Ya 10 TL ya 300 TL maaşına yansıyacak
Abone olÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, emeklilerin beklediği intibak yasasıyla ilgili konuştu.
Maaş artışıyla ilgili olarak Çelik, "Ya 10 lira, ya 5
lira, ya 50 lira isabet edecek; ya 100, ya da 150 lira ya da 300
lira maaşına yansıyacak" diye konuştu.
Bursa'da hemşehri derneklerinin bayramlaşma törenlerine katılan
Çelik, yaptığı konuşmalarda, Türkiye'yi gezince görülen büyük
değişikliklerin herkesin göğsünü kabarttığını söyledi.
Balkanlar'da bir acziyetin, bir sıkıntının bulunduğunu dile getiren
Çelik, ''Bölünmüşler, dağılmışlar, paramparça olmuşlar ama hala
bölünme senaryoları var. Yani örnek olsun diye söylüyorum;
Makedonya dediğiniz Yugoslavya'dan kopan 7 parçadan bir tanesi.
Nüfusu ne kadar; 2 milyon ama şu anda yarısı Arnavut, yarısı
Makedon. Her an ikiye ayrılma tehdidiyle, tehlikesiyle karşı
karşıya. Yani bölünmüşler, daha da bölünme senaryoları var.
Sırbistan'a gidiniz; Kosova ayrıldı. Şimdi yanı başında Sancak var.
Sancak, Müslümanlardan oluşan bir bölge. Orada da büyük sıkıntı
var'' diye konuştu.
''Türkiye en sağlıklı, en güvenilir liman''
Bakan Çelik, Balkanlar'dan bakınca Türkiye'nin gücünün ve büyük bir
devlet oluşunun net bir şekilde ortaya çıktığını, oradaki herkesin
Türkiye'den bir şeyler beklediğini bildirdi.
Ortadoğu'da da perişanlık ve nerede duracağı belli olmayan bir
freni boşalma hadisesi karşısında Türkiye'nin en sağlıklı, en
güvenilir liman olarak ortaya çıktığını vurgulayan Çelik, şunları
söyledi:
''Bizim fotoğrafımızı, bizim bulunduğumuz noktayı görmek için
dışarıdan içeri bakmak gerekiyor. Ülke dışına çıktığınız zaman
Türkiye'nin kıymeti, Türkiye'nin büyüklüğü, Türkiye'nin gücünün ne
kadar büyük olduğunu çok daha iyi görme imkanı elde ediyorsunuz.
Peki Avrupa'dan baktığınızda nasıl; yıllardır Avrupa Birliği'ne
(AB) girelim diye 1963'ten beri mücadele ediyoruz. AB'de de
durağanlık, soygun ve en önemlisi güven bunalımı başlamış durumda.
27 Avrupa ülkesi arasında bir tesanüt yok. İşte şöyle 'Öz
Avrupalılar, kabuk Avrupalılar, dışarıdaki Avrupalılar, içerideki
Avrupalılar' diye paramparça aslında ve 'Merkezi bir güç olarak
onları tutarak bir güç olabilir miyiz dünyada' diye mücadele
ediyorlar. Onların da huzurunun olmadığını görüyoruz.
Portekiz çok zor durumda. İtalya'da ciddi sıkıntılar var.
Yunanistan, iflas bayrağını asma noktasındaymış zaten. Bunları
kaldıracak bir potansiyel söz konusu değil. Ayrıca tabii Avrupa'da
başka türlü binbir türlü sıkıntılar var. Onları bayram dolayısıyla
anlatmak istemiyorum. Oradan da Türkiye'ye baktığınız zaman
gerçekten istikrarlı ve itibarlı bir Türkiye karşınıza
çıkıyor.''
''Milletimiz siyasi istikrarı başardı''
Türkiye'nin gelişimi ve değişimi ışığında Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın gittiği her yerde büyük bir hassasiyetle büyük bir
ilgiyle karşılandığını belirten Çelik, bunun altında siyasi
istikrarın yattığını vurgulayarak, ''Milletimiz siyasi istikrarı
başardı'' dedi.
