Verheugen, Türkiye'yi savundu
Abone olVerheugen, Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların dürüst bir politika izlemesini istedi.
AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen,
Türkiye'nin zaten Avrupa Birliği ile "imtiyazlı ortaklığı"
bulunduğunu bildirdi. Bunun yanısıra Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne
üye olduğunu belirten Verheugen, Türkiye'nin üyeliğine karşı
çıkanların dürüst bir politika izlemesini istedi. AB Komisyonu'nun
genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen, AB'nin Türkiye ile 1963
yılında imzaladığı ortaklık anlaşmasında tam üyelik perspektifinin
yer aldığını söyledi. Türkiye'ye karşı dürüst politika sürdürülmesi
gerektiğini vurgulayan Verheugen, "Biz Türkiye'ye güvenilir bir
Avrupa perspektifi vererek siyaseti gerçekten de dürüst hale
getirme çabası içindeyiz" dedi. Verheugen, Alman Sosyal Demokrat
Parti'nin (SPD) Berlin'deki merkezinde yaptığı konuşmada,
''Türkiye'nin Avrupa'ya yakınlaştırılması konusunda Avrupa'da çok
eskiden bu yana bir politika sürdürüldüğünü hatırlatmak isterim.
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Ortaklık Anlaşması
imzalayan ilk ülkelerden biridir. 1963 yılında imzalanan bu
anlaşmada tam üyelik perpektifi de yer almaktadır'' dedi. HELMUTH
KOHL'ÜN DE İMZASI VAR Bazı kişilerin ''O zamanlar Avrupa Ekonomik
Topluluğu vardı, şimdi artık şartlar çok değişti. O zamanki
kurallar artık geçerli değil'' şeklinde görüş belirttiklerine
dikkat çeken Verheugen, ''Bu tür düşüncelere karşı şunu söylemek
zorundayım ki, bu vaat düzenli bir şekilde neredeyse her yıl
yeniden tekrarlanmıştır. Lüksemburg'ta 1997'de alınan kararı da
hatırlatmakta fayda vardır. Bu kararda Türkiye'nin üyelik için
uygun olduğu tasdik edilmiştir. Bu kararın altında eski Başbakan
Helmut Kohl'un da imzası vardır'' diye konuştu. Bazı siyasi
çevrelerin Türkiye'ye karşı dürüst politika sürdürülmesini talep
etmeleriyle sorunu olduğunu belirten Verheugen, ''Bu benim için
önemli bir ahlaki sorun teşkil ediyor. Çünkü bu durumda kendimize
şunu sormamız gerekiyor; siyasimiz ne zaman dürüst değildi ve
Türkiye'ye karşı kim dürüst olmayan bir politika yürüttü. Biz
Türkiye'ye güvenilir bir Avrupa perpektifi vererek siyaseti
gerçekten de dürüst hale getirme çabası içindeyiz'' dedi. ''TÜRKİYE
İLE İMTİYAZLI ORTAKLIK ZATEN MEVCUT'' Verheugen, Hıristiyan
Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel'in
''imtiyazlı ortaklık'' teklifini anlamakta zorluk çektiğini ifade
ederek, ''Çünkü böyle bir ortaklık Türkiye ile zaten mevcut.
Türkiye, Ortaklık Anlaşması'nın yanı sıra Gümrük Birliği'ne üyedir.
