WikiLeaks belgelerindeki Irak pazarlığı
Abone olWikileaks’te Türkiye’yle ilgili yeni belge. ABD Ankara Büyükelçiliği’nin hazırladığı 9 Aralık 2002 tarihli belge, dönemin ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Paul Wolfowitz’in Türk yetkililerle yaptığı görüşmeler yer alıyor.
Wikileaks, ABD eski Savunma Bakanlığı Müsteşarı Paul
Wolfowitz'in Irak'a kuzeyden harekata Türkiye'nin de destek vermesi
için Ankara'da yaptığı görüşmelerle ilgili kriptoyu
yayınladı.
Belgeye göre Wolfowitz Türk yetkililere, yılda 2 milyar dolar ve
ekleriyle ekonomik yardım önerdi, talep reddedilirse, Irak'a karşı
savaşın daha uzun süreceğini, daha maliyetli olacağını ve Kuzey
Irak'taki olayların daha belirsizleşeceğini söyledi. Wolfowitz
ayrıca Türkiye'nin "Bağımsız bir Kürt devleti
kurulmayacak" biçimindeki "kırmızı çizgi"nin kendi kırmızı
çizgileri olduğunu da kaydetti. Wolfowitz kamuoyuna önerilen yardım
rakamlarının açıklanmaması çağrısında bulundu, kısaca "ABD
Türkiye'ye yardıma hazır" denilebileceğini kaydetti.
9 Aralık 2002 tarihli Mark Pearson imzalı kriptoda, ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Wolfowitz ve Müsteşar Yardımcısı Marc Grossmann'ın Türkiye'ye gelerek Irak'a kuzeyden girilmesi konusunda Türkiye'den destek istediği görüşmeler özetlendi. Wolfowitz ve ABD'li yetkililer Başbakan Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal, Hazine yetkilileri ile görüştü.
GÜL GÖRÜŞMESİ
Wolfowitz, yeni Başbakan Gül ile görüşmesinde Irak sorununun barışçıl çözümünden yana olduklarını, Türkiye'yle bu konunun Temmuz ayından bu yana görüşüldüğünü, Başkan Bush'un henüz harekat için karar vermediğini anlattı ve yıllık 2 milyar dolar yardım önerdi. Pakette iki yıl için, yıllık 2 milyar dolar sabit Yabancı Askeri Finansman ve Ekonomik Destek Fonları karışımı bir yardım öngörülüyordu. Ekonomik Destek Fonu bölümü Dünya Bankası ve IMF ödemeleriyle eşzamanlı gerçekleşecekti. Türkiye'ye diğer ülkelerden 1 milyar dolarlık ayni petrol yardımı, 500 milyon dolar ABD savunma kuvvetleri ihaleleri ile aktarılacaktı. Türkiye tam mutabık kalır ancak savaş gereksiz olursa Türkiye'ye yardım azalarak gerçekleşecekti.
Wolfowitz, rakamların ardından, "Şayet Türkiye bu talebi
reddederse Irak'a karşı savaş daha uzun sürebilir, daha maliyetli
ve Irak'ın kuzeyindeki olaylar daha belirsiz olabilir" dedi.
Wolfowitz, Türkiye'nin plan çerçevesindeki rolünü netleştirmesini
isterken, bunun olmaması durumunda güney seçeneğine
odaklanılacağını bildirdi ve hafta sonuna kadar yani beş gün içinde
karar verilip verilmeyeceğini sordu. Kriptoya göre Başbakan Gül bu
sözlere "Hafta sonuna kadar mı?!" diye tepki verdi.
Türkiye ve ABD'nin on yıllardır stratejik partner olduklarını
Türkiye'nin bu ilişkiyi sürdürüp derinleştirmeyi istediğini
belirten Gül, "Ancak hükümet daha yeni güven oyu aldı ve konuyla
ilgili sadece iki brifingi var. Konunun üzerinde durduk, ama
elbette şimdi görevde olunca farklı" dedi. Gül hükümetin gündeminde
birçok baskı unsuru bulunduğunu, bunlar arasında yaklaşan AB
Kopenhag Zirvesi ve Kıbrıs olduğunu belirtti.
Gül, Irak'ın kötü bir rejimle yönetildiğini bunun büyük acılara
yol açtığını kabul etti. Kriptoya göre Gül, Irak'ın kitle imha
silahlarının Türkiye ve tüm bölge için tehlikeli olduğunu da kabul
etti, "Savaşın iyi bir şey olmadığını biliyoruz. Ondan
sakınılmalı fakat sizi de anlıyoruz" dedi. Gül ayrıca
Türkiye'nin Irak'la tarihi bağları bulunduğunu ve Türkiye'nin
güvenliğinin kuzey Irak'ta olanlarla doğrudan etkilendiğini
ekledi.
