X-Ray'ler tehlike mi saçıyor?
Abone olÇıplak gösteren X-Ray'ler görüntüleri kaydediyor mu? X-Ray cihazlarından çıkan radyasyon sağlığımızı nasıl etkiliyor?
Havaalanlarına güvenlik kontrolü için yeni kuşak ‘tam
vücut tarayıcıları’ konulması ve yolcuların çıplak görüntülenmesi
son haftaların tartışmalı güncel konusu. Bazı havaalanlarında
bunlar denenmekte ya da kullanılmakta.
Giysilerin içine gizlenmiş her türlü maddeyi bu çeşit
tarayıcılar gösterebiliyor. Alışılagelmiş tarayıcılarla fark
edilmeden geçirilebilen metalik olmayan seramik bıçak gibi silahlar
ve bazı patlayıcılar, ekranda görülebiliyor. Tartışmalarda
özellikle çıplak resimlerin insan onurunu kıracağı ve kişisel
gizliliği gözler önüne sereceği üzerinde duruluyor. Ayrıca
tarayıcıların, ağız, kulak ve rektum içine yerleştirilmiş maddeleri
bulamayacağı da vurgulanıyor.
Çıplak tarayıcılar Avrupa’da şimdilik deneme amaçlı olarak
kullanılıyor, yolculardan izin alınarak. 2008’de AB-Komisyonu
çıplak tara- yıcılara izin verilmesini önerdiyse de Avrupa
Parlamentosu bunu durdurdu. Fiyatları 100.000 ile 200.000 dolar
arasında değişen bu yeni kuşak çıplak tarayıcılar bugün Londra,
Amsterdam, Zürih, Moskova ile ABD’nin, Avusturalya’nın ve İsrail’in
çeşitli havaalanlarında denenmekte ve sanıldığından daha çok sayıda
kullanılmakta. ABD’de bu çeşit tarayıcılardan 200 kadar var ve 300
adet de ısmarlanmış.
ALETLERİN KULLANIMI NEDEN TARTIŞMALI?
Uzmanların açıklamalarına göre, çıplak tarayıcılar tümüyle
otomatik olup resimleri bilgisayardan başka kimse görmüyor. Vücutta
gizlenmiş tehlikeli bir maddeyi alet bulur bulmaz alarm veriyor ve
ancak ondan sonra resim izleniyor, sonra da resimler hemen
siliniyor. Bilgisayarın sabit diski sıfır kapasiteli olup, izleyen
kişinin resmi kaydetme, kopyalama, kâğıda bastırma gibi bir olanağı
yok.
Alet karşıtları ise, başka modellerde bu resimlerin bilgisayarda
kaydedilip sonradan kötü amaçlı kullanılmayacağının da
bilinemeyeceğini belirtiyorlar. Yolcular arasında da düşünceler
farklı. Bazıları bunların havaalanlarında kullanılmasında –
“benim için hiçbir sorun yok, çıplak görünmem, ölü
görünmemden daha iyidir!” derken, başkalarıysa çok ileri
gidildiğini, ya da dini çekinceleri olduğunu ileri sürüyorlar.
Vücutlarında silikon ve protez taşıyanlarla, yapay bağırsak
çıkışları bulunanların ve başka yapay maddeleri olanların bunları
başlangıçta bildirmeleri gerekecek. Bu gibilerin terörist
şüphesiyle her yerlerinin aranması ise büyük sorunlar
oluşturabilecek. Bir şirketin son model bir tarayıcısında ise
görüntü çizgili kesitlerle verildiğinden ekranda çıplak kimse
görünmüyor.
Tam vücut tarayıcıları üç çeşit: Röntgen ışını yayan tarayıcı,
Pasif tarayıcı (pasif terahertz tarayıcılar) ve Aktif tarayıcı
(Gigahertz ve terahertz tarayıcılar).
NASIL ÇALIŞIYORLAR?
Röntgen ışını yayan tarayıcılar: Alışıldık bir röntgen makinesi
vücudu delip geçen röntgen ışınlarının (hedef dokuların yoğunluğuna
göre) az ya da çok soğurulmaları sonucu röntgen filminde karartılar
oluşturmasını sağlıyor. Vücuttan bir miktar geri saçılan röntgen
ışınları ise vücut yüzeyinin analizini sağlayabildiğinden, tam
vücut tarayıcılarında bu özellikten yararlanılarak vücut, yüksek
enerjili röntgen ışın demetiyle taranıyor.
Sulu, oksijenli ve karbonlu maddelerden kolayca geri saçılan
röntgen ışınlarının duyarlı detektörlerle tutulması sonucunda,
vücudun ve buna bitişik herhangi bir maddenin görüntüsü elde
edilebiliyor. Bir röntgen tarayıcısında, röntgen makinesinden daha
yüksek enerjili ışınlara gerek olmasına karşın, kullanılan ışın
demetinin şiddeti, detektörlerin çok duyarlı olması nedeniyle çok
düşük olup vücutta yol açtığı doz oldukça az. (Yıllık doğal
radyasyon dozunun on binde birinden daha da az).
Röntgen ışını yayan tarayıcılar, hücrelerdeki atomlardan elektron
sökülmesine ve atomların elektriksel yüklü duruma geçirilmesine (ya
da iyonlanmasına) yol açabiliyorlar. İyonlar, hücre içindeki
işlevleri bozabileceğinden röntgen ışını yayan tarayıcıların
havaalanlarında kullanılmasına, alınan doz az da olsa, yetkili
kurumlarca genellikle izin verilmiyor.
