Vita yağı nedir, bilir misin
Abone olBaşbakan Erdoğan, geçmişle bugünün kıyaslamasını yaparak, “Bakın eskiden ‘vita yağı’ vardı. Şimdi gence sor, ‘Vita yağı nedir bilir misin’ d...
Başbakan Erdoğan, geçmişle bugünün kıyaslamasını yaparak, “Bakın
eskiden ‘vita yağı’ vardı. Şimdi gence sor, ‘Vita yağı nedir bilir
misin’ diye. İnanın yüzde yüze yakını bilmez" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, 31 Ekim 2013 tarihinde İstanbul’da Türkiye ekonomisi adına
son derece önemli bir buluşma gerçekleştirdiklerini belirtti. 11
yıl boyunca Türkiye’deki yatırım ortamını iyileştirmek için önemli
adımlar attıklarını ve önemli reformlar yaptıklarını kaydeden
Başbakan Erdoğan, bu reformlara paralel olarak gerek yaptıklarını
değerlendirmek gerek bir yol haritası çıkarmak üzere 2004 yılından
itibaren her yıl Yatırım Danışma Konseyi adı altında bir buluşmayı
sürekli tertip ettiklerini vurguladı.
Başta Dünya Bankası olmak üzere en üst düzeyde ekonomi
otoritelerinin yanı sıra dünyanın çok büyük şirketlerinin üst
kademe yöneticileri ağırlayarak bir tam gün boyunca
değerlendirmelerini aldıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan,
“Bizzat ilk değerlendirmelere şahsım olarak katıldım.
Değerlendirmelerini aldık. Soru cevap şeklinde bir müzakere yaptık.
Öğleden sonra da Ekonomi Bakanım kendisi süreci devam ettirdiler.
2004 yılından itibaren her yıl yaptığımız bu danışma konseyi
toplantıların tamamına bizzat başkanlık ettim. İlgili bakan ve
bürokrat arkadaşlarımızla birlikte katılımcıların görüş ve
tavsiyelerini dikkatle not ettirdik. Bu konuları takip ettik ve her
yıl ilerleme raporlarını da toplantılarda müzakere ettik. Yatırım
Danışma Konseyi toplantılarından uluslar arası yatırımlar
noktasında çok ciddi şekilde istifade ettik” diye konuştu.
“79 YILDA 15 MİLYAR DOLAR, 11 YILDA 131 MİLYAR DOLAR”
Kendi hükümetleri dönemine kadar Türkiye’de bazı istisnalar dışında
yıllık uluslar arası yatarım tutarı 1 milyar dolar seviyesini
aşamadığına vurgu yapan Başbakan Erdoğan, 2002 yılına kadar
Cumhuriyet tarihi boyunca 79 yıl içinde Türkiye’nin çekebildiği
toplam uluslar arası yatırım tutarının sadece 15 milyar olduğunu
söyledi. Erdoğan, 2002 yılı ile 2013 yılı Ağustos ayı içerisinde
Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformlar sayesinde 131 milyar dolar
uluslararası yatırım çektiğini belirterek, “79 yılda 15 milyar
dolar, 11 yılda 131 milyar dolar. Her yıl yaptığımız Yatırım
Danışma Konseyi toplantısında Türkiye’nin bu performansından
övgüyle söz edildi. Daha yüksek seviyelere ulaşa bilmesi için
öneriler dile getirildi. Bu yıl 8.’sini gerçekleştirdiğimiz Yatırım
Danışma Konseyi toplantısında Türkiye’de ekonomisine yönelik ilgi
ve takdirin hiç yoğunluk kaybetmeden devam ettiğini de müşahede
ettik. Gerek büyüme oranlarıyla gerek makro ekonomik
göstergeleriyle gerekse sergilediğimiz disiplinle Türkiye küresel
ekonomik kriz ortamında farklı bir istikamette ilerlemeye devam
ediyor” dedi.
“MARMARAY’IN KAZA YAPMASI KONUSUNDA TEMENNİLERİN AÇIK AÇIK DİLE
GETİRİLDİĞİNİ GÖRDÜK”
Merkez Bankası rezervinin yeniden rekor seviyeye ulaştığını
belirten Başbakan Erdoğan, 2002 sonunda görev geldiklerinde
iktidarda MHP-DSP-ANAP’ın bulunduğunu o dönemde Merkez Bankası’nın
döviz rezervinin 27.5 milyar dolar olduğunu anımsattı. Merkez
Bankası’nın döviz rezervinin 134 milyar dolar seviyesine çıktığını
ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“27.5 milyar dolardan 134 milyar dolara. Bu arada uluslararası para
fonu ile görüşmelerde tamamlandı. IMF’nin Türkiye’den 5 milyar
dolar borç alabilmesi için bu imkanı kendilerine sağladık.