Kripto şöyle devam etti:
"Gül 'Siyasi karar vermek için açık söylemek gerekirse biraz zamana ihtiyacımız var' dedi. Kamuoyunu biçimlendirmek için zamana ihtiyaç duyuluyor. Gül Türkiye'nin taleplere evet diyebileceğini ancak hükümetin kendisini duruma göre adapte etmesi için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu, parlamentoya gitme zorunda bulunduğunu ve kamuoyunu biçimlendirmesi gerektiğini iki kez yineledi. Milyonlarca işsiziyle Türk ekonomisinin nazik durumuna değindi. Irak'a karşı askeri harekât süren ekonomik reformları tahrip edebilir. Gül, 'İşbirliği yapacağız, işbirliği yapacağız, fakat yeni Dışişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı çok az şey bildiği dönemde çalışmaya ihtiyacımız var' vurgusu yaptı"
ABD'NİN TALEPLERİ
ABD tarafı görüşmede asker-askere planlama görüşmelerinin yeniden başlamasını, yer araştırma izinlerinin verilmesini, belli Türk askeri tesislerinde site hazırlıklarının başlatılmasını, Türkiye'nin Kuzey Seçeneği'nin geliştirilmesine katılmasını, önerilen, aralarında İngilizlerin de olacağı birlik listelerinin kabulünü, Kuzeyden Keşif Harekatı üzerindeki sınırlamaların kaldırılmasını, uçuş haklarının onaylanmasını ve gerektiğinde kuzey Irak'taki teröristlerle karşı destek talebinde bulundu. Wolfowitz, Kurmal'da birkaç yüz şüpheli terörist varlığı bulunduğunu kaydetti.
SİZİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİZ, BİZİM KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ
Müsteşar "Türkiye'nin Irak'a karşı askeri harekâttaki kırmızı çizgilerinin aynı zamanda ABD'nin de kırmızı çizgileri" olduğunu belirtirken bunları şöyle sıraladı.
"-Irak'ın toprak bütünlüğü korunacak.
-Bağımsız Kürt devleti olmayacak.
-Türkmenlerin hak ve refahı korunacak.
-Kerkük ve Musul üzerinde Irak'ın ulusal denetimi korunacak ve;
-Irak'ın, ulusal petrolü üzerindeki ulusal kontrolü sürecek."
Müsteşar, ayrıca, Türkiye'nin Irak'a karşı askeri harekâta katılmakla çok şey kazanacağını bildirdi. Wolfowitz'e göre, Türkiye'nin katılımıyla çatışma daha az riskli olacak, daha az sürede bitecek ve Türk ve bölge ekonomileri için daha az tahripkâr olacak. Aynı şekilde kuzey Irak'ta bir potansiyel boşluk yaratma olasılığı da daha az olacak. Çatışma sonrasının yönetimi ise daha kolay olacak. ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Wolfowitz, böyle bir harekâtın Türkiye için taşıdığı ekonomik risklerden haberdar olduklarını da belirtirken, özellikleri yukarıda sayılan yardım paketini Kongre'ye sunmaya hazır olduklarını kaydetti.
ZİYAL'DEN TEPKİ
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal, Wolfowitz'e rakamların Türkiye'nin karşılaşacağı risklerin maliyetiyle orantılı olmadığını ve Türkiye'nin AB'ye ilişkileri konusunda önemli bir dönemece yürüdüğünü ayrıca Kıbrıs'ta müzakerelerin başlayacağını belirterek iki noktada itiraz etti.
Kriptoya göre Ziyal "Bu iki engeli geçemezsek, yıkımları Irak'a bir saldırıya katılma yeteneğimize engel olacak. Kopenhag zirvesinin başlayacağı 12 Aralık'a kadar size yanıt veremeyiz" dedi. Ziyal konu terörizm olursa Türkiye'nin elbette ABD ile birlikte olacağını söyledi. Başbakan Gül de araya girerek, "Sizinle terörizmin her türüne karşı birlikte mücadele edeceğiz" dedi.
Toplantıda Müsteşar Yardımcısı Grossman POTUS'un (Başkan Bush) Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinde bir tarih alması arzusuna büyük destek verdiğini belirterek, "Bu konuda sizinle birlikte baskıda bulunacağımıza güvenebilirsiniz" dedi. Bu toplantının sonu kriptoda şöyle özetlendi.
"Toplantı biterken Müsteşar Uğur Ziyal'in yardım paketine eleştirilerine karşı, 'Rakamlar sizin için büyük olmayabilir, fakat hükümetimiz için büyük. Başkanlığın büyük bir taahhüdünü temsil ediyor' dedi. Türk hükümetini bu rakamlarla kamuoyunun karşısına çıkmamaya davet etti. Kamuya açıklama basitçe şöyle olabilir: ABD Türkiye'ye yardıma hazır."
HAZİNE MÜSTEŞARI: TÜRKİYE'YE ZARARI 58 MİLYAR DOLARA ÇIKABİLİR
Wolfowitz'in bulunmadığı Uğur Ziyal'in başkanlığındaki bir başka toplantıda dönemin Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, ABD'li diğer yetkililere olası savaşın Türkiye'ye maliyeti konusunda hesaplamaları aktardı. Öztrak bir Irak operasyonunun 2003 için en iyi ihtimalle 47 milyar dolarlık bir finansman boşluğu ortaya çıkaracağını, kötü tahminde yani savaşın uzun sürmesi halinde ise rakamın 58 milyar dolara çıkacağını belirtti. Öztrak'a göre bir savaş, petrol ve doğalgaz fiyatlarının artmasına, ihracatın düşmesine, turizm ve petrol boru hattı gelirlerinin azalmasına neden olacak. Psikolojik etkiler tüketici harcamalarını azaltacak, vergi gelirlerinde kayıp olacak ve göçmenlerle sosyal güvenlik için kamu harcamaları artacak. Faizler yüzde 10 yükselecek ve Türk lirası dolar karşısında yüzde 28 düşecek. Çatışma sonrası belirsizliğin de ekonomik üzerine büyük etkileri olacak. Öztrak ayrıca çatışmanın Türkiye'nin ihracat gelirlerini köreltecek Avrupa'daki bir yavaşlama, gelirlerde kayıp, harcamalarda artış ve finansal piyasalara erişimin sınırlanması gibi dolaylı maliyetleri olacağını kaydetti.