Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Fetö, PKK ve Daiş... Dünyanın en büyük ve en güçlü bu üç terör
örgütünün saldırısı altındayız.
Böyle bir ortamda "AK Parti sayesinde terör arttı" diyenlerin iyi
niyetinden de vatan sevgisinden de şüphe ediyorum.
Çünkü bu noktada sorulması gereken soru, "Ortadoğu cayır cayır
yanarken, bu üç terör örgütü neden aynı anda Türkiye'ye
saldırıyor?" olmalıdır.
Hangi ortak paydada buluşuyorlar?
Neden birbirlerinin ayağına basmıyorlar?
Ve daha da önemlisi, nereden besleniyorlar?
Sorulması gereken sorular bunlardır.
Aynı şekilde, "Türkiye'nin Suriye'de işi ne?" diye soranların da
iyi niyetinden şüphe ediyorum.
Çünkü sorulması gereken soru, "Üç milyona yakın Suriyeli'nin bizim
ülkemizde işi ne. Kimden ve neden kaçarak bize
sığındılar?" olmalıdır.
Bu soruyu sormayan, daha doğrusu soramayanların insanlığının
sorgulanması gerekiyor.
2013 yılının sonlarına doğru, yani 17/25 Aralık'ta yaşanan yargı
darbesinin hemen ardından, "Türkiye; Gezi ve 17/25 Aralık
olaylarını gölgede bırakacak dehşet verici olaylar yaşayacak.
Ya batacağız, ya çıkacağız" demiştim.
15 Temmuz'dan beri o günleri yaşıyoruz.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, millet olarak bahtımızın ipini
bir kez yakalayabildik. İlk kez, sahip olduğumuz, ancak farkında
olmadığımız gücü elimizde tuttuğumuzun farkına vardık.
İlk kez, 15 yıl boyunca istikrarlı bir iktidar sayesinde büyüme ve
ilerleme kaydettik.
Topyekün saldırı altında olmamızın nedeni burada yatıyor.
Belki çoğunuza klişe bir söylem olarak gelecek ama gerçek şu:
Ortadoğu'da haritaların yeniden çizildiği, devletlerin yönetimsiz
kaldığı bir ortamda Türkiye'nin bölgesel güç olmasını birileri
istemedi ve hala istemiyor.
Türkiye'de siyaset AK Parti ve Erdoğan nefreti üzerinden
yürütüldüğü için, birileri farkında olduğu bu gerçeği kendine dahi
itiraf edemiyor.
Onlara göre AK Parti giderse ve Erdoğan çekilirse ortam bir anda
sütliman olacak.
Lakin gerçek bu değil.
Önümüze konulan bir zincir var. O zinciri ya kıracağız, ya da
takacağız. AK Parti ve Erdoğan giderse, bu zinciri boynumuza tasma
gibi takmak çok daha kolay olacak.
Meselenin özeti bu...
Bu aşamada yapmamız gereken tek şey, kısır ve basit siyasi
tartışmalardan kurtulup, ortak bir paydada buluşmak.
Ve fert olarak üstümüze düşeni yapmak.
Hatta yapmaya başladık bile
Son 15 gün içinde sadece sosyal medyada terör örgütlerine destek
veren 250 kişi tutuklanıp hapse tıkıldı.
İstanbul ve Kayseri'deki saldırıların ardından millet olarak
sokaklardayız. Yapabileceğimiz en güzel ve en anlamlı tepkiyi
gösteriyoruz.
Diyarbakır'dan Hakkari'ye, Yüksekova'dan Cizre'ye varıncaya kadar
her il ve ilçede terör örgütlerine karşı ortak tavır koyuyoruz.
Bize düşen görev bu!
HDP binalarına saldırmak, cenaze törenlerinde CHP'li isimleri
tartaklamak değil bize düşen görev.
Bilinmelidir ki HDP binalarına saldırı, bu partinin ve
teröristlerin dört gözle bekledikleri harekettir.
Devletin bekasına zarardır.
Yok olup gitmekte olan teröre cansuyudur, umuttur.
Bunu yapmak, şu sıralar dillendirilen üçüncü darbe girişiminin
hayalini kuranların beklediği ve en çok istediği şeydir.
Amaç, bir iç kargaşadır.
15 Temmuz'da "Evlerinizden çıkmayın, askere direnmeyin" diyen
namertlerin bugünlerde, "Vatanını seven sokağa çıksın, HDP
binalarına saldırsın" demesinin nedeni bellidir.
Vatan ve millet sevgimizi, acımızı ve öfkemizi kullanmak,
böylelikle ülkeyi iç karışıklığa götürmek.
Bu oyuna gelmemeli, gelenlere de fırsat vermemeliyiz.
"Başkanlık Tartışması" iki tarafın kutuplaşması ve Kemal
Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "kan akıtması" için hazırlanmış çok iyi
bir kılıf...
"Başkanlık gelirse terör daha da artacak" diyenlerle, onların
karşısına dikilip, "Başkanlık gelmesin diye bu terör saldırıları
oluyor" diyenler aynı değirmene su taşıyor.
Bu kutuplaşmaya imkan vermemeliyiz.
Parlementer sistem devam etse de etmese de, başkanlık gelse de
gelmese de bu olaylar devam edecek.
Bir başka deyişle, Türkiye büyümeye devam ettikçe, üst akıl
dediğimiz kesimler sinsi oyunlarına devam edecek.
Bizi kurtaracak tek şey, bir arada olmak ve bu oyunu birlikte
bozmak.
Türkiye, tarihinde ilk kez teröristle mücadeleyi bırakıp, terörle
mücadele etmeye başladı.
Dikkat ederseniz, terör örgütü PKK eskisi gibi 200-300 kişilik
gruplarla gelip karakolları basamıyor. Doğu ve Güneydoğu'da eskiden
kurduğu hakimiyeti tekrar kuramıyor.
Şehirlerde bomba patlatıp masum insanları katletmekten başka
şansları da çareleri de kalmadı.
Bu terör saldırılarını uzun süre devam ettirmelerine de imkan ve
ihtimal yok!
Ve altını çizerek söylüyorum.
Yakında, hem de çok yakında Türkiye ikinci Fırat Kalkanı
Operasyonu'nu başlatacak.
Bu kez hedef, kara operasyonu ile Kandil ve diğer PKK üstlerine
girmek olacak.
Bu kez hedef, PKK'nın üst düzey kadrosu neredeyse, orayı ezip
geçmek olacak.
Terör örgütünün şehirlerdeki üst düzey isimlerinin tamamı itlaf
edildi. Hatta onların yerine gelen yeni yöneticiler de etkisiz hale
getirildi. Şimdi sırada Karayılan, Bayık gibi isimler olacak.
Bir önceki yazıda söylediğim gibi...
Bu günler gelip geçecek.
Bir mide bulantısı gibi, veyahut sabah güneşiyle birlikte yok olup
giden sis perdesi gibi, geçip gidecek.
Eğer birlik olursak tabi ki...