Gerektiğinde IMF bu borcu Türkiye’den alabilecek. Yani o borçlu
olacak, biz alacaklı olacağız. Peki IMF ile durum neydi, işte yine
DSP-MHP-ANAP iktidarından IMF’ye olan borç 23.5 milyar dolardı. 14
Mayıs itibariyle biz borcumuzu sıfırladık ve şimdi borç verir
duruma geldik. Kim milliyetçi, kim milli değerlere sahip, kim
ülkesine milletine daha düşkün. Hepsi ortada. Birileri lafını
yapıyor biz icraatını yapıyoruz. Onlar borçlardı biz ödedik.
Geldiğimiz nokta bu ve milli gelire oranla biliyorsunuz Türkiye’nin
dış borcu yüzde 73-74 buralardaydı. Şimdi yüzde 36’ya düştü. Milli
gelire oranla ne ona bakınız. Burada Türkiye’de her meselede olduğu
gibi ekonomide de zaman zaman sergilenen bir art niyetin üzerinde
özellikle durmak istiyorum. Marmaray seferlere başladığında bazı
çevrelerde Marmaray’ın başarısız olması yönünde hatta Allah korusun
kaza yapması konusunda temennilerin açık açık dile getirildiğini
gördük. Olur mu böyle bir şey şu hale bak. Biz Japonya Başbakanı da
dahil olmak üzere Marmaray’ın açılışında hayır duaları yaparken
birilerinin de bu hayır duaların aksine temennilerde bulunduğu
üzülerek gördük. Ülkemizde maalesef sayıları azda olsa kendi
ülkesinin başına gelecek felaketten haz duyacak kadar gözü dönmüş
hazımlar var.”
“SANDIKTA BAŞARI UMUDU OLMAYANLAR ÜLKENİN FELAKETİNDEN MEDET
UMUYORLAR”
Marmaray’da sergilenen bu hazımsızlığın 11 yıldır Türkiye
ekonomisine ilişkin olarak sürekli sergilendiğini kaydeden Başbakan
Erdoğan, aynı hazımsızlığı terör meselesinde de gösterildiğini
ifade etti. Erdoğan, “Siyasi iktidarı sandıkta alt edemeyenler,
bunun için de hiçbir çaba sarf etmeyenler, her alanda kriz
çıkmasını temenni ederek iktidarın yıpranmasını istiyor, buradan
nemalanmak istiyorlar. Sandıkta başarı umudu olmayanlar ülkenin
felaketinden medet umuyorlar. Bakıyorsunuz terör bitmesin hatta
terör eylemleri olsunda şehitler gelsin de böylece hükümet
yıpransın diye temenni bulunanlar siyasi ikbalini böyle bir
felakete bağlayanlar var. İşte bunu son Van seyahatimde açıkça net
gördük. Orada yine vatandaşlarımızın bir çoğunun bu tür endişeleri
hala yaşadığını gördük. Yani bir taraftan artık bu cenazelerin
gelmeyişi orada bir umut ışığını yakıyor ama hala belli yerlere
tehditler var. Hala… Şimdi biz parlamentoda bu işin mücadelesini
verdiğini söyleyen partilere sesleniyorum; eğer teröre karşı iseniz
bu konuda samimiyseniz lütfen şiddetin eşliğinde oy değil, silahın
eşliğinde oy değil demokratik mücadele ile kalemin, sözün ışığında
oy almaya gayret edin. Biz buna demokraside hodri meydan diyoruz”
diye konuştu.
“CUNTAYA BİZ HAYIR DEDİK ONLAR DEĞİL”
Aynı hazımsızlığın dış politikada da görüldüğünü dile getiren
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin dış politikada başarısızlığından
kendi ikbaline pay çıkaranların olduğunu belirtti. Türkiye’de 11
yıldır ekonomin çökmesi için, kriz çıkması için felaket tellallığı
yapanların olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bu tavır
tehlikeli olduğu kadar hastalıklı da bir tavır. Ben iktidarda
değilsem bu ülke batsın, bitsin, krizler içinde kıvransın tavrı
bencilce bir tavırdır. Adeta bir ihanettir. Kendi istikbalini,
kendi geleceğini başkalarının felaketine hele hele mensubu olduğu
ülkenin mensubu olduğu milletin felaketine bağlayan millet nezdinde
asla itibar görmezler. Bakın bizdeki muhalefetin temel sorunu
aslında budur. Artık bunları yakından tanıyorsunuz. Bunlarda plan
derseniz yok. Proje derseniz yok. Çözüm önerisi derseniz yok.
Sandıkta rekabet kültürü hiç mi hiç yok. 11 yıldır bütün
temennileri ülkenin başarısız olması böylece iktidarın yıpranması
üzerine kurulu. Terörün bitmesini bunun için istemiyorlar. İşte
bunun için ellerini taşın altını koymuyor bu mücadele de yer
almıyor. Olimpiyatların Türkiye’ye gelmemesinden memnuniyet
duyuyorlar. Hatta bunu açıkça söylüyorlar. Dış politikada
Türkiye’nin başarılı olmasını istemiyor işte onun için Türkiye
düşmanlarıyla aynı safta yer alıyor. Türkiye düşmanlarının dilini
kullanıyor hatta onlarla fotoğraf bile çektiriyorlar. Türkiye’nin
ekonomide başaralı olmasını hazmedemiyorlar. İşte onun için
istikrar ve güven ortamını zedeleme noktasında her yola her yönteme
başvuruyorlar. İşte bu tavır eski Türkiye’ye ait bir tavırdır.
