Uygurlarla ilgili tüm gerçekler
Abone olDoğu Türkistan'da yaşananları oralı insanlar anlatıyor. Anneler çocuk doğuramıyor, kızlar fuhuşa zorlanıyor... İşte tüm gerçekler;
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Uygur asıllı Yrd. Doç. Dr. Muhabbet Kemal Koçak, ''Doğu
Türkistan'da yaşanan vahşet ve soykırım, Çin'in içişleri değildir.
Bu bir insanlık suçudur'' dedi.
Yrd. Doç. Dr. Muhabbet Kemal Koçak, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, 1995 yılında Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden ayrılarak
Türkiye'ye geldiğini belirterek, ''Bize uygulanan bazı
baskıcı uygulamalara karşı fikirlerimi açık ve net şekilde ortaya
koyduğum için bir süre sonra sıkıntı yaşamaya başladım. Bu
nedenle ülkemden ayrılarak, Türkiye'ye geldim'' dedi.
1995 yılına kadar Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde öğretmen olarak
görev yaptığını anlatan Koçak, ''Lisede kimya ve biyoloji
derslerine giriyordum. Türkiye'ye geldikten sonra master
ve doktoramı Gazi Üniversitesinde yaptım. Şimdi de görevimi
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde sürdürüyorum'' diye
konuştu.
Doğu Türkistan'da patlak veren olayların dün veya bugün tesadüfen
ortaya çıkmış, geçici, düzeltilebilir veya önüne geçilebilir
sıradan bir kargaşa olmadığına dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Koçak,
şöyle konuştu:
ÇİN'İN YILLARDIR SÜREN BASKISI
''Dışarıdan kışkırtılan, bölücü güçlerin faaliyeti veya terörist
olayı ise hiç değildir. Komünist Çin yönetiminin Uygur
halkına karşı kültürel, etnik, ekonomik ve siyasi yönleriyle 60
yıldır artarak uyguladığı binlerce acımasız baskılarından gün
yüzüne çıkan örneklerinden sadece biridir. İnsanlar, Doğu
Türkistan'da hak ve özgürlüklerini aramakta, hiçbir zaman köle
olarak yaşamadıklarını, yaşayamayacaklarını, sadece insanca yaşama
isteklerini dile getirmektedir.''
DEPREM BAHANESİYLE SOKAK İSİMLERİ
DEĞİŞTİRİLİYOR
Çin işgalinden sonra Uygurların daha önce sahip oldukları
okullarının, fabrikalarının kapatıldığını, eski yerleşim
yerlerinin, Uygurlara ait tarihi ve kültürel değerlerin bilinçli ve
maksatlı olarak yerle bir edildiğini öne süren Yrd. Doç. Dr. Koçak,
''Bugün Kaşgar'daki eski yerleşim yerleri, 'depreme
dayanıklı ev ve yol yapım' çalışmaları bahanesiyle bin yıllık sokak
ve cadde isimleriyle birlikte değiştirilerek tamamen ortadan
kaldırılmak üzeredir. Yerine yeni iş yerleri, alışveriş
merkezleri, okul, fabrika ve yerleşim yapıları tesis ederek Çin'den
sürgün edilen ne kadar kanun kaçağı varsa Uygur bölgelerine
yerleştirilmektedir'' dedi.
EN VERİMLİ ARAZİLERE ASKERLER YERLEŞTİRİLDİ
En verimli topraklara sivil askerlerin yerleştirilerek,
Uygurların kırsal kesimleri ve şehirlerinin abluka altına
alındığını öne süren Yrd. Doç. Dr. Koçak, Doğu Türkistan'daki her
yetişkin Çinli'nin, her an Uygur halkına karşı göreve hazır
vaziyette birer asker olduğunu savundu.
ZENGİN YER ALTI KAYNAKLARINI ÇİNLİLER
KULLANIYOR
Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip Uygur bölgesinde,
halkın açlık ve sefalet içinde yaşamaya sürüklendiğini ifade eden
Yrd. Doç. Dr. Koçak, şöyle devam etti:
''Doğu Türkistan'daki zengin yer altı maden yatakları
sadece Çinlilerin kullanımındadır. Tüm doğal alanlardan
asırlardır bölgede yaşayan asıl sahipleri kovularak, Çinli
zenginlere 100, hatta 200 yıllığına komik fiyatlarla satılmaktadır.