Yıllar boyunca bir ülkeye üye olabilirsin deniyor. Üstelik de bu
ülke o zamanlar demokratik kurallara uymaktan ve insan haklarını
yerine getirmekten çok uzak. Şimdi ise tüm bu konularda ilerleme
sağlamışken üye olamazsın deniliyor'' dedi. 11 Eylül'den sonra Batı
dünyasıyla İslam dünyası arasındaki ilişkilerin gelişmesinin de
Avrupa'nın siyasi ve ekonomik güvenliği için büyük rol oynadığına
dikkat çeken Verheugen, şunları söyledi: ''Bu 21. yüzyılın en büyük
sorunlarından birisidir. Bu sorunun bir kriz ortamı yaratılmadan
karşılıklı anlayış ve diyalog çerçevesinde çözümü bizim
çıkarımızadır. Türkiye gibi büyük Müslüman nüfusa sahip bir ülke
bunun ispatını vermeye çalışıyor, yani Batılı anlayışa göre
demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devleti kurallarını uygulamaya
çalışıyorsa o zaman bu, tüm İslam dünyası için büyük bir mesaj
olacaktır. Böyle bir ülkeyi istemiyoruz dersek bunun da büyük bir
mesaj etkisi olacaktır. Bunun doğuracağı sonuçlardan büyük endişe
duyuyorum.'' ''İSPANYA'YA YAPILAN YATIRIMLARA KİMSE BİR ŞEY
DEMİYOR'' Türkiye'nin üyeliğinin çok fazla maliyete yol açacağı
şeklindeki eleştirileri de reddeden Verheugen, ''İspanya'ya yapılan
yatırımlara kimse bir şey demiyor. Türkiye konusunda hangi
parametrelerin geçerli olacağını şimdiden söylemek mümkün değil. Bu
nedenle ortaya atılan birtakım rakamlar saçmalıktan başka bir şey
değil. Bunların siyasi açıdan hiçbir önemi yok. Bu nedenle böyle
bir tartışmada biraz daha dürüstlük ve adalet beklenmeli'' diye
konuştu. TEK BELİRSİZLİK KIBRIS SORUNU Kıbrıs sorununa da değinen
Verheugen, şunları söyledi: ''Bu sorunu 1 Mayıs'tan önce çözebilir
miyiz bilmiyorum. Bu beni en çok düşündüren konulardan biri. Bu
konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü karışık bir konu.
BM Genel Sekreteri'nin sorumluluğunda yürütülün müzakerelerde,
bizAB olarak kendisine gerekli şartları yaratmasaydık, Kıbrıs'ta
hiçbir zaman çözüme bu kadar yaklaşmış olmayacaktık. Bu konuda
sorun çözülmese de Kıbrıs'ın 1 Mayıs'ta AB'ye tam üye olarak
alınacağını söyledik. Ayrıca bu sorunu Türkiye perspektifiyle
siyasi açıdan bağlantılı hale getirdik. Kıbrıs sorununun çözümü
konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim. Siyasi çerçeve
şartları uygun. Türkiye de çözümü gerçekten istiyor. Ancak pratik
alanda birtakım sorunlar var. Yüzlerce ayrıntılı problem mevcut.
Eğer Kıbrıs sorununu 1 Mayıs'tan önce çözebilirsek Avrupa'nın
entegrasyonunun sadece krizleri önleme değil, bunun yanı sıra
krizleriçözen bir model olduğunu göstermiş oluruz. Kıbrıs'a yakın,
dünyanın diğer bölgelerine de bir umut sinyali vermiş oluruz.
Kıbrıs'ın Ortadoğu'daki kriz bölgesine yakın olduğu unutulmamalı.''
HELSİNKİ'DE ÜYELİK TEKLİF EDİLDİ Helsinki zirvesinde Türkiye'ye
üyelik teklif edildiğini, Türkiye'nin de bunu kabul ettiğini
hatırlatan Verheugen, şöyle konuştu: ''Burada kısa ve orta vaadeli
öncelikler tespit edildi. Yani Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve
hukuki alanda neler yapması gerektiği belirlendi. Türkiye'deki iç
siyasi nedenlerden dolayı başlangıçta bu şartlar yavaş şekilde
yerine getirilmeye başlandı. Daha sonra özellikle Türkiye'deki
hükümet değişikliğinden sonra bunlar dinamizm ve siyasi ağırlık
kazandı. Bu gelişmeleri de düşüncelerimizde dikkate almamız
gerekiyor. Türkiye bugün 1999 yılında üyelik sürecine başladığından
daha başka bir ülke haline geldi.''