Türkiye bizim olsunda ne olursa olsun. Anlayış bu. Küçük olsun ama
bizim olsun. Anlayış bu. Yeter ki Türkiye’yi biz idare edelim,
müdahalelerle Türkiye’yi ele alalım, ne zarar verilirse verilsin
hiç önemli değil. Çeteler bize dokunmasında varsın faili meçhuller
olsun. Kışkırtmalar olsun. Baskılar dayatmalar olsun. Bizim
zenginliğimiz artsın, bizim kazancımız artsında geri kalanı ne
olursa olsun varsın halk yoksulluk içinde kıvransın dediler.
Yıllarca böyle gitmedi mi? Bize, bizim çocuklarımıza dokunmasında
varsın terör devam etsin, varsın yoksul halkın çocukları şehit
olsun dediler. Biz özgür olalım da Türkiye’nin geri kalanı aman
başını kaldırmasın aman bir talepte bulunmasın dediler. Hukuk her
zaman lehimize karar versin geri kalanlara hukuk lazım değil adalet
lazım değil, demokrasi lazım değil dediler. Yapılan buydu. Bu
bizzat yaşadık. İşte biz AK Parti olarak en başta eski Türkiye’nin
bu köhnemiz bencilliğine son verdik. Çetelere, mafya, karanlık suç
örgütlerine, cuntaya biz hayır dedik onlar değil” şeklinde
konuştu.
“20 YAŞINDAKİ GENÇ ‘VİTA YAĞI’ NEDİR BİLMEZ”
Türkiye’nin 76 milyonla birlikte zenginleşeceğinin altını çizen
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin büyümesi durumunda 76 milyon insanın
da büyüyeceğini vurguladı. Sadece belli kesim için değil, belli
zümreler için değil 76 milyon için adalet dedikleri, hukuk
dedikleri ve demokrasi dediklerini belirten Başbakan Erdoğan, “Eski
Türkiye’de belli zümrelerin, belli çevrelerin işleri tıkır tıkır
yürüyordu ama halk kan alıyordu. Kızılcahamam’da da söyledik; şöyle
eski Türkiye’ye dönün bakın. Allah aşkına benzin kuyruklarında
bekleyenler biz değil miydik, ekmek kuyruklarında bekleyenler biz
değil miydik, yağ kuyruklarında bekleyenler biz değil miydik bunlar
bu ülkede yaşanmadı mı? Yaşandı… Ama şu anda 20 yaşındaki genç
bunları bilmiyor. Onlar bu kuyrukları görmedi onlar sadece AK Parti
iktidarını gördükler. Zannettiler ki Türkiye hep böyleydi. Şu anda
20 yaşındaki gençler hangi mağazaya girersem dünyanın en meşhur
markalarını bulabiliyoruz zannediyorlar. Bırakın onu yerli
ürünlerimizi bile bulamıyorduk. Bakın eskiden ‘vita yağı’ vardı.
Şimdi gence sor ‘vita yağı’ nedir bilir misin diye. İnanın yüzde
yüze yakını bilmez. Sana yağı nedir diye sorun onu da bilmez. Bütün
bunların karşısında yeni bir dönem ülkemizde başladı. Bu sağlıklı
ürünlerin hepsi ülkemizde son on yılda üretilmeye başladı ve yeni
Türkiye’de artık fakir zengin arasında ayrım ortadan kalktı. Ah
benim 20 yaşındaki genç kardeşim şimdi sana sesleniyorum; bak biz
kitabımızı bulamıyorduk. Defter kalem alabilmek için kırtasiyeci
dükkanlarında sıralarda, kuyruklarda bekliyorduk. Sağlıkta hep
söylüyorum söyleyeceğim şu andaki malum anamuhalefetin başındaki
genel müdürlerinin de yaşattığı bir zulümdür. Kuyruk zulmü. O dönem
de SKK’da, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun hastanelerinde kuyruklar
yaşandı. Emekli sandığı hastanelerinde kuyruklar yaşandı. Soralım
Emekli Sandığı Hastanesi nedir diye 20 yaşındaki genç bunu da
bilmez. Çünkü o zaman bu hastaneler ayrıydı. Ama şimdi tüm bu
hastaneler birleştirildi ve istediğin hastanelere gidiyorsun. Özel
hastanelere gidiyorsun. Artık istediğin yerden istediğin hizmeti
alıyorsun. Şimdi istediğin eczaneden gidip ilacını alıyorsun.
Burada biz bedel filan düşünmedik. İnsanımızı düşündük,
vatandaşımızı düşündük” dedi.
(İHA)