Uzmanlardan doğru tercih tüyoları...
Abone olÇocuğunuz bütün soruları yanıtlayıp bin 544 şampiyondan biri olsa bile açıkta kalma riski var. Peki ne yapmalısınız?
Çocuğunuz bütün soruları yanıtlayıp bin 544 şampiyondan
biri olsa bile açıkta kalma riski var. Peki ne yapmalısınız? Vatan
gazetesinden Mine Şenocaklı uzmanlarla görüşerek bu sorunun
cevabını aradı. İşte size uzmanlarından altın değerinde
tüyolar...
* Veliler, çocuklar, herkes şaşkın. SBS kaldırıldı... Sizce
nereden başlayalım konuşmaya?
Sadık Gültekin: Bence ilk konu şu olmalı; bu sisteminin
değiştirileceği sınavlardan önce söylenmedi. Sınavlar uygulandı,
uygulandıktan sonra söylendi. Bu çok yanlıştı. Sınavları yapmadan
önce, “Biz bu sınav sistemini genel istek üzerine değiştirmeyi
düşünüyoruz. Dolayısıyla bu sene şu sınıflar girecek ya da herkes
girecek. Ama biz şu öğrencileri değerlendirmeye alacağız, şunları
almayacağız” türünden bir ifade olması lazımdı. Hiç böyle bir şey
yapılmadı. 40 kere sınav yapıldı. Yapıldıktan sonra, sonuçlar
açıklanmadan kısa bir süre önce dendi ki, “Sistem değişiyor. Üç
basamaklı sınav sistemi kalkacak. Bunu teke indiriyoruz.” Esas
yanlış da altıncı sınıflara yapıldı. Sen bu sistemi tümden
kaldırıyorsun ve değiştiriyorsun. Ama altıncı sınıfları, sanki
bilerek, eziyet olsun diye bu sınava sokuyorsun. Bu çocuklar iki
yıl daha bu kalkan sistemin eziyetini çekecek. Bu çocuklarda ne
motivasyon ne istek kalacak. Çünkü başka öğrenciler için geçerli
olmayan bir sınava girecekler. Bu çocuklar 6-7-8’de sınava girmiş
olacaklar ve başka da bunlarla birlikte sınava giren olmayacak. Bu
çok büyük bir hata. Çocuklara çok büyük bir eziyet.
6’ncı sınıflar sınava girmesin bu çocuklara yazık
olmasın
*Peki ne yapılmalı?
Tamam 6. sınıfların sınavı yapıldı, girdiler, çıktılar. Ama bence
yolun daha başındayken bunları saymasınlar, iptal etsinler.
Kamuoyunun beklentisi, isteği, arzusu bu. Madem bu kadar
duyarlılar, madem anket yaptılar, iptal ettiler, bunu da dikkate
alsınlar. Bu çocuklara yazık günah olmasın. Bu en büyük sorun.
Diğer en büyük sorun, ki bu konu hocam Adil Çağlar’ın alanına
girecek. Şimdi 3 sene önce SBS denilen model ortaya konuldu. Şöyle
olacak, böyle olacak diye, bir sürü methiye düzüldü. Ama daha ilk
başlangıcından itibaren soru işaretleriyle başladı. Dedik ki
ilktir, geçicidir, oturacaktır, kalkacaktır... Ama buna rağmen
gittikçe yanlışların kademesi artmaya başladı. Bu sınav sistemi çok
iyi olacak diye kondu. Daha ilk yılından kötü olduğu ortaya çıktı.
Sonra üçüncü yılında da kalktı. Böyle bir mantık olabilir mi?
Eğitim deneme yanılma tahtası değildir. Siz nasıl ki bir ameliyat
masasında deneme yanılma yöntemini uygulayamazsanız, aynı şeyi
eğitimde de yapamazsınız.
* O zaman bu sistem niye konuldu? Niye
kaldırıldı?
Prof. Adil Çağlar: Tabii artık karar verilmiş, ama ben bu sistemin
bazı dezavantajlarını burada paylaşmak istiyorum. Birincisi Sadık
Bey’in dediği gibi 6’ncı ve 7’nci sınıf öğrencileri, artık
kaldırılmış bir sınava motivasyonsuz ve isteksiz bu sınavlara
girecekler. İkincisi, bu süreç tek başına değil. Milli Eğitim
Bakanlığı diyor ki, “Ben bütün orta öğretim kurumlarını eşit hale
getireceğim. Artık bazı okullar çekim merkezi olmaktan çıkacaklar.”
Burada hiç kimsenin kalbini kırmak istemem ama bu gerçek anlamda
bir ütopya. Yani siz bütün liseleri Kabataş Lisesi’yle, Galatasaray
Lisesi’yle eşit hale nasıl getirebileceksiniz? Ve bu konuda Milli
Eğitim Bakanlığı’nın ayırdığı bütçe belliyken, Türkiye’nin eğitime
harcayabileceği kaynaklar belliyken bunu nasıl yapacaksınız? Bu
sistem her eve üç anahtarlık vaadi gibi havada kalır, asla ve asla
olmaz.
