İnsan bazen kendiyle bile yolunu ayırır.
Herkesin, herkesle yol arkadaşlığı etme hakkı olduğu gibi,
herkesten, birkaçından uzağından, yakınından birçok kimse ile yapar
bu ayrılışı,
Bu terki…
Yolunu ayırmaktan korkabilir insan; insanidir;
Belki tek yürümeyi sevmiyor, belki yalnız yürümemiş şimdiye
kadar...
Hiç olmamış olabilir elinden tutup kaldıran bir kez dahi
Geldiği yerden tek gelir, gittiği yere tek gider adem
zahirde;
Geldiği yerden getirdiğinden çok, gittiği yere götüreceğini
hesaplar.
Yol, her insanın kendisine aittir…
İster baştan, ister ortadan seçer ya da değiştirir yolunu
ister toprağından asfaltından gider, ister seyri ister menzili
seçer;
Buna karışılmaz ademin en tabi halidir.
Hakkı ve adaleti, fikri, hürmeti ve civanmertliği terk etmeden
yapılmayan terk;
İnsanın kendini terk etmesi olur yürür gibi bir bataklıkta ki
bataklıkta her adım daha derine batar terk etmenin ahlakının
süzgecidir;
Hakikatle, zannı, ayıklar…
Seni sevenlerin sevgisini kaybetme korkusu;
Terk etmek, terk edilmek gibi baharatların tadını almadan pişen,
tatsız tuzsuz aş yemeğe niyet etmektir ömrünün iftar sofrasında
Sevdiklerinin orucunu tutabilmek, önemli bir maharettir;
Sıcaktan, zordan bahsedenler olacaktır;
Olabilir, her önemli iş, sabır ve azim gerektirir.
Her terk;
Hakkın emrinde zarif ve mahir bir müdafaa, iyi bir de hücum
gerektirir
Ölçüyü ikisi birlikte belirler eden ya da edilenin , eden ya da
edilene hayranlık duyacağı, sitayişle, hürmetle, huzurla anacağı
kadar .
Elbet şaşabilir kişinin terazisi kantarı bazen;
Lakin ölçü aynıdır, kilonun yükü, metrenin boyu
değişmez.
Ayrılır insanlar olasıdır.
Kardeş kardeşten, bacıdan, anadan, atadan, yardan yarandan
ayrılır;
Mümkündür ispatı var.
Her ayrılıkta insan hakikatte kendisinden ayrılmakta
zorlanır.
Tuhaftır, tuhaf gelir insana sıklıkla terk etmek kendini;
Şaşırtmayı unutur son anda verip kararını, dönüp değiştirip
alıştırır kendini kendinden geride, kendiyle baş başa
kalmaya.
Lakin zordur başın işi, işin başında baş başa kalınca
kendiyle;
Göz, kulak, ağız, burun yükü çeker işin başında;
Baş başarırsa taşımayı yükünü, ele, ayağa taşımak şerefli başı,
geriye bir tek öpmek dokunmak sarılmak kalır .
Zordur saymak yumruk kavgada o yüzden.
Kendini terkeden namınca, verir hakkını hayatının,
hayalinin.
Boş olmaz, baş olan…
Baş, dille tartılır…
Gelmeden bilinmez başa...
Gelen çekilir…
Adem kesmez küstüğü dalın odununu, küsen ayazda kalır.
İpini tutana adar kendini her terk, her ayrılık kimi takar ipi
kendi eliyle boynuna, demir kelepçe, yağlı urgan sayar, kimi altın
eder takar terk edenin ettiğinin boynuna zincir, bağlar gönlünün
kapısına yirmi dört ayar.
Ayrılan, ayrılmasın adaletten tek
Biri böler, seçer biri birini
Ömür, küçülürken büyür…
Her dem başucunda su, omzunda koltuğunda sırtında bir el,
yolunda baş, gönlüne bir sıcak aş ettiğin terk, terkin hakkıdır
.
Kimse yalnız terketmez, bırakmaz terk ettiğini çokça alır
çokça da bırakır .
Ok atan altın atar
Yay hayat ok niyet hedef ödenecek diyettir…
Her ayrı yıl, vakit, hayat treninin farklı vagonu…
Oynamak lazım hayatı, dikine dikine, nefes nefese…
Hakça oyun, hayata anlam katar…
Ne terk etmekten görülür ne de edilmekten insanın hesabı...
Reçeteye uymayan üşür ağustos narında, ya yanar mart ayazında ya
da serinde terler bunalır...