Virüsü izole eden Prof. Kılıç virüsle ilgili tespit ettikleri ilk özelliği açıkladı
Abone olKoronavirüs için aşı geliştirme çalışmaları kapsamında, virüsü hücre kültüründe izole etmeyi başaran Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç, izole ettikleri virüste tespit edilen ilk özelliklerden birinin bulaştırıcılık özelliğinin fazla olduğunu söyledi.
Koronavirüs ile mücadele eden Türkiye, bir taraftan da aşı
geliştirme çalışmalarını sürdürüyor. Bu amaçla TÜBİTAK
başkanlığında Aşı Geliştirme Platformu oluşturuldu. Platform
altında üniversiteler dahil bulunan 11 kurum ve kuruluş,
farklı modeller uygulayarak aşı geliştirmek için çalışacak.
Virüsü izole eden 3. kurum oldu
Uygulanacak farklı modellerde kullanılacak canlı virüs ise Türk bilim adamları tarafından laboratuvar ortamında üretilmiş oldu. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aykut Özkul ile Erciyes Üniversitesi Aşı Geliştirme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aykut Özdarendeli'den sonra Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç'ın da virüsü izole etmeyi başardığı ortaya çıktı.
Önce tanı kitini geliştirdi
DHA'ya konuşan Prof. Dr. Kılıç, virüsün izolasyon süreci, kökeni
ve gen haritasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Koronavirüsün
teşhisinde kullanılan yerli tanı kitlerini de özel bir firma ile
geliştirip üreten Prof. Dr. Kılıç, koronavirüsün Türkiye'de
yaygınlaşmasından sonra aşı geliştirme çalışmalarına
yoğunlaştıklarını söyledi. Prof. Dr. Kılıç, aşı geliştirebilmek
için önce virüsü izole etmek gerektiğine dikkat çekerek, "Virüsler,
canlı hücre dışında yaşayamayan mikro canlılardır. Biz bunları
gözle göremeyiz. Bunlar mutlaka bir konak hücreye, insan, hayvan,
bitki gibi onun içine girerek, içinde çoğalarak canlılıklarını
devam ettiriyorlar" dedi.
39 virüs ozolatı elimizde
Prof. Dr. Kılıç, 2 hafta önce, virüs izolasyonu çalışmalarına başladıklarını vurgulayarak, "Bugün itibarıyla 39 virüs izolatı elimizde bulunuyor. Elinizde canlı virüsün olması, aşı çalışmaları, virüslere yönelik tedaviler, antivirallerin geliştirilmesi, bazı dezenfaktanların etkinliğinin tanımlanması, vücut dışı tanı kitlerinin geliştirilmesi için o virüsün ya tümü ya da bir kısmının olması gerekiyor elimizde. Bu amaçla virüsün izolasyonu çok hayati öneme sahip. Hatta bizim için en anahtar roldü. Bütün dünya bu şekilde çalışıyor. İlk önce virüs izole ediliyor. Virüsün izole edilebilmesi için çeşitli hücreler kullanılıyor. Burada vero hücreleri kullanıldı. Yeşil maymunların böbrek hücrelerinden çoğaltılıyor. 4-6 günlük süreçten sonra üremelerine bakılıyor, daha sonra tanımlamalarına bakılıyor" diye konuştu.
Aşı için canlı virüse ihtiyaç vardı
Prof. Dr. Kılıç, bundan sonraki süreçle ilgili ise Türkiye'de TÜBİTAK başkanlığında Koronavirüs Aşı Geliştirme Platformu bulunduğunu hatırlatarak "Bu platformun altında 11 kurum ve kuruluş yer alıyor. Bunlar aşı çalışmalarında farklı modeller uygulayacaklar ve bunun için de canlı virüse ihtiyaç vardı. Bu elde ettiğimiz canlı virüsü TÜBİTAK Aşı Platformu'ndaki paydaşlarımıza biz sağlamış olacağız" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kılıç, tedavi seçeneklerinde de virüsün izolasyonunun çok önemli olduğuna işaret ederek, "Elde ettiğimiz virüsü alıyoruz in aktif hale getiriyoruz. Birtakım güçlendiricilerle atlara veriyoruz. Atlarda bu yanıtın gelişmesini bekliyoruz. Atlarda immün yanıt geliştikten sonra onu alıyoruz, saflaştırıyor ve insanlarda kullanılabilir özelliklere getiriyoruz. Dolayısıyla virüs hayati öneme sahip" dedi.
Virüsün parmak izini çıkardık
Prof. Dr. Kılıç, hem virüslerden elde edilen hücrelerden hem de hastalardan alınan klinik örneklerden virüsün genetik yapısının da çıkarıldığını kaydederek, "Biz virüsün tüm yapısını sekansladık ve veriye girdik. Dünyada 4 bine yakın buna benzer veri var. Bu veriler eşitli gruplara ayrılıyor. Bu virüslerde mutasyon geçirme olasılığı çok yüksek. Bu mutasyon farklı sonuçlara neden olabiliyor. Klinik tablo daha ağırlaşabilir. Tedaviye yanıt vermeyebilir. Bu nedenle mutasyonları takip ediyoruz. Şu anda Asya ülkeleri ile Avrupa kıtasındaki seyirleri karşılaştırabilmek için bu bakterinin parmak izi, gen analizi yapılıyor, genetik kodu kodu çıkarılıyor.
Bizdeki biraz daha 'L1' dediğimiz biraz daha yüksek bulaştırıcılık özelliği taşıyormuş gibi gözüküyor
Biz ilk izolattan bunu yaptığımızda Kuveyt, Belarus gibi Ortadoğu kökenlerine biraz daha yakın olduğunu gördük bizdeki virüsün. Bu da doğal bir süreç; çünkü İran'da bir yayılma vardı. İran'dan sonra Avrupa menşeli kaynaklı olmaya başladı ve Avrupa kökenlerini de görmeye başlıyoruz. Bizdeki biraz daha 'L1' dediğimiz biraz daha yüksek bulaştırıcılık özelliği taşıyormuş gibi gözüküyor. Ama bunun için daha fazla çalışmaya ihtiyacımız var. Böylece virüsün parmak izini çıkarmış olduk" diye konuştu.
İl il mekana bağlı dağılımını analiz edeceğiz
Prof. Dr. Kılıç, şu anda çalışmaları sürdüklerini ve her geçen gün izolasyon sayısının arttığını ifade ederek, "Bu rakam yükselecek. Rakam yükseldikten sonra biz bunların genetik parmak izlerine bakacağız, farklılıklarını göreceğiz. Türkiye'nin içinde farklı illerde, farklı yaş gruplarındaki kişilerde izole edilen virüsleri görerek Türkiye'de virüsün mekana bağlı dağılımını, kökenini daha iyi analiz etme şansı olacak. Büyük bir olasılıkla geldiği bölgeyi, nasıl yayıldığını söyleyebileceğiz. Klinik tablo ağır seyrediyorsa ağır seyretmesine neden olan faktörleri kısmi olarak açıklayacağız. Bu nedenle bu çalışmalar çok önemli" dedi.