Vural Savaş zor durumda
Abone olVural Savaş'ın, Tercüman'dan Serdar Arseven ile yaptığı söyleşi sıkıntıya neden oldu. Savaş'ın, dediklerini inkar etmesine Arseven, ses kaydıile cevap verdi...
İşte Dünden bugüne Tercüman yazarı Serdar Arseven'in Vural
Savaş'a verdiği cevap... NE HAZİN BİR VAZİYET! Baktık, Vural Savaş
bizim "Gaza geldim dava açtım" sürmanşetiyle ilgili olarak bütün
medya kuruluşlarına açıklama göndermiş... "Gaza geldim dava açtım"
sözleri bana ait değildir, demiş... Lâkin, kimse bu açıklamasına
itibar etmemiş... Üzüldük!.. O söyleşide medyadan şikâyetçi
oluyordu, Savaş... Bu medyanın "öyle icap ettiğinde" göklere
çıkarttığı adamı anında satacağını söylüyordu... İşte, Vural
Savaş'ın açıklamasını, zamanında kendisini göklere çıkartanların
hiçbiri vermedi. Bazı dostlarım "Boşver sen de verme" dese de,
"cevap hakkına saygı" önceliklerimizden... Savaş'ın gönderdiği
açıklamanın geniş özetini değerlendirmelerimizi sona bırakmak
kaydıyla yansıtalım mı?.. Müsaadenizle: "Gaza geldim dava açtım!.."
sözleri bana ait değildir. Tercüman Gazetesi yazarlarından Serdar
Arseven, benimle uzun süren bir röportaj yaptı. Gazetenin 3 Ocak
2005 tarihli nüshasında "Gaza geldim, dava açtım" şeklinde tamamen
çarpıtılarak manşetten verilmiştir. Manşet haline getirilen
sözlerin hiçbiri bana ait olmadığı gibi; ustalıklı bir montaj
çalışmasıyla diğer konular da söylediklerim de basın ahlâkına
bağdaşmayacak şekilde yansıtılmıştır. Röportajımın bu şekilde
yayınlanmasını ben, Nazlı Ilıcak ve seçtiği çalışma arkadaşlarının
öteden beri sürdürdükleri hem yargıyı ve hem de ordumuzu yıpratma
çalışmalarının yeni bir delili olarak değerlendiriyorum. Aslında
pişmanlık duyduğum tek şey, Tercüman Gazetesi'nin bu konularda
takındığı tavrı bilmeme rağmen Serdar Arseven ile röportaj yapmayı
kabul etmem olmuştur. Kamuoyuna duyururum. Vural Savaş, Onursal
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı *** Vural Savaş'ın moralinin çok
bozuk olduğu anlaşılıyor... Bizle görüşmesinde de, geçmişiyle
ilgili ayrıntıları anlatırken gözyaşlarına hâkim olamamıştı.
Sıkıntı verici bir hâl... Merhamet işte; Kendisine el uzatacak,
zamanında kırdığı çevrelerle arasının düzelmesi için yardımcı
olacaktık... Lâkin Sayın Savaş'ın ruhundaki "tsunami" buna izin
vermedi... Söz konusu söyleşinin, Vural Savaş'ın itiraz ettiği
kısımlarını Ankara Haber Merkezi'ndeki bazı arkadaşlarla birlikte
dinledik... Onlar da, "Allah Allah, neye itiraz ediyor ki sayın
savcımız, unuttu mu acaba neler söylediğini" demekten alamadılar
kendilerini. Vural Savaş; konuşmasının bazı bölümlerinin
yayınlanmamış olmasından şikâyet ediyor... Doğrusu, beş buçuk
saatlik görüşmenin tam metnini yansıtmak için gazetenin on
sayfasını kendisine tahsis etmemiz gerekiyordu. Savaş, her zaman
yaptığı gibi çok sayıda yazarın makalelerinden uzun uzun örnekler
verdi. Bunların tamamını yansıtmamız mümkün değildi, elbette...
Öyle olunca ne yaptık?.. Vural Savaş denince akla "kapatma
davaları" gelir ya... O bölümlere ağırlık verdik. Önümde kasetler
var; o bölümleri tekrar dinliyorum... Vural Savaş'a, kapatma
davasının evreleri boyunca karşı karşıya geldiği Prof.Dr. Mustafa
Kamalak'ın değerlendirmelerini aktardığımda... "Sağolsun" diyor...
Ve ekliyor: "Gaza getiren beni Şevket Kazan'dır!" Savaş, bundan
sonra, Kazan'la sürtüşmesinin evrelerini anlatıyor... Ve bakın
banttan yine aynen aktarıyorum: "Şevket Kazan'ın bu iki defa
göndermesi olmasa ben bu davayı açmayacaktım!.." Sonra da bir
açıklama: "O sözler bana ait değildir!.." Yani... Şimdi ben ne
yapayım?!.. Ha bu arada; Savaş'ın açıklamasında Nazlı Ilıcak
Hanımefendi'yle ilgili biçimsiz değerlendirmeleri de var. Bu bölüm
de çok tuhaf... Zira, sesinin kayıtlı olduğu bantta, verdiği
mücadeleden dolayı bir övüyor ki Sayın Nazlı Ilıcak'ı... Öylesine
göklere çıkartıyor ki cesaretini, "On tane erkeğe değişmem ben onu"
bile diyor... Ne demeli bilmem ki... Ne günler geçirmiş, neler
yaşamış, kimlerin eline kalmışız meğer şu yakın tarihte!..