Vural Savaş'tan Erdoğan itirafı!
Abone olErdoğan'ın önünü kesmek için çalıştığını söyleyen Savaş dert yandı: "Ama artık O'na Çankaya yolu açık."
Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, 'Artık susmam
mümkün değildi' dediği son kitabında, ''Bütün gayretlerimiz CHP
sayesinde boşa çıktı. ABD'nin isteğine uygun şekilde, Recep Tayyip
Erdoğan'a yalnız başbakanlık değil, cumhurbaşkanlığın da yolu
açıldı'' dedi. CHP'yi 'Atatürk'ün kemiklerini sızlatan parti' diye
tanımlayan Savaş, Türkiye'nin AB'ye girebileceğine inananları da
'artist olacağım diye kandırılmış kızlar'a benzetti. Savaş,
'Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Parti CHP' isimli bir kitap yazdı.
Ağustos ayında piyasa çıkan kitapta Savaş, ilginç
değerlendirmelerde bulunuyor. Refah Partisi'nin kapatılması için
açtığı davayı hatırlatan Savaş, bu davanın açılmasına sosyal
demokratların karşı çıktığını ve yapılan yasal düzenlemelerle parti
kapatmaların zorlaştırıldığını belirtti. Savaş bu konuda, ''Halbuki
açtığım dava, gerçek bir devrim olmuştur. O davanın açılmasından
sonra Refahyol hükümeti düştü, 8 yıllık eğitim yasası iktidarın el
değiştirmesi sayesinde gerçekleşti. O tarihten sonra bir tane bile
imam hatip okulu açılamadı, orta kısımları kapatıldı, lise kısmına
gidenler yarı yarıya azaldı. Kur'an kursları denetim altına alındı.
Bir sonraki seçimde Fazilet Partisi, devamı olduğunu iddia ettiği
Refah Partisi'nden yüzde 7 daha az oy aldı. Siyasal İslamcılar iki
partiye bölündü'' ifadelerini kullandı. ''AVRUPA İNSAN HAKLARI
MAHKEMESİ, CHP'Lİ YÖNETİCİLERDEN DAHA ATATÜRKÇÜ'' CHP'nin
yozlaşarak, Atatürkçü çizgiden uzaklaştığını savunan Savaş, bunun
Deniz Baykal'ın son defa genel başkan seçilmesinden bugüne kadar
geçen zaman dilimi içinde gerçekleştiğini iddia etti. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi'nin kapatılması kararına
yapılan itirazı reddettiğini hatırlatan Savaş, yazısında, ''Bu,
hukuk yoluyla irtica ile mücadelemize haklılık kazandıran önemli
bir karadır. CHP yöneticileri, böyle bir karar hiç verilmemiş gibi
davranmayı tercih ettiler. Bu karar bir ölçü alınırsa, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi yargıçları, CHP yöneticilerinden daha Atatürkçü
bir tavır sergilemişlerdir'' ifadelerine yer verdi. Savaş'ın bu
konuda yazdıkları şöyle: ''Ben 2000 yılı Mart ayında Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı iken basın toplantısı yapıp, 'TCK'nın 312.
maddesinin ve bu yoldaki anayasa değişikliklerin arkasında ABD var.
Recep Tayip Erdoğan'ın yasağını bu yolla kaldıracaklar. Ona ayrı
parti kurdurup, seçimlerde destek verip TC'nin Başbakanı yapmak
istiyorlar. Bilgim emin kaynaklara dayanmaktadır' dedim. Bu
sözlerim bazı gazetelerde yayınlandı. Gazetelerin yazdığı gibi bu
oyunu bozmak için, Mesut Yılmaz'la görüşüp değişiklikleri
engelledim. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, '312 değişikliği için
başsavcıyı razı etmek lazım' demek zorunda kaldı. Bütün
gayretlerimiz CHP sayesinde boşa çıktı. ABD'nin isteğine uygun
şekilde, Recep Tayyip Erdoğan'a yalnız başbakanlık değil,
cumhurbaşkanlığı yolu da açıldı''. KEMAL DERVİŞ OLAYI VE CHP Kemal
Derviş olayını doğru değerlendirebilmek için, 'küreselleşmeyi'
derinlemesine incelemek gerektiğini söyleyen Savaş, yazısında başka
yazarlardan alıntı yaparak, Kemal Derviş'in annesi Gerti Hanım'ın
Hitler'e hizmet eden Von Papen'in sekreteri olduğunu, eşi Catherina
Derviş'in ise Yahudi asıllı olduğunu aktarıyor. 2002 yılı Ağustos
ayında Fransız gazetesi Le Figaro'da derviş için 'ABD'nin Truva
Atı' ifadesini kullandığını söyleyen Savaş, ''Deniz Baykal, sanki
bunları bilmiyormuş gibi, inanılmaz bir pişkinlikle ve Kemal Derviş
için şair Nedim'den beri bir erkeğin diğer erkek için en güzel
övgüleri yaparak, 'Kemal Derviş'in CHP'ye katılmasını sağlamak için
göbeğim çatladı. Artık birlikte aynı takımda çifte santrfor olarak
oynayacağız' diyerek, televizyon kameraları önünde onun CHP'ye
kaydını yapıp, rozetini takıyor ve 3 Kasım 2003 seçimlerinde
İstanbul'dan aday gösterip milletvekili olmasını sağlıyor'' dedi.
