Verheugen ulusal kahraman mı?
Abone olGüneydoğu ziyaretinin ardından İzmir'e geçen Günter Verheugen, bu kente bayıldı. Basın toplantısı düzenleyen Verheugen, Türkiye'de kendisine nasıl bakıldığını anlattı.
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon üyesi Günter Verheugen, ''Yaptığımız görüşmelerde, karşılaştığım herkes AB müzakereleri için tarih verilmesinin Türkiye'nin ilerleme yolunda atacağı adımlara yardımcı olacağına ifade etti'' dedi. Günter Verheugen, düzenlediği basın toplantısında, İzmir'den çok etkilendiğini, İzmir'in ekonomik, kültürel, siyasi potansiyeli ile Avrupa'ya yakın olduğunu, son derece ikna edici bir şehir olduğunu söyledi. Verheugen, İzmir'de gördükten sonra Türkiye'nin kapasitesinin farkına varma şansını bulduğunu belirtti. Pazartesi gününden beri Türkiye'de temaslarda bulunduğunu, sivil toplum örgütleri, insan hakları kuruluşları, dini cemaat temsilcileriyle ve işadamları ile görüştüğünü belirten Verheugen, ''Türkiye'de büyük bir ilerleme olduğunu'' söyledi. Türkiye'deki ilerleme ve gelişme sürecinin 1990 Helsinki Zirvesi sonucunda Avrupa Konseyi'nin vermiş olduğu kararın ''tetikleyicisi'' olarak ortaya çıktığını belirten Verheugen, şöyle konuştu: ''Türkiye'deki herkes, bütün çevrelerin son zamanda Türkiye'nin yapmış olduğu ilerlemelerin farkında, herkes demokrasi adına atılan adımların farkında, daha fazla insan haklarının olduğundan daha fazla özgürlük olduğundan, daha fazla eşitlik olduğundan haberdar ve bunun bilinci içinde. Tabii ki yeni hükümetin göreve gelmesi ile birlikte bir ivme kazandı. Çünkü yeni hükümet, politik reformun Türkiye'de başlı başına bir amaç olduğunun bilinciyle harekete geçti ve bunu ifade etti. Yani Türkiye'nin sadece AB'ye katılmak için ödemesi ve istemeden yapılması gereken bir bedel olarak görmediğini, Türkiye için iyi bir olgu olduğunu ifade etti ve gerçekleştirdi.'' KATILIM SÜRECİNE DESTEK Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin herkes tarafından desteklendiğini belirten Günter Verheugen, şöyle devam etti: ''Yaptığımız görüşmeler, karşılaştığım herkes, AB müzakereleri için tarih verilmesinin, Türkiye'nin ilerleme yolunda atacağı adımlara yardımcı olacağını ifade etti. Hiçbir kimse, bu kararın ertelenmesi, ya da olumsuz bir karar çıkmasının faydalı olacağını söylemedi. Gerçekten de AB'ye katılım sürecinin herkes tarafından desteklendiğini, halk tarafından desteklendiğini gördüm, ama daha önemli değerlendirme yapmam gerekirse, o da şu olacak; Türkiye'deki AB projesi, sadece ülkedeki elit kesim tarafından desteklenen bir proje değil. Yani entelektüellerin, politik elit kesim, iş çevrelerdeki elit kesime yakın iyi bir politika olmakla kalmayıp, ülkenin en fakir yörelerinde yaşayan insanların bile desteklediği bir proje. Avrupa'daki bazı ülkelerde bu türden kaygılar var, ama burada halkın AB'ye entegrasyonu desteklediğini görüyoruz.'' Avrupa Komisyonu'nun Türkiye hakkında son değerlendirmesinin gerçekler üzerine kurulu olacağını belirten Verheugen, ''Güvenilir kaynaklar üzerine olacak ve elimizdeki mevcut, ulaşabildiğimiz bilgiler doğrultusunda bir değerlendirme yapılacak ve son kararda verilecek nihai karar da (dürüst adil ve objektif bir karar) olacak. Gerçekten de bu yapmış olduğumuz değerlendirmenin Avrupa Konseyi'nin vereceği karar için bir temel teşkil edeceğini düşünüyoruz.'' YENİ GÖREVİ Günter Verheugen, ESİAD'ın kendisini yeniden İzmir'e davet ettiğini ve yeniden bu kente geleceğini söyledi. İzmir'e yeni görevi olan ''Girişim ve Sanayiden Sorumlu Başkan Yardımcısı'' olarak geldiğinde farklı bir Türkiye ile karşılaşacağına inandığını belirten Verheugen, ''Ama benim için endişe verici bir husus var. Yeni görevime geldikten sonra bu görevle ilgili işlerim olacak. Türk bebeğimin dünyaya gelişine tanık olamayacağım, yakındaki görev değişikliği dolayısıyla. Ama tabii ki hamilelik sürecinde en azında sizlerle birlikte bulunabildiğim için çok memnunum'' şeklinde konuştu. SORU VE CEVAPLAR Daha sonra gazeteciler sorularını cevaplandıran Günter Verheugen, bir gazetecinin ''AB'nin Türkiye'nin önüne yeni koşullar getirip getirmeyeceğine'' yönelik sorusunu şöyle cevaplandırdı: ''Hazırlıklar henüz sona ermiş değil. Tabii ki bir takım raporların yazılması ve evrakların tamamlanması gerekiyor. Nihai karar verilmiş değil. Ama size şunu söyleyebilirim, bu karar verme süreci içinde daha önce aday olan ülkelere hangi standartlar uygulandıysa, Türkiye'ye için de aynı standartlar uygulanacak. 