Uzmanlardan iyotlu tuz uyarısı
Abone olProf. Dr. Ramazan Sarı, iyotun tiroid hormonunun yapımında en önemli madde olduğunun altını çizerek, "Bir noktada tuza iyot koyuyoruz ve vü...
Prof. Dr. Ramazan Sarı, iyotun tiroid hormonunun yapımında en
önemli madde olduğunun altını çizerek, "Bir noktada tuza iyot
koyuyoruz ve vücudumuza o iyotun girmesini istiyoruz, diğer
taraftan tuzu kısıtlamaya çalışıyoruz. Uzun vadede tuz kısıtlaması
nedeniyle, yeterince iyot alımı noktasında başarıya ulaşamayacağız"
dedi.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji
Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Sarı, tiroid bezinin boyunun ön kısmında
yerleşen ve vücut için hayati öneme sahip bir iç salgı bezi
olduğunu söyledi. Normal ağırlığı yaklaşık 20 gram olan salgı
bezinin herhangi bir nedenle büyümesine guatr denildiğini ifade
eden Prof.Dr. Sarı, tiroidi vücudun dinamosu olarak tanımladı.
Prof. Dr Sarı, guatr oluşumunda iyot elementinin gıda ile yetersiz
alınması, genetik yatkınlık çevresel ve kişisel özelliklerin yanı
sıra obezite ile doğrudan ilişkili olduğuna değindi. Tiroid
rahatsızlıklarının toplumda sık görüldüğünden bahseden Prof. Dr.
Sarı, tiroid bezinin fazla büyümesi halinde guatr hastalığının
ortaya çıktığını belirtti.
"ANTALYA’DA 100 KİŞİDEN 30-50 KİŞİ GUATR OLUYOR"
Toplumda guatr sıklığında farklı rakamların ortaya çıktığını
kaydeden Prof. Dr. Sarı, "Sadece muayene ile tararsanız yüzde 5 ile
10 kişide guatr tespit ediliyor. Ama ultrasonogrofi ile rakamlar
yüzde 40- 50‘lere kadar çıkabiliyor. Antalya’da da her 100 kişiden
30 ile 50’sinde guatr ortaya çıkıyor. Bölgelere göre farklılık
gösteriyor. Özelikle iyot yönünden eksik olan kırsal bölgelerde
daha çok guatr belirleniyor. Guatr bir kişinin hastalığı değil,
genetik özelliği de var. Sadece iyot eksikliğine bağlı olarak
gelişmiyor aynı zamanda Haşimato(Tiroid hücrelerine karşı
vücudumuzun ürettiği antikorlar sonucu oluşan tiroid iltihabı)
hastalığı dediğimiz durum var. Hastaların yüzde 90’ı kadın. Ailede
bir kadın hasta olduğu zaman çocuklar da risk altında oluyor" diye
konuştu.
"HAMİLE POTANSİYELLİ HER KADININ TROİD HORMUNU MUTLAKA KONTROL
EDİLMELİ"
Haşimato hastalığının doğurganlık dönemini doğrudan etkilediğinin
altını çizen Prof.Dr. Sarı, şunları söyledi:
"Doğurganlık dönemini etkileyen bir hatalıktır. O nedenle bir
anneyi sade bir kadın olarak değil doğurma potansiyeli varsa önem
arz ediyor. Annede hipotirodi ve ya Haşimato varlığı, gebe kalamama
riski veya kalırsa düşükle birlikte gelişiyor. Çoğunlukla bu
hastalarda tiroid hormonu eksikliği belirgin ise bebeklerde zeka
geriliği ortaya çıkıyor. Bu zeka ve gelişimsel gerilik hem anne hem
toplum açısından ciddi bir yük oluşturuyor. O yüzden ülkemizde ve
dünyada kabul gören doğurma potansiyeli olan her kadının mutlaka
gebe kalmadan önce tiroid hormonlarına bakılması gerekir. Gebelik
boyunca da bebeklerin etkilenmemesi için yakından izlenmesi
gerekiyor."
ERKEKLERDEKİ TROİD NODÜLLERİNE DİKKAT
Tiroid hastalıklarının endişe duyulması gereken başka bir
noktasının tiroid bezinin içinde yuvarlak nodüllerin (tiroid
dokusunun büyümesi) oluşması gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Sarı,
"Bu nodüller kanser potansiyelidir. Bu nodüllerin yüzde 15’i kadarı
kanser riski taşıyor. Nodüller daha çok kadınlarda görülmesine
rağmen erkeklerdeki nodüllerin daha çok kanser riski taşıdığını
biliyoruz. O nedenle erkeklerde karşılaşılan nodüllere daha fazla
önem atfetmek gerekiyor. Her hastayı yüzde 15 kanser riski olan
gruba dahil olabileceğini düşünerek iyi değerlendirmek gerekiyor.
Tiroid kanseri iyi ve doğru tedavi edilirse hayatı kısaltmaz. Her
ne kadar adı kanser olsa da bu kanserden hasta ölmez" dedi.
OBEZİTE İLİŞKİSİ
Tiroid hastalığının obezite ile yakından ilişkili olduğuna vurgu
yapan Prof. Dr. Sarı, "Obezite dünyada yaygın olarak görülüyor.
Yapılan bir çalışmada kilo ne kadar fazla ise tiroid büyüklüğü
guatr o kadar fazla olduğunu gösterdi. Kadınlarda obezite fazla. O
nedenle kadınlarda guatr riski de fazla oluyor. Ciddi diyete rağmen
kişide kilo verme anlamında biz zorlama oluyorsa mutlaka tiroid
hormonlarına bakılmalıdır. Tiroid hormonu eksikliği vücuttaki
metabolizma hızını azaltarak, yada çok çaba sarfetmelerine rağmen
kilo verememelerine neden olmaktadır" diye konuştu.
TUZ KISITLAMASI
İyot eksikliğinin guatrla ilişkisinin bilindiği için 1998 yılında
tuzların iyotlanması ile ilgili bir program geliştirdiğini
hatırlatan Prof.Dr. Sarı, "Bu program aslında aldığımız iyotu bir
miktar düzeltti. Normal sınıra birçok yerde ulaştıramasa da, önceki
eksiklikten iyi yere getirdi. Şöyle bir risk ortaya çıktı. Toplum
yaşlanıyor. Yaşlandıkça, kan basıncı yüksekliği, hipertansiyon
riski artıyor. Hastalarımızın çoğuna tuzu kısıtlamalarını
istiyoruz. Bir noktada tuza iyot koyuyoruz ve vücudumuza o iyotun
girmesini istiyoruz, diğer taraftan tuzu kısıtlamaya çalışıyoruz.
Bu aslında bir çelişki doğuruyor. Belki uzun vadede tuz kısıtlaması
nedeniyle, tuzların iyotlanmasıyla yeterince iyot alımı noktasında
başarıya ulaşamayacağız. İyotlu tuz alınması noktasında alternatif
yollar bulmamız gerekiyor. Sofralarda iyot preparasyonları,
tabletleri gibi yolar bulabilir. İlaç halinde iyot satılmaktadır.
Özellikle gebelerde iyot eksikliğine maruz kalmasın diye gebe
hastalara ilave alarak iyot tabletleri kullanmalarını öneriyoruz"
ifadelerini kullandı.
(İHA)