Uzmanlar uyardı! Ölüm üçgeni'nde çıkan sivilcelere dikkat
Abone olDoç. Dr. Filiz Topaloğlu Demir sivilcelerle ilgili yaptığı açıklamada “Ölümcül üçgendeki sivilcenizi asla sıkmayın” uyarısında bulundu.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Doç.
Dr. Filiz Topaloğlu Demir, hemen herkesin rahatsız olduğu akne
problemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Topaloğlu Demir, halk arasında sivilce olarak bilinen
aknenin, derideki kıl-yağ bezi ünitesinin iltihaplanması olduğunu
belirterek “Kalıtsal özellikler, mikroplar, hormonlar, stres,
kozmetikler, çeşitli kimyasallar, güneş ve diyet akne oluşumunda
rol oynar. Akne vulgaris en sık görülen akne formu olup tipik
olarak hormona duyarlı yağ bezlerin yoğun olduğu yüz, boyun, sırt
üst kısım, göğüs ve omuzlar gibi bölgelerde ortaya çıkar. Ergenlik
döneminde başlayıp, 30’lu yaşların başlarında yavaş yavaş geriler”
dedi.
“Stres ve hormonlar büyük rol oynuyor”
Her yaşta ortaya çıkabilen aknenin yeni doğanlarda görülen formuna
neonatal akne denildiğine işaret eden Doç. Dr. Topaloğlu Demir,
şöyle devam etti: “1-12 ay arası bebeklerde görülen form infantil
akne olarak adlandırılır. 1-7 yaş arası çocuklarda akne olağan
dışıdır. Orta çocukluk aknesi olarak adlandırılan bu form
endokrinolojik ve hormonal araştırma gerektirir. Ergenlik öncesi
akne 7-12 yaş arası, ergenlik aknesi ise 12 yaş ve sonrasında
görülen sivilceler için kullanılır. 25 yaş üzeri bireylerde
başlayan akne erişkin başlangıçlı akne olarak adlandırılır,
genellikle yüzün ‘U-bölgesi’ denilen çene, alt çene kemiği ve
yanakları kapsayan hatta görülür. Kalıtsal özellikler, hormonal
değişikler, kozmetik ürünler, diyet ve stresin bu sivilce tipinde
rol oynadığı düşünülmektedir. Özellikle erkek tipi kıllanması olan
ve adet düzensizliği olan kadın hastalar hormonal bozukluk
açısından değerlendirilmelidir” diye konuştu.
“Radyasyon ve mesleki akne türleri de mevcut”
Doç. Dr. Topaloğlu Demir, çok nadir görülen akne fulminansın ise
hızlı başlangıçlı ve ciddi izler bırakan bir form olduğuna
değinerek ifadelerini şu şekilde sürdürdü: “Genetik yatkınlık,
bakteriyel enfeksiyonlar, hormonal tedavi, böbrek üstü bezi
hastalığı gibi nedenler oluşumunda rol oynayabilir. Tek başına
görülebildiği gibi çeşitli otoinflamatuvar sendromların bir parçası
olarak da karşımıza çıkabilir. Akne konglobata klasik akne
tedavilerine dirençli, yaygın şekil bozukluğuna neden olabilen,
deriye ağızlaşan içi irin dolu şişlikler ile seyreden şiddetli bir
akne formudur. Köpek memesi hastalığı ve kıl dönmesi ile birlikte
görülen, otoinflamatuvar sendromlara da eşlik edebilen sivilce
formudur. Yukarıda saydığımız klinik tiplere ek olarak kozmetik
aknesi, deterjan aknesi, mesleki akne, mekanik akne, klorlu
kimyasallara temas sonra ortaya çıkan klor aknesi, akne ekskoriye,
radyasyon aknesi ve güneş ışığına maruziyet sonrası ortaya çıkan
akne aestivalis denilen çok sayıda akne varyantı da vardır. Akne
ekskoriye, özellikle genç kızlarda veya kadınlarda görülen,
sivilceleri sürekli sıkma, koparma, delmeleri sonucunda iz
bırakabilen, sivilcelerin üzerinde kabuk bulunan yaralara döndüğü
formdur. Bu tablo, kaygı bozuklukları, depresyon, takıntılı düşünce
ve yineleyici davranışlar gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklara
eşlik edebilen formdur.”
