Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Bu ülkede birilerinde müthiş bir 'Kronik Gökçek' hastalığı var...
Ah bir düşse de biz de vursak havası…
Bilmiyorlar ki onlar hasta oldukça o küllerinden yeniden doğuyor!..
Bakıyorum referandum sonucunda Ankara’da hayır oyları önde çıktı ya bir anda ilaç bulmuşcasına “Vurun Gökçek’ e” misali taarruza geçtiler.
Peki neden?
Ankara gibi temelinde sosyal demokrat kimlik olan bir büyükşehir de muhafazakar demokrat olarak 5 seçim üst üste kazanmak birilerini çıldırtmış!..
Dedim ya bunun adı 'Kronik Gökçek' hastalığı!..
Gökçek'in sadece yerel değil genel siyasette de karşılığı olması ve ses getirmesi tedaviye muhtaç etmiş durumda birilerini..
Onun her şartta lideri Recep Tayyip Erdoğan’ a bağlılığı ve sadakat duygusu birilerini komaya sokmuş!...
Ankara’ yı Avrupa'nın en önemli başkentleri arasına sokması yine o kronik hastaları 'Aman doktor bir çare' diye yalvarır hale getirmiş...
Bu ülkenin her zor meselelerinde bir belediye başkanı da olsa liderine omuz vererek taşın altına sadece elini değil bedenini koyması 'Ya Gökçek bir dönem daha başkan olursa bunların hali ne olur?' sorusunu sordurmaya başladı bile..
Var mı bunun başka izahı...
Gökçek karşıtlığının temeli işte budur…
Hala Melih Gökçek gerçeğini bilememeleri üzücü!..
Soralım;
Cumhuriyet tarihinde bu ülkede yaptıkları belleklerde iz bırakan kaç belediye başkanı var?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’un kaderini değiştirdiği, büyük işlere imza atıp bugün ulaştığı başkanlık noktasının sıçrama yeri olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemi Türkiye'de belediyecilikte bir milat olmadı mı?
Belediyecilikte hizmet dönemini sadece İstanbul'da değil Türkiye genelinde Erdoğan öncesi,Erdoğan sonrası diye ayırmak gerek.
Türkiye'nin Reis ile 15 yıldır süren aşkı orada başlamadı mı?
İstanbul onun için öyle bir sevda oldu ki bugün başkan olsa dahi halen İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kalbi yine o...
Peki ondan sonra bu ülkede yaptıkları ile iz bırakanlar kimler?
‘Yiğidi öldür ama hakkını ver’ misali elinizi vicdanınıza koyduğunuzda bu isim Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten başkası olabilir mi?..
Bakın ne tanışmışlığım ne bir sohbetim ne bir ilişkim var…
Ama 30 yılık gazetecilik yaşamım boyunca iyi takip ettiğim, gözlemlediğim bir siyaset ve hizmet adamı olarak Gökçek’in de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği büyük desteğin gücü ile Ankara’ nın makus talihini değiştirdiğini kim inkar edebilir!..
Gelin Ankara’ya sormayın yaşayanlar ne yazık ki değerini bilemeyebilir. Türkiye'nin dört bir köşesinden Başkent' e yılda iki üç kez yolu düşenlere sorun bakalım Ankara nereden nereye gelmiş!..
Gökçek Ankara gibi temelinde sosyal demokrat çizgi olan bir büyükşehirde muhafazakar demokrat olarak 5 dönem, yani çeyrek asra yakın girdiği bütün seçimleri kazanmış bir adam...
Bir zamanların kirli havası, temiz olmayan suyu, dar yolları, delirten trafik sorunu ile konuşulan Ankara bugün metro hatları ile büyük cazibe merkezine dönüşen Avrupa'nın önemli başkentlerinden biri değil mi?.
Başkent’in kaderinin 20 yılda nasıl değiştiğini ,nerelerden nereye geldiğini görmemek için bu ülkeye sevdalı olmamak gerekir…
Hatalar yok mu?
Var kuşkusuz..
Ama terazinin hizmet kefesi öylesine ağır basmaktadır ki Başkan Gökçek’in hakkını teslim etmek için 'Gökçek'ten önce Gökçek'ten sonra' diye çok iyi kıyaslamak yetecektir...
Bir zamanlar başkent olmanın ötesinde hiçbir özelliği bulunmayan devlet memuru kenti Ankara bugün cazibe merkezi haline gelmişse, bunun nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yatırımlarına büyük destek verdiği yol arkadaşı Melih Gökçek’ten başkası değildir...
Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak kurduğu şirketlerle nasıl 'Kimsesizlerin kimsesi' olduğunu görmek için de vicdan gerekir…
Şu bir gerçek ki bu ülkede en zor iş yerel yönetici olmaktır. Çünkü ne yaparsanız yapın, hangi hizmeti getirirseniz getirin, hangi kararı alırsanız uzun süre görevde iseniz birilerine yaranamazsınız…
O dedi, bu dedi şeklinde yalan rüzgarına dönüşen şehir efsaneleri ile yıpratmaya çalışmak birilerinin mesleği Gökçek’in de kaderi olsa gerek…
Ama bunlar bu ülkede ses getiren lider bir belediye başkanı olmanın dezavantajlarıdır!
