Varoşlar ne diyor?
Abone olSeçime 10 gün kala Alibeyköy, Yeşiltepe ve Halkalı'daki seçmenin hayalleri, istekleri.
İstanbul'un iş ve seçim izlenim merkezi Taksim'in bunaltıcı rahatlığından bir nebze olsun uzaklaşabilmek için kendimi kentin yoksul mahallelerine atıyorum.
Alibeyköy Çırçır mahallesinde dereye hakim bir noktadaki kahvehaneye giriyorum. Kahvehanenin sahibi sandığım, ama sonradan buranın ciğercisi olduğunu anladığım Ömer Bey, beni içeri buyur ediyor ve ocağın başındaki Mustafa Bey'le tanıştırıyor. Mustafa Bey, sabıkalı olduğu için (Cinayet ve başka suçlardan sekiz yıl yatmış) kimsenin kendisine iş vermediğini, 25 lira yevmiye ve dört çocuğuyla birlikte derenin içinde yaşadığını anlatıyor ve AKP'ye aklına geleni söylüyor.
Çaycının, 785 TL emekli maaşlı selefi Ciğerci Ömer Bey, orada
geçirdiğim bir saat içinde bir çeyrek ekmek bile satamadığına
üzülmedi; ama köyü aklına gelince kendini koyuverdi. Ömer Bey 10
yaşındaki çocuğu, eşi ve yoksulluğuyla birlikte yaşadığı evinde
hazırladığı ciğerden günde 20–25 lira kazandığını (Burada akıl edip
bunun ciro mu yoksa kar mı olduğunu soramıyorum. Ama çeyrek
bir-buçuk, yarım da 2,5 lira olduğuna göre kardır diyorum. Ama yine
de bilemiyorum) oyunu kime vereceğini bilmediğini söylüyor ve
köyünü özlediğini araya bir daha sıkıştırıyor. 'Bir Ecevit vardı,
gitti” diyor.
Kahveden çıkınca sola sapıyorum. Birkaç yıl önce gecekonduların yerini alan yoksul binalara baka baka Yeşiltepe mahallesine geliyorum. Bu bilinçli bir tercih değil, tabii. Bilerek gelmedim yani.
Bir çay ocağına oturuyorum. Seçimlerle ilgili görüşlerini açıklayacağını söyleyerek, beni karşısına oturtan ve Türkiye'deki her beş gençten biri gibi işsiz olan Mustafa, kalabalığın hayranlık dolu bakışları arasında hayatla ilgili ama seçimle ilgisi olmayan bildiği herşeyi anlatıyor. “Bir millet, kadınların namusu erkeklerin cesareti üzerinde yükselir” diyor. Berber arkadaşının 'baban geliyor' uyarısı üzerine sigarasını panik halinde yere atıyor.
'Biz, sizi ararız'
Yeşiltepe'den ayrılırken, taksici sandığım Cafer Bey'le konuşuyorum. BBC Türkçe'nin radyosunun kapanmasına çok üzüldüğünü söylüyor.
Hurdacı Salim'in oyu AKP'ye.
Cafer Bey, son ekonomik krizde, (işçi olarak çalıştığı) fabrikası kapanınca ortada kalmış. Emekliliğini tamamlaması için 21 ay da çalışması gerekiyor. Ama “Kimse iş vermiyor, 'Kimlik kartımda Tunceli yazdığını görünce biz sizi ararız diyorlar.' diyor ve sigarasını şuradaki süpermarkette kasiyer olarak çalışan kızının aldığını, oyunu hem hemşerisi hem de dürüst olduğu için Kılıçdaroğlu'na vereceğini söylüyor: “Ben bu millete laf anlatamıyorum. İşte nihayet dürüst bir adam bulduk. Neden başkasına oy veriyorlar anlamıyorum” diyor.
Beni Halkalı Merkez Mahallesi'ne bırakan taksici Fatih, önce hiçbir partiyi yeterince İslami bulmadığını söylüyor ve arkasından “Daha önce Gazze'ye yardım yapabiliyor muyduk. Başbakanımız Kovas'ta (Davos) one minute dedi” diye devam ediyor.
Merkez mahallesinde hayat, sokakta
Halkalı Merkez Mahallesi'nde annemle babamın oturduğu evin bir alt sokağındayım.
Hurdacı Salim Bey'e müşteriler ayrılır ayrılmaz oy kullanıp kullanmayacağını soruyorum. AKP'ye oy vermek için memleketi Afşin'e gideceğini söylüyor. Salim Kör, Yenibosna'da kendisi gibi hurdacı olan 16 arkadaşıyla birlikte bir dükkanda kalıyor. Karısı ve dört çocuğu Maraş'ta. Günde 20–25 lira kazanıyormuş ama gününe göre değişiyor.
Biraz önce bir liraya aldığı bozuk ütüyü iki liraya, iki liraya aldığı porselen altlıklı abajuru dört liraya satma girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Kör, omzundaki kovaları sallaya sallaya çeşmeden gelen kız heykelini gururla sergileyerek hızlı adımlarla ve peşinden koşturan kalabalığa laf yetiştirerek ilerlerken, 'Oyum AKP'ye. Önümüz açık” diyor.
Merkez mahallesinde hayat, sokakta cereyan ediyor.
Kadınlar sokakta halı yıkıyor, çocuklar sokakta top oynuyor ve sokakta arabaların altında kalma tehlikesi geçiriyor.
Biraz sonra caminin çay bahçesinde konuşacağım ve “Burası güllük gülistanlık. Her yer yemyeşil diyen” yaşlı adamın bu cümleyi kurarken gönderme yaptığı, mahallenin benim gördüğüm belki de tek ağacının altında neşeli, komik sesler çıkararak süzülen kedi de karnı tok sırtı pekmiş gibi bir havası olduğu için zan altında kalma tehlikesi geçiriyor.
Merkez mahallesinde, Berber Ufuk, Muhasebeci Şeyma ve AKP deyip başka bir şey demeyen çay ocağı müdavimlerinin yanından bildirmeye devam edeceğim.