Çelik, Türkiye'nin 20-30 yılını koalisyonlarla geçirdiğini ve bu
dönemde çok kaybettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
''Şimdi burada istikrar sağlanmışken diğer ülkelerde siyasi
istikrarsızlık hakim. Bir ay önce çalışma bakanları G-20
toplantısına katıldım. Yani 20 ülkenin çalışma bakanı Paris'te bir
araya geldik. 'Sabahleyin özel bir kahvaltı yapalım' dediler. 7
bakan çağrıldık, gittik oturduk. İngiltere'si, Almanya'sı, İtalya
bakanı ve Türkiye bir araya geldik. Adamların size açık söyleyeyim,
geleceğe dönük ümit var olacakları hiçbir şey yok. Siyasi istikrar
konusu bir kez felç. Yani İspanya'da seçim var, Zapatero kaybediyor
seçimi. İtalya'da başbakan gidiyor. Merkel'in Almanya'da
durumu sarsıntıda, yürümesi çok zor. Sarkozy, Fransa'da seçimi
kaybediyor. Bu adamların çalışma bakanlarıyla oturuyorsunuz,
hiçbirisinin yüzü gülmüyor. Geleceğe dönük söyleyecekleri hiçbir
şey yok. Ben de şimdi onlara dedim ki; 'Bir seçime girdik 10 sene
önceydi yüzde 34 aldık. Sonra milletimiz yüzde 47 verdi. Sonra bir
daha girdik yüzde 50 verdi' dedim. 'Şimdi anketler yüzde 55
gösteriyormuş' dedim. İngiltere bakanı dedi ki; 'Bize de bir kurs
verseniz de bu nasıl oluyor bu iş. Bunu anlamakta zorlanıyoruz bu
kadar istikrarsızlığın olduğu bir yerde' dedi.
Ciddi söylüyorum. Allah'tan ki bu kritik dünya şartlarında siyasi
istikrarımız var. Siyasi istikrar ne biliyor musunuz? Bakanlar
Kurulu'na giriyoruz şimdi. Oturuyorsunuz bir karar alıyorsunuz hep
beraber uyguluyorsunuz, problem yok.
Ama bir düşünün 3'lü koalisyonu. Oturdunuz; 'Hayır efendim o
bakanın yapacağı işin depreme yardımını söyleyeyim mi, o partiye
fayda sağlar'. Dolayısıyla; 'Ben biraz çelme takayım, bana şöyle
zararı olabilir ben bu işi şöyle esneteyim' derken karar almada
zorlanırsınız. Bunun da ekonomiye, vatandaşa bir şekilde yansıması
olur. Bunu geçmişte yaşadık. Şimdi bir istikrar var. Güçlü bir
yönetim ve çok şükür bu itibarı getirdik. Bu milletin hak ettiği
bir itibarı tesis etmiş bulunuyoruz. İnşallah Allah mahcup etmesin
böyle de yürüyeceğiz.''
''74 milyon insan bir tarağın dişlisi gibi, bir fark
yok''
Anadolu insanının gönlünün çok zengin olduğunu, misafiri sevdiğini,
bin kişiye yemek vermesine karşın ahırındaki koyunun azalmadığını,
bereketinin arttığını dile getiren Çelik, ancak bunu bozmak
isteyen, bunu parçalamak isteyenlerin çok mesai harcadığını bu
konuda da çok mesafe kaydettiğini, ancak son dönemdeki milleti
sahiplenme politikalarının netice vermeye başladığını bildirdi.
''Bursa'da yol olarak ne varsa Şanlıurfa'ya da onu götürmüşüz''
diyen Çelik, şöyle devam etti:
Diyarbakır'a onu götürmüşüz. Şırnak'a onu götürmüşüz. 'Bursa'ya
Samanlı'da bin 200 yataklı hastane yapalım' diyoruz, bin 600
yataklı hastaneyi şimdi Şanlıurfa'da başlatıyoruz. Van'da bitti.
Ayrım gayrım yok. Bu millete ayrım gayrim yakışmıyor. Bunun Kürt'ü
mürdü yok. Arap'ı marabı, Türk'ü mürkü yok. Allah böyle takdir
etmiş. Bunun Türk'ü Kürt'ü diye bir şey olabilir mi? Yaradan öyle
yaratmış. Seni Kürt yaratmışsa benim ne günahım var? Öbürünü Türk
yarattıysa onun ne günahı var. Bu ne üstünlük vesilesidir, ne
birbirimize caka satma ve birbirimizi tahkir etme unsurudur.