Ama tarih gerçekleri yazar…
Melih Gökçek yaptığı hizmetler ve ortaya koyduğu irade ile sadece Ankara’da değil ülkenin her karış toprağında bilinen bir gerçektir...
Yani belediye başkanından çok öte bir duruşa sahiptir..
O öyle bir adam ki...
Yaşamını okuduğunuz zaman Limon, yumurta satarak hayat mücadelesini öğrenmiş...
Sırça köşklerde oturarak değil halkın arasında milli ve manevi duygularından ödün vermeden tırnakları ile kazıyarak bu yerlere gelmiş…
1984’ te Keçiören Belediye Başkanlığı ile yerel hizmete başlayarak Ankara’ yı yaşamaya başlamış…
Çocuk Esirgeme gibi kutsal bir kurumun genel müdürlüğünü yaparak ‘Kimsesizlerin kimsesi’ olmuş…
Sonra TBMM’de yerini alarak milletin vekili olmuş…
Ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı…
23 yılı Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere 33 yıldır başarı merdivenlerini tek tek çıkıp dimdik ayakta kalırken sürekli savaşan bir başkan profili çizmiş…
Ömrü mücadele ile geçmiş..
Hırslı,kararlı, kendinden emin, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, davası için taşın altına elini değil bedenini koyabilen, hizmet için sonuna kadar kavga edebilen, ‘Ben belediye başkanıyım genel siyaset benim işim değil bana ne’ demeden ülke meselelerinde yerini alan cesur bir adam olarak hep karşımıza çıktı…
O nedenle de hiç kimse Melih Gökçek’i referandum sonucuna bakıp fırsatçılık yaparak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile aynı kefeye koymasın…
Çünkü Gökçek'e büyük bir haksızlık olur…
Dedik ya tarih gerçekleri yazar diye...
O zoru gördüğünde kaçan bir adam hiç olmadı….
O sadece Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da olmadı...
Hep Türkiye ile buluştu,ses verdi,ses aldı!..
Bakın...
Gezi olaylarında herkes kaçarken,o Recep Tayyip Erdoğan’la omuz omuza verip direnci kırmak için sahaya inen bir belediye başkanıydı..
17/25 Aralık kumpasında anında Reis’in yanında yer alarak mücadele eden belediye başkanıydı..
Keza 15 Temmuz darbe girişiminde…
Anında devreye girdi...
Sosyal medya hesabından milleti sokağa çağıran, belediyelere ait iş makinelerini hemen darbecilerin önünü kesmek için kışlalara sürdürüp tankların önünü kapattıran oydu...
Türkiye üzerine dönen tezgahlar karşısında Başkent’teki büyükelçilere cesaretle tavır koyan belediye başkanı olarak ta hep gördük onu…
Dedik ya Gökçek sıradan bir belediye başkanı hiç olmadı...
Hep iş yaptı,hep konuştu,hep icraat adamı oldu...
Yeri geldiğince kendini feda edecek hamleler yapabilen bir adamda..
O nedenle buna AK Parti içerisinden birileri de dahil Melih Gökçek kompleksinden kurtulamıyor…
Çünkü;
Onun karşısındaki kim olursa olsun doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen yapısı birilerini rahatsız ediyor…
O nedenle 'Kronik Gökçek hastalığı' na yakalananlar her defasında fırsat kolladığı gibi şimdide “Tam zamanı, Ankara’da hayır oyları önde çıktı” diyerek referandum üzerinden vurmaya çalışıyor...
Ankara’ da ki sonucun bir önceki seçimlerde alınan oy oranından 4 puan daha yüksek olduğunu da bilerek!
Bürokrasi ve memur şehri Başkent’ te FETÖ soruşturması sonucu yüzlerce kişinin görevden alındığını, bu sayıyı ailelerini de hesaba katarsak 5’le çarptığınız zaman karşıya çıkan hayır oy sayısını da bilerek…
Fırsat avcıları ya!..
Fakat Gökçek’i referandum üzerinden yıpratma oyunu tutmaz !..
Söyleyeceğim şu ki; Reis ile aralarında hiçbir gün kırılma olmamış böylesine cesur isimlerin birlikte yürümesinin önüne çıkanların çabaları nafile…
Rahmetli Erbakan Hoca’nın yanında başlayarak sürdürdükleri yol arkadaşlığının ‘Durmak yok yola devam’ diyerek ilelebet sürmesinden kim şüphe duyabilir ki!...
Melih Gökçek bu davada hiçbir zaman sinsi ve vefasız olmadı…
Hep sahada oldu..
Hep dedi ki 'Recep Tayyip Erdoğan varsa bende varım'
Bakın şu resme!
İşte o gün neyse bugün de o…
Söyleyeceğim şu ki onu ister sevin ister sevmeyin ama 16 Nisan'da Ankara'da alınan sonuç üzerinden “Vurun Melih Gökçek’e” tutmaz beyler…
'Yiğidi öldür ama hakkını ver'demişler...
O nedenle Başkan Melih Gökçek'e o dedi bu dedi ile değil, Ziya Paşa'nın şu güzel sözü ile bakarım..
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde'
Gerisi laf’ü güzaftır!