelerinin kendisine ait olduğunu belirtmiştir.
6) Hedef İmam Hatip iddiası: Süleyman Aslan, kutular içinde çıkan milyonlarca TL, dolar ve euro ile Osmancık ilçesinde İmam Hatip Lisesi yaptıracağını ileri sürmüştür. Oysa bahse konu paralar, Rıza Sarraf tarafından, şüpheliye, 15 seferde gönderilen rüşvet paralarıdır. Bunların ancak bir kısmı ev aramasında bulunup, el konulabilmiştir. Paranın bir bölümüyle şüphelinin konut aldığı tespit edilmiştir. Kaldı ki, bahse konu İmam Hatip okulunun yapımını İl Özel İdaresi üstlenmiş, 18 Aralık 2013’te ihalesi yapılmıştır. Süleyman Aslan’a ilk rüşvetin gittiği 2012 Aralık ayında ise, İmam Hatip Lisesi’nin ne ihalesi ortadadır ne de projesi. Ayrıca TCK’ya göre, rüşvet suçundan sağlanan maddi menfaatin nasıl kullanıldığı suçu etkileyen bir konu değildir.
7) Operasyonu Cemaat yaptırdı iddiası: Soruşturma, Rıza Sarraf grubunun 2010-2011 yıllarında, Rusya’ya sokarken yakalattıkları milyonlarca doların kara para olabileceği şüphesi üzerine, Rus makamları tarafından, Türkiye Cumhuriyeti makamlarına resmi yazı gönderilmesi üzerine başlamıştır. Soruşturmanın başlangıcında rüşvet suçuna dair, bilgi veya emare yoktur. Teknik takip çalışmaları sürerken, rüşvet suçu fark edilerek soruşturmaya dahil edilmiştir.
8) Soruşturma UYAP’a kayıtlı değildi iddiası: Soruşturmanın UYAP’a kaydedilmeden gerçekleştirilmesi teknik olarak mümkün değildir. Bahse konu soruşturma 2012 yılında 120653 sayısı ile kayda girmiştir. Bu soruşturmada, 30 farklı mahkemeden alınmış 100’e yakın karar bulunmaktadır. Bilindiği üzere savcılık, mahkemeden taleplerini UYAP üzerinden yapar. UYAP’a kayıtlı olmayan bir soruşturma ile ilgili bir konunun savcılık tarafından mahkemeye sevki veya mahkeme kararı alınması teknik olarak imkânsızdır.
MESELE İKTİDAR CEMAAT KAVGASI MESELESİ DEĞİL
Yakub Saygılı’nın anlattıkları, bu işin “Cemaat komplosu” olmadığını açıkça gösteriyor. Zira soruşturma, Rıza Sarraf ile ilgili olarak başlıyor. Ayrıca, “gizli yürütüldüğü” iddiası da çöküyor. Zira, ilk günden itibaren UYAP’ta kaydı var. Meseleyi, iktidar-Cemaat kavgası şablonunda değerlendirenler de artık uyansın! Dershane ihtilâfı dolayısıyla Cemaat’e yakın gazeteler yolsuzluk operasyonunun üzerine gitmiş olabilir. Ama soruşturma, böyle bir ihtilâf ortaya çıkmadan çok önce, kara para aklama şüphesiyle başladı. Rüşvet alışverişi olmasaydı, Cemaat istediği tuzağı kursun, bir sonuç elde edilebilir miydi?
Yakub Saygılı’nın ya da Mali Şube ekibinin bugüne kadar Cemaat ile ilişkisini gösteren hiçbir delil ortaya konulmadığını da unutmayalım.