Rivayet olur ki kiliseye ilk defa giden bir vatandaş, o gün vaaz
konusu olan Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi konusuna denk gelmiştir.
Vaaz sırasında Yahudilerin Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesindeki
rolünü dinledikçe öfkesi kabarır. Sokağa çıkar çıkmaz ilk gördüğü
Yahudi’nin yüzüne tokat olarak patlar bu öfke. Neye uğradığını
şaşıran Yahudi, yediği tokadın sebebini sorar. Hz. İsa’nın çarmıha
gerilmesi yüzünden tokat yediğini anlayınca tepkisi şöyle olur: -
İyi de, bu olay 2000 yıl önceydi. Vatandaş cevaplar: -Olsun, ben
yeni öğrendim.
Tarımsal üretimde genetik/biyoteknolojik yöntemler hakkında bir
şeyler duyar duymaz bu konuyu sahiplenen bir güruh var tüm dünyada.
Yeni öğrenmenin verdiği heyecanla bu sahiplenme bazen duygusal hal
alır ve tokat atılacak yüz aranır. Her duygunun gereğinden fazla
yoğun yaşandığı ülkemizde ise nispeten daha trajik bir hal almıştır
mevzu. Bu konularda makul fikirler ile teknoloji üreten
akademisyen ve uzmanlara eleştiri yönelten makul düşünürler, bu
eleştirinin kapsamı dışındadırlar ve katkıları değerlidir.
Bir süredir cevval, vatansever (!) ve ahlakçı bir güruh,
anlayabildiği kadarı ile büyük bir bela olan genetik
teknolojileri ve tohum teknolojisi konusunda dünyayı ve toplumu
aydınlatmak (!) adına çırpınıyor. Kitap yazanından köşe yazanına,
televizyon programcısından twitter fenomenine, herkes bir
yerinden tutmuş gidiyor. Ancak, derin ve nitelikli hiçbir bilgi
sahibi olmadan güçlü fikir sahibi olan bu çakma vatanseverlerin
aklına gelmeyen şey şu: Acaba bu konuda derinlemesine araştırma
yapan akademisyenler/araştırıcılar ne düşünüyor. Öyle ya bu
teknolojileri üreten, analiz eden, değerlendiren, denetleyen en
mütevazi hesapla yüz binlerce araştırıcı ve uzman var. Bu
teknolojilerin bu derece yıkıcı bir faaliyet olduğuna dair,
uzmanlarından hiçbir ciddi infial yok. Bu konudaki fikirleri en
azından piyasada korku salanlar ile aynı olmazsa gerek.
Aralarında 137 Nobel ödüllü bilim insanının da bulunduğu 13 bine
yakın akademisyen, imzaladıkları bir bildiri ile GDO’lara karşı
muhalefette bayrağı önde götüren Greenpeace adlı çevreci gurubun
pozisyonunu gözden geçirmesini tavsiye etmektedir. GDO ve
ürünlerine karşı ölçüsüz muhalefetin, bilgi sahibi olmayan
kamuoyunu yanlış yönlendirdiği ve insanların etki altında
bıraktığını da eklemişler. Bu imza kampanyası, konu hakkında
akademisyenlerin toplumu bilgilendirme adına en organize duruş
sergiledikleri hareket olduğu için kayda değerdir. Bunun dışında
oldukça yaygın şekilde bireysel fikirler akademisyenler ve uzmanlar
tarafından yazılmaktadır.
Eğer bu akademisyenlerin yukarıda özetlediğim fikirlerine değer
vermiyorsak, bu ancak iki sebepledir. Ya konu hakkında cevval
vatanseverlerden (!) daha az bilgi sahibidirler ya da ahlaki
duruşlarında sorun vardır.
Herhalde hiçbir çakma vatansever, bu teknoloji uzmanlarından
daha fazla bilgi sahibi olduğunu iddia etmemektedir. En azından bu
kadar şirazeden çıkmamıştır. Bu akademisyenlerin alanına yaptığı
katkıları tartışacak bir durum da yok. Üstelik bu insanların
genetik konusunda fikir sahibi olan herkesten daha bilgili olduğunu
fikir sahipleri de kabul edecektir. Peki, bu alanda uzman –üstelik
Nobel alacak kadar başarılı- araştırıcılar ile bu alanda nitelikli
araştırma yapan uzman ordusunun bilgilerinde sorun yoksa neden bu
pozisyonu tercih ediyorlar.
Geriye kalan ihtimal, bu araştırıcı ve uzman ordusunun topluca
ahlaksız olduğu vatan/dünya ve insanlık adına hiçbir kaygı
taşımadıkları ihtimalidir. Çoğunlukla daha fazla kazancı
ve daha rahat bir hayatı elinin tersi ile iterek bilgi/buluş üretme
adına akademiye giren insanların topluca ahlaksız ve yıkıcı
olduklarını düşünmemiz için bir sebep yok. Bunlarının tamamının
şirketler tarafından para ile satın alınmaları da mümkün değil.
Dolayısıyla diğer ihtimal de pek makul değil.
Peki, alanında bilgili, teknolojiye hakim ve toplum
ortalamasında ahlaki değerlere sahip bu araştırmacı ve uzman
ekipten farklı düşününce ne yapmak gerekiyor. Ben söyleyeyim.
Genetik ve biyoteknoloji kullanılarak geliştirilmiş tohumlar
hakkında duruşunuzu gözden geçirmek. Alternatif kaynaklardan farklı
bakış açılarına dair okumalar yapmak. Bilgi edinme hususunda
uzmanlardan daha çok yararlanmak. Bütün bunları yaptıktan sonra
hala farklı fikirde iseniz, fikirlerinizi yazılı bir şekilde
gerekçelendirerek yazıya dökmek ve paylaşmak..