Bunlardan sadece biri, Altay dağlarındaki dünya çapında korunması
gereken Kanas Gölü doğal yaşam alanıdır.''
DÜNYA GÖZLERİNİ KAPAMIŞ
Muhabbet Kemal Koçak, Doğu Türkistan'da 1949 yılından bu yana
her on yılda bir kez, çeşitli bahanelerle yapılan etnik temizlik
sonucu milyonlarca Uygur halkının ya idam edildiğini ya müebbet
hapis cezasına çaptırıldığını ya da kaybolduğunu öne sürerek,
bu olayların yıllardır bir çok araştırmacı tarafından
yazıldığını, uluslararası platformlarda dile getirildiğini ancak
dünyadaki hiçbir devletin, kurum ya da kuruluş tarafından
dikkate alınmadığını, olaylara kulak tıkandığını veya yapılanların
görmezlikten gelindiğini söyledi.
Çin'in, son 20 yıldan beri Uygurları tamamen ortadan kaldırmak
üzere asimilasyon siyasetini hızlandırdığını savunan Yrd. Doç. Dr.
Koçak, şöyle dedi:
ÇOCUK DOĞURMAK YASAK
''Buna örnek olarak, doğum kontrolü altında onbinlerce
anne mecburen kürtaj edilmiş, bebekler daha anne karnındayken veya
anneyle birlikte öldürülmüştür. Hastaneye gitmeden gizli
doğurulan bebekler ise nüfusa kaydedilmemiş,
eğitim-öğrenim, çalışma izni verilmemiş, dolayısıyla yaşama
hakkı tanınmamıştır. Bu uygulamalara karşı insani
isteklerini dile getiren Uygurlar bölücü, kışkırtmacı, aşırı
milliyetçi ve son zamanlarda terörist olarak damgalanmakta ve
cezalandırılmaktadır.''
''ÖĞRENCİLER MECBURİ PAMUK TARLALARINDA
ÇALIŞTIRILIYOR''
Üniversiteyi kazanan Uygur öğrencilere bir yıl süreyle
Çince eğitimin mecbur kılındığını bildiren Yrd. Doç. Dr.
Koçak, köylerde ilkokul, orta ve lise öğrencilerinin yazın
mecburen tarlalarda çalıştırıldığını, üniversite öğrencilerinin de
her yıl eğitim-öğrenim döneminin ekim ayında mecburi olarak bir ay
pamuk tarlalarında çok ağır şartlarda bedava çalıştırıldığını
kaydetti.
Eğitim öğrenimden mahrum kalan köylerdeki 16-18 yaş grubu
çocukların evlerinden zorla alınarak 21. yüzyılın köleleri
halinde Çin'e götürüldüğünü ve ucuz iş gücü olarak kullanıldığını
ileri süren Yrd. Doç. Dr. Koçak, şöyle konuştu:
FUHUŞA ZORLANIYOR
''Sadece bedava çalıştırılmakla kalmayıp, fuhuşa da
zorlanmaktadırlar. Günlerdir dünyanın ilgi gösteren
ülkelerinin gündeminden düşmeyen Uygurlara karşı göz göre göre
yapılan kıyım ise aşağılanan, insanlık dışı muameleye maruz kalan,
köle gibi kullanılan ve suçsuz yere öldürülen Uygur gençlerinin,
aile, akraba ve dostlarının faillerin yakalanmasına yönelik haklı
isteğine, Çin Hükümeti tarafından verilen bir cevaptır. Türk veya
Müslüman olmamız, bize 'kan ve din kardeşi' olan kimseleri,
toplumları hatta devletleri bugüne kadar biraz olsun ilgilendirmiş
olsaydı, bugünkü 'vahşet' ve 'soykırım' noktasına gelinmezdi.''
BM GÖZLEMCİ GÖNDERSİN
Bundan sonraki sürecin vahim olacağını ifade eden Muhabbet Kemal
Koçak, sözlerini şöyle sürdü:
''Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bölgeye
acilen gözlemci göndermek zorundadır. Doğu Türkistan'da yaşanan
vahşet ve soykırım, Çin'in iç işleri değildir. Bu bir insanlık
suçudur. Tutuklanan Uygurların bir an önce serbest bırakılması,
öldürülenlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve hayatlarının güvence
altına alınması için uluslararası toplumlar bu konuda baskı yapmak
zorundadır.''