Vergi indirimleri amacına ulaşır mı?
Abone olHükümetin açıklamaya hazırlandığı ekonomik paketteki, KDV ve ÖTV indirimi amacına ulaşır mı? Ufuk Söylemez değerlendirdi;
Hükümetin açıklamaya hazırlandığı ekonomik paketteki,
konutta KDV ve dayanikli tüketim mallari ile beyaz esyada ÖTV
indirimi planini Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakani ve Sözcü
Yazarı Ufuk Söylemez degerlendirdi.
Hükümetin krize karsi tedbir olarak sundugu vergi
indirimleri amacina ulasir mi?
Bu paketin Türk ekonomisine degil, Alman ve Japon ekonomisini
kurtarmaya yönelik bir paket olsa ancak bu kadar olur. Çünkü
otomobilde ve beyaz esyada ÖTV ve KDV indirimini eger genel olarak
yaparsaniz, Alman, Fransiz otomobillerine Japonya ve Çin'den ithal
edilen elektronik ve beyaz esyaya, ekonomik destek vermis olursunuz
ki, bu Alman isçisi Hans'i veya Japon firmasi Sony'i ekonomik
krizden koruyabilir.
Amacina ulasmasi için nasil bir vergilendirme politikasi
izlenmeli?
Otomotivde ve beyaz esyada KDV ve ÖTV indirimi ancak yerli
üreticilere saglanirsa veya yerli üretim payi yüzde 50'den fazla
olanlara saglanirsa Türk ekonomisine faydasi olur. Sanayici ve
isçiye ancak böyle faydasi olur. Aksi taktirde ithal otomobil ve
beyaz esya üreten ülkelerin ekonomilerine ve isçilerine fakir
Türkiye'nin cömert bir katkisi olur.
KDV indirimi dar gelirliyi nasil etkiler?
Konutta KDV indirimi bir fantezin ibarettir. Çünkü, 150 metrekareye
kadar olan konutlarda zaten KDV orani yüzde 1'dir. 150 metrekareden
büyük konutlar ise zaten gelir ve varlik durumu iyi olan
kesimlerdir.
Vatandasa faydasi yoksa kime var?
Konutta KDV indirimi bazi yandas müteahhitleri kurtarmak ve
varlikli kesimlerin büyük ev alabilmesine katki saglamak anlamina
gelir.
Asıl ihtiyaç nedir?
Türkiye'nin ihtiyaci on binlerce insanin sosyal konut niteliginde
ve 100-120 metrekareyi geçmeyen konutlardir. Esas bunlara imkan
saglanmalidir. Ancak bu KDV indirimi zaten bu kisileri kapsamadigi
için, daha baska imkanlar
saglanabilir. Konut taksitleri vergiden düsülebilir, uzun vadeli
ödemesiz dönemler verilebilir.
Öngörülen ekonomik paket yasalaşırsa ne olur?
Açiklanan paket eger bu haliyle yasalasirsa, Alman ve Fransiz
otomobilcilerini, Japon ve Çin beyaz esya üreticilerine ve
isçilerine bayram ettirir, Türk milletini de daha çok
fakirlestirir.
Ne yapmali?
Türkiye'nin yapmasi gereken yerli üretimi tesviktir. Gerçekçi kur
ile sicak paradan vazgeçmektir. Son 5 yilda sicak para nedeniyle
yüksek reel faizden kazanç saglayan zengin ve varlikli kesimlerden
"net aktif vergisi" almalidir. IMF'den kisa vadeli yüksek faizle
borçlanmak yerine, kriz döneminde bir defalik -TÜSIAD üyeleri basta
olmak üzere-, zenginlerden varlik ve servetlerine, bilançolarina
bakilarak, geçmiste uygulandigi gibi bir defalik net aktif
vergisinin alinmali. ABD Baskani Obama bile yillik geliri 250 bin
dolari asan zengin ABD'lilerin vergisini artiracagini geçen hafta
açikladi.
Hükümet krizin ciddiyetini anliyor mu?
Derinlesen krize ragmen hükümetin aldigi önlemler, olayin ciddiyeti
ve vahametinin kavranamadigini gösteriyor.
Türkiye ekonomisine kaynagi belirsiz döviz girisleriyle
ilgili ne düsünüyorsunuz?
Döviz kurlarini, kaynagi meçhul para girisleriyle düsük tutmaya
çabalari var. Geçen yilin ekim, kasim ve aralik aylarinda 12.4
milyar dolar, bu yil ocak ayinda da 1.7 milyar dolar olmak üzere
toplam 13.7 milyar dolarlik, ödemeler dengesinin hiçbir kalemine
girmeyen, kaynagi belirsiz döviz girisleri yasandi. Bu rakamlar
geçmiste görülmedi. Ya ödemeler dengesinde fahis hata yapiliyor ya
da Türkiye'ye kaynagi meçhul ama hesaplara girmeyen -ne mevduat
hesabina, ne ihracat kaleminde, ne müteahhitlik gelirlerinde
gözükmeyen, bavul ticaretiyle açiklanamayacak kadar büyük- kayit
disi para girisi gözüküyor. Merkez Bankasi makul bir açiklama
yapamadi. Onun için IMF'den borç alarak, yeniden düsük kur yüksek
reel faiz düzenine, geri dönme çabalari hem gerçekçi hem de dogru
degil.
IMF ile anlasma yapilmasi durumunda Türkiye'yi ne
bekliyor?
IMF'den 4 ay önce borç alan Macaristan ve Ukrayna IMF'nin agir
sartlarini yerine getiremedi ve bugün toptan iflas tehlikesi ile
bas basa kaldi. Yani IMF ile anlasan ülkelere yabanci kaynak ve
sermaye gidisleri geçmisteki gibi olmamakta. Türkiye için de
maalesef bu durum geçerlidir. Bu krizde IMF ile anlasmak demek,
iflas noktasindaki Pakistan, Letonya, Macaristan ve
Ukrayna'dan bizim de bir farkimiz yok demek anlamina gelir. IMF'den
borçlanmak yerine, tasarrufu tesvik eden, yerli üretimi
destekleyen, istihdam üzerindeki yükleri kaldiran, gerçekçi kur
uygulayan ve sicak paraya dayanmayan, bu arada da ulusal dayanisma
için 1 defalik zenginlerden net aktif vergisi alan, dogru ve
gerçekçi bir ekonomik model uygulanmalidir. Aksi taktirde henüz
dibini görmedigimiz ekonomik krizin çok vahim ekonomik ve sosyal
sonuçlariyla yüz yüze kaliriz.