Sadık Gültekin: Yani biz bir yola çıkalım da, kervan yoldayken
düzülelim olmaz.
Prof. Adil Çağlar: İşte SBS bunun bir örneği. Sınadık, denedik
olmadı. İşte kredili sistemi, basamaklı kur sistemini düşünün. Bu
süreçlerde Milli Eğitim Bakanlığı çok büyük kaynak kaybetti ve çok
büyük insan ziyan etti. Bu süreç de böyle bir ziyana, zarara,
başarısızlığa dönüşmesin. Milli Eğitim Bakanlığı’nın büyük hatalar
yapma lüksü yoktur.
* Bütçe dediniz... Rakamlar nedir?
Türkiye şu anda 33 milyar lira ayrılabiliyor Milli Eğitim Bakanlığı
bütçesine. Şimdi sizin 4 bin liseyi, Kabataş Lisesi veya Cağaloğlu
Anadolu Lisesi seviyesine getirmeniz için fiziki bakımdan yatırım
yapmanız gerekir, laboratuvar bakımından yatırım yapmanız
gerekir.
Turgay Polat: Öğretmen niteliği bakımından yatırım yapmanız
gerekir.
Prof. Adil Çağlar: Bakın 2010 yılındayız, okulların hiçbir
standardı yok.
* Nasıl standardı olması gerekir?
Burada performans değerlendirme ölçütleri olması lazım. Mesela iyi
bir müdürün başarı standartları nelerdir? Kurumsal olarak okullar
hangi durumları yerine getirdiği zaman başarılı sayılacak? Hangi
durumları yerine getiremediği zaman başarısız sayılacak? Bununla
ilgili eğitim müfettişlerinin elinde bir değerlendirme, standart
yok. Bütün gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinde hepsi önceden
belirlenmiş, objektif, kurumdan kuruma, bakandan bakana, bölgeden
bölgeye değişmeyen standartlar vardır. Böyle yapıldığı zaman artık
eğitim bir parti politikası olmaktan çıkar, ulusal bir milli eğitim
politikası haline gelir. Ama sanki bunu hükümetler istemiyorlar
gibi... Çünkü öyle yapılırsa bakan orada istediği gibi at
oynatamayacak. Müsteşarını istediği gibi seçemeyecek. Talim Terbiye
Kurulu’nu memuru gibi göremeyecek. Ama şu anda maalesef böyle.
Önce ildeki yüzdenize bakın, sonra puanınıza
*Bu yıl SBS sonucu bin 544 tane birinci çıktı. Şimdi,
“Bütün birinciler aynı okulu seçerse ne olacak?” diye tartışılıyor.
Öyle bir olasılık var mı?
Prof. Dr. Adil Çağlar: Yok. Bin 544 öğrencinin aynı yeri seçmek
istemesi biraz farazidir. Sonuçta hepsi bir okula girecek. Ama ben
size asıl tehlikeyi söyleyeyim, bu bin 544 çocuğun hepsi yüksek
puan aldıkları için çok yüksek okullar hedefliyorlar. “Ben
Galatasaray’a, Robert Kolej’e, İstanbul Erkek Lisesi’ne girerim”
diyor çocuk. Bunların içersinde 100 tanesi Galatasaray’a, 120
tanesi İstanbul Erkek Lisesi’ne giriyor. Ama bin 544 çocuk var
elimizde. Bunlardan 500’ü çok iyi yere girebilir. Böyle 4 tane, 5
tane okulumuz var. Toplam 500 öğrenci alıyorlar. Ama bin 544 tane
çocuğumuz var tam puan alan. Onun için tercih yaparken çocuklar,
“Ben çok puan aldım” demesinler. Daha aşağı tercih yapsınlar.
Çocukların hepsi nereyi yazsalar gireceklerini sanıyorlar. Ama öyle
değil.
Canan Görmez: Öğrencilerin geçen seneki puanları dikkate almamaları
gerekiyor. Çünkü geçen sene ile bu seneyi karşılaştırdığımızda
yüzdelik birim aynı olsa da, arada yaklaşık 4 puan kadar fark
var.
* Bir örnekle anlatabilir misiniz?
Mesela yüzdelik birimi 1.73 olan bir çocuk, geçen sene 466.352 puan
alırken aynı yüzdelik dilimdeki çocuk bu sene 470 ve 471 arasında
bir puan alıyor. Yani arada 4 puanlık fark var. Dolayısıyla biz
burada diyoruz ki çocuklara, bu puanlara bakmasınlar. Asıl dikkate
almaları gereken şey yüzdelik dilimleri. Geçen yıl 1.73’lük bir
dilimde sınava giren bir öğrencinin yine bu sene de 1.73’lik,
1.75’lik gruba bakması gerekir. Çünkü puana bakarsa 1.60’lık dilime
denk gelebilir. Puana bakmak şaşırtıcı olur, yüzdelik dilime bakmak
daha doğru olur.
