Vatan yazarı Allahçıları yazdı!
Abone olO'na göre İslamcılar 'Allahçı', Gülen'in konuşmaları 'paracı vaaz', Pamuk 'eksik hikayeci' Cemil Meriç'in pusulası ise puslu!
O'na göre İslami düşüncede olanlar 'Allahçı', Fethullah
Gülen'in konuşmaları 'paracı vaaz', Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk
'eksik ve kötü hikayeci', sağ ile solun itibar gösterdiği ünlü
düşünce adamı Cemil Meriç'in pusulası ise
'puslu'...
Bu sözlerin sahibi Vatan Gazetesi yazarı Necati Doğru. Doğru
Tartışma özürlü olduk… Neredeyse hiç kimse, bir diğerinin görüşüne saygı duymuyor… Herkes tek doğruyu
kendisinin söylediğine inanıyor… “Benim gibi düşünmüyorsan, satılıksın, vatan hainisin”… Veya “benim gibi düşünmüyorsan Allahsız’sın, dinsizsin…” Sözü Necati Doğru’ya getireceğim… Necati, akçalı konularda dürüsttür… Temiz ahlâklıdır… Ama… Kendisi gibi düşünmeyenleri sevmez… Olabilir… Sevgi “zorunluluk” değildir… Ama Necati kendi gibi düşünmeyenlere “saygı” da duymaz… Oysa “saygı” uygarlığın, demokratlığın şartıdır… Necati Doğru’nun fikri bağnazlığı ne yazık ki sosyal ahlâkını da erozyona uğratıyor…
Adnan Berk Okan |
bugünkü Hürriyet'ten Yılmaz Özdil'in benzetmelerine adeta taş
çıkartıyor. İşte Necati Doğru'nun gözünde İslamcılar, eski
solcular, Fethullah Gülen, Orhan Pamuk, Cemil Meriç ve
diğerleri:
- Kadri Gürsel, Milliyet’te (3 Ocak günü) güzel, doğru ve vicdanlı
bir yazı yazdı. Orhan Pamuk’un, kitapları satsın diye, dünya
gazetelerine görüş açıklarken “eksik ve kötü hikâyeler uydurduğunu”
söyledi.
Bulun yazıyı okuyun.
Değerli bir yazıydı.
Bana göre de Orhan Pamuk, Türkiye’de “laikler demokrat değil”
derken aslında “İslamcıların demokrat olduğunu” ima ediyor ve
laiklik (Atatürkçülük-Cumhuriyetçilik-bölünmez bütünlük-en hakiki
mürşit ilimdir ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir çizgisi)
karşıtı dinci muhafazakâr yolun amigoluğunu ve dini siyasete alet
eden yapının şakşakçılığını yapıyor. Kadri Gürsel’in bu önemli
yazısından esinlenerek; onun altını çizdiği noktayı “bir çıt daha
ileriye” taşımayı deneyeceğim.
Gerçekten kenetlendiler.
Tekelci birlik oldular.
Türkiye yazı ve düşünce hayatında; eski
dinci-muhafazakâr-Osmanlıcı-padişahçı, “referansımız İslamdır”
diyen adil düzenci çizgi ile eski solcu, materyalist, Allah tanımaz
ateist, eski darbeci, eski Avcıoğlu çantası taşıyıcı, darbe ortamı
yaratmak için Filistin’e gidip “gerilla eğitimi almış” eski goşist
ve eski Maocu, dededen varlıklı, köşklerde büyümüş, babası çok ünlü
yazar olduğu için kendisi cumhuriyetin nimetlerinden aşırı ölçüde
faydalanmış yeni liberal, eski Türkiye Komünist Partisi üst
yöneticisi fakat şimdi keskin özel sektörcü, eski sosyal demokrat
fakat şimdi AKP’de bakan, hepsi bir oldular.
Mustafa Kemal’e saldırıyorlar.
Dinciler ile eski solcular!
Allahçılar ile eski Allahsızlar!
Son 70 yıldır boğazlaşanlar, birbirlerine sövenler, birbirlerine
silah çekenler, son 3 yıldır aynı tek koza içine girdiler.
Bir kozada 2 böcek oldular.
Seslerini birleştirdiler.
Laikliğe, Cumhuriyetçiliğe, Mustafa Kemal’e, bölünmez bütünlüğe
kalemleriyle, kameralarıyla, söylemleriyle hücum ediyorlar.
Başbakan’ın uçağında, Cumhurbaşkanı’nın gezisinde; muhafazakâr
dinci ile dönmüş eski solcu, “Mustafa Kemal’i ve onun devlet
adamlığını halkın gözünde ve gönlünde geriletmek” arzusu ve iştahı
ile biraraya geliyorlar.
Aynı hedefe kilitlendiler.
Bu saldırı yeni değil; 70 yıllıktır. 1936 yılı ile 1960 yılı
arasında önce; Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Hezimet mi, Zafer mi”
adlı kitabı ve Dr. Rıza Nur’un 3 ciltlik “Hayat ve Hatıratım” ile
başlamıştı. Bu iki kitap; içki içmesinden kadın sevmesine kadar
Mustafa Kemal’e adice çamur atıyordu.
Bunlar belden aşağı vuruştu.
Aynı yıllarda 3 ideolog (doktrin kurucusu, yön veren) Mehmet Akif,
Necip Fazıl, Peyami Safa’yı ve onların halkı etkileyen kalemlerini,
şairliklerini kullanarak “fikir planında” da Cumhuriyet’e, laikliğe
karşı harekete geçtiler.
Üç korku yarattılar.
Üç korkuyu işlediler.
Üç korkudan üç düşman yarattılar. Bunlar; “köy enstitüleri
düşmanlığı, İsmet İnönü düşmanlığı, Sovyetler Birliği (anti
komünizm) düşmanlığı” oldu. Bu düşmanlıkları kullanarak;
Cumhuriyet’e, laikliğe, Mustafa Kemal’e saldıra saldıra 1980 yılına
kadar geldiler.
1980 sonrası ilginç oldu.
İdeologlar değişti.
Düşmanlar değişti.
Solcular döndü, değişti.
Dinciler ile dönmüş solcular birleşti; ideologluğa “İdris
Küçükömer’in, Fethullah Gülen’in ve Cemil Meriç’in teorik
düşüncelerini” oturtarak Mustafa Kemal’e, laikliğe ve cumhuriyete
birlikte saldırmaya başladılar.
3 yeni korku buldular.
3 yeni korkudan 3 yeni düşman; “Ordu düşmanlığı, Atatürk
düşmanlığı, bölünmez bütünlük düşmanlığı” ürettiler ve bugünlerde
“demokrasiye tam geçiş-ordu vesayetini bitiriş-jakobenizmi
sonlandırma” sahte sloganlarına sarılarak saldırıyorlar. Ben
fikrimi söyleyeyim; İdris Küçükömer’in kofti keskisi, Fethullah
Gülen’in paracı vaazı, Cemil Meriç’in puslu pusulası, Orhan
Pamuk’un klip figüranlığı vız gelir tırıs gider.
Laiklikten kıymık koparamazlar.