Allah'ın takdiridir bu. Mühim olan, adımız insandır. İnsanca
yaşayabiliyor muyuz, insani özelliklerimizi ortaya çıkarabiliyor
muyuz? Burası çok önemlidir. Bu konu ihmal edilmiş. Maalesef ırkçı
akımlara kurban edilmiş ve Anadolu'da ister istemez yanlış
uygulamalar yer bulmuş.
Şimdi artık biliyorum ki vatandaşımız bu ülkenin vatandaşı. Senin
doğumun, rengin neyse hiç önemli değil. Burada eşit haklara
sahipsin. 74 milyon bir tarağın dişleri gibi, fark yok. Hizmette de
bakışta da, bürokraside de. 'Her alanda eşitiz' noktasında
Türkiye'de güzel bir bakış açısı ve yönetimi var. Bu aşağıda yer
bulmaya başlamış ve halk güvenini iyice pekiştirmek noktasına
gelmiş. Ben inanıyorum ki teröre harcadığımız, silaha harcadığımız
ve aslında anaların gözünün yaşının akmasına sebep olan bu tablodan
bir kurtulsak var ya inanın Türkiye'nin önünde duracak hiçbir engel
söz konusu değil.''
İntibak
Bakan Çelik, kamuoyunda tartışılan ''İntibak'' konusuna da
değinerek, bunun zam değil eşitleme olduğunu belirtti.
2000 yılından önce emeklilik konusunda 5 farklı sistem
uygulandığını dile getiren Çelik, bunun da emekli maaşları
konusunda adaletsizliğe yol açtığını bildirdi. 10 bin gün prim
ödeyen ile 5 bin gün prim ödeyenlerin aynı emekli maaşını aldığını
anlatan Çelik, Kurban Bayramı öncesi yaptıkları düzenlemeyle ''Eşit
işe eşit ücret'' uygulaması getirdiklerini dile getirdi.
2000 yılında Bülent Ecevit hükümeti döneminde, bir kanun
çıkarıldığını ve bu kanunda, ''Türkiye ne kadar büyürse o
büyüklüğün getirisini emekliye de yansıtalım'' mantığının yer
aldığını vurgulayan Faruk Çelik, şunları kaydetti:
''Baktığınızda çok iyi bir kanun. Bütün milletin, devletin
gelişmesinden payı emekliye de verelim, çalışana da verdiğimiz
gibi. Bu güzel de 2000'de eksi büyüyor Türkiye. 2001'de eksi
büyüyor. 2002'de de eksi. Yani Türkiye'de artık büyüme yok ki.
Olmayan parayı ver de dur. Şimdi eksi büyüyen Türkiye'de demişler
ki; 'Büyümenin payını emekliye verelim'. Büyümüyor Türkiye... AK
Parti 2003'te gelmiş, Türkiye büyümeye başlamış. Büyümeye başlamış,
yüzde 100 payı siz emekliye aktardığınız zaman çalışan bin lira
maaş alıyor, emekli bin 500 lira maaş alıyor. Çalışmamak daha karlı
hale geliyor. Böyle anormal bir sistem çıktı ortaya. İşte bu
anormal sistemi ortadan kaldırmak için 'Hem Türkiye'yi büyütelim,
hem de emekli maaşını adil bir şekilde verelim ama çalışana göre az
alsın emekli', bunu getirmişiz; sosyal güvenlik reformu, fakat
Anayasa Mahkemesi iptal etti. İptal edince 4 sene Türkiye'de
karışık bir dönem yaşandı, 2003-2008 arasında.
Şimdi o 4 seneyi dikkate almıyoruz. Çünkü ne devletin ne milletin
istediği bir şey. Onu dışarıda tutup 2000'den öncekileri kendi
pozisyonlarında eşitliyoruz. İntibak bu. Ne isabet edecek sana; ya
10 lira, ya 5 lira, ya 50 lira isabet edecek; ya 100, ya da 150
lira ya da 300 lira maaşına yansıyacak. Yani 5 lira ile 200 lira
arasında herkesin eşitsizliklerini gidermeye dönük farklı şekilde
yansımalar olacak. O çalışmayı biz şimdi tamamladık. Devlete de
ciddi bir maliyeti var ama o eşitlensin de... Vatandaş da zam
bekliyor. Ama bu zam değil eşitlemedir. İnşallah o haksızlığı
gidereceğiz.''