Volkan Konak'tan ağlatan şarkılar
Abone olEn acılı şarkılarını kanserden ölen babası için yazan Konak, TEMPO'dan Berrin Karakaş'a konuştu..
- Babanızı kaybedeli ne
kadar oldu?
İki yıl önce akciğer kanserinden öldü
babam. Babaların yaşı olmuyor. Cemal Süreyya'nın deyimiyle;
"Babaların ölümü sabunluyken gözlerini açmaya benzer". Tabii biz
yaşadıklarımızı aktardığımız için, albümün içinde ağıt da var,
gurbet de var, Nâzım da var, babam da var.
- Babanızın ölümü sizi
bayağı etkilemiş sanırım. Nasıldı aranız?
Baba çok dominanttır bizde. Biz üç
kardeş babacıydık, diğerleri de annecidir. Sanatla uğraşan
insanların iç dünyası temiz ve sancılıdır. Kanadı kırık martı
yavrusuna da çok üzülürüz ama insan ölümleri daha çok etkiliyor
bizi.
- Kaç
kardeşsiniz?
Yedi kardeşiz. Aslında dokuzduk ama
ikisi küçükken ölmüş.
- Ailenizde kaç kişiyi
kanserden yitirdiniz?
Toplam iki yılda yedi kişiyi yitirdik.
Kırk yaşlarında iki kişi vardı bunların arasında. Daha çok mide ve
akciğer kanseri görüldü. Böyle bir dökülme yaşıyor işte Karadeniz.
Onu da doktorlar söylemişti zaten. "10-15 sene sonra insanlar
tavuklar gibi dökülecek" diye. Bizde ölüm kader olduğu için, nasıl
ölürsen öl, sonuçta kaderdir ve doğal karşılanır. Az gelişmiş, Şark
toplumlarında bütün ölümler böyle. Bir tek Çernobil değil, trafik
kazaları da öyle.
- Çernobil sonrası süre
doldu ve ölümler başladı yani.
Kesinlikle. Özellikle bölge
hastaneleri dolu. Çapa, Cerrahpaşa gibi hastanelerde de durum aynı.
Karadeniz'de özellikle Artvin, Trabzon, Rize ve Giresun bölgesi
ağırlıklı.
- Siz hangi
bölgedensiniz?
Ben Trabzon Maçka'danım ama üniversite
zamanlarımdan, 16 yaşımdan beri buradayım.
- Siz bu konuyu gündeme
getirmek için şarkılar yaptınız. Peki başka neler
yapılabilir?
Bu sorun, tez olarak ortaya konabilir
ve en azından tarihin o insanların yüzüne tükürmesini sağlayabilir.
Bu da bir tatmindir. Türkiye'de insanları cezalandırmak çok zor.
Her ne kadar öfkemizin vebali ağır olsa da, en fazla şiirle,
şarkıyla söyleriz biz de.
- Dönemin bakanlarından
Cahit Aral ekrana çıkıp "Bakın bana bir şey olmuyor" diye çay
içmişti. Sizce bu albümü dinleyince neler hisseder?
Bunlar zavallı insanlar... Beyin
hücreleri ölmüş bunların. Albümü dinlese de anlamaz, çünkü sekiz
kelime ile konuşabilen zavallı biri. Tarihin çektiği fotoğrafta
onun gözleri çoktan kapalı çıkmış zaten. Çoğu bana bu konuşmalarım
yüzünden dava açmıştır mesela. Biraz sivri dilliyim ama önemli
değil.
- Bu arada Kuzey Avrupa'da
da Çernobil etkileri sıkça görülmeye başlandı.
Evet, oralar da etkilenmiş ama en
azından insanlar bunu halkıyla paylaştı. Bizdeyse örtbas etmek var.
İnsanların ölmesi, siyasetçilerin umurunda değil.
- Karadeniz'de seminerler
verilse, en azından erken teşhis için faydalı olur
belki?
Doğru bir tespit, evet. Kanserin
tedavisi ilk etapta erken teşhis. Bunlar anlatılabilir. Hâlâ, "Ben
hamsi yedim, bana AIDS bulaşmaz" diyen insanlarımız var
mesela.
- Son dönemlerde Karadeniz
bölgesinde sakat doğumlara da sık rastlanıyor mu?
İnanılmaz sayıda sakat ve erken doğum
var. Hayvanların yavruları bile öyle; gözleri yok, bacakları
acayip... Bu, özellikle son 15-20 yılda bayağı fazlalaştı.
- Peki babanız ölmeseydi siz
yine de bu konuya dair şarkılar yazar mıydınız?
Zannetmiyorum. Niye; çünkü ben
yaşadıklarımı aktarıyorum. "Mesaj vermek için müzik yapayım"
demedim hiçbir zaman. Sonuçta ben 1997'den beri albüm yapıyorum ve
bu konuyu çok kez konuştuk ama son dönemde çok yaygınlaştı.
- Albüme geri dönersek,
'Dido' diye Lazca bir parça yapmışsınız. Bilir misiniz
Lazca?
Lazca bilmem. Çok lokal bir dil. Ben
hayatım boyunca dağın arkasını merak etmişimdir. Küçülmeyi sevmem.
Tamam sonunda bir kültür ama daha global bir dil öğrenmeyi tercih
ederim. Laz olsaydım belki öğrenirdim ama Laz da değilim.
- Bizde bütün Karadeniz Laz
gibi algılanır ama.
Ardeşan gibi birkaç köyde kalmış,
asimile olmuş, toplasan 2 bin 500 Laz vardır aslında. Ama bizde
Samsun'dan Artvin'e herkese Laz derler.
- Lazların keyfi yerinde
zaten değil mi? Kimlik aramak gibi bir dertleri yok.
Deniz insanından sorun gelmez,
dünyalıdır çünkü. Bakın Ortadoğu'da sorun bitmez çünkü kara
insanıdır onlar.
- Kara insanının şartları kötü,
belki ondandır.
Deniz insanı deniz gibidir; gelir,
gider ama düşünün karadaki adam akşama kadar ovada oturur, daral
gelir adama.
- Bir de 'Che' diye bir
parça yapmışsınız. Bunun Che Guevara ile bir ilgisi var
mı?
İspanyolca'yı ve flamenkoyu çok
seviyorum. 'Che' de sözlerini İspanyolcaya çevirdiğim bir bestem.
Che Guevara'yı severiz ama onunla alakası yok.
- Zaten Che artık çocuk
çamaşırlarını falan süslüyor.
Mesela Nâzım da bir ara böyleydi. O
yüzden okumamaya karar vermiştim.
- Bu albümde okumuşsunuz
ama.
O benim öğretmenimdir. 36 kitabını da
okumuşumdur ve yine de sıkışsam, kirlendiğimi düşünsem Nâzım'ı
okuyup ruhumu terbiye ederim.
- Karadeniz'in Ricky
Martin'i Davut Güloğlu'na ne diyorsunuz?
Kasetini de aldım, severim. Müzikal
olarak süper değil ama bir şekilde dinleniyorsa ve gündem
yarattıysa, demek ki bir boşluğu kapattı. Ben dans edip söyleyemem
mesela, ağır adamımdır. Demek ki öyle bir sahne performansı da bir
ihtiyaç.