Pasif tarayıcılar (pasif terahertz tarayıcılar): Terahertz (THz)
ışınları kızılötesiyle mikrodalga bölgesi arasında (1 ile 10
terahertz arasında) yer alan ışınlardır, vücudumuz da bu ışınları
‘doğal ısı radyasyonu’ şeklinde yayıyor. Bu çeşit ışınlar ‘pasif
terahertz tarayıcıları detektörleriyle’ tutulup
görüntülenebiliyor.
Aktif tarayıcılar (Gigahertz ve terahertz tarayıcılar): Tarayıcıdan
vücuda yöneltilen terahertz frekansındaki ışın demetinden geri
saçılmaları algılayıp görüntüleyen alet sistemi ise aktif terahertz
tarayıcılarını oluşturuyor. Bunların pasiflere üstünlüğü, kontrast
ya da daha net görüntü elde edilebilmesi. Aktif terahertz
tarayıcıları bilgisayar tomografları gibi çalışmakta; vücut, ışın
ve detektörle her noktasında taranmaktadır. Modern tarayıcılarda,
aletin yanından geçerken görüntü elde edilebiliyor. Çeşitli alet
sistemlerinin teknik özellikleri henüz tam açıklanmamakla birlikte
bu çeşit tarayıcıların 10 ile 30 gigahertzlik (GHz), (terahertz
bölgesinin epey altında) frekanslarda çalıştıkları
kestirilmektedir.
Radyasyondan korunma kurumları, vücutta ek bir radyasyon dozu
oluşturmayan pasif terahertz tarayıcıları öneriyorlar.
BİYOLOJİK ETKİLERİ
İyonlayıcı olmayan radyasyon vücudun çok derinliklerine giremiyor.
10 GHz’lik radyasyon vücuda sadece milimetre derinliğe kadar
girebiliyor, daha derinlerdeki organlara ulaşamıyor.
Yine de bu derinlik, deri ve deriyi besleyen kılcal damarların
etkilenebilmesi için yeterli. Buralarda ortaya çıkan bozulma,
yöresel ve tüm vücut için önemli olabiliyor. Dokuda soğurulan
radyasyon enerjisi (ya da dozu) yeterli miktarda ise, bunun vücutta
ısıl etkiler oluşturduğu bilim çevrelerince tartışmasız kabul
görüyor.
Isıl etkiler sınır değerlerin temelini oluşturuyor. 10 GHz’e kadar
olan mikrodalga bölgesinde, çeşitli hücresel ve hücre içi
sistemlerde yeterli laboratuvar araştırmaları yapılmış olmasına
karşın, daha yüksek frekanslar için bu çeşit çalışmaların sayısı
çok az.
‘Milimetre ve terahertz radyasyonunun’ hücresel
sistemlere etkisi henüz az sayıda çalışma grubunca araştırılabildi.
Bunlardan ilki ‘THz köprüsü’ adındaki AB-araştırma projesidir. Bu
projede DNA’ya etkiler ile kromozom bölünmesi araştırılıyor. 1
saatten daha az ışınlanmalarda herhangi bir etki gözlenemiyor.
İsrailli bir araştırma grubu en az 2 saat süreli 100 GHz’lik
ışınlanmalarda kromozom bölünmelerinde bozulmalarla ilgili
belirtiler gördüklerini açıklıyorlar.
Ancak bu sonuç, bugüne kadar başka araştırmalarla doğrulanmıyor.
Terahertz bölgesindeki radyasyonun insana etkileriyle ilgili
araştırmalar ve veriler (data) çok az olduğundan, Almanya’da bu
konudaki çalışmalara yetkili kurumlarca başlatılmış olup, 2010 yılı
sonunda ilk sonuçların alınması bekleniyor.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
ABD’de yetkili kurumlar, röntgen tarayıcılarının kullanımıyla
alınabilecek radyasyon dozunun iki dakika uçuş süresince kozmik
ışınlardan alınacak doz kadar olabileceğini belirtiyorlar.
Terahertz bölgesinde çalışan tarayıcıların insan vücudunda
oluşturabileceği radyasyon dozu röntgen tarayıcılarıyla
karşılaştırılırsa çok daha düşük.
Milimetre ve terahertz frekans bölgesinde çalışan tam vücut
tarayıcılarıyla ışınlananlardaki etkilerle ilgili yeterli bilgi ve
veri bulunmadığından yetkili kurumlar kesin bir değerlendirme
yapamıyor. Bu frekans bölgesiyle ilgili olarak gerek AB
Komisyonu’nca ve gerekse iyonlayıcı olmayan radyasyondan korunma
kurulunca (ICNIRP) önerilen sınır değerler, bugüne kadar
yapılabilen sadece birkaç bilimsel araştırmaya dayanıyor.
Buna göre halk için ‘elektriksel güç akısı yoğunluğu’nu 10 W/m2 ile
sınırlamak gerekiyor. Bu sınır değerin, bugün denenmekte olan
tarayıcılarla ve ilerde kullanılacak olanlarla aşılamayacağı
düşünülüyor. Radyasyondan korunma yönünden, Almanya’da bu çeşit
tarayıcıların kullanımına, ancak bu sınır değerin aşılmaması
koşuluyla izin verilebiliyor.
Bu açıklamaların ışığında, havaalanlarındaki ‘röntgen’ ve ‘aktif
terahertz’ tarayıcılarından çok ışınlanmayacağımız beklenmekteyse
de “bu çeşit tarayıcıları henüz edinmemiş
ülkelerin”, pasif vücut tarayıcılarını da inceleyip
değerlendirmeleri, az da olsa, gereksiz yere ek bir radyasyon dozu
alınmasını önleyecektir.
Radyasyon Fizikçisi Dr. Yüksel Atakan - Bilim Teknik
Dergisi