Memur-Sen’in 50 bin kişiyle yaptığı yeni anayasa araştırmasından çarpıcı sonuçlar çıktı. Yeni anayasa tartışmaları sürerken, Memur-Sen’in 81 ilde 49 bin 740 kişi ile yüz yüze yaptığı “Yeni Anayasa Araştırması Algı, Beklenti ve Talepleri” başlıklı kamuoyu araştırmasına göre, halkın yüzde 61’i mutlaka yeni bir anayasa yapılmasını isterken sadece yüzde 7.1’i buna karşı çıkıyor. Yeni anayasa hazırlık sürecinde tartışma konusu olan merkezi ve yerel yönetim, vatandaşlık tanımı, laiklik, Atatürk milliyetçiliğine yönelik görüşleri sorulan vatandaşların, yapım sürecine kendisinin de katılacağı kısa, ideolojisiz, eşitlikçi, etnik olmayan, egemenliğin merkezde olduğu ama hizmetin yerelden verildiği, insan odaklı bir yeni anayasa istediği ortaya çıktı. Yeni anayasanın referanduma sunulması da istenen araştırma sonuçlarına göre, halkın üçte ikisi eğitim dili Türkçe olmak kaydıyla anadilde öğretime, yüzde 87’yle yerel sorunlarını çözmeye yetkili yerel meclislerin de olmasına, yüzde 52’yle toplumun yarısından fazlası değiştirilemez hüküm bulunmamasına destek veriyor. Devletin özgürlükler ve ekonomi alanında yer almaması istenilen araştırma sonuçlarında şu noktalar dikkat çekiyor: Kurucu Meclis’e gerek yok Toplumun yüzde 64’ü yeni anayasanın kısa ve öz olması gerektiğini düşünüyor. Toplumun üçte ikisi (% 63,3), yeni anayasanın 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinden sonra oluşan Meclis tarafından yapılması gerektiğine inanıyor ve kurucu meclis önerisine sıcak bakmıyor. Etnik körlükte toplum birleşiyor Toplumun yüzde 56,2’si, yeni anayasada ideolojilere yer verilmemeli diyor. Toplumun yüzde 77,9’u, yeni anayasanın etnik kimliklerden arındırılarak hazırlanması gerektiğini düşünüyor. Toplumun yüzde 95,4’ü yeni anayasanın tüm toplumsal kesimlere eşit mesafede olması gerektiğine inanıyor. Yerel Meclislere toplumsal onay “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesinin yeni anayasanın temel prensibi olması noktasında toplumda güçlü bir ittifakın bulunduğu (% 95,4) görülüyor. Toplumun yarısından fazlası (% 52,9), yeni anayasanın değiştirilemez hükümler içermemesi gerektiğine inanıyor. Meclisin toplumdaki tüm renklerin temsiline imkân sağlayan bir yapıda olması gerektiği yönündeki düşünceye toplumun büyük çoğunluğu (% 91,3) destek veriyor. Vatandaşların yerel sorunlarını çözmeye yetkili yerel meclislerin de olması gerektiği yönündeki düşünceye toplumun ezici çoğunluğu (% 86,7) destek vermektedir. Toplumun yüzde 84,6, ordu da dâhil, hiçbir kurumun meclis denetiminin dışında tutulmaması gerektiğini düşünüyor. Toplumun dörtte üçünden fazlası (% 77,6), devletin doğrudan ekonomik faaliyette bulunmasına karşı çıkıyor. Vatandaşların yüzde 80’i askeri, idari ve adli yargı ayrımı bitsin diyor. Türkiye başörtüsüne özgürlük istiyor Halkın yüzde 66,5’i, özgürlüklerin nasıl sınırlandırılacağına anayasada yer verilmesi gerektiğini düşünmekte. Türkiye’nin yüzde 90’ı, seçme-seçilme hakkının kullanımı ve kamu memuriyeti dahi olsa kılık-kıyafet, inanç, yaşam tarzı vs. nedeniyle insanların özgürlüklerinin sınırlandırılmaması gerektiğini ve devletin tüm özgürlükler ve kişisel tercihler karşısında tarafsız kalması gerektiğine inanıyor. Toplumun yarısından fazlası (% 58,6), devletin din ve inanç konusunda tamamen tarafsız olması gerektiğine düşünüyor. Toplumun üçte ikisi (% 65,4), eğitim dili Türkçe olmak kaydıyla, anadillerin öğretilebileceğini düşünmektedir. Toplum, ağırlıklı olarak kendisini muhafazakâr (% 24,5), Atatürkçü (% 16,3) ve milliyetçi (% 11,9) olarak tanımlıyor. 