Balyoz tutuklusu muvazzaf ve emekli asker yakınları, artık
ezberlediğimiz aynı eylemi bir kez daha tekrarladı.
Aralarında General ve Amiral eşlerinin de bulunduğu
kalabalık bir grup Anıtkabir’de buluştu.
“Gençlik Marşı”, “Harbiye
Marşı”, “Ankara’nın taşına bak” türküsü
okundu.
Onlara eşlik eden binlerce yurttaş slogan attı.
“Türkiye laiktir, laik kalacak” diye
bağırdı.
Kimisi gözyaşlarını tutamadı.
Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Hanım titreyen ses
tonuyla “gururlu, mutluyuz. Bu desteği görmek çok güzel bir duygu
dedi”.
Bu kalabalık grup, “Balyoz tutuklamalarını Ata’ya şikâyet için” oradaydı.
Fotoğraf, hiç tereddütsüz Cumhurbaşkanlığı
seçimlerindeki Cumhuriyet Mitinglerini
çağrıştırıyordu.
Yalnızca benzerlerini; kendisi gibi
düşünenleri hedefleyip geride kalan çoğunluğu
görmeyen,
O temel kitlenin, “nasıl”, “neye, hangi kriterlere göre” karar
verdiğini bilmeyen;
Onları hiç tanımayan, anlamayan,
Kendisine benzeyen onbinlere bakıp Türkiye’nin ayağa kalktığını
sanan o homojen kitle…
Başbakan Erdoğan’ın “prototip” diye sınıflandırabildiği
azınlık…
İşte onlar, hiç mi hiç değişmediler.
Değişmedikleri içindir ki; çok şeyin değiştirilmesine
fırsat yarattılar.
Kafaları bozuldukça bir araya gelip marşlar söylediler,
sloganlar attılar ve sık sık “Anıtkabir’e gidip Ata’ya
şikâyet ettiler”…
Ata ne yapsın?
Yapacağını fazlasıyla yapmış zaten!
Vatanı düşmandan, saltanattan, cehaletten; bilumum prangalardan
temizledikten sonra “bu ülkeyi elbirliği ile
yönetin” deyip demokrasiyi getirmiş.
“Birbirinizi anlayın, tanıyın”, “halka
onların ruh ve vicdanından alınmış fikirleri telkin edin”
diyerek yol da göstermiş.
Şimdi her fırsatta Ata’ya gidip de onu yalnızca size
benzeyenlerin Ata’sı gibi göstermeye; kendi saffınıza çekmeye;
sizden farklı gerçekleri yaşayan büyük kitlelerden koparmaya ne
hakkınız var?
Mustafa Kemal Atatürk, zaferi, köylü kadınlarıyla, eli nasırlı
Anadolu insanıyla, yalınayak bir milletle kazandı.
Halkın nabzı, parmaklarının ucundaydı.
Onları çok iyi anladığı içindir ki; küllerinden doğan bir
millete önderlik etti.
Siz, yıllarca kendi insanınızı tanımak ihtiyacı
duymadan fildişi kulelerde yaşadıktan sonra halkla, hangi noktada
buluşmayı umuyorsunuz?
Onlarla aynı dili konuşmadığınızın farkında bile değilsiniz.
Eğitim ortalaması ilkokul 3 olan Türk halkının
ne istediğini; neye öncelik verdiğini bilmiyorsunuz.
Bu nedenle şartları ve gerçekleri sizlerle aynı olan kitleyi
halk sanıyor; onlarla birlikte verdiğiniz fotoğrafla
milyonları, karşı cepheye kilitliyorsunuz.
Onları korkutuyorsunuz.
Cumhuriyet Mitingleri size bu gerçeği öğretmiş olmalıydı ama
belli ki; başka bir yol, farklı bir yöntem bilmiyorsunuz.
Ortada bir haksızlık, adaletsizlik olduğuna inanıyorsanız
bunu, naçiz vücudu toprak olan Atatürk’e değil;
hepimize vasiyet ettiği üzere yönetim ortağımız olan halka
anlatacaksınız.
Ama onları tanıyarak ve aynı dili konuşarak.
Zulüm gördüğünüzü düşünüyorsanız, zulüm
gördüğünüzü ifade edeceksiniz.
“Türkiye laiktir; laik kalacak” sloganıyla
kafaları karıştırmayacaksınız.
“Laiklik” bahanesiyle başına gelmedik kalmayan bu milleti
“amanın” diyerek kaçırtmayacaksınız.
“Onların ruh ve vicdanlarından alınmış
fikirler” sayesinde, “Cumhuriyetin
muhafızları” olmalarını sağlayacaksınız.
Siz, düşünen, üreten, gelişimi ve yükselişi gerçekleştiren
lokomotif kitlesiniz.
Sizi seviyoruz.
Ama sizin sevmeyi unuttuğunuz milyonları da
seviyoruz.
Lütfen işe buradan başlayın.
Dönün Anadolu’ya, halkla buluşun.
Onları tanıyın, anlayın, sevin.
Ortak dili konuşmayı öğrenin.
Bir haksızlığa uğradığınızda, sizden önce onların sokaklara
döküleceğini göreceksiniz.