* Bu yüzdeler benim kafamı karıştırdı... Bunları bu
söyleşiyi okuyan aileler anlar değil mi?
Tabii... Burada ilave etmemiz gereken bir şey daha var; bir de
tercih yaparken istedikleri okulun en son geçen yıl kaçıncı sıradan
öğrenci aldığına dikkat etsinler. Mesela x okulu, en son 1502’nci
sıradaki bir öğrenciyi aldıysa, kendisinin de en az Türkiye
genelinde 1500’üncü sırada olması gerekir. Yani ilk 1500 arasında
olması gerekir. Bir de geçen yıl aynı puanı alan birçok öğrenci
varken, bu yıl 6, 7 ve 8’inci sınıflarda yüzdelikler alınıp OYD
(Orta Öğretime Yerleştirme Puanı) sonucunda aynı puandan tekrar
eden öğrenci sayısı çok az. Bu nedenle de sıralarda kayma
olacaktır. Mesela geçen sene 463. 353 puan alan 5 çocuk varsa, bu
yıl bu puanı alan 1 çocuk var. Çünkü puanlar küsuratlarıyla
veriliyor. 463. 352, 463. 351 gibi.... Yani aynı yerde, aynı puanda
olan çocuk yok.
* Tercih yaparken ilk neye dikkat etmek gerekiyor
öyleyse?
İlk başta ildeki yüzdesi ne, ona bakmak gerekiyor. Sonra
Türkiye’deki yüzdesine, sonra ilde kaçıncı sırada olduğuna bakması
gerekiyor. En önemli unsurlar bunlar. Puana en son bakması
gerekiyor. Çünkü puan çok belirleyici değil. Orada dikkat edilmesi
gereken bir nokta daha var; bu sene testin ortalamaları yüksek
olduğu için puanlar çocukların beklediği gibi gelmedi, düştü. Çünkü
test ortalaması yükseldikçe puan düşer. Şimdi çocuk hesaplıyor;
benim bu kadar doğrum var ben 490 alırım. Değil, 488 aldı. Niye?
Çünkü düştü. Bunların hepsini velilerin dikkate alması gerekiyor
tercih yaparken...
*İldeki yüzdesine bakacak önce dediniz....
Evet. Türkiye yüzdesine bakacak bu çocuklar, ilin
kaçıncısı olmuş ona bakacak. Yani üstünde kaç kişi var ona bakacak.
Çünkü herkesin kendisinin tercih edeceği okulu tercih edeceğini
düşünmesi gerekir. Dolayısıyla puan olarak baktığında, 12 tercih
yapacağı için, aldığı puanın en az 10-12 puan altında da okul
tercih etmek zorunda. Şöyle bir şey daha var, çocuk eğer çok
altlarda bir okulu yazarsa kazanma şansının yüzde 100 olduğunu
düşünün, yüzde 100 kazandığı zaman ikinci bir tercih hakkı daha
var. Kazansa da kazanmasa da daha sonra 6 tane ikinci bir tercih
hakkı var. İdealindeki okulu o zaman yazsın. Çünkü buradaki ilk
kayıt duruyor. Eğer çocuk ikinci tercihini yaptığında kazanamazsa
birinci de kaldığı yerde kalıyor. Çocuk kaybetmiyor hakkını. Bana
gelip “Ben ilkinde kayıt yaptırmasam olur mu?” diye soruyorlar.
“Hayır” diyorum, “Kaydını yaptır, kendini garantiye al. Ondan sonra
ikinci tercihini yap. İkinci tercihinde ideal, asıl gitmek
istediğin veya aklında olan ama gidemediğin yerleri yaz. Çünkü
ikinci tercihte hem ikinci tercih yerleştirmesi yapılacak hem de
size yedek liste verilecek. İkinci hakta, 1 asil 3 yedek hakkı
olacak çocuğun. Eğer ilk tercihte yerleşemezse, yedek listeyi de
takip edebilir. Oradaki birinci tercih sabit duruyor ama ola ki
ikinci tercihte kazanırsa çocuk, ilk tercih ettiği yerden otomatik
olarak siliniyor bunu da bilmesi gerekir.
*Nasıl?
Kazanırsa otomatik olarak ilk tercih siliniyor, diğer okulda
görünüyor kaydı. Bu nedenle velinin gidip bizzat kendisinin kaydını
yaptırması gerekir. Yaptırmazsa kaydı silinecektir. Oraya kayıt
yaptırmadı, istemedi anlamına gelmektedir bu. İkinci yere gidip
kendisinin kaydettirmesi gerek. Kaydetmezse oradaki hakkını da
kaybeder.
*Benim sizin anlattıklarınızdan anladığım, SBS’de birinci
olsanız bile doğru tercih yapmazsanız açıkta kalabilirsiniz, öyle
mi?
Kesinlikle... Sadece yüksek puanları tercih ederlerse açıkta
kalabilirler.