1982 Anayasası’nı darbe ürünü bir anayasa olarak görenlerin oranının eğitim düzeyleriyle paralel olarak arttığı gözleniyor. İnsan onuru kavramının yeni anayasada mutlaka yer alması gerektiğine en çok inananlar okuryazar olmayanlar. Eğitim düzeyleri arttıkça, bu kavrama verilen destek azalıyor. Lise ile üniversite seviyesindekiler için oran yüzde 50’nin altına iniyor. Tüm gelir düzeylerinin yüzde 75’i yeni bir anayasanın kesinlikle yapılması gerektiğine inanıyor. 1982 Anayasası’nı darbe ürünü bir anayasa olarak görenlerin oranının eğitim düzeyleriyle paralel olarak arttığı gözleniyor. İnsan onuru kavramının yeni anayasada mutlaka yer alması gerektiğine en çok inananlar okuryazar olmayanlar. Eğitim düzeyleri arttıkça, bu kavrama verilen destek azalıyor. Lise ile üniversite seviyesindekiler için oran yüzde 50’nin altına iniyor. Tüm gelir düzeylerinin yüzde 75’i yeni bir anayasanın kesinlikle yapılması gerektiğine inanıyor. TOPLUM ANAYASAYA SAHİP ÇIKIYOR Halk 1921’den sonra ilk defa ‘karar ve irade bende’ diyor. Doç. Osman Can’ın koordinatörlüğünde Türkiye çapında 50 bin kişiyle yapılan çalışmanın sonuç kısmında şu ifadelere yer verildi. ”1921 Anayasası deneyimi dışında, toplumun genelinde ilk defa karar ve irade bana aittir kararlılığı içinde olduğu görülüyor. Anayasanın etnik kimliklerden arındırılması, devletin tüm siyasal görüşlere, etnisitelere, inançlara eşit mesafede durması talepleri, sadece devletin tarafsızlığı amacıyla yetinilmediğini, laikliğin de din ve vicdan hürriyetinin teminat altına alınması aracı olarak yorumlanması ve tanımlanması beklentisini gösteriyor. Bu bağlamda, eski anayasal düzenin en belirgin siyasal tercihleri olan “resmi ideoloji” ile dindarları dövme aracı olan “laiklik” anlayışının reddedildiği görülmektedir. Devletin bireylerin ve toplumun özgürlük alanından çıkması, bu alanı tanımlama, yaşama ve dönüştürme yetkisinin yalnızca bireylerde ve toplumda olması; buna karşın devletin sosyal programlara da ağırlık vermesi gibi hususlar da toplum tarafından geniş kabul görüyor. Araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer önemli sonuç ise yeni anayasanın niteliği ile ilgili olarak toplumun beklentileri. Toplumun çok büyük çoğunluğunun yapılacak olan yeni anayasanın ifade biçimi olarak kısa ve öz olmasını istiyor. Toplum ayrıca yeni anayasanın, insan onuruna dayanan, bütün unsurlarıyla katılımı ve tarafsızlığı esas alan, özgürlük alanında olumsuz herhangi bir tasarruf yetki ve yeteneği bulunmayan, ancak toplumsal ve bireysel talepler ile uluslararası ve küresel gelişmeler karşısında etkin ve hızlı olabilen ademi merkeziyetçi bir anayasal düzen talep etmektedir.” Kaynak:Star