Vergi kaçakçısı rahat
Abone olTürkiye’de bir mükellefin 5 yıllık zaman aşımı süresince hiç incelenmeme olasılığı yüzde 85
Türkiye denetim elemanı açısından da sıkıntı yaşıyor. Türkiye’de
denetim birimlerinin toplam kadro doluluk oranı yüzde 25 civarında
bulunuyor. Dolu kadro sayısı, Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalışan sayısının yüzde 6’sına, Maliye Bakanlığı’ndaki toplam
personel sayısının ise yüzde 3.8’ine tekabül ediyor. Vergi
kaçağının oldukça yoğun olduğu Türkiye’de bir mükellefin 5 yıllık
zaman aşımı süresince hiç incelenmeme olasılığı yüzde 85 olarak
belirlendi. Maliye Bakanlığı’nın en fazla vergi denetimi yapan
birimi olan Vergi Denetmenleri’nin “Vergi İdaresi ve Vergi
Denetiminin Yeniden Yapılandırılması” raporunda yer alan veriler,
Türkiye’de vergi kayıp ve kaçağıyla mücadelede istenen sonucun
neden alınamadığını gözler önüne serdi. Rapora göre, vergi
kaçağıyla etkin mücadele için kaçağın yoğun olmadığı ülkelerde
toplam beyanname sayısının yüzde 2-3, kaçakçılığın yoğun olduğu
ülkelerde ise yüzde 7-8 kadarının incelenmesi gerekiyor. Oysa büyük
bir vergi kaçağı bulunan Türkiye’de bu oran yüzde 2’de kalıyor.
Üstelik, yüzde 8’lik bir incelemeyi gerektiren ülkelerin vergi
örgütlerinin dahi bu görevi görecek yeterli elemandan yoksun
olduklarını ileri süren bilimsel çalışmalar, Türkiye için de
geçerliliğini koruyor. Böylece yüzde 2’lik incelemenin mükellefler
nezdinde yarattığı etki daha da düşüyor. Denetim elemanı da az
Vergi Denetmenleri’nin raporuna göre, Türkiye denetim elemanı
açısından da sıkıntı yaşıyor. Türkiye’de denetim birimlerinin
toplam kadro doluluk oranı yüzde 25 civarında bulunuyor. Dolu kadro
sayısı, Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan sayısının yüzde
6’sına, Maliye Bakanlığı’ndaki toplam personel sayısının ise yüzde
3.8’ine tekabül ediyor. Türkiye, bu oranlar ile de OECD seviyesinin
çok altında kalıyor. Özellikle son 10 yılda merkezi denetim
elemanlarının sayısı hızla azalırken, defter tutan mükellef sayısı
ise artıyor. Bu da, inceleme oranının biraz daha aşağı düşmesine
yol açıyor. Raporda, bu konuda şu değerlendirmede bulunuluyor:
“Türkiye’de vergi inceleme elemanı sayısı düşük olduğu gibi,
işgücünün planlanmasında bölgelerin ekonomik gelişmişlik seviyeleri
dikkate alınmadığından, vergi denetmenlerinin bir bölümü, ekonomik
faaliyetlerin ve vergi kaçağının oldukça düşük seviyede
gerçekleştiği illerde verimsiz bir şekilde çalıştırılmakta, bu
nedenle işletme ölçeklerinin, matrahların ve vergi kaçağının daha
yüksek olduğu gelişmiş merkezlerde gerektiği ölçüde vergi
incelemesi yapılamamaktadır. İnceleme hazırlığından, raporun
savunulmasına kadar ki süreçte 12-13 işlem yapılmak durumunda
bulunulması, inceleme için ayrılacak süreyi uzatmakta, yapılan
inceleme sayısını ise azaltmaktadır. İnceleme sayıları dikkate
alındığında bir mükellefin 5 yıllık zaman aşımı süresince hiç
incelenmeme olasılığı yüzde 85, 1 defa incelenme olasılığı yüzde
13, 1’den fazla defa incelenme olasılığı ise yüzde 1’in
altındadır.” Yol denetimlerinin de faydası tartışılıyor Son 15
yıldır yoğun ve yaygın vergi denetimleri adı altında yürütülen yol
denetimlerinin faydalarının da tartışmalı olduğu görüşü savunulan
raporda, vergi denetmenlerinin etkin denetime yönelik çözüm
önerileri de şöyle sıralanıyor: Vergi denetiminde temel ilke ve
stratejiler belirlenmeli. İç denetim ile dış denetim birbirinden
ayrılmalı. Denetimlerdeki çok başlılığı gidermek, uzmanlaşmayı
sağlamak ve eşgüdüm sorunlarını çözmek için vergi inceleme birimi,
idarenin dışında bağımsız bir kurum haline getirilmeli. Vergi
inceleme kapasitesi artırılmalı. Bunun için de öncelikle vergi
inceleme elemanlarının sayısı çoğaltılmalı. Plan döneminde defter
tutan mükelleflerinin en az yüzde 7-8’i incelenebilmeli. Denetimde
otomasyon temelli bilgi kullanımı yaygınlaştırılmalı, yeni denetim
teknikleri ve oto kontrol uygulamaları geliştirilmeli. Denetim
birimlerinin performans ölçümü yapılmalı. İnceleme raporları, vergi
yargısında uzman kişilerce savunulmalı. Ekonomik dengeler yerine
oturduktan sonra servet beyanı esasına dönülerek, harcama ve
tasarrufları ile vergi beyanları arasında uçurum bulunan
mükelleflere, “Nereden buldun?” diye sorulabilmeli. Bu doğrultuda
gelir unsurlarının tespiti açısından kaynak yaklaşımı yerine net
artış yaklaşımı benimsenmeli.