12 aday ülke ile tekrarladığı süreç bu. Birtakım standartlar, ortak kurallar, uygulamalar var. Kullandığımız metodoloji var. Aynı metodolojiyi kullanarak, Türkiye'nin siyasi kriterleri yerine getirip getirmediğini tartışılacak ve değerlendirilecek. AB'deki kamuoyunun da dikkatinin çekilmesi gereken bir husus var. Bu da Avrupa Konseyi şu anda Türkiye'nin AB'ye üye olup-olmaması gerektiğini tartışmıyor. Bu karar zaten çoktan verildi. Türkiye'nin AB'ye üye olması gerektiği kararı, zaten verilmiş bir karar. Şu anda tartışılan konu, Türkiye'nin siyasi kriterleri yerine getirip-getirmediği. Siyasi kriterler yerine getirildikten sonra da Avrupa Konseyi bir karar verecek.'' SİYASİ KRİTERLERİN UYGULANMASI Siyasi kriterlerin uygulanmasında bir takım eksikliklerin var olduğunun farkında olduklarını belirten Verheugen, ''Türkiye'ye gelmeden önce de uygulamada bir takım eksiklikler olduğunun bilinceydik. Herkes de bunun bilincinde. Ama bu kadar büyük bir reform süreci içinde zaten hiç kimse yüzde 100 uygulama beklemiyor. Bizim beklediğimiz, şu ana kadar Türkiye'nin yürümeye vaat ettiği yolda kararlı adımlarla yürümeye devam etmesi ve uygulamada kağıt üzerinde olanların uygulamaya geçirilmesi için isteklilik göstermesi, kararlılık gösterilmesi. Ama şu anda nihai kararla ilgili kesin bir şey söylemek mümkün değil'' dedi. Bir gazetecinin, ''kendisinin Diyarbakır ziyareti sırasında Diyarbakır Belediye Başkanı'nın tavrının Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları tarafından tepkiyle karşılandığı'' sorusu üzerine Verhuegen, ''politikacılar arasındaki tartışmalara taraf olmak istemediğini, konuyla ilgili fazla bir bilgisi olmadığını'' söyledi. Sivil toplum kuruluşlarının Türkiye'deki hükümet üzerine baskı yapması gerektiğini düşündüğünü belirten Günter Verheugen, sivil toplum derken, insan hakları kuruluşlarından, işçi temsilcisi sendikalardan, bütün sivil toplum kuruluşlarından bahsettiğini söyledi. İKTİDARA BASKI Türkiye'deki modernleşme ve demokratikleşme sürecinin gerçekleştirilmesi için, bu türden baskıların sürekli yapılması gerektiğini belirten Verheugen, şöyle devam etti: ''Hükümet, gerek siyasi partiler, gerekse iktidarı elinde bulunduran güçlere baskı yapmak gerekir. Hiçbir şekilde kanaatkar davranılmaması lazım. Çünkü eğer işin büyük kısmının yapıldığı yolunda bir inanç söz konusu olursa, bu yanlış olur. İşin büyük kısmı, hala önümüzde. Dolayısıyla sivil toplumdan demokratikleşme ve modernleşme için baskının gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül ile görüştüm. Onlar da benimle aynı görüşü paylaşıyorlar. Avrupa Konseyi'nin kararının çıkmasından sonra, Türkiye'nin üzerinde düşen görevlerin çok daha büyük olacağının bilincindeler.'' YUNAN BASININDAKİ HABERLER Yunan basınında ''söylediklerinin kulağa hoş gelen sözler olduğu, ancak gerçek olmadığı'' şeklinde haberler çıktığının hatırlatılması üzerine Verhuegen, bu haberleri okumadığını belirterek, şöyle konuştu: ''Ama burada vermiş olduğum ifadeler, benim burada gördüğüm gerçeği yansıtıyor. Hata yapmış olabilirim, insanım. Çünkü farklı görmüş olabilirim. Ama tabii ki (Türkiye'deki insanların Avrupa ile entegrasyonunu desteklediğini düşünüyorum) dediğim zaman, bunda bir hata olamaz. Bulunduğum bütün ziyaretler sırasında her zaman eksiklikleri gündeme getirdim. Problemleri ve eksik noktaları gündeme getirdim. Belki başka uzmanların bunları dile getirdiğinden daha fazla dile getirdim. Zaten bu yüzden Türkiye'deki imajım, her zaman aynı olmadı. Bazen (ulusal kahraman) olarak adlandırıldım, bazen de (bir numaralı düşman) oldum. Söylediklerime bağlı olarak, yaptığım değerlendirmeye bağlı olarak, sıfatlarım da değişti. Ama her zaman adil davranmaya ve gerçekleri dile getirmeye çalıştım.'' Türkiye'deki görüşmeleri sırasında ''başörtüsü sorununun'' gündeme gelip-gelmediği sorusu üzerine Günter Verheugen, konuyu, insan hakları ve kadın kuruluşları temsilcilerine sorduğunu söyledi. Bu konuda kendi görüşlerini söylemek istemediğini belirten Verheugen, diğer ülkelerde de bu konunun tartışıldığını, hassas bir konu olduğunu, bu konuda daha fazla zorluk çıkarmak istemediğini kaydetti.