Derviş'in ekonomiden sorumlu bakan olduğu dönemde, hortumcularla
mücadeleyi olanaksız kılacak, sanıklar lehine yasal değişikler
yapıldığını iddia eden Savaş, Türkiye'de masallara inanan çok
sayıda aydının olduğunu ileri sürdü. ECEVİT, BAYKAL, ÇİLLER VE
DEMİREL'E TAŞ Savaş kitabında, Prof. Dr. Çetin Yetkin'in
söylediğini iddia ettiği ''Ama şunu açıkça kabul etmek de gerek.
Doğrusu adamlar yurt dışına gönderilecekleri iyi saptamış ve ABD'de
iyi eğitmişler. Ülkemizde art arda kilit noktalara gelenlere
bakınca bu gerçek yadsınamaz oluyor'' şeklindeki sözlerini
aktararak şu değerlendirmeyi yapıyor: ''Bülent Ecevit, Deniz
Baykal, Süleyman Demirel gibi pek çok kimsenin burslardan
yararlanıp yıllarca Amerika'da kaldığı düşünülürse, buna katılmamak
mümkün değil''. PKK GÜDÜMÜNDEKİLERİ HANGİ PARTİ MİLLETVEKİLİ YAPTI?
SHP ile HEP arasındaki seçim ittifakına da değinen Savaş, bu konuyu
kitabında, 'PKK güdümündeki kişileri hangi parti milletvekili
yaptı?' başlığı altında şu şekilde değerlendirdi: ''Deniz Baykal'ın
öncülüğünde, Milli Selamet Partisi'nin (MSP) iktidar ortağı
yapılması kadar vahim bir olay, 1980 askeri darbesiyle CHP'nin
kapatılması üzerine, Erdal İnönü'nün genel başkanlığını yaptığı,
üyeleri arasında Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın,
Fikri Sağlar ve Ertuğrul Günay'ın da bulunduğu Sosyal Demokrat
Halkçı Parti'nin (SHP) Abdullah Öcalan'ın güdümünde olan bazı
kişileri milletvekili seçtirme olayıdır.'' SHP Genel Başkanı Erdal
İnön et Başsavcısı iken basın toplantısı yapıp, 'Tü ile Halkın Emek
Partisi (HEP) Genel Başkanı Fehmi Işıklar arasındaki 'çok gizili'
bir ittifak anlaşması imzalandığını söyleyen Savaş, bunu 'ihanet
belgesi' olarak nitelendirdi. ''Ülkemizde hem sosyal demokratlara
hem de demokratik solculara liderlik yapan kişiler, ekonominin
sorumlarını değil çözmek, anlamak kapasitesinden bile yoksunlar''
diyen Savaş, kitabını arkasında ise şu ifadelere yer veriyor:
''Artık susmam mümkün değildi. Eğer Atatürk'ün ölümünden sonra,
emperyalist devletlerin çok güçlü 'etki ajanları'nın etkisinden bir
türlü kurtulamayan CHP, özellikle çok partili hayata geçtiğimiz
günden bugüne kadar, adım adım Atatürkçü çizgiden uzaklaşmasaydı,
ne ekonomimiz çöker, ne karşıdevrim gerçekleşir ne de onurlu ve her
zaman geleceğe umutla bakan Türk ulusu onursuz bir hayat yaşmaya
mahkum ve dış güdümlü bir üçüncü dünya ulusu haline
gelebilirdi.''