“Ölümcül üçgen olanlar asla sıkılmamalı”
Sivilce sıkımının cilt hasarının yanı sıra birçok tehlikesinin
bulunduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Topaloğlu Demir, “Sivilcelerin
sıkılması, iltihaplanma, mikrop kapma ve izlere yol açmasının yanı
sıra damarlar yoluyla beyindeki kirli kanın kalbe gönderilmesinde
rol oynayan kavernöz sinüs olarak bilinen boşluğun, kan pıhtısı ve
mikroorganizmalar ile tıkanmasına yol açabilir. Kavernöz sinüs
trombozu olarak bilinen ve çok nadir görülen bu tablo ölümcül
olabileceği için çok önemlidir. Bundan dolayı, yüzün orta
hattındaki özellikle ağız kenarlarınızdan burun köprünüze kadar
olan bölgeyi kapsayan ‘ölümcül üçgen’ olarak bilinen bölgeye
yerleşen sivilceler asla sıkılmamalıdır” şeklinde konuştu.
“Akne tedavisine başlamak için en uygunu
sonbahar”
Doç. Dr. Topaloğlu Demir, akne tedavisinde 4 temel hedefin
bulunduğunu belirterek şu değerlendirmede bulundu: “Sonbahar akne
tedavisine başlamak için en uyun mevsimlerden biridir. Akne
tedavisinde 4 temel hedefimiz var. Bunlar, mevcut sivilcelerin
tedavi edilmesi, yeni sivilce çıkışının önlenmesi, sivilce izi ve
lekesi kalma riskinin azaltılması, izlerin tedavi edilmesidir.
Tedavi süresi sivilcenin şiddetine göre kişiye özel olarak
planlanır. Tedavinin etkisini görmek için en az 2-3 ay gerekir.
Lezyonları tamamen iyileşen hastalarda tekrarların olmaması için
devam tedavinin planlanması çok önemlidir. Yangıyı engelleyen,
mikropları öldüren veya A vitamini türevi olan kremler ve jeller,
ağızdan alınan antibiyotikler ve izotretinoin akne tedavisinde
kullandığımız başlıca tedavilerdir. Ağızdan alınan tedavileri
veremediğimiz aktif sivilceleri olan hastalarda ihtiyaç durumunda
lazer tedavisinden de faydalanıyoruz. Sivilce izlerinin tedavisinde
ise peeling denilen cilt soyma işlemleri, PRP (trombositten
zenginleştirilmiş plazma), mezoterapi, dermaroller ve lazer
uygulamalarını tek başına veya kombine olarak kullanmaktayız. İşlem
süresi hastaya, izlerinin yoğunluğuna ve deriliğine göre
değişmektedir.”
“Akne için nane yağı, aspirin gibi karışımlar
kullanmayın”
Son yıllarda yayınlanan birçok bilimsel makalede sivilce ile
beslenme arasında bir ilişki olduğunun gösterildiğini belirten Doç.
Dr. Topaloğlu Demir, uyarılarına şöyle devam etti: “Glisemik
indeksi yüksek, rafine şeker içeren yiyeceklerin tüketilmemesi, süt
başta olmak üzere süt ürünlerinin kontrollü tüketilmesi ve
probiyotik içeren besinlerle zenginleştirilmiş bir beslenme
önerilmektedir. Akdeniz diyeti akne hastaları için uygun bir
diyettir. Sivilce problemi olan kişiler, yağlı kremler
kullanmamalı, yüzünü düzenli olarak temizlemeli, makyaj yaparken
yağlı, yoğun kapatıcı özelliği olan ürünlerden kaçınmalı ve makyaj
ile uyumamalıdır. Sağlıklı beslenme, düzenli uyku, sigara
tüketilmemesi ve stresten uzak durmak akne tedavisini destekler.
Nane yağı, diş macunu, aspirin, sarı kantaron yağı gibi
karışımların kontrolsüz kullanılması, ciltte tahrişlere,
egzamalara, yeni sivilce oluşumlarına, lekelenmelere ve izlere yol
açabilir. Sivilce tedavisinin bütüncül ve kişiye özel bir tedavi
gerektirdiği ve hekim gözetiminde yapılması gerektiği
unutulmamalıdır.”